Evlere ve işyerlerine gelen elektrik faturaları Türkiye gündeminin ön sıralarında yer almaya devam ediyor. Faturaların yüksekliğinin önemli bir nedeni elektrikteki soygun düzeni.
Elbette son iki ayda halkın alım gücünde yaşanan ani düşme de faturalara isyanın önemli bir sebebi. AKP tabanı dahil herkes elektrikteki soygun düzeninden rahatsız, buna öfkeli.
2022 yılının zam şampiyonu elektrik
Türkiye yeni yıla elektriğe yapılan ortalama yüzde 100 zamla girdi. Elektrik faturalarının yüksekliği, Ocak ayı anketlerinde AKP’ye ciddi anlamda oy kaybettirdi. Kış şartları nedeniyle yükselen elektrik tüketimi ve yapılan zam, evlere ve işyerlerine gelen faturaların bir önceki aya göre en az 3 kat artmasına neden oldu.
Toplumda yükselen öfkeyi dindirmek için hükümet yetkilileri elektrik dağıtım sektörünün üst düzey temsilcileriyle masaya oturdu. Ancak elektrik faturalarında herhangi bir indirim yapılamadı. Oysa Cumhurbaşkanlığı Sözcüsü İbrahim Kalın ve AKP Genel Başkan Yardımcısı Hamza Dağ elektrik fiyatlarında yeni bir düzenleme yapılacağına dair mesajlar vermişti. Öte yandan Cumhurbaşkanı Erdoğan elektrik ve doğalgaz fiyatlarının normal olduğunu savundu.
Elektrik üretiminde “garantili alım” tam bir soygun
Elektrikte soygun, 1984 yılındaki özelleştirmelerle başladı. Daha önce kamunun tekelinde olan elektrik üretimi, özel sektöre açıldı. Garantili alım yöntemi ile özel sektöre elektrik ürettirilmeye başlandı. Devlet alım garantisi verdiği için elektrik üretiminde tam bir soygun düzeni kuruldu.
İhtiyacın çok üzerinde elektrik üretim tesisi açıldı. Yüzlerce HES, doğalgaz ve kömürlü termik santralleri yapıldı. Türkiye’nin elektrik enerjisi üretim kapasitesi, kısa sürede 100 bin megavata çıkarıldı. Ancak tüketim miktarı en fazla 40 bin megavat düzeyine ulaşabildi. Yani halen elektrik üretim tesislerinin büyük bir bölümü atıl, çalışmıyor. Ama hükümet bu tesislerin önemli bir kısmına garantili alım sözleşmeleri çerçevesinde para ödüyor, aynen geçmediğimiz köprülere, yollara, kullanmadığımız hastanelere, havaalanlarına ödediğimiz paralar gibi.
Dünyada elektrik üretim maliyeti 1,5 – 2 sent olduğu halde devlet, sözleşmeler gereği özel sektörden 15 sente varan (bugünkü karşılığı 200 kuruş) bedellerle elektrik alıyor. Bu maliyetin yarısından azı dağıtım şirketlerine fatura ediliyor, kalanını Hazine’den vergilerimizle hepimiz ödüyoruz. Bu yolla Hazineden ödenen bedel 2021 yılında 100 milyar lira.
Buraya kadar anlattığımız elektrik üretiminde yaşanan soygun. Diğer bir soygun da dağıtımda yaşanıyor.
Dağıtım firmaları fahiş kârlar elde ediyor
Türkiye’de elektrik, son kullanıcılara dağıtım şirketleri aracılığı ile ulaştırılıyor. Bu şirketler hem devletten, hem de özel sektörden aldıkları elektriği üzerine kâr koyarak son kullanıcılara satıyorlar.
Devlet, kendi sahip olduğu santraller ve alım garantileri yoluyla aldığı elektriği ortalama 200 kuruşa mal ediyor, ama dağıtım şirketlerine 32 kuruşa satıyor. Dağıtım şirketleri ise bu elektriği üzerine bazı masraflar da ekledikten sonra ortalama 200 kuruşa son kullanıcıya satıyorlar. Yani dağıtım şirketleri kamudan aldıkları elektriği fahiş fiyatla kullanıcıya ulaştırıyorlar.
---
Soygun düzenine son!
Elektrik üretiminde ve dağıtımında yaşanan soygunlar hem faturalar aracılığıyla doğrudan bizlere yansıtılıyor, hem de vergilerimizle bedelini ödüyoruz. Artık bu soygun düzenine son verilmelidir.
Acilen tüm elektrik üretim ve dağıtım şirketleri kamulaştırılmalıdır. Garantili alım sözleşmeleri ile kamuyu zarara uğratan firmalardan bunun karşılığı tahsil edilmelidir.
Elektrik, su ve doğal gaz ile beraber, kamusal bir üründür. Bu ürünlerin geliri düşük olan kişilere ücretsiz veya çok ucuz bir şekilde ulaştırılması sosyal devletin en temel görevidir. İlk aşamada aylık 250 kilovatsaat elektrik yoksullara ücretsiz verilmeli, yapılan zamlar geri alınmalıdır.
(Sosyalist İşçi)