Salgında göçmenlerle dayanışmaya

08.04.2020 - 15:36
Yıldız Önen
Haberi paylaş

Salgınlarla ilgili iki habere değineceğim, ilki Yunanistan’dan ikincisi Türkiye’den. 2 Nisan Perşembe günü Atina’nın 70 kilometre kuzeyinde yer alan Ritsona’daki sığınmacı kampı, 20 kişide korona vakasının tespit edilmesinin ardından 14 günlük karantinaya alınmıştı. 5 Nisan Pazar sabahı ise Atina’nın 40 kilometre kuzeydoğusundaki Malasaka mülteci kampı 14 günlük tecritte alındı. Yunanistan’da yaklaşık 110 bin göçmen sığınmacı kamplarında sıkışık koşullarda yaşıyor. Örneğin Malasaka mülteci kampında 2500 kişi yaşıyor. Yunanistan’da göçmenlerle dayanışan örgütler bu kampın 500 kişinin yaşaması için tasarlandığını söylüyorlar. Tüm sivil toplum örgütleri sıkışık koşullarda yaşayan göçmenler arasında salgının yayılması durumunda büyük bir felaketle yüzleşileceğini vurguluyorlar.

Diğer haber Türkiye’den. Mülteci Medyası’nın haberine göre İstanbul’da bazı mülteciler ve göçmenlerin, COVİD-19 şüphesi ile hastanelere yaptıkları başvuru kabul edilmedi. Hastalık belirtisi taşıyan mültecilerin ve göçmenlerin geri çevrilmesine gerekçe olarak ise kayıtsız ve kimliksiz olması gösterildi.

Kuşkusuz söz konusu olan mülteciler olunca polis de hemen devreye girmiş yine ve mülteciler hastane polisi tarafından idari gözetime alınmakla tehdit edilmişler.

Düşünsenize doğup büyüdüğünüz yerlerden savaş, yoksulluk, kuraklık gibi nedenlerle göçüyorsunuz, yaşamak için başka bir ülkeye geliyorsunuz. İktidarıyla muhalefetiyle tüm ana akım siyasetçiler durumunuzu başınıza kakıyorlar. Hükümet sizi Avrupa ülkelerine karşı bir koz olarak değerlendiriyor, ana muhalefet ise apaçık ırkçılık yapıyor. Kendinizi köşeye sıkışmış hissediyorsunuz. Tam bu sırada, bir de küresel bir salgın hastalık patlak veriyor. Kaygılanmak, güvencesiz hissetmek, tek başına olduğunuzu düşünmek günlük davranış kalıpları haline geliyor. Göçmenler, aynı dili konuşmadıkları, aynı kültürü paylaşmadıkları kalabalıkların arasında zaten güvencesiz hisseder. Ama bu sefer bir de nereden geleceği bilinmeyen, ancak özel tedbirlerle korunulabilecek bir belayla, salgınla karşı karşıyalar.

Böyle zamanlar, göçmenlerle dayanışmak için her zamankinden özel bir çaba gösterilmesi gereken dönemlerdir. Bu çabanın bir adımı somut dayanışma ağlarını harekete geçirmektir. Ama yüzbinlerce insana yetişmenin yolu, devletin harekete geçmesini sağlamaktır. Başlangıç için göçmenlerin sağlığını güvenceye almak gerekir.  İstanbul Barosu İnsan Hakları Merkezi’nin de altını çizdiği gibi Türkiye’nin taraf olduğu uluslararası sözleşmelerin devletlere yetki alanlarında bulunan kişilerin sağlık hizmetine erişebilmelerine yönelik pozitif yükümlülükler getirdiğinin ve Anayasa’nın 17. ve 56. Maddelerinde belirtilen sağlık hakkının herkesi kapsadığının altını ısrarla çizmek gerekir.

Dünya Sağlık Örgütü de küresel salgın sırasında istisnasız herkesin sağlık hizmetlerine ücretsiz erişim hakkına sahip olduğunu vurguladı.

Hastanelerin ve sağlık hizmetlerinin kapılarını tüm göçmenlere açın!

Yıldız Önen

[email protected]

(Sosyalist İşçi)

Bültene kayıt ol