Eşitlik nerede?

26.08.2021 - 11:39
Haberi paylaş

Son yılların gelişmelerine topluca bakınca adalet, gelir düzeyi, basın özgürlüğü, tartışma özgürlüğü gibi alanlarda ve günlük hayatın rutinleri sırasında devletle yüz yüze gelinen her bir zeminde elimizden kayıp giden, buhar olup uçan öğenin eşitlik olduğu açığa çıkıyor. Bu, AKP iktidarı öncesinde doya doya tadını çıkarttığımız bir eşitlikten, eşit koşullardan söz edebileceğimiz anlamına gelmiyor kuşkusuz. Ama 12 Eylül askeri darbesinin etkilerini püskürten büyük bir demokrasi mücadelesiyle ekonomik haklar mücadelesinin bağrında bir ölçüde inşa edilen eşitlik, özellikle son beş yılda, bir kez daha “bazılarının eşitliği”ne indirgendi.

Artık kanunlar nezdinde hepimiz eşit değiliz. Aynı haklara sahip değiliz. Bir ve aynı kanun bir AKP’li, bir MHP’li için ayrı, bir muhalif için ayrı işliyor.

Kanunlar karşısında eşitlik

Kanunlar işçileri değil, patronları koruyor. Bu eskiden de böyleydi ama darbe günleri dışında grevlerin bu kadar yasaklandığı bir başka dönem yoktur. 

Kanunlar kadınları değil erkekleri koruyor. Bu eskiden de böyleydi ama en rezil otokrat dönemler dışında, kanunların kadınlara tecavüz edenleri, kadınları öldürenleri, erkek şiddetini böylesine koruduğuna tanık olmamıştık. 

Kanunlar Kürtleri korumuyor.

Kanunlar karşısında bir HDP üyesiyle bir iktidar bloku partisi üyesi eşit değil.

Kanunlar, LGBTİ+’ların eşitliği söz konusu olduğunda paralize oluyor.

Kanunlar, hayvanların haklarını, ağaçların, göllerin, derelerin haklarını korumuyor. 

Kanunlara göre küçük üreticiler, büyük patronlarla eşit değil.

Mevsimlik işçiler, hele bir de Kürt işçilerse, bölge yöneticileri tarafından susuz bırakılabiliyor.

Kanunlar madenlerin patronlarını korurken madenciler sadece maden kazalarında ölme hakkına sahipler.

Bazılarımız daha eşit

Maden patronları, çokuluslu maden şirketleri, TÜSİAD üyeleri, beşli çeteyle özdeşleştirilen inşaat şirketleriyle bu toplumun geniş çoğunluğunu, kanunlar önünde bir ve aynı haklara sahip değiller.

Buraya kadar hepimizin tanık olduğu eşitsizlikler, AKP iktidarları öncesinde var olduğunu söyleyebileceğimiz olgular. Fakat AKP iktidarının son beş altı yılında, “Hepimiz eşitiz ama bazılarımı daha eşit” esprisi, günlük hayatın olağan işleyişi haline geldi. 

Göçmenseniz, geçici misafir statüsünde hemen hiçbir hakkınız tanınmazken ırkçılar ve faşistlerin yasalara göre açıkça suç işleyerek sizleri topluca imha etmeye girişmeleri cezasızlıkla, suskunlukla geçiştirilebiliyor. Bir Suriyeli bir suça karıştığında yeri yerinden oynatanlar organize suç örgütü üyeleri, kadınları öldürüp yakanlar karşısında sessiz kalabiliyor. 

Sayısız örnek birikmiş vaziyette eşitsizliğin derinliğiyle ilgili. Hukuk karşısında, pandemi karşısında, ekonomik kriz karşısında iktidar blokunun üyeleriyle muhalifler, zenginlerle fakirler, kadınlarla erkekler eşit değil.

Katil hakları!

Ümitcan Uygur bir kadını öldürdü. Bilirkişi raporuyla, DNA eşleşmesiyle kesinlik kazandı bu. Ama bayraklı ve bazı siyasi liderlerin arkasında göründüğü fotoğrafların hukuk karşısında gerçek suçlular lehine eşitsizlik yaratan bazı güçleri var. Bu adam serbest bırakıldı ve bir süre sonra bir başka kadının, en azından ölümüne neden oldu. 

Örneğin Sevda Noyan diye birisi bir darbe girişimi olması durumunda ailecek 50 kişiyi öldürebileceklerini, bir "liste yaptığını" söyledi ve ekledi: “Biz çok donanımlıyız bu konuda maddi ve manevi olarak.”

İktidarın siyasi hesapları karşısında hukuk anlamsız bir aparata dönüşüyor. Alt mahkemeler üst mahkemelerin bağlayıcı kararlarını tanımadığı gibi iktidar bloğundan isimler Anayasa Mahkemesi’ni tehdit edebilir hale geldiler.

Siyasi ayrıcalıklar

Bakanların kendi bakanlıklarına kendi şirketlerinin malını üstüne üstlük piyasa fiyatlarından daha pahalı satmalarından, Peker adlı derin ismin ifşalarında açığa çıkan sayısız çürüme göstergesine, afet bölgelerinde insanların kafasına çay paketleri fırlatmaktan, trafikte emniyet şeridini hiçbir resmi sıfatı olmadan kullanan kendine güvenli mafyatik tiplere, bir trafik çevirmesinde aracı durdurulan AKP’li milletvekilinin kibrini gösteren hakaretlerden akrabaları suçlu ilan edilen insanların suçlu muamelesi görmesinden, bir gecede bir KHK’yla işinden edilen insanlara ve suça bulaşanların iktidar bloğundansa korunacaklarına adları gibi emin olmalarına kadar sayısız örnek birikiyor.

İktidar için pandemi günlerinde ve şiddetini derinleştirdikleri ekolojik felaket anlarında halka IBAN yollamak ağır bir hale gelen eşitsizliği derinleştiren bir hamle olarak değil normal görünüyor.

Yasalar, hukuk, güvenlik, adalet, ekonomik paylaşım konularında bir eşitlikten söz etmek mümkün değildi, artık hiç değil. İktidar, örneğin, birçok AKP üyesi yöneticinin birden çok maaş almasına hiç ses çıkartmıyor. Kamu çalışanlarına sadaka anlamına bile gelmeyen maaş artışı önerilirken, asgari ücret 2 bin 825 lira 90 kuruşken birden çok kurumdan yüksek ücret alan AKP’liler yeni dönemi özetleyen simgeler halindeler. Bu simgeler sadece iktidar blokunun bileşenlerini koruyan, onların ekonomik çıkarlarını, yasal haklarını koruyan bir rejim altında yaşadığımızı gösteriyor.

Eşitlik, AKP’nin iktidarda kalmak için çoktan kapı arkasına süpürdüğü, hatırlanmasını istemediği bir öğe artık.

Bir iktidar eşitliği savunanları cezalandırmayı davranış kalıbı haline getirmiş ve eşitsizliği derinleştiren siyasal adımlardan başka adımlar atmayı düşünemez hale gelmişse, siyasal ömrünün sonuna doğru yaklaşıyor demektir. Bilinemeyen tek şey bu sonun hangi hızla geleceğidir.

750 milyon dolar nerede?

Aşı nerede paralı?

128 milyar dolar nerede: Merkez Bankası kimlere, hangi fiyattan döviz sattı?

 

 

Bültene kayıt ol