Fon tartışması: Komplo teorileri kime hizmet ediyor?

22.07.2021 - 14:29
Haberi paylaş

Medya, sivil toplum ve fonlar arasındaki ilişki komplo teorileriyle anlaşılabilir mi? Sosyalistler tartışmanın neresinde duruyor?

Oda Tv'nin özellikle haber sitesi Medyascope’u odağa alarak ABD’de bulunan bir vakıftan fon alan kuruluşları yayımlaması üzerine bir tartışma başladı. Hedefe oturtulan kurumlar arasında gazetecilik faaliyeti yapan P24, Medyascope gibi yayınların yanı sıra ırkçılığa, cinsiyetçiliğe karşı mücadele eden ve insan hakları savunuculuğu yapan pek çok kurum bulunuyor. Öncelikle şunu söylemek lazım yapılan “haber”in haber niteliği yok, çeşitli projeler üzerinden fon alan kurumların tamamı kendi sayfalarında fon aldıkları kuruluşların isimlerini yayınlıyor yani iddia edildiği gibi “ortaya çıkan” bir şey de yok. Kimi kanallardan bu “haberin” antikapitalist bir eleştiriymiş gibi sunulması da sorunlu. Türkiye’de gazetecilere ve sivil toplum kuruluşlarına dönük sistematik baskı devam ederken, bağlamından kopartılmış bir “eleştiri” antikapitalizme değil bilakis devletin otoriterizmine zemin sağlıyor. Fon tartışması başladıktan kısa süre sonra Cumhurbaşkanlığı İletişim Başkanı Fahrettin Altun’un fon alan basın kuruluşlarını “beşinci kol faaliyeti” yapmakla suçlaması ve bu medya kuruluşlarına dönük bir düzenleme yapacaklarını söylemesi bunun en büyük kanıtı.

Medyanın ve çeşitli alanlardaki toplumsal faaliyetlerin çeşitli vakıfların veya devletlerin fonlarına bağımlı hale gelmesi ise yapısal bir sorun. Sadece Türkiye’de değil tüm dünyada işleyen bir süreç ve hayatın her alanına sirayet eden neoliberal dönüşümün bir sonucu. Dolayısıyla mesele etrafında komplo teorileri yaratmak yerine konuyu kapitalizm çerçevesi içinde ele almak, kapitalizme karşı mücadele etmek ve bunun aşılabileceği dayanışma modelleri üzerine düşünmek gerekiyor. Elbette, fon veren kuruluşların büyük bir kısmı fon alanların bağımsız hareket etme yeteneğini bir düzeyde ortadan kaldırıyor. Sivil toplum kuruluşlarından, medya organlarına kadar pek çok alanda verilen fonlarla yaşamak zorunda olanların, fon veren kuruluşların çizdiği katı sınırları gevşetmeye, bu sınırların etrafından dolaşmaya çalışarak yararlı bir şeyler ortaya koymaya çalıştıkları açık. Üstelik, bu kuruluşlar gerçekten önemli işler yapıyor. Örneğin Odatv “haberi”nde ismi geçen kurumlardan Hafıza Merkezi, Türkiye’de geçmişten günümüze uzanan hak ihlallerini ortaya çıkarıyor, belgeliyor ve arşivliyor. Hrant Dink Vakfı, Dink’in 2007’de öldürülmesinden bu yana onun perspektifini yaşatmaya çalışarak ırkçılığa karşı mücadele veriyor. Hrant Dink Vakfı’nın henüz geçen yıl yazılı ölüm tehditleri aldığını da unutmamak lazım. Sivil toplum kuruluşlarında çalışanlar çeşitli vesilelerle devletin veya başka kişilerin tehdit ve saldırılarının hedefi hâline gelebiliyor. Kompo teorileri ise bu zemini güçlendirmek dışında bir işe yaramıyor.

Sosyal medyada dönen tartışmalarda vurgu yapılan başka bir konu ise medya ve sivil toplum kuruluşlarındaki çalışma ilişkilerine dönüktü. Emek sömürüsü, taciz, mobbing gibi konular bu tartışmayla beraber bir kez daha konuşulmaya başlandı. Bu tartışmada sosyalistlerin yeri tartışmasız bir şekilde çalışanların yanında olmalıdır. Komplo teorilerinden bağımsız olarak, sivil toplum kuruluşlarında çalışan emekçilerin, işçi sınıfının en güvencesiz kesimlerinden olduğunu akılda tutmak gerekir. Bugüne kadar pek çok sivil toplum kuruluşunda yaşanan mobbing ve tacizlerin ortaya çıktığını, üstelik bunların üstünün “hak savunuculuğu” perdesiyle örtülmeye çalışıldığını biliyoruz. Sivil toplum alanında sendikal örgütlenmelerin de gelişkin olmadığı ortada. Fon tartışmalarındaki komplo teorileri sadece patron ve yöneticileri değil çalışanları da tehdit altında bırakıyor.

Hiçbirimiz kapitalizm içinde yaratılan adacıklarda yaşamıyoruz. Medya ve sivil toplum kuruluşları üzerinde baskıların yoğunlaştığı atmosferde yapılması gereken kapitalist sömürü ilişkilerini görmezden gelmeden bu baskılara karşı çıkmak, aşağıdan birlikler kurmak ve dayanışmayı inşa etmektir.

Bültene kayıt ol