Cumhuriyet’ten Erk Acarer’e konuşan Sami Elvan, “Telefonlarımızın dinlendiğini de biliyoruz. Kimseden korkumuz yok. Çünkü hiçbir zaman ‘başkaları gibi’ gayri resmi işlerimiz olmadı. Kimseye haksızlık etmedik. Hırsızlık yapmadık. İncitmedik, ayrıştırmadık” ifadelerini kullandı.
Anne Gülsüm Elvan ise “Benim oğlum güneşe gitti. Bizi yaralayanlar, öldürenler, toplumu kutuplaştıranlar çocuklara baksalar yeter. Alevi’si, Kürt’ü, Laz’ı, Çerkez’i evinden çıkar, dönene kadar, okulda ve sokakta bir olur. ‘Birbirlerine sen kimsin’ diye sormazlar. Ayrımcılık yoktur. Birbirlerinden çalmayı, birbirlerine zarar vermeyi düşünmezler. Çocuklar mesaj verir. ‘Hiçbir şey yapamıyorsanız, çocukları örnek alın diyeceğim’ ama…” diye konuştu.
Erk Acarer’in haberi şöyle:
Bir çocuğu eller üzerinde taşıdık. Türkiye tarihinin gördüğü en kalabalık cenazelerden biriydi. Hava çok soğuktu! Sonra… Bahar da yaz da sanki hiç gelmedi. Daha fazla çocuk öldürdüler çünkü! Biz hep cenazelerde karşılaştık. Bu toprakta düşmüş insanların anmalarında, acılarda! Vurulalı 628 gün olan Berkin’in ailesi daima en ön saflardaydı.
Şimdi… Bir çocuğun gidişinin ardından, onun ölüm yıldönümü olan 11 Mart 2014’ten yaklaşık bir yıl sonra, Gülsüm ve Sami Elvan’la bir araya geliyoruz. Ailenin, kötü anıları temize çekmek için taşındıkları yeni evlerindeyiz. Berkin Elvan o evde de yaşıyor!
Hatta bir odası var. Fotoğrafları, eşyaları, hastanedeyken farklı takım taraftarları tarafından getirilen flamaları öylece dolabında duruyor. Anıların üzerine yenileri eklenmeyecek!
Yitip gitmiş bir çocuğa ait kullanılmamış bir ayakkabı görseniz ne hissedersiniz? İlk aşka yazılmış bir not… Bir kere giyilmiş afili bir mezuniyet kıyafeti… Ders kitapları… Kurşun gibi ağır bir odada, söyleyecek tek sözümüz var:
“EN MASUM YERİMİZDEN VURDUNUZ BİZİ…”
Her şeye rağmen bir umut işte, “o” odada “çocukların öldürülmediği bir ülke” üzerine konuşuyoruz. İç Güvenlik Paketi, korunan katiller, çalınan yaşam hakları, hukuksuzluklar… Hepsini içeriğe iliştirirken Sami Elvan’ın anlamlı çağrısının altını kalın puntoyla çiziyoruz: “Bölündük, vicdan temelinde birleşelim.” Berkin’in yaşamını yitirdiği günden bu yana ne değişti?
Babası Sami Elvan anlatıyor:
“Belki yüzümüz gülüyor ama… Hayatımızda hiçbir şey değişmedi. 9 ay, doktorların ağzından çıkacak bir sözü beklemiştik. Evimiz hastaneydi. Postalarımız bile oraya geliyordu. Çocuğumuzun yarası çok ağırdı. Olmadı işte! Vurulduğu gün olan 16 Haziran 2013’ten beri hayatımız bir dram içinde geçiyor.”
Sami Elvan, “Oğlumuz bir, biz birden çok kere öldük” diye sürdürüyor. Söz, saklanan katillere geliyor:
“Oğlumuzun hayatını çaldılar, bizim ise umutlarımızı. Onu nasıl katlettikleri aşikâr. Benim çocuğumu duvar dibine saklanarak, pusu kurarak, nişan alarak öldürdüler. Katillerin hangi güçler tarafından saklandığını bildiğimiz için hem dönemin valisi hem de emniyet müdürü hakkında suç duyurusunda bulunduk. Katiller, hâlâ görev başındalar. Bizim asıl katilimiz ise bellidir. Türkiye’nin en üst makamında oturuyor. Kendi geleceğinden korktuğu için maşalarını saklamaya devam ediyor. Ama bu devran günün birinde dönecek. Bu ülkenin kaderi değişecek!”
Baba Elvan, yeni güvenlik paketini de “Yeni Berkin’lerin ölümüne davetiye çıkarmak” sözleriyle değerlendiriyor:
“Bu yasa, muktedirin kendini koruma çabası. AKP vekilleri içinde bile yasayı içlerine sindiremeyenler var. Ama ilkokul çocukları gibi parmak kaldırıyorlar, hepsini kınıyorum.”
Ailenin hâlâ göz hapsinde tutulduğunu aktaran Sami Elvan, “Telefonlarımızın dinlendiğini de biliyoruz. Kimseden korkumuz yok. Çünkü hiçbir zaman ‘başkaları gibi’ gayri resmi işlerimiz olmadı. Kimseye haksızlık etmedik. Hırsızlık yapmadık. İncitmedik, ayrıştırmadık” dedi.
Baba Elvan, Berkin’in ölüm yıldönümü olan 11 Mart yaklaşırken, 7 Mart Cumartesi günü düzenlenecek anma öncesinde de önemli bir çağrı yapıyor:
“En değer verdiğimiz şey özgürlük ve vicdan. Aslında bu ülkenin aydınlık yüzleri daha çok. İnsanların cezaevlerinde işkence görmesini ve sokakta darp edilmesini önlemek adına bir araya gelelim. Kürt, Türk, Alevi, Sünni diye bir ayrım istemiyoruz. Çok bölündük, aynı siyasi çatılarda değilse bile aynı fikirler üzerinde ve vicdan temelinde birleşelim. İstisnalar hariç, bugün Doğu’da ve Güneydoğu’da ölen Kürt çocuklarının adlarını bile duymuyoruz. 12 yaşındaki bir çocuğun, Nihat Kazanhan’ın ne suçu vardı? Sırf sokağa çıktı diye, bir çocuğun kafasına nasıl kurşun sıkabilirsiniz? Vicdanınız nasıl elveriyor? Artık bu coğrafyanın hiçbir yerinde çocuk ölümü istemiyoruz. Tahammülümüz kalmadı.”
“ÇOCUKLARI ÖRNEK ALSANIZ YETER”
Anne Gülsüm Elvan ise, iki cümleyle yeni bir hayat önerisi sunuyor:
“Benim oğlum güneşe gitti. Bizi yaralayanlar, öldürenler, toplumu kutuplaştıranlar çocuklara baksalar yeter. Alevi’si, Kürt’ü, Laz’ı, Çerkez’i evinden çıkar, dönene kadar, okulda ve sokakta bir olur. ‘Birbirlerine sen kimsin’ diye sormazlar. Ayrımcılık yoktur. Birbirlerinden çalmayı, birbirlerine zarar vermeyi düşünmezler. Çocuklar mesaj verir. ‘Hiçbir şey yapamıyorsanız, çocukları örnek alın diyeceğim’ ama…”