Sığınmacı Hakları Platformu basın toplantısı: Sığınmacıları hedef alan ayrımcı ve ırkçı siyaseti mahkûm edelim

21.03.2023 - 16:10
Haberi paylaş

Sığınmacı Hakları Platformu, “21 Mart Dünya Irkçılıkla Mücadele günü, deprem sonrası durum ve yaklaşan seçimler” konulu İstanbul’da bir basın toplantısı düzenledi. Toplantının açılışını Platform sözcülerinden Bekir Berat Özipek yaptı. Basın açıklamasında Türkçe metni Yıldız Önen, Arapça metni Taha Elgazi okudu.

Bekir Berat Özipek açılış konuşmasında şunları söyledi:

“Bugün Sığınmacı Hakları Platformu olarak; deprem, sel felaketi, yaklaşan seçimler, giderek yükselen siyasi atmosferde sığınmacıların durumunu ele almak için buradayız.

Yaklaşan seçimlerle beraber sığınmacılara yönelik ayrımcı uygulamalar, insan hakları ihlalleri, nefret suçları giderek artıyor. Özellikle deprem ve sel felaketi sırasında ayrımcılık daha da arttı.

Burada bazı gerçekleri kamuoyu gündemine taşımak, farkındalık oluşturmak için toplandık.”

Deprem sonrası karşılaşılan sorunlar, tespit ve öneriler

Basın toplantısında; Yıldız Önen, Taha Elgazi, Ahmet Kanco, Fatma Örgel ve Gülseren Yoleri birer konuşma yaptılar, deprem sonrası sığınmacıların karşılaştığı sorunlar ve çözüm önerileri ile ilgili düşüncelerini aktardılar.

Konuşmacılar tarafından da dile getirilen sığınmacılara yönelik ırkçı uygulamalar, sığınmacıların bu konulardaki izlenimleri, tespit ve öneriler özetle şöyle:

Suriyeliler depremle birlikte artan bir ayrımcılığa maruz kaldı. Enkaz altında birlikte kaldıklarını, birlikte birbirlerini kurtarmaya çalıştıklarını, ama dışardan gelen yardım ekipleri ile birlikte ayrımcılığa maruz kaldıklarını söylediler.

Suriyeliler hala deprem sonrası travmayı atlatmış değiller. Enkaz altında çıkarılmamış cenazeleri var, hala hasarlı binalarda oturmak zorunda kalıyorlar, çünkü uygun çadırlar temin edilemiyor.

Suriyeliler artık giderek ya Avrupa’ya ya da Suriye’ye gitme konusunda karar verecekler. Özellikle Ramazan ayı sonrasında geri dönüşlerde bir patlama yaşanabilir.

Deprem sonrası 55 bin Suriyeli Suriye’ye döndü. Bu sayı giderek artacak.

Deprem bize ders olmalıydı, ama olmadı. İlk anda herkes birbirine destek olmaya çalıştı, ama sonra Suriyelilere dönük ırkçılık giderek arttı.

Sığınmacılar için depremden önce iş, kazanç sorunu vardı, şimdi daha da arttı, artık iş bulmak için Suriyeliler başka kentlere kaçak da olsa gitmek zorunda kalıyorlar, ama o zaman da sağlık hizmetine ulaşamıyorlar. İnsanlar ekmek parası kazanmak zorunda. Bu konuda acilen yasal düzenleme yapılmalı.

Deprem sonrası yaşamsal ihtiyaçların eşit olarak sağlanması gerekirken, ayrımcılık yapıldığını görüyoruz. Bunun yapılmaması başta yöneticilerin sorumluluğudur. Irkçı politikaları üretenlerden bunun hesabı sorulmalıdır.

Mültecilik hakkı verilmesi, sorunlara en kalıcı çözüm olacaktır. Bunu iktidardan talep etmeliyiz. Sığınma hakkının tam olarak işletilmesi gerekir, geri kabul anlaşmaları bunun ihlaline yol açıyor, iptal edilmelidir. Geri gönderme yasağının ihlal edilmesi bir suçtur.

Sığınmacılara yönelik suçlarda cezasızlık çok büyük bir sorun. Cezasızlıkla mücadele etmeliyiz. Bütün sorunlarımızı hak temelli çözmeliyiz.

Sığınmacılara yönelik ayrımcılığı herkesin fark etmesi kolay olmayabilir. Geçmişte siyahlara yönelik ırkçılığı, ayrımcılığı şimdi kolayca kınayabiliyoruz. Bugün de ırkçılığı, ayrımcılığı görmemizi engelleyen pek çok ön yargı var.

Adaletin de demokrasinin de gerçek turnusol testi en alttakilere, sesi duyulmayanlara olan yaklaşımımızdır. Adil ve demokrat olup olmadığımızı onlara yönelik tavrımız belirler. Güneşli havalarda herkes demokrasiden bahsedebilir. Ama esas olan en dezavantajlılar söz konusu olduğunda ne yaptığımız neler söylediğimizdir.

Adalet, barış, demokrasi diyen insanların güçlerini daha fazla birleştirmesi gerekir.

Yıldız Önen’in okuduğu basın açıklamasının tam metni

Sığınmacıları hedef alan ayrımcı ve ırkçı siyaseti mahkûm edelim

Birleşmiş Milletler Genel Kurulu 21 Mart tarihini 1966 yılında Irkçılıkla Mücadele Günü olarak ilan etti. Bu kararın alınmasına, 21 Mart 1960 tarihinde Güney Afrika’da ırkçı ve ayrımcı uygulamaları protesto eden göstericilere ateş açılması sonucu 69 kişinin hayatını kaybetmesi sebep oldu.

Mülteciler, göçmenler ve sığınmacılar günümüzde ayrımcı ve ırkçı nefretin başlıca hedefi haline geldiler. 2022 yılında çatışma, şiddet, insan hakları ihlalleri ve zulümden kaçanların sayısı 100 milyonu geçti. (Birleşmiş Milletler verilerine göre bu sayı 2021 yılında 90 milyondu.)

Bizler de 21 Mart Dünya Irkçılıkla Mücadele gününe büyük bir deprem ve sel felaketi içinde giriyoruz. Depremde ve selde hayatını kaybeden Türkiyeli ve Suriyeli canlarımızın yakınlarına başsağlığı, yaralılara acil şifalar dileriz.

Türkiye’deki sığınmacıların büyük bir bölümü, ülkenin yarısını göçmen haline getiren bir devlet terörünün devam ettiği Suriye’den geliyor. Suriye’de devlet sivil halkın üzerine uçaklardan, helikopterlerden bomba atıyor, işkence ediyor, hapse atıyor ve öldürüyor. Bütün bunlar, Birleşmiş Milletler ve uluslararası insan hakları kurumları tarafından yayınlanan raporlarda yer alıyor.

Deprem ve sel sığınmacıları daha olumsuz etkiledi

Türkiye ve Suriye’deki büyük depremin üstünden haftalar geçti. Sınırın her iki yanında 60 binden fazla insan öldü, 100 binden fazla insan yaralandı, milyonlarca insan evini terk etmek zorunda kaldı. Sığınmacılar hem depremde büyük bir facia yaşadılar, hem de ırkçı saldırılara ve ayrımcılığa maruz kaldılar.

Enkaz kaldırma telaşındaki tüm toplum, dayanışma ile birbirine yardımcı olmaya çalışırken ayrımcı ve ırkçı çevreler boş durmadı. Provokasyonlarla Suriyelilere dönük saldırılar başladı. Enkaz başında ailesini çıkarmayı beklerken veya yardım etmeye çalışırken şiddete maruz kalan Suriyeliler oldu. Deprem öncesinde de var olan sığınmacılara yönelik ırkçı ayrımcı uygulamalar depremden sonra artış gösterdi.

Muhalefet partilerinin kışkırtması ile göçmenlere, mültecilere ve sığınmacılara yönelik ırkçı saldırılar çoğaldı. Zafer Partili Ümit Özdağ ve CHP’li belediye başkanları Tanju Özcan ve Lütfü Savaş’ın söylemleri ve icraatları ırkçı ve ayrımcı fobi ve nefreti besledi. Tanju Özcan’ın aldığı ayrımcı kararlar yargı tarafından iptal edilse de sığınmacıların dışlanması konusunda muhalefetin ayrımcı uygulamaları bir üst noktaya taşıma eğilimini gösterdi.

Son bir yılda, Antakya’da üniversite öğrencisi Faris Al Ali bıçaklanarak öldürüldü. Bursa'nın İnegöl ilçesinde Suriye uyruklu 17 yaşındaki genç, yolunu kesen kişiler tarafından bıçaklanarak yaralandı. Bolu'da parkta oturan 5 Suriyeliye bıçaklı saldırı düzenlendi. Eşiyle birlikte, turistik amaçla Türkiye'ye gelen İspanyol gazeteci, Taksim’de Afgan sanılarak dövüldü, hakarete uğradı. Bunlara medyaya yansımayan onlarca tehdit, hakaret, şiddet eylemini de eklemek gerek.

Avrupa Birliği insan hakları ihlallerini sürdürüyor

Avrupa Birliği hem Suriyelilere hem de diğer sığınmacılara karşı aleni olarak ayrımcılık yapmaya devam ediyor. Sınır kapılarını kapatarak sığınma hakkını kullanılamaz hale getiriyor. Birlik, Frontex’in cinayetleri, Bulgaristan ve Yunanistan’ın sığınmacıları sınırda şiddet uygulayarak ve çıplak geri göndererek, donarak ölmelerine sebep olan uygulamaları örneğinde yaşama hakkına yönelik ihlallere şemsiyelik yapmayı sürdürüyor.

İktidarın sorumluluğu

Türkiye’de ise iktidarda bulunan Cumhur İttifakı, engelleyemediği ayrımcılığın etkisiyle, son yıllarda sığınmacılara karşı ihlal üreten uygulamalar yapmaya devam ediyor. Göçmenler sebepsiz yere sokaklardan, hatta evlerinden toplanıp sınır dışı ediliyor. Son olarak Göç İdaresinin verdiği sayıya göre 500 bin civarında Suriyeli, “gönüllü geri dönüş” adı altında sınır dışı edildi. Yüz binden fazla Afganistanlı sınır dışı edildi. Geçtiğimiz yıl boyunca, Geri Gönderme Merkezlerinde işkence ve diğer insan hakları ihlalleriyle ilgili şikâyetler gündemden düşmedi. Harmandalı GGM’den yüzlerce sığınmacı hukuksuz bir şekilde zorla geri gönderildi.

Oysa geri gönderme, Türkiye’nin de taraf olduğu Cenevre Sözleşmesi’ne ve iç hukukta düzenleme getiren Yabancılar ve Uluslararası Koruma Kanunu’na aykırıdır. Yabancılar ve Uluslararası Koruma Kanunu’nun 4. maddesi, ülkesinde zulüm ve/veya ölüm tehlikesiyle karşı karşıya kalma halinde insanların geri gönderilemeyeceğini söyler. Suriye, hala savaş ve çatışma bölgesidir. Uluslararası kurumlar ve insan hakları örgütlerinin raporlarında da defalarca belirtildiği üzere güvenli değildir. İnsanların savaş, iç savaş ve katliamların yaşandığı bölgelere gönderilmesi ahlaka ve hukuka aykırıdır.

Muhalefetin sorumluluğu

Sığınmacılar konusunda hükümetten bir dizi uygulama talep eden Millet İttifakı ise sığınmacılara yönelik ayrımcılık ve nefret üretiminin ana politik öznesi olmaya devam ediyor. Son olarak sığınmacıları tekrar hedef haline getiren bir ortak metin yayınlayan ittifak, yeni bir tehcir vadederek, iki yıl içinde Suriyelileri geri göndereceğini ilan etti. Oysa sığınmacıları geri göndermek istedikleri Suriye’de Esad zindanlarında yüzbinlerce insan işkence ile öldürüldü veya ailesiyle ile bağlantısı kesildi.

Dijital olarak kayda geçmiş cinayetlerden ve acımasız işkence görüntülerinden oluşan tüm belgelere rağmen, katliamcı ve işkenceci rejimle anlaşarak insanları böyle bir rejime teslim etmek istemek, yaşanacak tüm insanlık suçlarının failleri ve sorumluları arasında yer almak anlamını taşıyacaktır. Şehirleri harabeye çeviren, işkence dahil bütün bu insanlık suçlarını işleyen ve hala da işlemeye devam eden bir rejimin egemen olduğu ülkeye, işkence ve ölümden kaçarak buraya sığınan insanları geri göndermeyi vadetmek, bunu açıklayan siyasi aktörün demokrasi, adalet ve insanlığa dair tüm söylemlerinin hakikatle ilişkisi hakkında da bilgi veriyor.

Geri gönderme yasağı evrensel hukukun gereğidir

Suriye, Afganistan, İran, Irak, Yemen, pek çok Afrika ülkesi; bütün bu ülkeler savaş alanı. Türkiye’ye gelen sığınmacıların büyük bir kısmı bu ülkelerden geliyor. Savaş ortamlarından kaçan insanları geldikleri ülkelere geri göndermeye çalışmak, bunu bir program olarak ilan etmek uluslararası hukuka göre suçtur.

Taleplerimiz

  • Sınırdışılar başta olmak üzere tüm hukuksuz uygulamalar durdurulsun
  • Türkiye’deki sığınmacılar istediği ülkeye güvenle gidebilsin
  • Sığınmacılar üzerinden siyasi pazarlıklara son verilsin
  • Siyasi partiler seçim kampanyalarında sığınmacı düşmanlığına son versin
  • Sığınmacılara yönelik suçlar cezasız kalmasın
  • Sığınmacılar üzerindeki ülke içi seyahat kısıtlamaları kaldırılsın.

Sığınmacı Hakları Platformu 21 Mart 2023

Bültene kayıt ol