“Çanakkale geçilmez, şu Kanal İstanbul olmasa...”

20.03.2015 - 09:56
Haberi paylaş

İmparatorluğu yıkıma götüren emperyalist emellerle girişilen bir savaşın Çanakkale cephesinde kazanılmış geçici bir zaferi için yapılan kutlamalar bittiyse, Çanakkale Savaşı'nın niçin yapıldığı, ne amaçla bu savaşa girişildiği üzerine biraz konuşmak gerekiyor.

Çanakkale'de ölen gencecik insanlar, kaybedilen yetişmiş insan gücü, dört bir tarafı işgal imparatorluk….

İhtirasları uğruna giriştikleri bir savaş sonucunda imparatorluğu yıkan İttihat ve Terakki ve bunların devamı olan Kemalistler, bu yenilgilerini örtbas etmek için sahte kahramanlıklar, hainler ve bol miktarda iç ve dış mihraklar hikayesi uydurmak zorundaydılar.

Bunun için Çerkez Ethem şahsında Çerkezler, Şeyh Said şahsında Kürtler iç düşmanlar listesine, Ermeni ve Rumlar gayr-ı müslim oldukları için doğal düşmanlar listesine eklendi. Zaten Türk’ün Türk’ten başka dostu yoktu.

Çanakkale’de sadece Mehmetler mi öldü? Artolar, Agoplar, İsratiler, ve İshaklar öldü ama sonra ne oldu? Türk'ün şanlı zaferi oldu. Ondan sonra da Anadolu’nun kültür mozaiğinden bahset. Yuttur yutturabilirsen.

Çanakkale'de yitirilmiş 250.000 insanımızdan bahsediyoruz ya. İşte o insanların 50 bini Suriyeli imiş; hani şimdilerde "nerden geldi şu barbar, kirli, korkak, hırsızlar" dediğiniz Suriyeliler. Siz ne kadar nankör olsanız da onlar kardeşliklerini Çanakkale de 50 bin kayıp vererek kanıtlamışlardır. Her ne kadar bu savaşın Alman emperyalizminin hizmetkârlığını yaptığını bilmeseler de koştular işte Çanakkale’ye.

Evet, savaşa niçin girildi ve bize ne getirdi? İttihat ve Terakki (Birlik ve İlerleme anlamına geliyor ama koca imparatorluğun birliğini bozdular ve faşizmde Hitlerle yarışacak kadar ilerlediler) savaşta kesin kazanacaklarına inandıkları güçlü Alman ordularının yanında yer almak istedi. Çünkü kaybedilmiş imparatorluk topraklarını geri almak istedikleri yayılmacı bir politikaları vardı. Hani özde Kemalist, sözde solcuların dediği  “emperyalizme karşı duruş”  söylemi var ya, işte o yayılmacılıktan bahsediyorum. Yoksa ben bunlara emperyalist mi dedim! Biri beni uyarsın.

İşte böyle bir savaşın cephelerinden biriydi Çanakkale Savaşı, aslında Çanakkale cephesi denmesi gerekiyor. Neden mi? Çünkü bu kelime oyunlarıyla, Birinci Dünya Savaşı'nda kazanılmış bir iki cephe dışında hiçbir yerde başarı sağlanamamış, bu cephelerdeki geçici başarılarla, aslında savaşı kaybetmediğimiz, Almanlar yenildiği için bizim de yenik sayıldığımız, savaşı masa başında kaybettiğimiz argümanlarıyla Kemalizm zehri zerk edildi insanların damarlarına.

Bunlarla da yetinilmedi, savaş sırasında insanların çektikleri sıkıntılar, kıtlıklar ve öldürttükleri evlatlarının acısı kullanılarak insanlara Kemalist ideoloji ve devlet yapısı benimsetildi.

Ne diyorlar bu durum için; dimyata pirince giderken evdeki bulgurdan olmak!

Evet, Çanakkale Savaşı tam olarak bu sebepten olmuştur ve maalesef sadece evdeki pirinç gitmemiştir. Birlikte yaşama kültürü ölmüştür. Binlerce yıldır Anadolu'da yaşayan kadim milletler sürülmüş, diller yasaklanmış, ekinler ifsat edilmiş, evler talan edilmiş, kadınlara el uzatılmış.

Geriye ne kalmış? Parlamenter diktatörlük, askeri vesayet ucube bir kültür, her şeye her kese şüpheyle yaklaşan paranoyak bir siyaset biçimi.

Her ne kadar Çanakkale Savaşı'nın komutanı bir Alman da olsa, bütün dünya Türk’ün gücünü görmüş. İngiliz askerler, Mustafa Kemalin askeri dehası karşısında şaşkınlıktan ne yapacaklarını bilemeyip, 1919’da İstanbul’a gidip kalabalık topluluklar hâlinde sahile bakan kahvelerde beş çayı içmişlerdir.

Dedik ya işte ‘’Çanakkale Geçilmez’’, şu ‘’Kanal İstanbul’’ olmazsa!

Feyzullah Yağcı

Bültene kayıt ol