Zincirleme ‘ağır ağbi’ tamlaması

21.04.2015 - 12:18
Ferhat Kentel
Haberi paylaş

Bizim memlekette, ara sıra canlanan acayip bir ciddiyet, hatta daha kesin bir ifadeyle söylersek, “ağır ağbi” takıntısı var. “Mühim” adam olarak görünmeye çalışan küçük ağbiler bazı kurbağa cinsleri gibi kendilerini şişirerek etrafları üzerinde etki yaratmak ve iktidar kurmak istiyorlar.

Bu takıntı muhtemelen bir yandan devletin “asker millet” ideolojisi ile, diğer yandan ataerkil yapıların cemaatleri koruma dürtüleriyle örülüp, zamanımıza kadar farklı evrelerden geçip gelmiş olabilir. 

Kökenleri herhalde oldukça karışıktır ama Yalova’nın kralı olarak nam salmak isteyen vali efendinin sakal-bıyık-kıyafet takıntısı, sağa sola mühim adam ayarları çekmesi bu “ağır ağbi” takıntısının kravat bağlanmış ve devlet içindeki versiyonuna tekabül ediyor.

Ağır ağbi valinin bir öğretmenin ölümüne sebep olan davranışı bende epey eski duyguları harekete geçirdi. Mesela Ankara Siyasal Bilgiler Fakültesi’nde hemen 80 darbesi sonrasında yüksek lisans yapmaya çalışırken (80 sonrası YÖK’üyle birlikte nasıl yüksek lisans olacaksa!) yaşadığım küçücük bir olay... Bir arkadaşımla fakültenin bir koridorunda ellerim cebimde yürürken, aniden odasından dışarı çıkan Bülent Daver adlı (sanırım oldukça namlı bir adamdı o zamanlar) bir hocadan yediğim fırça aklımdan hiç çıkmadı. Mühim-adam-hoca mealen, “Utanmaz terbiyesiz hayvan herif! Çıkar ellerini cebinden saygısız herif!” gibi kelimelerden oluşan bir bağırtı yolladı bana doğru... Tabii ki sesim soluğum çıkamadı o zaman; ama kravat, tıraş ve ağır ağbi nağmeleri gibi aksesuarlarla pek bir halt olunamayacağını düşünmemde ve o cinsten olmamaya karar vermemde sanırım o günkü bağırtının çok etkisi oldu.

Daver efendi, topluma sürekli ayar veren devletin bir küçük modeli ya da eşantiyonuydu aslında. Dış görünüşü esas alan, insan derininde saygı ve sevgi ilişkisi kurmak konusunda bir bilgisi olmayan, bilgisi olsa bile bunu becermek için zerre kadar inceliği ve gücü olmayan; kaba saba bir “olunacak diyorum; ol!”, “sevilecek diyorum; sev!” diye emir verebilen bir devlet ve onun çömez taklitlerinden biri...

Devlet kendisine nasıl hiç güvenmiyorsa, nasıl bütün şişinik hallerine rağmen basbayağı korkak ve kompleksli ise, bu taklit ağır ağbiler de aslında kendilerine hiç güvenmiyorlar. Fakat bu ağır ağbiler, etraflarında “Aman da aman! Nasıl da güzelmiş, nasıl da yiğitmiş benim kahraman erkek ağbim!” diyen ve o ağbi vasıtasıyla “zincirleme ağır ağbi tamlaması” yaşayan küçük taklitler sayesinde güvensizlikten sıyrılıp ego patlaması yapabiliyorlar. Devlet dediğimiz aygıt, tam da hastalıklı bir “bu dünyaları ben yarattım” ruhu taşıyan bu irili ufaklı ağbiler vasıtasıyla aynı mantıkla sürekli olarak yeniden üretiliyor.  

Bu ağbiliğin şimdiki devlet ve uzantıları içindeki versiyonda da kendisini çok mühimseyen, çok ciddiye alan bir damar var. Hatta belki de şu sıralarda en çok görünen damar bizzat bu “mühim hal”; yani güvensizliği örtmeye çalışan bir hal... Bu versiyon içindeki neredeyse herkes neredeyse her şeyi hayat memat meselesi olarak görüyor. Düne kadar bu hayat memat meselelerinin en başında “paralel” örgüt dedikleri Gülen cemaati vardı. Seçimler yaklaştıkça, kurdukları korku dolu “jakoben” cephe, kendi devamlılıklarını en çok sarsma potansiyeline sahip olan HDP’yi hedef almış durumda.

Çünkü herkes gibi onlar da biliyor ki, “demokratlık” iddialarıyla alâkası olmayan ve tartışmaktan buram buram kaçtıkları barajı eğer HDP geçerse, onlar için sonun başlangıcı olabilecek.

Bugünlerde bütün devlet ve uyduları, en akademik dillisinden en pespaye savaşçısına ve trolüne kadar hepsi, hep beraber HDP’ye vurmaya çalışıyorlar. En ılımlısından en radikaline kadar hepsi devlet ağzıyla, ağır ağbi ağzıyla HDP’nin kılık kıyafetine, sakalına bıyığına, cebindeki eline müdahale ediyorlar.

Çünkü kendileri devlete girdikçe devlet gibi oldular; “ağır ağbi” oldular.  

Ferhat Kentel

[email protected]

(BasNews)

Bültene kayıt ol