Gezegen İçin Kırmızı Alarm toplantısından notlar: İklim kaosundan nasıl çıkarız?

02.09.2021 - 16:45
Tuna Emren
Haberi paylaş

Hükümetlerarası İklim Değişikliği Paneli’nin (IPCC) Altıncı Değerlendirme Raporu yayımlandığından bu yana küresel ölçekli bir panik havası hâkim, çünkü bir önceki “1,5C’lik Isınma” başlıklı raporun ortaya koyduğu ılımlı tablo, bu son raporda geçerliliğini yitirmiş görünüyor. Dahası, beşinci rapor 1,5 ve 2 derecelik ısınma senaryolarına odaklı kalırken, altıncı raporda 1,5C’nin dışarıda bırakıldığını, 2, 3 ve 4 derecelik gelecek senaryolarına yoğunlaşıldığını da gördük.

Geçtiğimiz hafta Greenpeace Akdeniz Direktörü Ersin Tek ve Antikapitalistler Platformundan Tuna Emren’in konuşmacı olduğu “IPCC Raporu Ne Anlatıyor?” konulu etkinlikte son rapor mercek altına alındı, bu krizden çıkışın yolları tartışıldı.

Hem Ersin Tek’in hem de Tuna Emren’in belirttiği üzere, Altıncı Değerlendirme raporu, zaten bildiğimiz gerçekleri dile getirdiğinden dolayı değil, bu gerçekleri ortaya sererken endişe verici bir tablo çizmiş olmasından ötürü şaşırttı. Önceki ılımlı gelecek senaryolarının yaptığı, 1,5 derece ile 2 derecelik fazladan ısınma farklarını karşılaştırıp, 2C’de karşılaşacağımız iklim felaketlerinin çok daha büyük ölçekli olacağını göstermek ve bunun üzerinden 1,5C’lik sınırda kalmamızın en rasyonel seçim olduğunu ortaya sermekti. 

O zamandan bu yana dünyanın hemen her yerinde çeşitli iklim felaketleri yaşandı, kuraklığın ve beklenmekte olan gıda krizinin vahameti arttı, kasırgalar ve seller insanların yaşam alanlarını silip süpürürken yakıcı sıcaklar ve bitmek bilmeyen orman yangınları dünyanın gündemine oturdu. Bizler bu felaketleri yaşarken iklim bilimciler de geride bıraktığımız yıllarda, iklim raporlarında kullandıkları modelleri, daha net senaryolara ulaşabilecekleri şekilde güncellediler. Özetle, son raporda, öncekilere nazaran daha isabetli öngörüler sunulduğu üzerinde durulup, bunların çok ciddi sonuçlar yaratacağı belirtiliyor.

Rapor ne söylüyor?

IPCC raporları beş farklı sosyoekonomik patika çizilerek oluşturuluyor. Bunların her birinde emisyon azaltım miktarları ve yenilenebilir enerji dönüşümü gerçekleştirebilmek için benimsenen tutumlar farklı. Tüm senaryolar bu beş patika üzerinden oluşturuluyor. Analizlere göre, 1,5C’nin geçilmediği tek bir senaryo yok. Ama bu, buzdağının görünen kısmı. Detaylarına göz attıkça şunu da görüyoruz: Emisyonları hemen şimdi kesmezsek, en ılımlı ihtimalle 2030-2035’te 1,5C’yi çoktan aşmış ve yine en ılımlı ihtimalle 2040’ta 2C’ye ulaşmış olacağız.

Fakat raporda altı çizilen bir gerçek daha var: Bu tahminin belirsizlik aralığı çok büyük. Yani uzun vadeli ortalama sıcaklık artışı konusunda fazla iyimser tahminler yürütülmüş. Dolayısıyla 1,5C’yi değil, en ılımlı geçiş senaryolarında bile aslında 2C’yi geçeceğimizi görüyoruz. Ayrıca içinde bulunduğumuz sosyoekonomik patikada (SSP-5), bugün olduğu gibi fosil yakıtlara bağımlı bir sistemde ilerlemeye devam etmemiz durumunda, 2081’e gelindiğinde asgari 3,3C, ama yüksek ihtimalle 5 ila 5,7C aralığına ulaşacağımız korkunç bir geleceğe de bakıyoruz.

Dahası, raporda tanımlanmış olan geribildirim döngüleri konusunda da bazı belirsizlikler mevcut. Bunların bir ya da birkaçı devreye girdiği anda – ki birinin devreye girmesi, beraberinde birkaç tanesini tetiklemesi anlamına geliyor – işler çok daha kötüye gidebilir. Örneğin, permafrost şimdikinden hızlı çözünmeye başlar ya da deniz tabanındaki donmuş metan yatakları erir ve sonuç olarak atmosfere olağanüstü miktarlarda metan salınmaya başlarsa, raporun sunduğu bu felaket senaryoları bile yaşanacakların yanında çok hafif kalabilir.

Bu krizden kapitalizm ile çıkış şansı yok

Toplantıda her iki konuşmacının da vurguladığı üzere, tüm güncel veriler bize aynı şeyi söylüyor: İklim kaosunu sonlandırmak, geleceği kurtarmak istiyorsak 1,5C sınırını geçmememiz ve bunun için de hemen emisyonlarımızı kesmemiz gerek. 

Bu, küresel ölçekli bir yenilenebilir enerji dönüşümü gerçekleştirilmesini zorunlu kılar. Ve böyle bir dönüşüme (IPCC’nin Altıncı Değerlendirme raporunun hemen ardından basına sızdırılan ikinci raporunun da vurguladığı üzere) kapitalist büyüme ile atılma şansımız yok. 

Kapitalizmin sonunda, yaşamı seçeceğimiz, eğer bu seçimi hemen yapamazsak geleceği feda edeceğimiz o tarihsel sınırda duruyoruz. Burada uzun süre kalma şansımız bulunmuyor; zaman çerçevesi öyle daraldı ki kapitalist üretim biçiminden hemen kurtulmak dışında başka bir çözüm de yok. 

Özetle, bizleri geriye götüren, zaman kaybettiren tüm tartışmalar artık geçmişte kaldı. 

Kasım’da Glasgow’da yapılacak COP26 iklim zirvesinde yeniden bir araya geldiklerinde, bu gerçekler karşısında bile aynı bahaneleri, aynı emisyon azaltım taahhütlerini tekrarlayacaklarını bildiğimiz liderler bizlere yaşanabilir bir gelecek sunamayacaklarının farkındalar. Göz göre göre yakacakları geleceğimizi ellerinden kurtarmanın tam zamanıdır şimdi.

Yokoluş İsyanı’nın İngiltere ve İskoçya’da COP26 zirvesini hedef alarak 10 gündür sürdürdüğü, hükümetlerin fosil yakıt ve finans şirketleriyle yürüttüğü iş birliğinin hemen sonlandırılması talebiyle devam eden büyük isyan, Greta Thunberg’in çağrısını yaptığı 24 Eylül’de gerçekleştirilecek Gelecek İçin Cumalar (Fridays For Future) küresel iklim greviyle daha da büyüyecek. 

Gidişatı değiştirmenin yolu, iklim hareketinin gücüne güç katmaktan; savaşlara karşı barışı, ırkçılığa karşı dayanışma ve kardeşliği, sömürüye karşı eşitliği, baskıya karşı özgürlüğü savunanlar olarak, iklim ve geleceğimiz için bir araya gelmekten geçiyor. 

Glasgow’da yapılacak BM İklim Zirvesi (COP26) sırasında da küresel eylemler gerçekleştirilecek. Hem 24 Eylül’de ve hem de COP26’ya uzanan süreçte, tüm bu eylem çağrılarına destek vererek, Antikapitalistler olarak, küresel eylemlerin Türkiye kanadını örgütlüyoruz. Çünkü bu iklim kaosundan çıkışın mümkün olduğunu, gücümüzü büyütürsek her şeyi değiştirebileceğimizi biliyoruz. 

Hemen harekete geçmeliyiz. Emisyonlarımızı bir yıl sonra değil, hemen şimdi azaltmaya başlamalıyız. Bunun nasıl yapılabileceğini de biliyor, herkesi küresel iklim mücadelesinin gücünü büyütmek ve iklim kaosunu sonlandırmayı talep etmek için yürüteceğimiz bu yaşamsal mücadeleyi birlikte örgütlemeye çağırıyoruz. 

Tuna Emren

Bültene kayıt ol