Marksizm 2022’nin “Bir avuç şirket mi, gezegen mi; iklim mi sistem mi” başlıklı toplantısında Jonathan Neale, Tuna Emren ve Ömer Madra sunum yaptı.
Sunumlardan özetler şöyle:
Jonathan Neale:
Fosil yakıtların fiyatları hızla yükseliyor, gıda fiyatları da yükseliyor. Ukrayna’daki savaşın neden olduğu söyleniyor, ama gerçek bundan biraz daha karmaşık.
Petrol fiyatlarının artmasının önemli bir nedeni yatırım eksikliği. Bu alandaki yatırımlar en az 40 yılda geri kazanılıyor. Oysa 40 yıl içinde iklim değişikliği nedeniyle fosil yakıtların çıkarılması yasaklanacak, bunu yatırımcılar da biliyor.
Ama öte yandan yenilenebilir enerji yatırımları da düşüyor. Bunun mantığı yok gibi, ama kapitalizm açısından anlamlı. Çünkü yenilenebilir enerji fiyatları düşüyor, daha az kâr elde ediyorlar, bu yüzden kapitalistler daha az yatırım yapıyorlar.
Yenilenebilir enerji yatırımları, devasa elektrik hatları olmadan bir işe yaramaz, bunu hükümetlerin yapması gerekir, ama yapmıyor. Sonuçta her türden enerji yatırımları azaldığı için fiyatlar artıyor.
Aynı zamanda tedarik zincirinde sorunlar var, Ukrayna’da savaş var. Rusya’dan gelen petrol ve gaz azalıyor.
Bir yandan da gıda fiyatları artıyor. İklim değişikliği gıda üretimini olumsuz etkiliyor, özellikle Asya ve Ortadoğu’da. Yine bu alanda tedarik kesintileri var, bir de Ukrayna’da savaş var. Dünyadaki tahıl ithalatının yüzde 40’ı Ukrayna ve Rusya’dan geliyor. Bütün bunlar tahıl fiyatlarını artırıyor.
Yakıt ve gıda fiyatlarının artmasının insanlık için çok felaket sonuçları var. BU yoksul insanlar için daha da kötü. 1980’den beri Afrika’da gıda fiyatlarının artışına karşı büyük isyanlar oldu, Arap Baharı ekmek fiyatlarındaki artış üzerine başladı. Bundan sonra da dünyanın pek çok yerinde gıda fiyatları ile ilgili isyanlar olacak, aynı zamanda ulaşım fiyatları yüzünden isyanlar olacak.
Isınma harcamaları dünyanın her yerinde arttı. İnsanların parası enerji, ulaşım ve gıda için yetersiz hale geldi. Bunun politik sonuçları olacak.
Biden şunu diyor: Biz Ukrayna’da demokrasiyi savunuyoruz, o yüzden fiyatlar artıyor. Biden nükleeri ve fosil yakıtları öne çıkarıyor. Putin de Ukrayna’yı işgal etmemize izin verin, size fosil yakıt temin edelim diyor.
Sonuçta her ikisi de fosil yakıtları savunuyor, bu da iklim değişikliğine karşı eylem yapan bizler için felaket demektir.
Bizler gıda ve enerji fiyatlarının kontrolünün hükümetler tarafından yapılmasını istiyoruz, bu konu piyasanın insafına bırakılamaz.
Çevreciler fosil yakıtlara destek olunmasına karşı çıkacaklardır. Yenilenebilir enerjiye geçmeyi savunacaklardır. Bunda şu problem var. Şimdi yenilenebilir enerji yatırımlarına başlansa bile etkisini görmek 5-6 yılı bulur. Bu süre boyunca yoksullar daha da fakirleşir. O yüzden hükümetlerin enerji fiyatlarını sübvanse etmesi talebine sahip çıkmalıyız ki insanlar geçinebilsin.
Bunu yapmazsak küresel olarak büyüyen ırkçı sağ daha da büyür, kitlelerin bu talebini sahiplenir. ABD’de yakıt fiyatlarının artması, büyük eylemlere neden olur.
Bizler yakıt ve gıda fiyatları için destek isteyen işçi sınıfı hareketlerinin içinde olmalıyız. İşçi sınıfının taleplerine sahip çıkmalıyız, aynı zamanda iklim konusunu da unutmadan. Demeliyiz ki, iklim işleri hemen, iklim istihdamı hemen. Hem iklim değişikliğini durdurmak için, hem gıda fiyatlarının azaltılması için, hem de iklim istihdamı için harekete geçmeliyiz.
İklim mücadelesine tüm insanlarla birlikte sahip çıkmalıyız, aksi halde kazanamayız.
Tuna Emren:
Bir iyi haber vereyim. Çevirisini yaptığımız Jonathan’ın yazdığı “Söndür ateşi” isimli kitap, bugünden itibaren ücretsiz olarak dijital ortamda hizmetinize sunuluyor. İklim değişikliği ile ilgili çok önemli, güncel bilgilerin yer aldığı bir kitap.
İklim değişikliği konusu giderek önemli hale geliyor. Toplumsal bir çöküşe yol açacak gibi görünüyor. Savaş, ekonomik kriz ve iklim krizinin sonuçlarını görmeye başladık. Toplumsal çöküş bu anlama geliyor.
İklim krizi giderek hızlanıyor. 2021’de Japonya’da kar fırtınasında 70 kişi öldü. Mozambik kıyılarında kasırga meydana geldi. Endonezya’da sel felaketi yaşandı. Kenya’yı çekirgeler bastı. Meksika’dan ABD’ye kadar 9 milyon insan şebekeler donduğu için elektriksiz kaldı. Çin’de zehirli hava solunmaya başlandı.
Yaz gelince tüm dünyada kontrol altına alınamayan yangınlar çıktı. Avrupa’da 1,5 milyon hektar, Rusya Sibirya’da 20 milyon hektar, ABD’de 3 milyon hektar, Türkiye’de 136 bin hektar orman yandı. Tarım arazileri hasar gördü.
Var olan gıda krizi daha da arttı. İnsanlar sıcak nedeniyle hayatını kaybetti. İklim göçmenleri ortaya çıktı. 2021 yılında, 57 milyon insanın yaşamı iklim afetleri nedeniyle etkilendi. Bu daha iyi günlerimiz, IPCC raporuna göre iklim krizi öngörülenden daha hızlı ilerliyor. Geçen ay yayınlanan IPCC raporuna göre sınır değer olan 1,5 derece artış hedefine rağmen, gerçek durum 3 dereceye doğru ilerliyor.
Kapitalizm bir fosil yakıt sistemi, sürekli büyümek zorunda, kriz yaratma pahasına büyüyor, krizleri çözerken yeni krizler yaratıyor. Devletlerin iklim değişikliğini engellemek için verdikleri sözler yetersiz, ama bunları bile tutmuyorlar. Fosil yakıt endüstrisine destek olmaya devam ediyorlar. Mesela kömür çıkarma Türkiye’de son hızla devam ediyor. Dünyada da böyle.
Bizler artık hükümetlerin sözlerine artık güvenmiyoruz. Devlet ormanların, zeytinliklerin yok edilmesine izin veriyor, bizler bunun karşısında duruyoruz. Hareketimiz giderek büyüyor, umudumuz orada, hareketin büyümesinde.
2022’de sadece Putin’in işgali nedeniyle 60 milyondan fazla aşırı yoksul ortaya çıkacak. Yani günlük 1,9 dolardan az gelirle yaşamak zorunda kalacaklar. Öte yandan petrol gaz gelirleri artıyor.
Dünyada iklim hareketi sokaklarda büyüyor, bizler de bunun içinde yer almalıyız. Savaş nedeniyle dünyanın nükleer ve fosile yönelmesi tam bir çılgınlık. Evimiz yanarken savaşlara milyarlar akıtılıyor.
Küresel emisyonların yüzde 90 azaltılmasının birkaç yıl içinde yapılması gerekiyor. Güneş ve rüzgârın dünya enerji tüketimindeki payı yüzde 2’den daha az. Yani hiçbir şey yapılmamış durumda. Karar vermeliyiz, Şirketler mi insanlar mı kurtulsun, biz yaşamı seçmeliyiz, kapitalizme son vermeliyiz.
Ömer Madra:
Kıyamet senaryolarını sürekli anlatıyoruz. Dinozorlar çağından beri, pek çok canlı türünün tükendiği 65 milyon yıl önceden beri ilk defa pek çok canlı türü hızla tükeniyor. Buna rağmen medya ve siyaset sessiz.
Yeryüzünde bir kötülük üçgeni var, tepesinde şirketler var. Fosil yakıt, ilaç şirketleri, bankalar paralarına para katmak için gezegeni mahvolmaya sürüklüyorlar, bundan hiç endişe duymuyorlar. Dünyada çekilen acılara karşı büyük bir kayıtsızlık var.
2050 yılına kadar iklim mültecisi sayısı 256 milyona çıkabilir. Greta’nın dediğine göre bugün Afrika boynuzunda 44 milyon insan gıda ve su sıkıntısı çekiyor. Bu durum çok büyük bir felaket haline gelebilir. Bu sorunlara karşı empati de yok, bu da ayrı bir felaket.
Yeryüzünün en büyük dört özel petrol gaz şirketi (Exxon, Shell, BP, Mobil) son 30 yılda (1990-2020) 2 trilyon dolar kâr elde etmişler. Carl Segan bu durumu şöyle anlatmış, “Milyar değil, trilyon dolar, büyük T ile” demişti. Yani bu şirketler saniyede 2 bin dolar kazanıyorlar.
Tepe ucu şirketler, ikinci ucu medya. Bu medya fosilcilerin emrinde. Üçüncü köşe ise hükümetler. Görevliler, yetkililer. Hükümetler bu şirketlerin sözünden hiç çıkmıyorlar.
Greta’nın başlattığı ve 2019’da 7,5 milyon insanın katıldığı protesto gösterileri şimdi tekrar başlıyor. Yenilenebilir enerjiye yatırım yapılması gerekirken, hala fosil yakıtlara yatırım yapılıyor.
İnsanlığın, canlılar aleminin içinde bulunduğu durum ürkütücü. Madenciler mağara duvarlarındaki o bölge için kutsal olan resimleri tahrip edebiliyor. İklim değişikliği insanlığımızı tahrip ediyor.
Mevcut toplumsal düşünce biçimini devirmeli, bambaşka bir anlayışa geçmeliyiz. Bunun için insanların yüzde 25’i bir araya gelse yeterli olur. Umudu beklemek yerine umudu yaratalım. Bütün bunları Greta demişti, ben de bu fikirdeyim. İklim değişikliğine karşı mücadele bir sınıf mücadelesidir. Bundan başka bir yolumuz yok.