A Haber’de 15 Mart akşamı, Erdoğan’ın yaptığı bir konuşmada geçen kavrama atıfla bir belgesel yayınlandı: Üst Akıl. Kısaca, dünyada olmuş, olagiden ve olacak her şeyin bir üst akıl tarafından tayin edildiğini anlatan bir belgesel, bunu da antisemitizmle, Yahudileri aşağılayan bir dille yapıyor.
Belgesele göre üst aklı inşa eden üç Yahudi, İbn Meymûn, Charles Darwin (keşke Darwin bu belgeseli izleyebilseydi de Yahudi olduğunu öğrenebilseydi) ve Leo Strauss. Bu isimler, Yahudilerin dünyayı yönetmesi, geri kalanın köle olabilmesi için var gücüyle çalışmış. İbn Meymun bunu açıktan dile getirirken, Darwin bilimsel, Strauss ise siyasi alt yapısını hazırlamış. Çünkü, belgeseldeki akıllılara göre, bunu Yahudilik adına yapıyor olsalar önce Hristiyanlar itiraz edermiş. İnsan üzülüyor, Karl Marx’ı anmadıklarına. Kolayca sepete atabilirlerdi oysa.
Belgesel maalesef kusursuz değil. Belgeselcilerin aksine, Üst Aklın yapabildiklerinin sınırsız olduğunu görüyoruz. E bunca akıl onlara pay edilince, belgeseli icra edenlere bir şey kalmamış, çokça karışmış kafaları. Mesela, enerji için Ortadoğu’ya göz diken Üst Akıl, sadece petrolü değil, Irak’taki müzelerde bulunan tarihi eserleri de istiyor. Çünkü hayatın manasını bulmak için buna ihtiyacı var falan filan. Çok zaman geçmedi, unutmuş olamayız. Ak Parti, Irak müdahalesi için en iştahlı bölgesel partneriydi ABD’nin. Bizzat Recep Tayyip Erdoğan taklalar atmıştı savaşa girmek için. Tezkere meclisten yine de geçmemişti.
“Türkiye’de bir hayalet dolaşıyor, Üst Akıl hayaleti”
Üst Akıl adeta bir heyula gibi. İstediği anda istediği kişinin, kurumun, devletin suretine bürünebiliyor. Örneğin, milyonlarca Yahudiyi katleden Nazi Almanyası "Üst Akıl" oluveriyor. Türkiye’yi inşa eden Üst Akıl, İnönü’nün de Hitler Almanyasıyla yakınlaşmasını sağlıyor. Başka bir kısımda ise Çavuşesku’yu Romanya’nın borçlarını ödediği için öldürebiliyor. Dünya nüfusunu azaltmak için savaşlar icat ediyor, kürtajı öne sürüyor. Domuz gribi, kuş gribi gibi hastalıklar icat edip hem insanları kırıyor, sattığı ilaçlarla da parasına para katıyor. Ya da Merkez Bankası kılığına girip doları yükseltiyor.
Başka bir yorumcu için ise silahlı gücü olan devletler, ABD, İngiltere, İsrail ve Rusya, Üst Akıl tarafından yönetiliyor. Aklım yetmiyor olabilir, çünkü esas üst akıl bazen ABD, bazense İsrail. Bu belki de sadece Üst Aklın bilebileceği bir gerçek. Her şeyi Üst Akıl koordine ediyor ve buna karşı çıkan tek bir isim var: Recep Tayyip Erdoğan.
“Portakal devrimler”
Belgesele göre, Üst Akıl algı yönetimiyle insanları manipüle ediyor. Hatta buna psikolojik harp demek daha doğru. Sanırım bu kısımdaki metni İlker Başbuğ yazmış. Gezi direnişini karalamak için icat ettikleri argümanları tekrardan sıralıyor; birtakım örgütler halkı galeyana getiriyor ve hükümetlere karşı ayaklandırıyor ve “portakal devrimler” gerçekleştiriyor. Bunlar hep Üst Aklın marifeti. Mesela, bu örgütler Mısır’da diktatör Mübarek’e karşı ayaklanma gerçekleştiriyor. Bir bir tüm katılımcılar eğitiliyor filan. Aynı üst akıl, Mübarek’in devrilmesinden sonra yönetime gelen Mursi’yi de darbeyle alaşağı ediyor. Mursi ve Müslüman Kardeşler, hem Üst Aklın yanında hem de ona karşı. İlginç.
Gezi direnişi konusunda da ilginç detaylar var. Üç beş ağaç için direnişe geçen milyonlar, Erdoğan’ın deyimiyle “canım canım saksıları” devirmek suretiyle ikiyüzlülük sergiliyor. Yolsuzluk iddiaları ise toplumsal patlamayla hükümeti devirmeyi beceremeyen paralel yapının bir başka darbesi. Belgeselin tek niyeti de bu komplonun ardında yatan “gerçekleri” göz önüne sermek.
Aptalların antiemperyalizmi
Meşhur bir söz vardır, “antisemitizm aptalların antiemperyalizmidir” diye. Belgeselde bahsedilen bazı gerçekler, emperyalizm, dünya darbeler tarihi vs. antiemperyalist bir tutummuş gibi gözükebilir. Hayır, değil. Yarın Ak Parti Hükümeti tutarlı olmak adına, ABD konsolosluklarını kapatıp tüm ilişkileri sonlandırmayacak, Türkiye’deki darbelerin arkasındaki NATO’dan çıkmayacak, emperyalizmle bağlarını koparmayacak, altemperyalist heveslerinden vazgeçmeyecek. Tek amaçları yolsuzluğu bir komplo olarak göstermek ve bunu Yahudi düşmanlığıyla gerçekleştirmek.
Belgeselde sıkça anlatılanların sıradan komplo teorileri olmadığı söyleniyor. John Molyneux, komplo teorileri için şöyle diyor: “Çoğu komplo teorisinin merkezinde ırkçı, çoğunlukla antisemitist bir unsur vardır. Sıklıkla ülkeyi ya da dünyayı kontrol eden 'gizli iç hükümet'in aslında (bazen Katolikler olsa da) Yahudilerin veya Siyonistlerin komplosu olduğu iddia edilir. Bunun bir işareti, Rothschild ailesi ve onların dünyadaki bankaların hepsine ya da çoğuna sahip oldukları veya onları kontrol ettikleri konusundaki tekerrür eden takıntıdır.”
Belgesel acemice, sıkıcı ve özgünlükten yoksun. Ayrıca Afrikalıları aşağılamasıyla, kadınların kürtaj hakkına bile dil uzatan bir düşmanlığıyla, defaatle gerçekleştirdiği antisemit söylemleriyle Ak Parti’nin nefret politikasının bir uzantısı.
Ozan Ekin Gökşin