Antikapitalist Çalışanlar İzmir; geçtiğimiz cumartesi günü Çiğli Deriteks Sendikasında, konuşmacıları Deritek İzmir Şubesi Başkanı Makum Alagöz, Eğitim Sen İzmir 2 Nolu Şube Başkanı Hasanali Kılıç, Disk/Gıda-İş Ege Bölge Şube Başkanı Gürsel Köse olan ve Antikapitalist Çalışanlar üyesi Helin Alp’in modere ettiği “İşçi sınıfı mücadelesi ve sendika” konulu bir açık toplantı düzenledi.
Helin Alp’in sunumuyla başlayan toplantıda ilk konuşmacı Hasanali Kılıç; sözlerine biz sabıkalı bir sendikayız, biz kurulduğumuzda bize siz suç işliyorsunuz, yasalara karşı çıkıyorsunuz dediler ama biz mücadele ederek bu hakkı kazandık diyerek başladı. Devamında memur sendikalarının son durumlarında bahisle, Memursenin siyasi iktidarın istemi doğrultusunda sendikacılık yaptığını ve böylece kendini ipotek altına aldığını bunun meyvelerini de başkanını milletvekili yaprak aldığını, bu anlayışa sahip sendikanın bu gün 900.000 üyesinin olduğunu belirtti. Kamusenin de ırkçı temelde örgütlenen bir sendikal anlayışa sahip olduğunu bu haliyle mücadeleyi birleştiren değil bölen bir tutum sergilediğini ve onunda 400.000 üyesi olduğu ifade etti. Memurlar içinde sadece Eğitimsenin emek ve çalışan perspektifinde bir sendikacılık yaptığını ama onun üye sayısının 250.000 olduğunu, bu haliyle önümüzdeki toplu sözleşme sürecinde Memursenin geri tutumundan dolayı yine iktidarın istediği bir çerçevede şekillenebileceğini ama böyle olmaması için kendileri üstlerine düşeni yapacaklarını ve gerekli mücadeleyi vereceklerini belirtti. Kılıç sözlerini, 7 Haziran seçimlerinde sonra yalanın üstünün açıldığını ve emekçiler için bir ışık belirdiğini tüm ezilenlerin bu konuda birleşerek mücadeleyi büyütmesi gerektiğini belirterek konuşmasını bitirdi.
İkinci konuşmacı Gürsel Köse; sendikal mücadelesinin tarihin Osmanlıya kadar dayandığını, Cumhuriyet tarihinde ise sadece kamuda örgütlü tek bir sendika (Türk-İş) olduğunu, 70’li yıllarda bazı ilerici yöneticilerin özel sektörden de örgütlenmeye başladığını böylece 15-16 Haziranın olduğunu ve Disk’in bu süreçte doğarak mücadeledeki yerini aldığını belirtti. Ayrıca kendisinin Tekel direnişi sıranda Türk-İşe bağlı Tek Gıda İş’te yönetici olduğunu sürecin başında itibaren içinde olduğunu, o mücadelenin sendikaların tutumundan dolayı kaybedildiğini, eğer tekel direnişi kazansaydı o günü mevcut sendika yöneticilerinin en az %80 değişeceğini dolayısıyla bu kaygıdan dolayı gerekli destek verilmediğini belirtti. Aynı avantaj ve dezavantajın bu gün ki Metal İşçileri direnişinden de olduğunu bu sefer kaybetmemek için memur ve işçi sendikalarının bu sürece destek olması gerektiğini söyledi. Sözlerini sendika binalarının sadece kent merkezlerinde olmasıyla örgütlenme ve işçiyle ilişki geliştirilemeyeceğini bu sebeple kendilerinin Torbalı dahil bir çok ilçeye Şube açtığını belirterek bitirdi.
Son konuşmacı Makum Alagöz ise öncelikle sendikal yapıyı tartışmak gerektiğini, bu gün ki yapının sendikayı bir meslek haline dönüştürdüğünü, yöneticilerin maaşlarının çok yüksek olduğunu, sendika aidatı adıyla kesilen ve sendikanın emrine verilen paraların harcanmasının amacı dışında ve denetimsiz olduğunu, bir çok sendikanın çok sayıda gayrı menkulü olduğunu, bunun sonunda sendikanın nerdeyse sınıf atlatan bir kuruma dönüştüğünü hatta grevin sendikaya maliyetinden dolayı çoğu sendikanın grevde kaçındığını belirtti. Çare olarak sendika yöneticilerinin maaşlarının en yüksek işçi maaşını geçmemesi, harcamaların şeffaf ve denetlenebilir olması gerektiğini ve mümkünse memur ve işçi herkesin tek konfederasyonda toplanması gerektiğini belirtti. Alagöz mevcut sendikacılığın geldiği yeri göstermek için kendisinin 23 yaşında ilk şube başkanı olduğunda bir işyerini ziyareti sırasında, babası yaşında bir işçinin kedisiyle konuşmak için önünü iliklediğini ve kendisinin bundan çok etkilendiğini, aslında sendikacının patronu olan işçinin bu hale getirilmesinin çok kötü olduğunu aktardı. Ayrıca şu an 107. Gününde olan SF deri işçileri grevine hala birçok sendikanın gelip destek vermediğini 1 Mayıs alanlarında atılan “Yaşasın Sınıf Dayanışması” sloganın içinin boşaltıldığını belirterek sözlerini bitirdi.
Salonda bulunan ve sendikalı oldukları için işten atılan SF deri işçilerinde Mehmet Cin; 107 gündür sürdürdükleri mücadelede yeterli desteği görmediklerini, sendikaların çalışma hayatının tüm alanlarıyla ilgilenmesi gerektiğini, mesela açık traktör kasasında işe götürüldükleri için trafik kazasında ölen 15 tarım işçi için hiç kimsenin bir şey yapmadığını ve kısa zamanda unutulduğunu, bu ve benzeri durumlarda tepki göstermek alanlara inmek gerektiğini belirtti. Daha sonra söz alan SF deri işçilerinde Ethem Ergün ise “yaşasın sınıf dayanışması” boş bir slogan olarak değil gerçekten ifade edildiği gibi dayanışma yaşatılmalı dedi.
Toplantı katılımcıların çoğunluğun ortak fikri olan, 7 haziranın da etkisiyle daha mücadeleci ve birleştirici şeffaf ve denetlenebilir bir sendika mücadelesinin, tabanda örgütlenerek kurulması gerektiği ve Metal İşçilerinin mücadelesinin bu konuda yol gösterici olduğu ve de işçi örgütlülüğü için bu tür toplantı ve temas alanlarının sayının çoğaltılması gerektiği, bunların devamının temennisiyle bitti.