Doktorlara ek zam içeren özlük haklarına ilişkin teklif, AKP ve MHP oylarıyla geri çekildi. Türk Tabipleri Birliği, 15 Aralık Çarşamba günü - acil servisler hariç - grev kararı aldı. SES ve diğer sendikalar da bu kararı alarak birleşti.
"Haftalardır süren eylemlerimiz ve Beyaz Yürüyüş ile eksik de olsa emeğimizin karşılığı olabilecek kazanımlarımız ne yazık ki bugün mecliste iktidar tarafından bir daha ne zaman gündeme alınabileceği belirsiz bir tarihe ertelenmiştir. Emek Bizim Söz Bizim şiarıyla çıktığımız yolda TTB emeğimizin gücünü kullanarak 15 Aralık Çarşamba günü G(ö)REV yapma kararı almıştır."
Grev kararının ardından Türk Tabipleri Birliği (TTB), Sağlık ve Sosyal Hizmet Emekçileri Sendikası (SES), Devrimci Sağlık İşçileri Sendikası (Dev Sağlık-İş), Genel Sağlık ve Sosyal Hizmet Kolu Kamu Çalışanları Sendikası (Genel Sağlık-İş) ile Birinci Basamak Sağlık Çalışanları Birlik ve Dayanışma Sendikası; hekimlerin ve diş hekimlerinin gelirleri ve özlük hakları ile ilgili düzenleme içeren ve TBMM’deki tüm partilerin oybirliğiyle getirilen yasa tasarısının Meclis içtüzüğüne aykırı biçimde geri çekilmesi üzerine 15 Aralık 2021 günü “G(ö)rev” kararı aldı. Karar ile ilgili 13 Aralık 2021 günü TTB’de bir basın toplantısı düzenlendi.
Aile hekimleri iş bırakma kararı aldı. Demokratik Sağlık Sen de 'grev' dedi. T. Kamu-Sen'e bağlı Sağlık-Sen, daha önce planladığı üzere, 15 Aralık günü 81 ilde basın açıklaması yapacak. TTB'ye bağlı Tıp Öğrencileri Kolu grev günü dersleri boykot edecek.
TTB, 15 Aralık grevinin iktidara bir uyarı olduğunu, eğer sağlık çalışanların talepleri yerine getirilmezse işyerlerinde mücadeleye devam edeceklerinin altını çiziyor.
İstanbul'da merkezi eylem Çapa (İstanbul Tıp Fakültesi) önünde yapılacak.
TTB Genel Sekreteri Prof. Dr. Vedat Bulut tarafından okunan basın açıklaması şöyle:
Uyarıyoruz:
Oyalama Değil Hakkımız Olanı İstiyoruz
İktidarın savunduğu ve uyguladığı sağlık sistemi toplum sağlığı için artık önemli bir risk halini almış; bu sistemin yürütülmesi olanaksızlaşmıştır. Koronavirüs salgını mevcut sağlık sisteminin, toplum sağlığını korumak bir yana daha da riske attığını çok acı bir şekilde önümüze koymuştur. Halkın sağlığını tehlikeye atan bu sağlık sisteminin yürütücüleri, iş özel sağlık işletmeleri ve zenginleri korumaya yönelik politikalara gelince hiçbir sınır tanımamış; salgın döneminde dahi bu anlayışından vazgeçmemiştir. Yüzlerce insanımız, sağlık çalışanı yaşamını yitirirken; onlar sağlık sistemlerinin, şehir hastanelerinin güzellemeleriyle günlerini geçirmektedirler.
Sağlık emekçileri salgın döneminde canla başla çalışırken aynı zamanda işsizlikle, işten atılmalarla, yoksullukla karşı karşıya bırakılmıştır. Sağlık çalışanları “artık bu şartlarda çalışamıyoruz” diyerek istifa ederken, emekli olurken; genç hekimlerimiz başta olmak üzere sağlık emekçileri yurtdışına göç ederken tüm bu sorunları konuşmak, çözüm önerilerimizi iletmek için Sağlık Bakanı’yla görüşme taleplerimizi defalarca ilettik. Sağlık Bakanı’nın hekimlerin, sağlık çalışanlarının çalışma koşullarını, sağlık ve yaşam sorunlarını, toplum sağlığını sağlık emek meslek örgütleriyle konuşmasından daha doğal ne olabilir? Bu görüşme taleplerini karşılamak Sağlık Bakanı’nın bizlere ve topluma karşı sorumluluğu değil midir?
Artık yaşamımıza bile mâl olan bunca sorunumuzu duymazdan, görmezden gelen iktidar, aslında her şeyi görmektedir ve bilmektedir. Yaşanan sorunları ne yazık ki pandemi döneminde çok daha belirgin olan SALGINı değil ALGIyı yönetmeye çalışarak, kendisini bir şeyler yapıyormuş gibi göstermeye çalışarak, yok saymaktadır. Bunun en son örneği de hekimlerin, sağlık çalışanlarının artık yoksulluk sınırının çok altına düşmüş; açlık sınırına kadar gerilemiş gelirleri ve özlük hakları ile ilgili düzenleme yapacağı iddiasıyla getirdikleri yasa tasarısıdır. Ancak yasa tasarısı TBMM’ye getirildiği gibi hızla geri çekilmiştir. Daha önce Meclis'te bütün partilerin oybirliğiyle getirilen düzenleme, 11 Aralık tarihinde bir kez daha komisyona getirilmiş ve içtüzüğe aykırı olarak komisyon başkanının imzasıyla geri çekilmiştir.
Bizler tasarının yeterli olmadığını, bütüncül olmadığını, tüm sağlık çalışanlarını, tüm hekimleri kapsamadığını belirtirken bu teklif bile bize fazla görülmüş; ne zaman tekrar Meclis’e getirileceği, varsa eksiklerin yasa tasarısına eklenerek neden tamamlanmadığı gibi sorular havada bırakılarak usule aykırı bir şekilde geri çekilmiştir. Mecliste milletvekillerine iktidarın resmî olarak veremediği sözel cevap, emekli hekim maaşlarının bu düzenlemeyle çok yüksek olacağı ve bunun kabul edilir olmadığıdır.
Sağlık ağır ve tehlikeli işler kapsamındadır. Yapılan işin niteliği, riski, eğitim düzeyi ve yoksulluk sınırı gibi daha birçok kriter ele alındığında yapılan düzenlemenin bile yetersiz olduğunu ifade ettik. Yapılan düzenleme ile hekim ücretleri yoksulluk sınırına bile ulaşamamaktadır. İktidara belirtmek isteriz ki emekli hekimlere vereceğiniz ücret yüksek değildir; çalışanlara verdiğiniz ücret düşüktür. Sağlık ekip işidir; ekibin her bir üyesi, insanca yaşayacak bir ücret ve güvenli çalışma koşullarında ekip olarak, iş barışı bozulmadan çalışmak istemektedir.
Ekonomi de sağlık gibi iflas etmiş durumdadır ve maaşlarımız açlık sınırının dahi altındadır. TBMM’de yaşanan bunca süreçte Sağlık Bakanı’na defalarca, yeniden yeniden seslenmemize rağmen ne yazık ki yine sessiz kalmış ve halen de kalmaktadır. Sorumlu olduğu çalışanların hakları için sessiz kalan bakan görevini bir kez daha yapmamıştır: İstifa bizlere vereceği en iyi cevap halini almıştır.
İktidara ve Sağlık Bakanlığına çeşitli açıklama, eylem ve yürüyüşlerle anlatmaya çalıştık yine söylüyoruz: Salgın döneminde yaşamımızı da ortaya koyup verdiğimiz emeğin böyle/daha fazla değersizleştirilmesine izin vermeyeceğiz. Toplum sağlık hakkı; emeğimiz ve geleceğimiz için artık G(ö)REV zamanıdır. Gün dayanışmanın, birbirimize, mesleklerimizin taşıdığı güce güvenmenin; yaşam ve sağlık haklarımızı savunmanın ve geliştirmenin günüdür. Emeğimiz üzerinden kendini var eden, sömürenlere dur demenin “Biz birlikte güçlüyüz”ü göstermenin günüdür. Bu mücadele sadece hekimler, sağlık emekçileri için değil; tüm toplum için, hepimiz için. Ne toplumu ne sağlık emekçilerini ne de diğer emekçileri dinleyen bir iktidar, emeğimize sahip çıktığımızı bir kez daha görecektir. Toplumun sağlık hakkına, bizlerin emeğine göz dikmiş iktidarı G(ö)REV ile uyarmaktan başka bizlere çare kalmamıştır. Her G(ö)REV etkinliğinde olduğu gibi acil hastalar, diyaliz hastaları, gebeler, çocuk aciller, kanser hastaları, yoğun bakım hastalarının bakımı aksamayacak; COVID-19 veya COVID-19 şüphesi ile başvuranların poliklinik ve klinik tedavilerine devam edilecek; diğer hastalarımıza nöbet düzeninde sağlık hizmeti verilecektir.
Sağlıkta özelleştirmeci, hastanelerimizi satan politikalara karşı bu uyarı G(ö)REVi;
Biliyoruz ki sağlık alanına yansımış sorunlar, bütünden kopuk değildir. Eğitim, ekonomi gibi birçok alanda yürütülen yanlış politikalar sağlık alanına da aynen yansımıştır. Mevcut iktidar işçiye, emekçiye hiçbir yaşam hakkı tanımazken emekçilerin emeğine, yaşamına göz dikmiştir.
Biz sağlık ve sosyal hizmet emekçileri olarak; 15 Aralık 2021 günü yaşadığımız sorunları dile getirmek ve çözüm talep etmek adına iş bırakarak Sağlık Bakanlığı’nı ve iktidarı uyaracak; sağlık ve sosyal hizmetlerin planlanmasından sunulmasına kadar karar alma süreçleri içinde yer alacağımız sağlık sistemi inşa edilinceye kadar birlikte mücadele edeceğiz.
Pandemi dönemi boyunca desteklerini hep yanımızda hissettiğimiz topluma da çağrımızdır: Yapacağımız eylem ve etkinliklerde sağlık hakkımız için birlikte olalım. Mücadelemiz yalnız kendimiz için değil, sağlığa erişim hakkı ve nitelikli sağlık hizmeti alabilmemiz içindir. Sesimizi duyun ve acil durumlar dışında sağlık kurumlarına gelmeyerek eylemlerimize destek verin.
Bu G(ö)REV emeğimize, geleceğimize, halkın sağlık hakkına sahip çıktığımızı gösteren bir uyarıdır. Artık toplumun, sağlık çalışanların çığlığına kulak verilmelidir. İktidar bilmelidir ki hekimlerin, sağlık çalışanlarının, emekçilerin söyleyecek sözü, sağlık sistemini değiştirecek gücü vardır.
Kısacası Emek Bizim ise Söz de Bizimdir!
İktidar bilmelidir ki; taleplerimiz kabul edilmediği, sağlık çalışanlarının çalışma ve yaşam koşullarını düzeltecek bir düzenleme hızla Meclis’e getirilmediği takdirde eylemlerimiz devam edecektir.
Bir kez daha uyarıyoruz: Oyalama Değil Hakkımız Olanı İstiyoruz!