Marx’ın değerli içgörülerini karartmayın

08.09.2021 - 12:49
Haberi paylaş

David Harvey yaşayan Marksistlerin herhalde en ünlüsü. Çok önemli eserler kaleme almış olmasının ötesinde, 2007-8 küresel finans krizi sırasında ve sonrasında Marx’ın Kapital’ini konu alan online konuşmaları küresel bir dinleyici kitlesine ulaşmıştı.

Bu konuşmaların ardından Kapital hakkında yorumlarını içeren iki ciltlik kitabını yayınladı. Şimdi de Harvey dikkatini Marx’ın Grundrisse - Ekonomi Politiğin Eleştirisi İçin Ön Çalışma kitabına yoğunlaştırmış. Grundrisse, 1857-8 tarihli ilk küresel finans krizinin çalkantılı günlerinde Marx’ın yazdığı devasa bir ekonomik elyazması.

Hiç yayınlamadığı bu elyazmasını Marx’ın daha sonra canlandırma çabaları 1867 yılında Kapital’in birinci cildinin yayınlanmasıyla sonuçlandı.

Grundrisse son derece zengin bir metin; Marx bu metinde Kapital’de derinlemesine bir şekilde inceleyemediği bir dizi temayı geliştiriyor. Ama kaçınılmazdır ki, Grundrisse’ye başlaması ile Kapital Cilt 1’i bitirmesi arasında geçen on yıl zarfında Marx görüşlerini değiştirmiş, analizlerini geliştirmiştir.

Bu nedenle, Grundrisse’yi gerçek Marx’ı bulacağımız yer olarak düşünmek tehlikelidir. Ne var ki, Grundrisse hakkında yakın zamanda çıkacak olan kitabında Harvey tam da bunu yapacak gibi görünüyor. New Left Review dergisinin yeni çıkan sayısında “Rate and Mass” (Oran ve Kütle) başlıklı makalesinde bunun ipuçlarını veriyor.

Makale görünürde pek bilinmeyen bir konu hakkında. Harvey iktisatçıların, birçok Marksist dahil, mutlak miktarlara yeterince önem vermediğini, bu miktarların değişim oranlarına çok fazla yoğunlaştıklarını iddia ediyor.

Örneğin, diyor, Çin’in bugün dünyanın ikinci en büyük ekonomisi olması, büyüme hızının önemli ölçüde yavaşlamış olmasından daha önemlidir.

Özellikle de Harvey Marksistlerin kâr oranlarına fazla ilgi gösterip toplam kâr miktarına yeterince ilgi göstermediğini iddia ediyor. Gerçekte bu iki kavram birbirleriyle sıkı sıkıya ilişkili. Kâr oranı, işçilerden elde edilen artı değer miktarı ile bu artı değeri elde etmek için yatırılan toplam sermaye miktarı arasındaki ilişkiyi ölçer.

Artı değer miktarı basitçe kendi başına mutlak artı değer miktarını ifade eder.

Marx kapitalist krizleri ekonomik bir yasa ile açıklar: şirketler rekabet nedeniyle sürekli daha az emek kullanan yatırımlar yapmaya zorlandıkça, kâr oranları düşme eğilimi gösterir.

Ama aynı zamanda Marx kâr oranları düşmeye başlayınca artı değer miktarının başlangıçta artmaya devam ettiğini söyler. Bu artış düşen kâr oranlarının zararlı etkilerini telafi edebilir.

Harvey eskiden beri kâr oranlarının düşme eğilimi teorisini reddeder ve bu teoriyi destekleyenleri mutlak artı değer miktarını görmezden gelmekle suçlar.

Bu konuda yanıldığını düşünüyorum, ama daha da büyük bir sorun var bence.

Harvey, Marx’ın sermayeyi “hareket hâlindeki değer” şeklinde tanımladığının altını çizer. Kapitalizm, sermayenin çeşitli biçimler aldığı bir süreçtir. İşçilerin mallar ve hizmetler yaratıp artı değer üretmek için istihdam edildiği üretim sermayesinin yanı sıra, finans, perakendecilik vs de vardır.

Harvey, eserlerinde uzun zamandır ilgilendiği bazı temaları yeniden vurguluyor ve şu sonuca varıyor:

“Marx sermayenin kavramsal arazisinde pek çok çelişki saptıyor. Ama bunlardan bazıları diğerlerinden daha önemli.

“Eğer sermayeyi hareket hâlindeki değer şeklinde tanımlıyorsak, o zaman bu hareketin motoru ve yönlendiricisi olan temel çelişki kuşkusuz sermaye teorisinin en önemli unsuru olmalıdır. Yabancı sermaye ile yabancı emek arasındaki çelişki bu bağlamda temel çelişki olamaz.

“Ama ‘hareket hâlindeki değer’ için düşen oran ve artan miktar arasındaki çelişki temeldir.”

Bu gerçekten şaşırtıcı bir iddia. Oran ve miktar, sermaye ile artı değer arasındaki ilişkiye bakmanın farklı yolları. Ama bu artı değer ve tabii bütün “hareket hâlindeki değer” nereden gelir?

Marx için, sadece emek yeni değer yaratır. Harvey’nin Kapital Cilt 1 hakkındaki konuşmalarında gayet iyi gösterdiği gibi, kârlar ücretli emeğin sermaye tarafından sömürülmesi sonucu ortaya çıkar. Eğer bu “temel” değilse, o zaman Harvey için değer nedir?

Daha da kötüsü var: “Yabancı sermaye ile yabancı emek arasındaki çelişki” patronlarla işçiler arasındaki sınıf mücadelesini ifade eder.

Bunu yok saydığımız noktada, Marx’ın sosyalizmi işçi sınıfının kendi kendisini kurtarması olarak gören anlayışı da yok olur.

Socialist Worker’dan çeviren Roni Margulies.

Bültene kayıt ol