Trump’tan sonrası

21.01.2021 - 18:25
Özdeş Özbay
Haberi paylaş

ABD Başkanları’nın ilk 100 gün programlarını ilan etmeleri önemli bir gelenektir ancak Trump geride öyle bir enkaz bıraktı ki Joe Biden’ın ilk 24 saatte yapacakları ABD medyasını en fazla ilgilendiren konuların başında geliyordu.

Biden da beklendiği üzere başkanlığının daha ilk gününde 17 kararname çıkardı. Bunların hepsi Trump dönemi kararnamelerini iptal eden anti-kararnameler. 

Çıkardığı ilk kararname mülteciler hakkındaydı. Çocukken ABD’ye gelenlerin vatandaş olabilmesine izin veren uygulamaları yeniden yürürlüğe koydu. ABD vatandaşı olmayan göçmenlerin haklarını elinden alan birkaç yasayı iptal etti. Trump’ın bazı Müslüman ülke vatandaşlarına getirdiği ABD’ye giriş yasağını kaldırdı ve yine Trump’ın mülteci girişini engellemek için yaptırmakta olduğu Meksika sınırı duvarının finansmanını durdurdu. 

Ardından arka arkaya Paris İklim Anlaşması’na yeniden onay verdi (Trump anlaşmadan çekilmişti), Dünya Sağlık Örgütü’nden çıkış sürecini durdurdu (Trump, DSÖ’nün Çin yararına çalıştığını iddia ederek örgütten ayrılma sürecini başlatmıştı), Keystone XL boru hattını iptal etti (Kanada-ABD arasında fosil yakıt ticaretini sağlayan ve yerli topraklarından geçen boru hattı projesi), Kuzey Kutbu Ulusal Yaban Hayatı Sığınağı'nda petrol ve doğal gaz kiralamalarına geçici olarak durdurdu. 

Salgınla mücadele kapsamında tüm kamu binalarında maske ve mesafe zorunluluğu getirdi, kamuya ait kira ve öğrenci kredileri ödemelerinin durdurulmasını iki ay daha uzattı.

Irkçılıkla mücadele konusunda Trump’ın kölelik dönemi gerçeklerini tahrif eden 1776 Komsiyonu’na son verdi. Federal kurumlarda ayrımcılıkla mücadele eğitimlerini sınırlandıran kararları kaldırdı. Eşitsizlikler konusunda durum analizi yapılması ve önerilerin de yer aldığı bir rapor hazırlanması emrini verdi.  

Biden’ın önümüzdeki günlerde salgın koşullarında sermaye gruplarını desteklemek adına iptal ettiği çok sayıda çevre koruma kanununu yeniden yürürlüğe koyması, 100 gün içinde 100 milyon aşı vaadi kapsamında aşılama sürecini hızlandırması, asgari saatlik ücreti 15 dolara çıkarması ve 1,9 trilyon dolarlık covid destek programını onaylaması bekleniyor.

Biden solun taleplerini gerçekleştirmeyecek

Tüm bu olumlu gelişmelere rağmen Biden seçim kampanyasında neleri yapmayacağını da ilan etmişti. İklim değişimiyle gerçek bir mücadele için atılması gereken adımları içeren Yeşil Yeni Anlaşma’yı yürürlüğe koymayacak. Daha fazla fosil yakıt çıkarılmasına onay vermemeyi planlıyor olsa da halihazırda üretim yapılan kuyuları kapatmayacak. 

Sanders’ın ana kampanyası olan Herkes İçin Sağlık programını da yürürlüğe koymayacak. Siyahların Hayatı Önemlidir hareketinin talebi olan polis teşkilatına ayrılan bütçelerin kesilmesi talebini de karşılamayacak. Ayrıca öğrenci kredileri için “borçlar silinsin” talebine de destek vermiyor. 

Yeni bir mücadele dönemi

Biden aslında bir krizler çağında işleri yeniden rayına oturtmak gibi gerçekleştirmesi mümkün olmayan bir hedef belirlemiş durumda. Ekonomik kriz, ekolojik kriz ve salgın krizi basitçe merkez sağ veya sol programlarla aşılabilecek sorunlar değil.

Bu krizlerin bir sonucu olarak dünyanın hemen her ülkesinde bir yandan aşırı sağ, öbür yandan kitlesel isyanlar yükselişe geçiyor. Siyasetin merkezi çökerken merkez siyaseti yeniden inşa etmek mümkün değil. Neoliberal kapitalizm 2008 yılından beri girdiği krizden çıkamazken Biden, 1929 Buhranı’ndan çıkış için ortaya atılan Roosevelt’in Yeni Düzen’i gibi bir çözüm programına sahip değil. Krizlerin büyüklüğü alt ve orta sınıflarda radikal değişim beklentisini ortaya çıkarıyor (ki aşırı sağ bu radikal değişimi vaat ederek yükseliyor) ama Biden kendi partisinin soluna dahi oldukça mesafeli.

Biden hem Trump’ın yarattığı istikrarsızlık nedeniyle kendisine büyük ölçüde destek veren ABD büyük sermayesini hem de Trump’ı sokaklarda mücadele ederek deviren Amerikan işçileri ve halklarını yemin töreninde söylediği şekilde “birleştiremez”. 

Hatta Biden kendi partisinde bile sol kanat ile sağ kanadı birleştiremeyecek. Temsilciler Meclisi ve Senato seçimlerinde Bernie Sanders ve Alexandria Ocasio-Cortez gibi sol kanat temsilciler Adalet Demokratları isimli bir grup oluşturarak özellikle Temilciler Meclisi’nde sol temsilcilerin sayısını artırmayı başarmıştı. Ancak seçimlerin hemen ardından Cortez, Demokrat Parti sağına ateş püskürmüştü. Partinin sol adayların seçilmesini engellemek için her şeyi yaptığını ve kendisinin çeşitli adayların kampanyasına destek vermesine izin verilmediğini söylemişti. 

Biden, başkanlığının ilk gününde “birlik” çağrısı yaparken Ocasio-Cortez, New York’ta greve giden Hunts Point işçilerinin yanında mücadeleye omuz veriyordu. Ocasio-Cortez işçilerin önünde “Ekonomimizde her şey baş aşağı duruyor… Biz baş aşağı duran her şeyi ayakları üstüne geri oturtmalıyız. Bunu sadece benim gibi siyasetçilerle yapamayız, bunu ancak kolektif mücadele ile hep beraber yapabiliriz” diye konuştu.  

Sanders ise Guardian gazetesine yazdığı makalede herkes için değil yüzde bire karşı yüzde 99’un çıkarına bir program çağrısı yaptı. Senato çoğunluğunun Demokratlara geçmesi sayesinde hızla yoksullar lehine bir acil bütçe barışı programı çıkarılması gerektiği, borçların silinmesi ve covid yardımlarının 600 dolardan 2000 dolara çıkarılması gerektiğini, asgari ücretin 15 dolara çıkarılması gerektiğini ve zenginlerden çok daha fazla vergi alınması gerektiğini yazdı. Bunların ilk 100 günde yapılması gerektiğini de belirtti Sanders.

Kısacası Biden bir ayağı buz kovasında öbür ayağı kömür ateşi üzerinde duran bir başkan konumunda ve bu durumdan bir orta yola varılması mümkün görünmüyor. Üstelik aşırı sağın da dağılmadığı unutmamak gerekiyor.

Biden’ın sağcı kabinesi

Biden’ın kabinesi Amerikan tarihinin en çeşitlilik içeren kabinesi olarak lanse edilse de kabine büyük çoğunluğu sol politikaları temsil eden aktivistlerden değil Obama dönemi bürokratlarından oluşuyor. Evet, kabinede önceki yönetimlere göre çok daha fazla kadın ve siyah bakan var. Latin ve yerli bakanlar da var.

Deb Haaland ABD tarihindeki ilk yerli bakan oldu. Başına getirildiği İçişleri Bakanlığı kamu arazilerinin yönetiminden (ve bu arazilere ait doğal kaynaklardan) sorumlu bir bakanlık. Dolayısıyla Deb Haaland, yerli halklara ait topraklara dair anlaşmazlıklardan sorumlu olacak ancak yerli halkların lehine olan bu durum kuşkusuz büyük çekişmelere ve krizlere de neden olacak.

Çalışma Bakanlığı’na Bernie Sanders’ın getirilmesi konusunda yoğun bir kampanya yapılmasına rağmen Biden, Senato’da koltukların 50-50 olmasından dolayı bir senator koltuğunu boşa çıkaramayacağını belirterek Sanders’ı kabineye almadı. 

Öte yandan kabinede Sanders’tan sonra diğer bir sol başkan adayı olan Elizabeth Warren’a da kabinede yer verilmedi. Adı Hazine Bakanı adayları arasında geçen Warren kabineye alınmadı. 

Faşist tehdit sürüyor

Biden’ın görevine başlamasına bir gün kala ABD’de silah satışlarında patlama olduğu haberleri geldi. Biden ve özellikle Başkan yardımcısı Harris’in bireysel silahlanmaya yönelik kısıtlamalar getireceği biliniyor. Bu nedenle ağır otomatik silahlara yönelik yoğun talep olmuş hatta AR gibi bazı otomatik tüfeklerin tükendiği haberlerde yer almıştı. Bu silahları talep edenlerin çoğunlukla aşırı sağcılar olduğu tahmin ediliyor.

FBI, Biden’ın yemin töreni sırasında 50 eyalette de silahlı grupların seçim sonuçlarını tanımayacakları ve gösteri düzenleyeceklerini duyurmuştu. Başkent Washington’da 24 Ocak’a kadar olağanüstü hal ilan edilmişti. Paramiliter grupların sosyal medya gruplarında “şimdi sokaklara inmek için doğru zaman değil” paylaşımları yaptıkları yer aldı. Ancak başka bir zaman sokağa ineceklerini de paylaştılar.

Öte yandan faşistlerin en önemli isimlerinden biri, eski Trump danışmanı Steve Bannon, Trump tarafından başkanlığının son saatlerinde affedildi. Bannon hakkında Meksika sınırındaki duvar için toplanan paraları zimmetine geçirme suçundan dava açılmıştı. 

Ayrıca son ana kadar seçim sonuçlarını tanımayan Trump, veda konuşmasında “hareketimizin daha yeni başlayacağını bilmenizi istiyorum" diye konuştu. Trump’ın Vatanseverler Partisi (patriots party) adlı yeni bir parti kurmayı düşündüğü gazetelerde yer aldı. Bu ihtimal gerçekleşirse faşist gruplar için daha önce Tea Partisi örneğinde olduğu gibi yeni bir aşırı sağ hareket içerisinde örgütlenme ve birleşme zemini olabilir. Steve Bannon ve alt-right kurucusu faşist Richard Spencer gibi liderler için meşru zeminde siyaset yapma olanağı da ortaya çıkabilir.

Gerçekler

Özetle Biden’ın “birlik” hedefi ABD gerçeğini yansıtmıyor. Ne %1 ile %99 arasındaki mücadeleyi, ne aşırı sağın ve ırkçılık karşıtlarının hareketlerini, ne fosil yakıt şirketleriyle Yeşil Yeni Anlaşma isteyen milyonların taleplerini, ne de kendi partisi içerisinde sol kanatla sağ kanadı birleştirmesi mümkün.

ABD’de yeni bir mücadele dönemi başlıyor. Bir yanda Sanders, Ocasio-Cortez gibi partinin sol kanadı tarihinin en güçlü dönemlerinden birindeyken, toplumsal mücadeleler içerisinde de daha antikapitalist bir damarın varlığı tüm dünya solu ve işçi sınıfı açısından önemli potansiyeller barındırıyor.

Özdeş Özbay 

Bültene kayıt ol