2 Temmuz 1993'te, Pir Sultan Abdal Şenliklerine katılmak için Sivas'a giden aydın ve sanatçılardan 33'ü, kaldıkları otelin yakılması sonucu hayatını kaybetmişti. Dönemin siyasetçileri, devlet kurumları, gazeteleri ve kimi köşe yazarları ise katliamı savunmuştu.
Katliamdan iki gün önce dağıtılan bir bildiride Aziz Nesin için "Şehirde adeta Müslümanlarla alay edercesine gezebilmektedir" denmişti.
Dönemin başbakanı Tansu Çiller, katliamın ardından "Çok şükür, otel dışındaki halkımız bir zarar görmemiştir" diyerek saldırganlardan yana tutum almıştı.
Dönemin Cumhurbaşkanı Süleyman Demirel ise olayın "münferit" olduğunu ve Alevi-Sünni çatışmasına dönüşmemiş olmasını vurguluyordu:
"Olay münferittir. Ağır tahrik var. Bu tahrik sonucu halk galeyana gelmiş...Güvenlik kuvvetleri ellerinden geleni yapmışlardır...Karşılıklı gruplar arasında çatışma yoktur. Bir otelin yakılmasından dolayı can kaybı vardır."
İçişleri Bakanı Mehmet Gazioğlu ise Aziz Nesin'i suçluyordu:
"Aziz Nesin'in halkın inançlarına karşı bilinen tahrikleriyle halk galeyana gelerek tepki göstermiştir."
Sivas Belediye Başkanı olan Refah Partili Temel Karamollaoğlu ise saldırgan kitle Madımak Oteli'nin önündeyken yanlarına gittiğinde 'Mücahit Temel' sloganlarıyla karşılanmıştı. "Bir defa şöyle bir fatiha okuyalım. Şunların ruhuna el fatiha diyelim" diye konuşmuştu.
Dönemin Sivas Emniyet Müdürü Doğukan Öner'in ise polise, katliamcılar için "Müdahale etmeyin" emrini verdiği iddia edildi. 10 Temmuz 1993'te görevden alındı.
Dava süreci
Ankara 1 Nolu DGM'ye sunulan iddianamede olayların nedeni, "şenliklere katılanlar" olarak gösterildi, Aziz Nesin'in varlığı "eylemin hazırlayıcı sebepleri" arasında sayıldı.
İddianamede şu ifadeler yer alıyordu:
"Hele hele Aziz Nesin'in İslam Dini'ne karşı tutum ve davranışları ve açıklamaları, kapalı bir salonda düzenlenen toplantıda terör örgütü militanları için saygı duruşunda bulunulması, eylemin hazırlayıcı nedenleri arasında sayılabilir."
DGM Başsavcısı Nusret Demiral dava henüz sonuçlanmadan, "Olayda örgüt yok, tahrik var" açıklaması yaptı. Görülen davanın karar metninde de buna paralel bir yaklaşım göze çarpmıştı. Gerekçeli kararda Aziz Nesin vurgusu vardı:
"...Sivas olaylarının devlete ve laik düzene yönelik olmadığı, Aziz Nesin'in Şeytan Ayetleri kitabını yayınlamasına duyulan öfke, kin ve nefretin oluşturduğu tahrik sonucu ve Aziz Nesin'e yönelik bir eylem olduğu, kast edilen Aziz Nesin olmasına rağmen hedefte sapma sonucu 37 masum insanın ölümü ile sonuçlanan bu olayların…"
Medya
Türkiye gazetesi yazarı Yalçın Özer'in "Fesat ateşi yakanlara dikkat" başlıklı yazısından: "Komedi yazarı Aziz Nesin, dün en rahat uykusunu uyumuş olmalıdır. Nihayet arzuları gerçekleşmiş, 35 kişinin ölümüyle sonuçlanan büyük bir olay çıkarmayı başarmıştır. Galiba şu hedefi gütmektedir; Türkiye'deki sağı ve Müslümanları ayaklandırıp devletle karşı karşıya getirecektir... Böylece ülkedeki sağı tasfiye edecek sonuçta meydan sola kalmış olacaktır. Gizli istihbarat teşkilatlarına yakışacak bu ince planı Aziz Nesin tek başına gerçekleştirmeyi kafasına koymuştur."
Fehmi Koru da Zaman'daki köşesinde Aziz Nesin'i suçlayanlar kervanındaydı: "Komik hikâyelere imza atan yazar Aziz Nesin, bu defa izleri uzun yıllar kalacak bir trajedinin kahramanı oldu. Sivas'ta ilk elde 35 kişinin ölümü, çok sayıda kişinin de yaralanmasıyla sonuçlanan arbede, onun merkezinde bulunduğu yoğun tahriklerle meydana geldi."
Hürriyet'in 3 Temmuz'daki sayısında, Aziz Nesin'in 'Bin yılık Kur'an'a neden inanayım. Bu yüzden Müslüman değilim' sözü, olayların başlangıcı olarak kabul edildi. Gazetede, "halkın" Aziz Nesin'in bu sözü üzerine galyena geldiği iddia ediliyordu.
Sabah gazetesi de, "Alevi-Sunni Çatışması Yok" başlığıyla verdiği haberde Aziz Nesin'in bir gün önce yaptığı konuşmada 'Kur'an'ın devri bitmiştir' dediğini ve halkın bu sözle tahrik olarak olayları çıkardığını iddia etti.
“Vurun şu kâfire!” başlığı ile çıkan Meydan gazetesi ise haberi şöyle verdi: "Yazar Aziz Nesin'in Pir Sultan Abdal kültür etkinliklerinde yaptığı konuşmada 'Ben dinsizim' demesinden sonra galeyana gelen on bin kişi kültür merkezini taşa tuttu ve Nesin'in kaldığı Madımak Oteli'ni ateşe verdi."
Ertuğrul Özkök, Hürriyet'te şunları yazmıştı: “Böylece, bir tahrik, başka bir tahrikle büyüyor. Aziz Nesin’in hassasiyet yaratan, tahrike varan sözleri, karşı tahrikle birleşiyor ve hepimizi ciddi şekilde endişelendiren bu sonuç ortaya çıkıyor… Ama bir gün tarih yazıldığı zaman, bu katliamı gerçekleştirenler kadar, buna psikolojik zemin hazırlayan insanlar da sorumlu tutulacaktır. Bu, elinde benzinle otel lobisini yakan için de geçerlidir, ne yazık ki, Aziz Nesin için de…”
Nazlı Ilcak ise Tercüman'daki köşesinde şöyle dedi: "Müslümanlığa sövmek herhalde fikir hürriyetinin kapsamı içinde alınamaz. Aziz Nesin bir süredir belki de enteresan olabilme gayretiyle "sıra dışı" konuşmalar yapıyor halbuki mizah yazarı olarak kalsaydı, toplumumuz nezdinde şüphesiz daha saygı değer bir konumda bulunacaktı...Milli ve manevi değerleri yıkma çabasını hoş karşılamıyoruz. Eğer Aziz Nesin gibiler Türkiye'de çoğunlukta olsaydı bizler köksüz, inançsız, kendine güvenmeyen bir toplum olurduk...Olayın abartılarak batı basınına yansıyacağına eminiz. Sivas'taki katliamın münferit ve kendine özgü şartlar içinde geliştiği unutularak köktenci akımlarda bir tırmanış olarak gösterilmesi de mümkündür..."
O dönem Sabah yazarı olan Cengiz Çandar, "Sivas Faciası : Provokasyon ve Gaflet" başlıklı yazısında şöyle diyordu: "Devletin vurdumduymazlığı ve aczi "birey"in provokatörlüğü olgusunu ortadan kaldırmaz... 'Türk milletinin yüzde altmışından fazlasının aptal olduğu' kanaatini her yerde tekrarlayan Aziz Nesin'in bu saptamasında doğru bir husus var: Eğer seksenine dayanmış Aziz Nesin bunak değilse, Türk milletinin bir aptal ferdi."
Mehmet Barlas da "Laikliği, kitlelerin öfkesine sürmeyelim!" başlıklı yazısında " Aydın olmak ve laik olmak inançlara saygısız olmak veya inanç sahiplerini küçümsemek değildir" demişti.
Milliyet'ten Yalçın Doğan, katliamdan iki gün sonra “Önce, Aziz Nesin’e “artık dur” demek gerekiyor” diye yazdı.
Hürriyet'te Oktay Ekşi şöyle yazdı: “Halkta bir hazırlanmışlık olmasa, Aziz Nesin’in Pir Sultan Abdal şenliklerinde söylediği birkaç münasebetsiz cümle bu kadar tepkiye yol açmazdı. Nihayet, ‘Beyin damarların kireçlendiği’ izlenimi veren, öte yandan da bir ‘hırs-ı piri’ ile yanıp tutuşan birinin hezeyanları olarak değerlendirilir biterdi.”
Yine Hürriyet'ten Rauf Tamer “Sivas’ta Aziz Nesin’i (o istediği kadar inkâr etsin), Allah korumuş…” ifadelerini kullandı.
Sabah'tan Ahmet Vardar ise Aziz Nesin'in kendini öldürtmek istediğini iddia etti: “Zamanında eserleriyle milletin gözbebeği haline gelmiş, 80 yaşına merdiven dayamış ve akli melekesi herhalde pek yerinde olmayan, son günlerde Uğur Mumcu’yu kıskanırcasına büyük olaylar yaratıp, kendini öldürtmek için uğraşan bir yazarın oyununa gelindi. Adından başka hiçbir tarafı “Aziz” olmayan bu insana da lanetler yağdırıyorum. Şimdi için rahat mı Aziz Efendi?”
Tayyip Erdoğan ve AKP
Ankara 11. Ağır Ceza Mahkemesi'nde, Sivas'ta 2 Temmuz 1993'te Madımak Oteli'nde 33 kişinin yakılarak öldürülmesinden sonra 21 Ekim 1993'te Ankara 1 Nolu DGM'de 124 sanıkla başlayan yargı sürecinin sonunda 2012 yılında Ankara 11. Ağır Ceza Mahkemesinin 'zaman aşımı' kararı için Recep Tayyip Erdoğan, "Hayırlı olsun" demişti.
Dava süreci boyunca sanıkların avukatlığını yapanlar ise daha sonradan Refah Partisi, Saadet Partisi ve AKP'de üst mevkilere getirildi. İşte sanıkların avukatlıığını yaptığı isimler ve bir dönem yaptıkları görevler:
Av. Şevket Kazan, Eski RP Milletvekili ve eski Adalet Bakanı
Av. Celal Mümtaz Akıncı, Afyon Barosu Başkanı ve AKP oylarıyla Anayasa Mahkemesi Üyesi
Av. Hayati Yazıcı, AKP’li eski Devlet Bakanı
Av. Haydar Kemal Kurt, AKP Isparta Milletvekili
Av. Zeyid Aslan, AKP Tokat Milletvekili, Tayyip Erdoğan’ın eski avukatı
Av. Hüsnü Tuna, AKP Konya Milletvekili
Av. Burhanettin Çoban, Afyonkarahisar AKP'li Belediye Başkanı
Av. Faik Işık, Tayyip Erdoğan avukatı
Av. İbrahim Hakkı Aşkar, Eski AKP Afyon Milletvekili
Av. Mehmet Ali Bulut, AKP Maraş Milletvekili ve Anayasa Komisyonu Üyesi
Av. Bülent Tüfekçi, AKP Malatya İl Başkanı
Av. Halil Ürün, RP Kayıp Trilyon davası sanığı, AKP afyon belediye başkan adayı
Av. Mevlüt Uysal, AKP İstanbul Başakşehir Belediye Başkanı
Av. Nevzat Er, Eski AKP Eminönü Belediye Başkanı
Av. Suat Altınsoy, AKP Konya İl Başkanı Yardımcısı
Av. Tayfun Karali- İstanbul Büyükşehir Belediyesi Darülaceze Müdürü
Av. Ferruh Aslan, İstanbul Büyükşehir Belediyesi Basın Yayın Müdürü
Av. Ali Aşlık, Eski AKP İzmir İl Başkanı
Av. Hasan Hüseyin Pulan, AKP İstanbul İl Disiplin Kurulu Üyesi
Av. Hurşit Bıyık, AKP Trabzon İl Başkan Yardımcısı
Av. Reşat Yazak, Anadolu Ajansı Yönetim Kurulu Üyesi