300 bin Suriyeli

14.06.2019 - 06:43
Yıldız Önen
Haberi paylaş

CHP’li belediye başkanlarının bazıları insanlıklarından çıkmış durumdalar. Utanma duygusunu da kaybetmiş görünüyorlar. Suriyelilerin plajlara girmesini yasaklayanı mı ararsınız, “girecekse önce insan olsun” diyenini mi?

Belediye başkanları yalnız değil kuşkusuz, İstanbul’da Yeşilköy ya da Bostancı sahillerinden çoğu yalan olan ama her biri Suriyelileri hedef gösteren haberler geliyor. 

Bu türden her tepki, derinlerde birikiyor ve göçmenlere karşı reaksiyoner bir önyargıyı kemikleştiriyor.

Karşımızda yalana, karalamaya, ayrımcılığa, nefret söylemine yaslanan bir ırkçılık var; sahillerde Suriyelileri görmekten rahatsız olanlardan belediyelere, her sözcüsünün Suriyelileri geri göndermekten söz ettiği yöneticilere, sosyal medyada lümpen bir üslupla Suriyelileri hedef tahtasına oturtan siyasetçilere kadar toplumun çeşitli kesimlerini kapsayan bir tehditle karşı karşıyayız.

Üstelik, hemen yanı başımızda Suriyelileri göçmenliğe zorlayan savaş konusunda yeni ve vahim gelişmeler yaşanmaya başladı. Gazeteci Sedat Ergin’in aktardığı gibi, BM’nin Suriye krizine ilişkin insani işlerden sorumlu bölgesel koordinatörü Panos Moumtzis, Türkiye ile Rusya arasında İdlip’te ateşkes rejimi uygulanmasını öngören 17 Eylül 2018 tarihli Soçi Mutabakatı’nın son dönemde fiilen devre dışı kaldığını açıkladı. Rusya ve Suriye rejiminin İdlip’te Mayıs ayının başından itibaren sertleşen saldırıları sonucunda, 300 bin Suriyeli daha yaşadıkları ve zaten yıkıma uğramış bölgeyi terk etmek zorunda kaldı. BM raportörleri bu sayının 2 milyona çıkacağını öngörüyorlar.

Esad ve Rusya İdlip’i vurdukça, ölümden kaçmak isteyen insanlar can havliyle sınırlara koşuyor.

Göçmenlerin bayramda Suriye’ye gidip gelmesini “madem gidebiliyorlar, kalsınlar” diyerek düşmanlaştıran, bundan yola çıkarak göçmen düşmanı duyguları kalıcı bir ırkçı temele oturtmaya çalışanlar, örneğin tam da böyle dönemlerde İdlip’e gitmeliler. Suriye'nin, insanların gönül eğlendirdiği, canları çektiğince keyif sürebildiği bir yer olmadığını belki anlayabilirler. BM raportörleri son üç haftada yaklaşık 300 kişinin öldüğünü tahmin ediyorlar ve İdlip’te iç göç yaşayan 270 bin kişinin 80 bininin okul çağındaki çocuklar olduğunu söylüyorlar. Göçmenlerin 80 bini ise kamplara da gidemediği için, çıplak arazide, başlarını sokacak bir çatı olmadan kalıyorlar.

Yaz aylarını sahillerinde keyifle geçirmek isteyen ama Suriyelileri görünce canı sıkılan insanlar ya da bayramlarda Suriye’ye kısa süreliğine gidip gelebilen az sayıda göçmenden yola çıkarak “Evlerine dönsünler artık!” diyenler, hep birlikte, bu toplumun en korunaksızları olan göçmenlere kötülük ediyorlar.

Bu yalancılığa dayalı ırkçılığı durdurmak, her olayda göçmenlerle dayanışmak zorundayız.

"Bütün ülkelerin işçileri, birleşin" çağrısını, içinde yaşadığınız toprakların en zayıf, en korunaksız yoksullarıyla dayanışma için bir çağrı olarak görmeyenlerin kendi haklarını koruması neredeyse imkansızdır çünkü!

Yıldız Önen

[email protected]

(Sosyalist İşçi)

Bültene kayıt ol