(Röportaj) Kamuran Yüksek: “Savaş cephesine karşı barış cephesini örmek için hep beraber çalışmalıyız”

08.08.2015 - 09:03
Haberi paylaş

Sosyalist İşçi gazetesi, Demokratik Bölgeler Partisi (DBP) Eş Genel Başkanı Kamuran Yüksek’le AKP’nin iktidar savaşını ve çözüm sürecinin akıbetini konuştu.

Röportaj şöyleydi:

Yeniden bir savaş iklimine girdik. Sizce bunun nedeni ne?

Kamuran Yüksek: Bilindiği gibi 2013 Newroz’unda sayın Abdullah Öcalan tarafından bir deklarasyon yayınlandı. Türkiye’de 1984’ten bu yana süren çatışma-savaş durumunun sonlandırılması, bundan sonra mücadelenin ‘ideolojik, fikir ve demokratik siyaset’ yoluyla sürdürülmesi, Kürt sorununun çözümü, demokratikleşme, anayasal ve yasal düzenin bu çerçevede yeniden oluşturulması hedeflendi. Bunun koşullarının oluşturulması için ilk etapta gereken, çift taraflı ateşkes ve bunu kalıcı hale getirmekti. Çift taraflı ateşkes durumu büyük oranda sağlandı ve sayın Abdullah Öcalan önderliğinde Kürt hareketi ile devlet tarafından oluşturulan heyet arasında diyalog ve görüşmeler süreci başladı.

İki buçuk yıl boyunca devam eden bu süreçte Kürt hareketi çözüm için müzakerelere geçilmesi adına çok önemli adımlar attı, bu konuda samimi olduğunu ortaya koymaya çalıştı. Ancak AKP hükümeti aynı derecede adımlar atmadı. Yasal-anayasal hiçbir değişiklik yapmadı. Buna rağmen 28 şubat 2015 Dolmabahçe mutabakatıyla sayın Abdullah Öcalan yeniden önaçıcı ve süreci ilerletici çok ciddi bir adım attı. Türkiye’nin demokratikleştirilmesini içeren 10 maddelik bir programla birlikte PKK’nin silahsızlanmasını içeren çağrıyı yaptı. Ancak Cumhurbaşkanı Erdoğan bu mutabakatı da kabul etmediğini açıkladı ve aslında o gün çözüm sürecini bitirdi. Görüldü ki Erdoğan’ın, AKP’nin çözüm sürecine yüklediği anlam ve beklentiyle toplumun, demokrasi güçlerinin ve Kürt hareketinin yüklediği anlam ve beklenti aynı değildir. AKP bu süreci; kendi iktidarını kalıcılaştıracak, ülke rejimini kendine göre şekillendirecek, demokratikleşme ve Kürt sorunun çözümü adına ciddi bir şey yapmadan Kürt hareketini çözüp dağıtacak bir süreç olarak öngördü. Fakat Türkiye toplumu, demokrasi güçleri ve Kürt hareketi bu sürece ciddi anlamlar yükleyerek yaklaştı. Toplum 40 yıllık büyük acılardan sonra gerçek bir barış ve çözüm isteyerek süreci desteklemiştir. Demokrasi güçleri ve Kürt hareketi ülkenin demokratikleşmesini, Kürt sorunun çözümünü ve bundan sonra silah değil ‘fikir, ideoloji ve demokratik siyaset’ yoluyla  mücadelesini sürdürmeyi, bunun için gerekli yasal anayasal koşulların oluşmasını beklemiştir. AKP’nin beklentisinin tersine  demokrasi güçleri ve Kürt hareketi bu süreçteki samimi yaklaşımları sonucu topluma kendini anlatabilmiş, toplumda karşılık bulmuş ve ciddi biçimde büyümüştür. HDP’nin parti olarak seçime girme kararı bu sürecin son ve en önemli halkası oldu. Çünkü barajın aşılması Erdoğan ve AKP planlarını tümüyle alt üst edebileceği için daha fazla endişelendirmiş, bunu engellemek için  seçim sürecinde saldırılara başlamışlardır. Ağrı-Diyadin, Adana-Mersin, Erzurum, Bingöl ve Diyarbakır saldırıları bu kapsamda olmuştur. Seçimlerde tam da korktukları gibi HDP barajı geçip AKP de tek başına iktidar olamayınca  Erdoğan-AKP çözüm sürecini tümüyle rafa kaldırarak savaş kararı almıştır. Bu kararlarını uygulayabilmek, buna zemin oluşturabilmek için 7 Haziran’dan sonra parça parça planlarını devreye koymuş, zorlaya zorlaya  ülkeyi savaş sürecine sokmuştur. Acıdır ki Suruç’ta 31 devrimci sosyalist gencin katledilmesi dahil diğer tüm ölümleri göze almıştır.

Bu geliştirilen savaş kesinlikle Türkiye halklarının savaşı değil. Savaş ülke tehdit altında olduğu için değildir. Bu savaş Erdoğan’ın kendi gelecek planlarını gerçekleştirmek ve AKP’yi yeniden tek başına iktidar yapmak üzere geliştirdikleri kanlı bir iktidar savaşıdır.

Çözüm sürecinin sona erdiğini düşünüyor musunuz? Bundan sonra nasıl bir gelişme öngörüyorsunuz?

Süreç iki buçuk yıldır devam eden biçimi ve AKP’nin beklentileri bağlamında esasen bitmiştir. Ancak eğer demokrasi güçleri ve toplumla beraber AKP’nin bu yeni savaş dalgasını kırabilirsek daha rasyonel, sadece niyetlere bağlanan değil somut kaidelerle yürüyen yeni bir  süreç yaratabiliriz. Bunun için AKP’nin kendini merkeze alan yeni bir rejim oluşturma sevdasından tümüyle uzaklaşması, bunun olamayacağını görmesi gerekiyor. Başarabilirsek, Türkiye’nin çoğul yapısına dayalı, barış, demokrasi, adalet ve özgürlüklere dayalı bir Türkiye’nin inşaası çok uzak değildir. Şu aşamada Türkiye yeniden bir arafta ve yol ayırımındadır. AKP’nin mevcut savaş dayatması, ülke içi ve dış politikası ile devam edilirse ülkenin Irak ve Suriye gibi bir sürece girmesi de kaçınılmaz olur.

Sizce Abdullah Öcalan’a neden yeniden tecrit uygulanmaya başladı?

Savaş ve şiddet sarmalından çıkmanın ilk yolu sayın Öcalan üzerindeki tecritin kaldırılmasıdır. Sayın Öcalan’ın devreye girmesiyle bu sürecin yeni bir ivme kazanabileceğini en iyi bilen AKP’dir. Ama AKP bunu istemiyor, savaş olmasını istiyor. Kendince hem Rojava’da hem Türkiye’de hem de uluslararası alanda bu kadar güçlenen Kürt hareketinin mevcut haliyle müzakereye oturmak istemiyor. Savaş yoluyla gücünü kırmak, HDP’nin yükselişini engellemek için yıpratmak, itibarsızlaştırmak ve egemen gücün kontrol edebileceği bir düzeye çekmek istiyor. Bu nedenle sayın Öcalan’la görüşmelere izin vermiyor. Ancak bu politika sürdürülebilir değildir. İnsan canı ve kanı üzerinde yürütülen bu taktiklere ve iktidar oyunlarına karşı Türkiye toplumu tepki koyacaktır. Öte yandan Kürt hareketini hiçbir biçimde yenilgiye uğratması mümkün değildir. Kürt hareketi, Türkiye devrim ve demokrasi güçlerinin yükselişi devam edecektir, kaybedecek eşiği aşıyorlar. Aksine Ortadoğu’daki durum ve ülkeyi bekleyen ekonomik kriz gözetildiğinde devrimci bir durumun oluşması daha mümkündür.

Barışı savunmak için neler yapmayı planlıyorsunuz? Barış için hangi adımların atılmasını öneriyorsunuz?

AKP politikalarının ülkeyi savaş, kaos ve yoksulluğa sürükleyeceği açıktır. Bunu engellememiz gerekiyor. Daha fazla insanımız ölmeden ve yine halklarımız arasında bu kez uzlaşmaz bir kutuplaşma oluşmadan AKP’nin savaşını durdurmalıyız.  Ülkenin demokratik dönüşümü mümkündür. Bunun için AKP’nin  kanlı iktidar politikasını halka teşhir etmeliyiz. Halkımız gerçekleri bilmelidir. Halkımız  bu savaşın toplum ve geleceği için değil AKP  iktidarı için yürütüldüğünü, evlatlarının bunun için ölüme gönderildiğini bilmelidir. Hem ülke içinde hem dışında bunu anlatmak, mitingler, etkinlikler, siyasi-diplomatik tüm araçları kullanarak savaş cephesine karşı barış cephesini örmek için hep beraber  çalışmalıyız.

 

Bültene kayıt ol