Devrimci Sosyalist İşçi Partisi'nin Genel Konferans'ı 19 Aralık tarihinde İstanbul'da yapıldı.
HDK Eşsözcüsü Sebahat Tuncel ve YSGP Eşsözcüsü Naci Sönmez, 23. dönem İstanbul milletvekili Ufuk Uras gibi isimlerin yanı sıra Kore, Suriye, İspanya, İrlanda, İngiltere, Lübnan, Yunanistan ve bir dizi ülkedeki devrimci marksist örgütlerden dayanışma mesajlarının gönderildiği konferansta dünyaya ve Türkiye'ye dair önemli politik tartışmalar yapıldı.
Savaşa hayır
Konferansın ilk gündeminde ağırlıklı olarak Ortadoğu'da ABD ve Rusya'nın başını çektiği iki ayrı bloğun Suriye üzerinden hegemonya savaşı yürüttüğü tartışıldı. Emperyalist müdahalelere karşı enternasyonal bir savaş karşıtı hareketi örgütlemenin ihtiyacı vurgulandı. Bugün Suriye'nin IŞİD gerekçe gösterilerek bombalanmasının bedelini aslında bölgedeki sıradan insanların, yoksulların ödediği, aynı zamanda bu askeri müdahalelerin Batı'da islamofobinin ve aşırı sağın yükselişine neden olduğu tartışıldı. Savaş karşısında alınması gereken doğru tutumun emperyalist kamplar arasında taraf olmak değil savaş karşıtı mücadele örgütlemek olduğu vurgusunun sonucu olarak Batı emperyalizminin müttefiki olan AKP'nin savaşı kışkırtan politikalarına karşı da muhalefeti yükseltme kararı alındı.
Suriye üzerinden yürütülen emperyalist çatışma bağlamında tartışılan konulardan bazıları, Suriyelilere yönelik düşmanlık, ırkçılık ve AKP'nin AB'yle yaptığı anlaşmalardı. Irkçı saldırıların durdurulması, sınırların açılması ve Suriyelilerin mültecilik haklarının tanınması konusunda 2016 yılı boyunca kampanyalar yapılmasının kararlaştırıldığı konferansta AKP'nin 3 milyar dolar karşılığında AB'nin bekçiliğini yapmayı kabul ettiği anlaşmaya karşı Suriyelilerle dayanışma vurgusu yapıldı.
Kürt halkına özgürlük
Konferansta tartışılan önemli başlıklardan biri de hükümetin buzdolabına kaldırdığı çözüm süreciydi. Bugün AKP'nin liderliğini yaptığı ve devletin tüm kurumlarının desteklediği savaş politikalarının kökü Suriye'deki gelişmelere dayanıyor. Kürt hareketinin Suriye'de kazandığı mevzileri kendisine tehdit olarak gören devlet, Dolmabahçe'deki mutabakattan geri adım atarak çözüm masasını devirdi. AKP'nin dış politikadaki önceliği olan Kürt düşmanlığının bir sonucu olarak; IŞİD'i bombalama gerekçesiyle İncirlik Üssü'nün uluslararası koalisyona açılmasının karşılığında Kandil bombalanmaya başlandı.
DSİP Konferansı'nda 2016 yılında da savaş politikalarının sona ermesi ve Öcalan üzerindeki tecritin kaldırılması, Kürt halkının taleplerinin karşılanarak güvence altına alınacak her türlü yasal değişikliğin yapılması ve Türk milliyetçiliğinin geri püskürtülmesi konusunda kararlı mücadeleye devam edilmesi gerektiği vurgulandı.
AKP'ye karşı mücadele
Devlet terörünün en kanlı sürecine liderlik eden AKP'ye karşı ulusalcı olmayan, ulusalcılıkla her türlü bağını kopartan özgürlükçü ve antikapitalist bir muhalefeti inşa etmenin zorunluluğu konferansta en çok vurgulanan konulardan biriydi. Otoriter, neoliberal ve sağcı bir parti olan AKP'ye karşı, sınıfsal çelişkileri silikleştiren ve dindarlar-sekülerler ikilemi üzerinden şekillenen her türlü söylem söz konusu partinin iktidarını perçinliyor.
Oysa 7 Haziran seçiminde AKP'nin tabanının bir kısmı AKP'den vazgeçmiş, boykot etmişti. 1 Kasım'da savaş ve istikrarsızlık söylemiyle tabanını geri kazanmayı başaran AKP'nin seçmeni olan işçiler kazanılmadan, yenilmesi mümkün olamaz. Konferansta son dönemde yükselen grev ve işçi eylemliliği dalgasının AKP'yi yenmenin anahtarını sunduğu vurgulanarak işçi sınıfı hareketiyle köklü bağlar kurmanın DSİP'in önünde duran önemli görevlerden biri olduğu kararlaştırıldı.
Soykırımın 100. yılında yapılan etkinliklerin önemi vurgulanarak aynı kararlılığın 2016'da da sürmesi gerektiği tartışıldı. Ermeni soykırımının tanınması mücadelesinin 100. yılla bitmediği, konuyla ilgili çok daha geniş kampanyaların örgütlenmesinin mümkün olduğu, Müslüman olmayan azınlıklara yönelik ırkçılığa karşı faaliyetlerin artırılması kararlaştırıldı.
DSİP Genel Konferansı'nda ayrıca kadın cinayetlerine ve cinsiyetçiliğe, Alevilere yönelik ayrımcılığa ve iklim değişikliğine karşı daha kararlı bir mücadele yürütülmesinin ihtiyacı tartışıldı. Tüm bu başlıklarda örgütlü mücadelenin büyütülmesinin tarihi önemde olduğu bir dönemde yaşıyoruz. Dünyanın dört bir tarafındaki istikrarsız ve çelişkili koşullar antikapitalistlerin önüne önemli fırsatlar sunuyor. Bu fırsatları dünya işçi sınıfının lehine değerlendirmenin tek yolu örgütlü mücadeleyi büyütmekten geçiyor. Bu yüzden DSİP, 2016 yılında da konferansta tartışılan politik ilkeler etrafında, net ve kararlı bir söylemle örgütlenme çalışmalarına devam edecek.
(Sosyalist İşçi)