AKP’li Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan’ın “Çin modeli” projesinin faturası halka çıkıyor. Bu modelin özü, Türkiye’yi ucuz iş gücü cenneti haline getirmek.
Ellerinde döviz kalmadığı, 128 milyar doları har vurup harman savurdukları için dolar kuru hızla yükseliyor. İğneden ipliğe her şeye zam geliyor. Alım gücü düşen halk iyice fakirleşiyor. Geliri sabit olan, asgari ücretle geçinmeye çalışan insanlar, pek çok temel ihtiyaç maddesini satın alamıyor.
TL’nin değeri hızla düşüyor
Erdoğan’ın faiz indirimi talimatı sonrasında Eylül ayından beri hızla değer kaybeden TL, dolar karşısında 8,30’lu seviyelerden 14,05’e kadar geriledi. Dolar kurundaki bu artış, undan yağa kadar her şeyi ithalatla karşılayan Türkiye’de iğneden ipliğe tüm ürünlere zam olarak yansıdı. Doların hızla yükselmesi sonrası halk iyice fakirleşti.
Enerji fiyatlarına rekor zamlar geldi
Türkiye’de 1 Eylül tarihinde benzinin litre fiyatı 7,76, motorinin litre fiyatı ise 7,27 lira iken son üç ayda gelen zamlarla benzinin litresi 10,35 lira, motorinin litresi ise 10,33 liraya yükseldi. Halkın yaygın olarak kullandığı LPG’nin litre fiyatı ise 8,5 liraya yaklaştı.
Askıda ekmek ve fatura uygulaması yayılıyor
Ekmek fiyatı son bir ayda 1,5 liradan 3,5 lira seviyesine yükseldi, yakında 5 lira olur. 4 kişilik ailenin ekmek masrafı aylık bin liraya yaklaştı. Artan ekmek fiyatları sonrasında ekmeğini dahi satın alamayan halk, ekmek ihtiyacını askıda ekmekten karşılamaya çalışıyor.
Elektrik, su faturasını ödeyemez hale gelen birçok aile belediyeler ve sivil toplum kuruluşlarının oluşturduğu askıda fatura uygulamasıyla faturalarını ödemeye çalışıyor.
Temel gıdalara olağanüstü zamlar
Halkın mutfağının ana tüketim maddeleri arasında yer alan un, yağ, yumurta, bakliyat, çay, şeker gibi birçok üründe çok yüksek artışlar yaşandı. Geçen yıl 12-13 lira olan 30’luk bir koli yumurtanın fiyatı 50 lirayı geçerken, 165 lira olan unun 50 kg’lık çuval fiyatı 400 liraya ulaştı.
Nisan ayında 1 lira olan patatesin fiyatı 5 liraya yükseldi. 5 litrelik ayçiçek yağının fiyatı iki ayda 60 liradan 125 liranın üzerine çıktı. 1 litre süt 16 lira, bebek maması 145 lira oldu.
Dibe doğru bir yarış var
Erdoğan’ın Çin modelinin en önemli özelliği, işçileri en az ücretle çalıştırıp, patronların daha çok kâr etmesini, böylece daha fazla ihracat yapmasını sağlamak.
Ancak dünya ekonomisinde ucuzun ucuzu her zaman var. Çin’de asgari ücret aylık 300 dolar seviyesinde iken, Türkiye 200 dolara kadar indirdi, ama Vietnam’da 100 dolar, Bangladeş’te 40 dolar. Dolayısıyla hükümetin Çin modelinde yoksullaşmanın sınırı yok, dibe doğru bir yarış söz konusu.
Çin: Otoriter bir ekonomi modeli
Çin’in ekonomik modeli, siyasal olarak tek parti diktatörlüğünün egemenliğinde işleyen bir sistem. Bu model sadece otoriter rejimler altında uygulanabilir. Demokrasiden uzak, emeğin örgütlenmediği, kimsenin hakkını alamadığı bir ortam gerektirir. Türkiye’de Çin modelinin uygulanması demek, toplumun hızla yoksullaşması, emekçilerin çok düşük ücretlere razı olması demektir.
Nüfusun yüzde 90’ını yoksullaştıracak bir model, zaten demokratik bir yönetimle uygulanamaz.
Gelir adaletsizliği artacak
Çin modeli, geniş emekçi kesimlere refah sunmaz. Tam tersine onların yoksulluğu üzerinden beslenir. Ücretlilerin milli gelirden aldığı payın daha da azalmasına yol açar. Çin modeli, göçmenlerin ucuz iş gücü olarak kullanıldığı bir model aynı zamanda.
Bu modelde toplum yoksullaşırken, çok küçük bir azınlık hızla zenginleşir. Yani Çin modeli denen hikâye, asıl olarak aşırı yoksulluk ve aşırı sömürüdür.