Konuşturulmayanlar Filistin'e özgürlük mücadelesini konuştu

22.09.2024 - 12:28
Haberi paylaş

İstanbul'da çok sayıda yabancı ve yerli konuşmacının katıldığı etkinlikte, İsrail devletinin işgali ve Gazze'de yürüttüğü soykırım birçok yönüyle teşhir edildi. Etkinliği düzenleyen Filistin'e Özgürlük Platformu, Fatih Belediyesi Zübeyde Hanım Kültür Merkezi önünden Millet Cadddesi'ne sloganlarla yürüdü.

Dayanışma açıklaması yapıldı. Açıklamanın tam metni:

"Neredeyse bir yıl oldu. Aylardır vahşi bir işgal girişimiyle karşı karşıyayız. İşgal girişimi tam bir utanmazlık tam bir şımarıklık halini aldı.

Artık sizlere sayı vermeyeceğiz. Sadece 16 bin çocuk, 13 bin kadın öldü tüm bu İsrail saldırganlığında. Resmi açıklamalar 42 bin kişinin öldüğünü söylüyor ama durumun çok daha ağır olduğunu biliyoruz.

Bugün işgalcilerin şımarıklığını ve neden bu işgal devletinin son hamlesine tüm dünyada kalbi Filistin’le atanlar tarafından soykırım dendiğini bir kez daha açıklayacağız.

Neden soykırım diyoruz?

Neden soykırım olduğunu gösteren en son olay Ayşenur Ezgi Eygi’nin İsrail askerleri tarafından katledilmesidir. Ayşenur Ezgi bir aktivistti. Dünyanın neresinde bir haksızlık varsa tepki gösteriyor ve gösterilere katılıyordu. Trump karşıtı mücadelelerden kadın özgürlüğü için eylemlere, Amerika’da yerlilerin hakları için direnişlerden çevre için, işçi hakları için mücadelelere kadar hayatını ezilenlerin özgürlüğü için mücadeleye adamıştı.

Batı Şeria’da öldürüldü.

6 Eylül’de işgal altındaki Batı Şeria’da düzenlenen bir gösteride İsrail askerleri tarafından öldürüldü. Otopsi raporu keskin nişancı tarafından öldürüldüğünü, nişan alınarak, bilerek katledildiğini gösteriyor.

Ayşenur, 26 yaşındaydı. Tıpkı 23 yaşındaki Rachel Corrie gibi öldürülmesi İsrail devletinin soykırımcı niteliğini net bir şekilde gösteriyor. Rachel Corrie Gazze Şeridi'nin güneyindeki Refah'ta İsrail Savunma Kuvvetlerine bağlı zırhlı bir buldozer altında 16 Mart 2003’te ezilerek öldürüldü. 

Ayşenur Ezgi ve Rachel, bu genç yaşta İsrail tarafından öldürülen, aramızdan çekilip alınan bu genç kadınlar, İsrail’in Filistinli kadınları, çocukları gözünü kırpmadan katleden soykırımcı bir devlet olduğunu gösteriyor.

Hiçbir karşı sese, hayattan yana hiç kimseye, hiçbir görüşe tahammülleri yok. Çünkü, Ayşenur, Batı Şeria’da katıldığı gösterilerle, işgal devletinin bir cinayet makinesi olduğunu gösteren eylemleriyle bu rejim açısından büyük bir tehlikeydi. İsrail’in devlet yalanları Rachellerin, Ayşenur’ların çıkarttıkları seslerin altında tuzla buz olduğu için Siyonistler nefret ediyor Filistin’le dayanışan aktivistlerden.

Ayşenur Ezgi Eygi, daha 2016 yılında, Trump’a karşı yazdığı bir yazıda şunları söylemişti: “Bu seçim bir ateş yaktı ve biz o ateşin kendisiyiz, inanacağımız bir gelecek için yanıyoruz.”

Ayşenur Filistin’de kaybettiğimiz onbinlerce kardeşimiz, arkadaşımız, yoldaşımızdan bir diğeri. Rachel’i unutmadık, Ayşenur’u da, tıpkı son bir yılda öldürülen tüm Filistinlileri olduğu gibi unutmayacağız. Ve eminiz ki tüm ölümlerin hesabını soracağız.

Unutmamanın tek yolu, hesaplaşmaktır. Bu yerleşimci sömürgeci devletten ve savaş ve insanlık suçlarına bulaşan tüm soykırımcılardan hesap sormaktır.

Son bir yıldır yaşananlara neden soykırım dediğimizi gösteren bir örnek de dün Cenin’de yaşandı. Kibirden gözleri kararmış olan şımarık İsrail askerleri Cenin’in Kabatiya beldesinde gerçekleştirdiği bir operasyon sonrası Filistinlileri binanın çatısından aşağıya attı. Ölü ya da yaralı, bir insanı tekmeyle çatıdan aşağı atamazsınız.

Bu savaş suçudur, insanlık suçudur.

Bu kendisini düşmez kalkmaz gören soykırımcı şımarıklığıdır.

Bu utanmazlıktır.

Üstelik bu ilk değil.

7 Ekim’den bugüne, İsrail güçleri Filistin halkına işkence ediyor, öldürüyor, yaralıyor, Filistinlileri yerinden ediyor, hapishanelerde binlerce Filistinli tutukluya işkence ediyor, Gazze’yi sadece bir açık hava hapishanesine çevirmekle kalmadılar, şimdi de 350 bin kişiyi tahliye etmeyi planlıyorlar.

İşte tüm bu yaygın örnekler, insanlık suçlarıyla el ele giden soykırımcı devlet niteliğinin kanıtlarıdır. Son iki örneğimiz ise işgal devletinin suikast girişimlerine dair. 

İsrail neden soykırımcıdır biliyor musunuz? İnsanların çağrı cihazlarını uzaktan patlatarak 9 kişiyi öldürdü, 200'ü ağır 2 bin 800 kişiyi yaraladı. Hemen iki gün sonra telsizlerin patlatılmasıyla gerçekleştirilen saldırılarda ise en az 14 kişiyi öldürdü, 500'den fazla yaralı var.

Bu Apartheid rejimi bölgede bir korku imparatorluğu inşa etmek istiyor. Filistin’i Filistinsizleştirmek temel stratejisi olduğu için bölgede tüm Filistinlileri ve Filistin’le dayanışan güçleri korkutmaya ve geriletmeye çalışıyor.

Filistin direnişinden, örneğin Haniye gibi isimlere suikast düzenleyerek yapmak istediği de bu. Güç gösterisiyle soykırım girişiminin sessizlikle karşılanmasını istiyor.

Bu bir yılın sonunda şunu net bir şekilde söyleyebiliriz: İsrail’in rehine kurtarmakla bir ilgisi yok. İsrail’in demokrasiyle bir ilgisi yok. İsrail’in insanlıkla bir ilgisi yok. İsrail’in hak aramakla bir ilgisi yok. 

İsrail korsan bir devlet. 

Bir halkın yaşadığı topraklara zorla girerek kurulan ve o halkı, kadim Filistin halkının yok ederek egemenliğini garanti altına almak isteyen bir devlet.

Bazı insanların anlamadığı bu: İsrail, soykırım yapmak için kurulmuş bir devlettir. Siyonizm işte bunun ideolojisidir.

Son bir yılda gördüğümüz her canilik bu gerçeğin ifadesidir.

Ama değerli arkadaşlar, şunu çok rahat ve net bir şekilde söyleyebiliriz ki bu korsan devlet tam bir başarısızlık içerisindedir.

Siyonist proje bu bir yıl içinde bütünüyle çökmüştür.

Bunun ilk nedeni on yıllardır süren direnişiyle Siyonist yalanları teker teker çürüten Filistin halkının ilham veren Filistin halkıdır.

İsrail saldırısı ne kadar şiddetli olursa olsun Filistin halkı direniyor. Gerilemiyor. Bunca kayba rağmen teslim olmuyor.

Tersine!

Bu son bir yılda süren işgale karşı direniş gösteriyor ki Gazze’nin, Filistin halkının direnişi sapasağlam, ayakta.

İsrail direnişi geriletemedi, İsrail kazanamadı.

İsrail kelimenin tam anlamıyla askeri açıdan tam bir başarısızlık içinde.

Bu yüzden Lübnan’a, bölgedeki diğer ülkelere de tehdit yağdırıyor.

İsrail’in yenilgisinin bir başka nedeni daha var: Bu, Filistin halkının direnişinden ilham alan küresel intifadanın büyümesidir.

Küresel intifadanın her bir parçası kendi ülkelerinde iktidarların İsrail’le işbirliğini sona erdiren büyük mücadeleler sergilediler.

İngiltere 30 askeri mühimmatın İsrail’e satışını durdurmak zorunda kaldı. Almanya dün İsrail’e silah satışını durdurma kararı aldı. Filistin’i tanıyan ülkelerin sayısı arttı. 10’a yakın ülke İsrail aleyhinde Uluslararası Adalet Divanı’nda soykırım davası açtı ve mahkeme Güney Afrika’nın başvurusunu haklı buldu.

Uluslararası Ceza Mahkemesi savcısı Netanyahu hakkında savaş suçlusu olduğu için tutuklama kararı vermek zorunda kalıyor. Çünkü Filistin direniyor, küresel intifada ara vermiyor, öğrenciler kampüsleri yangın yerine çeviriyor, bizler aralıksız mücadele ediyoruz.

Türkiye bizlerin mücadelesinin basıncı sayesinde Güney Afrika’nın dava sürecinin bir parçası oldu ve İsrail’le ticari anlaşmaları sona erdirdiğini açıkladı. Ticaretin el altında sürdüğünü, Zorlu gibi şirketlerin İsrail’le yatırımlarının sürdüğünü biliyoruz ama mücadelemiz, 7 Ekim’den beri yaklaşık bin 300 eylem burada da iktidarın İsrail’le ilişkilerinin mesafelenmesini sağladı. 

Bizler yaklaşık bir yıldır işgal devletinin soykırımcı sorumlularının hesap vermesi için Filistin halkıyla tam bir dayanışma içerisindeyiz. Aynı zamanda da iktidarı ve bir dizi iktidar odağını İsrail’le tam çağlı bir boykot konusunda uyarıyor ve ilişkilerini ticaretin, gemilerin durdurulması yönünde sesimizi çıkartıyoruz.

Asla geri adım atmayacağız. 

Mücadeleye asla ara vermeyeceğiz. 

Bu bizim Rachel Corrie’ye, Ayşenur Ezgi Eygi’ye ve tüm Nakba sürecinde hayatını kaybeden, yaralanan tüm Filistinlilere olan borcumuz."

Etkinlikten bazı fotoğraflar:

 

 

Bültene kayıt ol