Göçmenler, Marx ve Saya işçileri

26.09.2019 - 11:34
Yıldız Önen
Haberi paylaş

Karl Marx’ın çok sık alıntılanan bir cümlesini göçmen meselesi bağlamında hatırlamakta fayda var: “Artık İngiltere’deki her sanayi ve ticari merkez iki düşman kampa ayrılmış bir işçi sınıfına sahip. Sıradan İngiliz işçi, İrlandalı işçiden kendi yaşam standardını düşüren bir rakip olarak nefret ediyor. İrlandalı işçi karşısında kendisini hâkim milletin bir üyesi olarak görüyor ve bunun sonucu olarak İngiliz aristokratlarının ve kapitalistlerinin İrlanda karşısındaki bir aracı haline geliyor, dolayısıyla onların kendisi üzerindeki tahakkümünü de güçlendirmiş oluyor. İrlandalı işçiye karşı geliştirilmiş dinî, sosyal ve millî önyargıları benimsiyor. … İngiliz işçi sınıfının, örgütlülüğüne rağmen güçsüz oluşunun sırrı bu antagonizmadır. Kapitalist sınıfın iktidarını idame ettirmesinin sırrı buradadır.”

Marx bu satırları 1870 tarihli bir mektubunda dile getirir. Bu yaklaşımı daha çok ulusal sorunların şiddetli bir şekilde yaşandığı ve ezilen halklarla ezen ulusun işçi sınıfı arasındaki ilişkiyi kavramak açısından kullanıldıysa da bugün de göçmen sorununa yaklaşırken sağlıklı bir politik zeminde hareket etmeyi olanaklı kılıyor.

Sağ, topyekun bir şekilde milliyetçi ve giderek ırkçı bakış açısıyla yoğruluyor ve tüm propaganda aygıtlarıyla “kamuoyuna” sürekli olarak milli ve ırki ya da dini değerlerine aykırı olanları hedef gösteriyor. Bu, bugün küresel bir davranış kalıbı haline gelmiş olan sağcıların daha çok oy için göçmen düşmanı politikaların dozajını artırmasında daha da görünür hale geliyor. Ama Marx’ın yaklaşımı, en azından sol bir perspektifi savunanlar için göçmen sorununa daha özgürlükçü bir açıdan yaklaşmak için bir fırsat sunuyor. Fakat bütün solun göçmenlerle dayanışmak için varını yorunu ortaya serdiğini söylemek zor. Tersine, örneğin Slavoj Zizek “mültecilerin sınıf mücadelesi üzerine Avrupa çapında bir diyaloga engel olduğunu” söyleyebiliyor. Küresel sol için Uluslararası Sosyalizm Akımı üyeleri, antifaşist ve ırkçılık karşıtı sol bu türden sağcı önyargıları sözümona işçiler açısından doğrulayan yaklaşımlara karşı amansızca tartışıyor ve göçmenlerle dayanışmak için kitlesel ağları örgütlemeye çalışıyor.

Göçmen akını sınıf mücadelesi açısından bir diyaloğu önlemiyor, tersine, böyle bir işçi sınıfı diyaloğu inşa edilecekse, işçi sınıfı, göç eden kitlelerin kendisi gibi mülksüzlerin organik bir parçası olduğunu görebilmelidir.

Marx’ın yaklaşımı bu yüzden çok önemli.

Her politik gelişmeyi, işçi sınıflarının yaşadıkları ülkenin egemen milliyetçiliğinin ötesinde bir bakış açısıyla kavraması için zorunlu olan bakışı sunuyor. Kayseri’de birlikte grev yapan ve kazanan Türkiyeli ve Suriyeli Saya işçileri, göçmenleri sınıf kardeşi olarak görmenin özgürleştiren ve güçlendiren yanını Marx’tan onlarca yıl sonra kanıtladılar. Kıta, hatta küre çapında bir diyalog göçmen işçileri bu diyaloğun merkezine almadan olmaz. Bu da göçmenleri şu ya da bu vesileyle düşmanlaştıran sağ ve tırnak içinde sol anlayışlara taviz vermeksizin başarılabilir ancak.

Yıldız Önen

[email protected]

(Sosyalist İşçi) 

Bültene kayıt ol