Türkiye kapitalizmi uçurumun dibine sürükleniyor

07.08.2020 - 15:32
Haberi paylaş

Türk Lirası'nın döviz ve altın karşısındaki değer kaybı artarak sürüyor.

7 Ağustos 2020 Cuma günü öğle saatleri itibariyle Dolar/TL kuru, 7,35'i aşarak Türk Lirası karşısında tüm zamanların en yüksek değerine ulaştı. Avro ise 8,70 Türk Lirası değerinde işlem gördü. Altının gram fiyatı ise 490 TL’ye yükseldi.

Böylelikle Türk Lirası, 2020 yılı başından bu yana ABD Doları karşısında %22'den fazla değer kaybetmiş oldu. Aynı dönemde avro karşısında yüzde 30, altın karşısında ise yüzde 65 değer kaybetti.

Türkiye’de dolar, bir süredir hükümet tarafından devlet bankaları aracılığıyla, 6,85 TL düzeyinde sabit tutulmaya çalışılıyordu.

Dolar, ABD’nin trilyonlarca doları piyasaya sürmesi, ama ekonomide istenen iyileşmeleri sağlayamaması nedeniyle bütün paralara karşı değer kaybederken, Türk Lirasına karşı niçin değer kazanıyor? Bu sorunun son iki günde yaşananlarla ilgili cevabı şunlar:

  • Merkez Bankası, 3 gün önce spekülasyon yapılacağı gerekçesi ile Londra piyasasına TL akışını kesti. TL açıklarını kapatmak isteyen yabancılar, Türkiye’deki hisse ve tahvillerini satmaya başladılar. Bu da borsanın çökmesine, tahvil faizlerinin yükselmesine neden oldu. Borsadaki kayıp, son bir haftada yüzde 20’leri buldu.
  • Borsadaki çöküş, yerli-yabancı bütün yatırımcıların ellerindeki TL’leri dövize çevirmek için harekete geçmelerine neden oldu. Merkez Bankası bu yüklü döviz talebini karşılayamayacağını, bunun için artık yeterli kaynağı olmadığını gördüğünden, kuru serbest düşüşe bıraktı ve dövizler hızla yükseldi.

Bu anlatılanlar kurdaki ani yükselişin hikayesi. Ama Türkiye ekonomisinin yıllardır devam eden ve çözülemeyen yapısal sorunları var. Bugüne o sorunları biriktirerek geldi. Bu sorunlar yüzünden Merkez Bankası sürekli kuru desteklemek, TL’yi korumak için döviz satmak zorunda kaldı. Bu sorunların başlıcaları şunlar:

  • Türkiye, özellikle son 4 yıldır riskleri artan bir ekonomi. Cumhurbaşkanlığı hükümet sistemi ekonomide tam bir felakete yol açıyor. Her gün, her dakika ekonomide yeni kararlar alınıyor, alınan kararlar değiştiriliyor. Kuralların sürekli değişmesi had safhada. Nepotizm (akraba kayırmacığı) devlet yönetiminin en üst noktalarında kullanılan bir yöntem oldu.
  • Merkez Bankasının tüm kaynakları 2019 sonunda Hazine’ye aktarıldı ve harcandı. Sistem salgına hazırlıksız yakalandı. Turizm gelirleri istenen seviyeye çıkmadığı gibi, mevcut yabancı yatırımcılar da son 6 ayda Türkiye’yi terk etmeye başladılar.
  • Merkez Bankası’nın rezervlerinde gerileme var. Swap (Ödünç alınan dövizler) hariç net rezervler ekside. Merkez Bankası, doları 7 TL’nin altında tutmak için son 1 yıldır yaklaşık 90 milyar dolar döviz bozdurdu, bu da rezervleri eritti.
  • Merkez Bankası rezervleri yeterli gelmeyince son aylarda kamu bankaları kurları düşük tutmak için döviz satmaya başladılar. Bu nedenle de açık pozisyona girdiler. Kamu bankalarının bugün itibarı ile 10 milyar dolar açık pozisyonu var.
  • Ekonomiyi canlandırmak adına son 3 ayda piyasaya 150 milyar TL kredi verildi. Döviz karşılığı olmayan bu para teknik olarak “karşılıksız para” statüsünde.

Bundan sonra ne olur?

Merkez Bankası bugün itibarı ile bankalara verdiği TL’nin faizini yükseltti. Bankaların kredi vermesini zorlayan kuralı (aktif rasyo) değiştirebileceğini beyan etti. Yurt dışındaki tüm bankaların TL’ye erişimlerinin önündeki engelleri kaldırdığını açıkladı. Bütün bunların sonucu dolar ve avro bir miktar ucuzladı.

Faizlerin yükselmesi, zaten zor durumda olan ekonomi için kötü haber. Daha çok işyeri kapanacak, daha çok insan işsiz kalacak demektir. Döviz kurundaki ani yükselme her türlü mal ve hizmet fiyatına yansıyacak, enflasyon, pahalılık daha da artacak.

Yani hem işsizlik hem de pahalılık, zaten çok yüksekti, daha da yükselecek. Cumhurbaşkanlığı hükümet sistemi Türkiye’yi uçuracak deniyordu. Uçurumun dibine doğru hızla uçtuğumuz kesin.

Faruk Sevim

Bültene kayıt ol