275 sanığın yargılandığı Ergenekon davasının temyiz duruşması dün Yargıtay’da başladı.
22 farklı dosyanın birleştirilmesinden oluşan ve Türkiye tarihinin en büyük davalarından birisi olan Ergenekon davası süreci, 22 Haziran 2007’de Ümraniye’de bir gecekonduda el bombalarının bulunmasıyla başlamıştı. Emekli Astsubay Oktay Yıldırım'ın bu bombaların sahibi olduğu iddia edildi. Birinci dalga olarak adlandırılan bir operasyonla Oktay Yıldırım'ın yanı sıra Türk Ortodoks Kilisesi sözcüsü Sevgi Erenerol, Avukat Kemal Kerinçsiz, gazeteci yazar Güler Kömürcü, Sedat Peker, Taner Ünal, Fuat Turgut, Sami Hoştan ve daha pek çok kişi gözaltına alındı.
Dava kapsamında tutuklanan isimler arasında İlker Başbuğ, Mehmet Şener Eruygur, Hurşit Tolon, Tuncer Kılınç, Kemal Yavuz, Hasan Iğsız, emekli Tuğgeneraller Veli Küçük ve Levent Ersöz, emekli Albay Arif Doğan, Gazeteciler Mustafa Balbay, Tuncay Özkan, ATO eski Başkanı Sinan Aygün, eski İstanbul Organize Suçlarla Mücadele Şube Müdürü Adil Serdar Saçan, eski Esenyurt Belediye Başkanı Gürbüz Çapan ve Eski Anayasa Mahkemesi Başkanvekili Osman Paksüt'ün eşi Ferda Paksüt gibi isimler bulunuyordu.
Ergenekon davası kapsamında 20 civarında dosya birleştirildi. Ancak ana davaya ait üç iddianame bulunuyor. Bunlar, birinci, ikinci ve üçüncü Ergenekon iddianamesi olarak geçiyor. Bu üç ana iddianamenin yanı sıra, Deniz Kuvvetleri içindeki bir dizi darbe planını içeren ve özelliklere azınlıklara yönelik olarak düzenlenecek eylem planlarının yer aldığı Poyrazköy iddianamesi, İrticayla Mücadele Eylem Planı Davası, Şile Kazıları, İnternet Andıcı Davası, İlker Başbuğ Davası, Danıştay Saldırısı Davası, Cumhuriyet Gazetesi Molotof Davası başta olmak üzere 20 civarında iddianame Ergenekon davasıyla birleştirildi.
Bu davalarda sanıklar Ergenekon Terör Örgütü üyesi olmaktan ve devleti cebir ve silah kullanarak yıkmaya çalışmaktan yargılandı.
Dava sonucunda Şener Eruygur, Hurşit Tolon, Hasan Iğsız, Sevgi Erenerol, Alpaslan Aslan, Muzaffer Tekin, Veli Küçük, Nusret Taşdeler, Dursun Çiçek, Kemal Kerinçsiz, İlker Başbuğ, Kemal Kerinçsiz gibi isimlerin müebbet hapis cezası aldı.
Davalarda ne vardı?
Poyrazköy iddianamesinde, ülkede kaos ortamı yaratmak için azınlıklara yönelik eylemler yapma planlarını içeren Kafes Eylem Planı, İrtica ile Mücadele Eylem Planı davasında, Türkiye Cumhuriyeti Genelkurmay Başkanlığı Bilgi Destek Dairesi tarafından hazırlandığı öne sürülen Albay Dursun Çiçek imzalı bir andıç vardı. Buna göre andıçta, AKP ve Fethullah Gülen cemaatini bitirmeye yönelik planlar vardı. Ayrıca Türkiye Cumhuriyeti Genelkurmay Başkanlığı bünyesinde “irtica ile mücadele birimi” oluşturulduğu iddia ediliyordu. İnternet Andıcı davasında hükümet hakkında kara propogandayapmak için kurulan ve Genelkurmay tarafından yönetilen internet sitelerine ilişkin iddialar yer alıyordu. Dönemin Genelkurmay Başkanı İlker Başbuğ bu dava kapsamında tutuklandı. Ayrıca davalar arasında 2006’da Alpaslan Aslan tarafından Danıştay’a gerçekleştirilen silahlı saldırı ve Cumhuriyet gazetesine molotoflu saldırı eylemleri ve Sarıkız, Ayışığı gibi darbe planları yer alıyordu.
Davada ne yoktu?
İddianamelerde, Kürt illerindeki binlerce faili meçhul cinayet, yargısız infaz, işkence, köy boşaltmalar ve kayıplar ile ilgili suçlamalar yer almadı. Faili meçhul cinayetler ve yargısız infazlarda yaşamlarını yitirenlerin yakınlarının yaptıkları müdahillik başvurularının çoğu reddedildi.
İlk iddianamede ayrıntılı olarak yer alan Silopi kayıpları Ebubekir Deniz ile Serdar Tanış, Vedat Aydın, Mehmet Sincar, Musa Anter ve Savaş Buldan’ın katledilmesi olayları sebebiyle aileler de müdahillik talebi ile başvuruda bulundu.
Gazi katliamı da Ergenekon soruşturması kapsamında yeniden gündeme geldi. Ergenekon iddianamesindeki gizli tanık ifadesinde, Gazi mahallesi katliamı emrinin, Ergenekon sanığı Veli Küçük tarafından verildiğine işaret edildi. Ancak Gazi Mahallesi katliamında yaşamını yitirenlerin yaptığı müdahillik başvurusu da reddedildi.
Ergenekonu aklama süreci nasıl başladı?
17 Aralık 2013 yolsuzluk operasyonunun ardından AKP’nin bu yolsuzluk dosyalarından kendisini aklamak için Ergenekon ile anlaşmaya karar vermesiyle başladı. Dönemin Başbakanı Erdoğan'ın danışmanı Yalçın Akdoğan tarafından, 24 Aralık 2013 tarihinde, yani yolsuzluk operasyonunun başlamasından bir hafta sonra Star gazetesinde yazdığı "Ellerinde nur mu var topuz mu?" başlıklı yazıda dile getirilmişti. Akdoğan şöyle diyordu o yazıda: "Kendi ülkesinin milli ordusuna, milli istihbaratına, milli bankasına, milletin gönlünde yer edinen sivil iktidarına kumpas kuranların bu ülkenin hayrına bir iş yapmış olmayacağını çok iyi bilir" dedi.
Ardından TBMM Anayasa Komisyonu Başkanı Burhan Kuzu 27 Ocak 2014’de yaptığı açıklamada, "Ergenekon, Balyoz davalarındaki delillerin sahte, uydurmaca olduğu ortaya çıkarsa özür dileriz" dedi.
Bu açıklamalarla birlikte 2014 yılı içinde yukarıda adı geçen sanıklar tahliye edildi ve yine 2014 Ağustos ayında davanın Yargıtay’a gitmesiyle bugün temyiz davasının başlaması noktasına gelen Yargıtay süreci başladı.
Ergenekon vardır
Davanın en tartışmalı noktaları Ergenekon Terör Örgütü diye bir örgütün varlığı, davada delil olarak kullanılan dijital kanıtların sahte olup olmadığı ve özellikle gizli tanıklar tarafından verile ifadelerin geçerliliği oldu. Dava en başından beri gerek örgütlenişi gerek iddianamelerin oluşturulma çerçevesi açısından sorunluydu ancak bu dava özü itibariyle Türkiye Cumhuriyeti Devleti’nin karanlık eylemlerini yargılama konusunda önümüze çıkmış bir fırsattı. Ancak hükümetin bu davayı geçmişle yüzleşme sürecinin bir parçası haline getirmekteki isteksizliği ve sivil toplum kuruluşlarının, solun en başından beri bu davalara şüpheyle bakması ve yönünü, gidişatını değiştirmek konusundaki gönülsüzlüğü sonucunda bu davaların kaderi sadece siyasi iradenin eline kaldı. “Darbelerle hesaplaşmak ve yüzleşmek sadece hükümete bırakılamayacak kadar ciddi bir iştir” diyenler haklı çıktı.
Şimdi Ahmet Hakan’a düzenlenen saldırıdan Kürt halkına yönelik yeniden başlayan savaşta yapılanlara, faili belli olmayan eylemlere kadar birçok olayda, ister Ergenekon deyin, ister derin devlet deyin, bu yapılanmanın izlerini yeniden görüyoruz. Bunun bir numaralı sorumlusu, yolsuzluklarını aklamak için Ergenekon ile uzlaşan AKP hükümetidir.