TTB: “Sağlıkta Dönüşüm Programı” salgınla mücadelede başarısızdır!

11.04.2020 - 18:55
Haberi paylaş

Türk Tabipleri Birliği (TTB), AKP Hükümetinin ilk kez 2003 yılında gündeme getirdiği ve uygulamaya başladığı Sağlıkta Dönüşüm Programı ile ilgili görüşlerini bir kez daha dile getirdi.

Programın Türkiye’ye uygun olmadığını belirten TTB, özetle şu noktalara dikkat çekti:

Sağlıkta Dönüşüm Programı (SDP) ile kamusal birinci basamağın (sağlık ocaklarının) tasfiye edilmesi pek çok soruna yol açtı.

Bu yüzden, salgınları zamanında fark edebilme, önleme ve etkin mücadelede ciddi sorunlar yaşamaktayız.

AKP, bütün itirazlara rağmen, Türkiye’nin göz bebeği sağlık ocaklarını kapattı ve yerine ‘liste’ temelli bir aile hekimliği modeli getirdi. 

Sağlıkta Dönüşüm Programı, çağdaş sağlık hizmet sunumunda önemli bir ilke olarak kabul edilen, coğrafi bölge ve nüfus temelli örgütlenme yapısını ortadan kaldırdı.  

Yeni sistemde bireylerin farklı aile hekimlerinin listesinde yer alabilmesi, sağlık sisteminin bir salgın durumunda aynı sokakta hatta aynı apartmanda yaşayan hastalardan bile habersiz kalmasına yol açtı. Kişiye ve topluma yönelik sağlık hizmetleri ile kişiye ve çevreye yönelik sağlık hizmetleri birbirinden ayrıldı. 

Sağlıkta Dönüşüm Programı ile birinci basamak sağlık hizmetlerinin temel özellikleri olan erişilebilirlik, kapsayıcılık, eşgüdüm ve süreklilik sistemsel olarak zayıfladı, coğrafi bilgi sistemi yok edildi. ‘Sağlık ocakları” kapatıldı, yerine ‘Aile Sağlığı Merkezi (ASM)’ ve ‘Toplum Sağlığı Merkezi (daha sonra İlçe Sağlık Müdürlüğü-İSM)’ adıyla iki kurum ortaya çıkartıldı.

TTB, sağlık hizmetlerinin örgütlenmesinde coğrafi-bölge temelli sistemden uzaklaşılmasının salgın hastalıklara karşı mücadelede sorunlara yol açabileceğini daha önce dile getirmişti. Buna karşın Hükümet, Sağlık Bakanlığı bünyesinde bir erken uyarı sistemi kurulduğunu ve herhangi bir sorun yaşanmayacağını açıklamıştı.

Bakanlık tarafından kurulan ‘Sağlık Tehditleri Erken Uyarı ve Cevap Dairesi’ güçlü bir birinci basamak sağlık örgütlenmesi olmadığından, salgın sırasında yeterli olamadı.

Salgının yayılmasından haftalar sonra İSM’lerin, ASM’lerle herhangi bir işbirliği ve koordinasyon sağlamadan yaptığı saha çalışmaları, olması gereken niteliğe hâlâ ulaşamadı. Salgınla mücadelede büyük önem taşıyan ‘temaslı belirlenmesi ve kontrolü’ aile hekimlerinin katkısı alınmadan sürdürüldüğü için, temaslıların belirlenmesi ve izolasyonu gecikti. Şubat ve Mart ayı başında yapılması gereken hazırlıklar ne yazık ki yetersiz hatta başarısızdır.

Sağlık hizmetlerinin örgütlenmesinde yaşanan sorunlara, AKP Hükümetleri tarafından liyakat gözetilmeden yapılan atamalar da eklenmelidir. Bütün bu nedenlerle salgın yönetimi başarıyla yürütülememektedir.

Bölge tabanlı sağlık ocağı sistemi yok edilmemiş olsaydı, daha önceki pek çok salgında olduğu gibi, yeni ekipler kurmaya gerek olmaksızın zaman yitirmeden temaslı takibi ve kontrolü yapılabilirdi.

Sağlıkta Dönüşüm Programı’nın başarısızlığı bunlarla sınırlı değildir. 

Çok sayıda bilim insanının katkısıyla hazırlanan ‘Pandemik İnfluenza Ulusal Hazırlık Planı’ 2019 yılının Aralık ayında yayınlanmış olmasına karşın, COVID-19 salgınına karşı alınan önlemler, bu Planda yazılanlardan uzak, yetersiz ve gecikmeli olarak alınmaktadır. 

Oysa Plan kısa zamanda güncellenebilir ve etkili önlemler alınabilirdi. Örneğin, Planda ‘Halka açık alanlarda hastalık belirtileri olan kişilere cerrahi maske dağıtılması’ yer almaktayken, Hükümet, maskelerin önce kolay ulaşılabilir yerlerde satışa çıkarılacağına ilişkin bir düzenleme, ertesi gün maske satanlara yasal işlem yapılacağına dair açıklama yaptı. Gerçek hayatta ise yasağa rağmen maske temini bir bilinmezlik halinde devam ediyor. 

Planda yer almasına karşın, bulaşma riskini azaltmak için ayrı girişi olan polikliniklerin kurulmasında ve salgından etkilenen bölgelere giriş çıkışların kısıtlanmasında geç kalındı. 

Salgın ile ilgili tüm verileri toplayıp, analiz edecek, değerlendirecek ve ihtiyaçları saptayarak müdahalelere yönelik öneriler sunacak ‘Sürveyans Birimi’ etkin olarak işlev üstlenemedi. 

İl düzeyinde, İstanbul örneğinde olduğu gibi, hazırlıklar yeterli olmadı, gerekli durumlara müdahalede geç kalındı.

Gelinen aşamada, olgu sayısı ve ölümler hızla artarken önerilerimiz şunlardır; 

• Sağlıkta Dönüşüm Programından ivedi olarak vaz geçilmelidir.  

• “Kamu-özel ortaklığı” adı altında yapılan işletmeler hızla kamu hastanelerine dönüştürülmelidir. 

• Sağlık hizmetlerinin finansmanı genel bütçeden sağlanmalıdır. 

• Bölge tabanlı aile hekimliği sistemine geçilmelidir.

• Kişiye, topluma ve çevreye yönelik hizmetler, bütünleşik biçimde sunulmalıdır.

Bültene kayıt ol