Bekleme politikası

23.06.2021 - 10:10
Yıldız Önen
Haberi paylaş

Bir HDP emekçisi öldürülüyor. Muhalefetin tavrı aynı: Bekleyip, görelim.

Validebağ Korusu’na polisler eşliğinde giriliyor. İnsanların ve hayvanların biraz olsun nefes alabildiği bir alan yıkıma uğratılacak. Muhalefetin tavrı aynı: Bekleyelim, görelim.

HDP’ye kapatma davası açılıyor. Yine aynı tutum: Bekleyelim…

Kanal İstanbul projesi, Marmara’da deniz salyası skandalı… Bekleyelim.

Peker’in zaten bildiğimiz, yıllardır karşısında mücadele ettiğimiz ve kendisinin de bir parçası olduğu ifşalar... Öyle yenilir yutulur şeyler de değil; bakanlar, siyaset, emniyet, mafya, suikastlar, kara para aklama, kokain trafiği, mala mülke çökmeler, aranan suçlularla yemek yiyen veya onların otelinde para vermeden kalan asker, hakim, emniyet yetkilileri ya da milletvekili ve gazeteciler…

Muhalefet kımıldamıyor. Beklemekten yanalar.

İstanbul Sözleşmesinden de çekilme kararı alıyor bu iktidar. Bekleyelim!

LGBTİ+’lar düşmanlaştırılıyor. Bekliyoruz…

Gazeteciler tutuklanıyor, grevler yasaklanıyor, olsun, biz beklemeye devam ediyoruz.

Afganistan’ı bataklığa çeviren ABD kendi askerlerini geri çekme kararı alırken, bu savaş bataklığında Türkiye’nin başrol oynaması için kıran kırana pazarlık yapılıyor, NATO’nun yeni dönem konseptinin bir parçası olmak için çırpınılıyor, muhalefet yine sessiz. Muhalefetin bazı kesimleri, tıpkı göçmen meselesinde olduğu gibi, bu türden “milli” konularda sessizliklerini bozarlarsa, iktidardan daha milli olduklarını göstermek için bozuyorlar sadece.

Ama esas olarak bekleme politikası devam ediyor.

Emekçiler ve yoksullar korkunç bir ekonomik yıkımın içindeler, hissedilen enflasyon yüzde 40’lara yaklaşmışken zenginler süper zengin haline gelmeye devam ediyorlar: Milyoner sayısı korona ile geçen son bir yılda yüzde 35 artışla 332 bin 94 kişiye çıkmış durumda. Yoksul sayısı ise son bir yılda 550 bin kişi arttı, 11 milyon 600 bin oldu. 55 milyon kişinin ya borcu ya da taksit ödemesi var.

Ama beklemeliyiz.

Muhalefet böyle istiyor.

AKP-MHP koalisyonunun eriye eriye su buharına dönüşüp rakip bile olamayacağı yönünde ne devleti, ne 15 Temmuz sonrasının rejimini ne de AKP liderliğini kavramanın ürünü olabilecek bir beklentiyle, sokakları karıştırmaktan çekinen, bunun iktidarın ekmeğine yağ sürmek anlamına geleceğini düşünen bir eğilime sahipler. 

Oysa iktidarın erimesini hızlandıracak, zaten saplanıp kaldıkları paralize olma durumlarını derinleştirecek olan şey, sokakta mücadeledir.

Mücadele içinde bölünmüşlüklerini aşan işçi sınıfının kendi hakları ve özgürlük için yükselteceği mücadeledir.

Bu olmadan, uzay boşluğunda gerçekleşecekmiş gibi bir seçim kazanma beklentisi tüm emekçileri hareketsiz bırakıyor.

Bakmamız gereken yer, aşağıda biriken mücadele isteğidir; yukarıdan kurulan ittifakların donuklaştırıcı sağcılığı değil.

Yıldız Önen 

[email protected]

Bültene kayıt ol