Suriyeliler oy kullanamadıkları için mi sahipsiz bırakıldı?

16.03.2023 - 09:28
Haberi paylaş

Akdeniz Araştırmaları Merkezi, 13 Mart’ta “Göçmenlerin Toplumsal Uyumu ve Karşılaştıkları Zorluklar” başlıklı bir çalıştay düzenledi. Diğer çalıştaylarda olduğu gibi bu çalıştayda da konunun en az dört muhatabının (Mülteciler, sivil toplum, akademi ve kamu kuruluşları) bir araya gelmesi sağlandı.

 “Türkiye’deki Suriyelilere yönelik kamu politikalarında çok boyutlu çözüm arayışları” üst başlığı ile yapılmaya başlanan çalıştayların ilkinin konusu “Sağlık”, ikincisinin konusu “Eğitim”, üçüncüsünün konusu “Çalışma” idi. Son toplantıda “Uyum” konusu masaya yatırıldı.

İl eğitim müdürlüğünden, Göç İdaresinden, Kızılay toplum merkezinden katılımcıların yanı sıra pek çok akademisyen, Suriyeli ve Türkiyeli STK üyeleri, aktivistler ve öğrenciler çalıştaya katıldı. Hepimiz Göçmeniz Irkçılığa Dur De ve Sığınmacılar Platformu aktivistleri de çalıştayda yer aldı.

Deprem konusu toplantıda önemli bir gündem oluşturdu. Pek çok konuşmacı deprem sonrası sığınmacılar için işlerin çok daha zor olduğunu dile getirdiler. İktidar ve muhalefet partilerinin oy hakkı olmayan Suriyeli sığınmacıları tümüyle sahipsiz bıraktığı kaydedildi.

Çalıştayda yapılan tespitler ve çözüm önerileri şöyle: 

1.Deprem bölgesinde bir buçuk milyondan fazla Suriyeli yaşıyordu. Toplam nüfusunun 3’te biri Suriyeli olan bir bölgede deprem olması Suriyelileri de çok etkiledi. Aynı depremin Suriye’de de olması, acıyı ikiye katladı.  

Bölgeye gidenlerin gördüğü üzere Suriyeliler iki kez deprem acısı yaşıyorlar, üzerine ayrımcı uygulamalar işleri iyice zorlaştırıyor. Suriyelilerin durumları genel depremzedelere göre daha kötü. 

Deprem yardımlarında ayrımcılık uygulanmamalı. 

2. Deprem sonrası verilen 60 günlük seyahat izni yeterli değil. Deprem bölgesinde ne konteynır kentler ne çadır kentler henüz yeterli değil. 

Bu izin süresi uzatılmalı. Seyahat yasağının ortadan kaldırılması pek çok sorunu halledecektir. 

3. Uyum için en gerekli konuların başında anlaşabilmek gerekiyor. Dil bariyeri pek çok sorunun çözülmemesine sebep oluyor. 

Hem Suriyelilerin Türkçe öğrenmesi için gerekli koşullar sağlanmalı, hem okullarda, göç idaresinde, sağlık kurumlarında kısaca tüm kamu kurumlarında Arapça tercüman bulundurulmalı. 

Ana dilde eğitim olanakları araştırılmalı. 

Önceki yıllarda okullarda PİKTES kapsamında Suriyeli eğitimcilerin görevlendirilmesi Suriyelilerin hayatlarını kolaylaştırıyordu. Yeniden Suriyeli eğitimciler işe alınmalı. 

4. Özellikle geçen yerel seçimlerden sonra hem siyasetçilerin hem medya mensuplarının Suriyelilere dönük ırkçı yaklaşımları toplumsal kabul sorunu yarattı. Daha önce Türkiye toplumu Suriyelileri kabul etmede daha hevesli iken son yıllardaki ayrımcı söylemler, doğru olmayan bilgilerin yaygınlaşması toplumda yanlış önyargılara sebep oldu. Bu önyargılarda kamu kuruluşlarının bilgileri paylaşmamasının da etkisi var. Türkiyeliler konu hakkında yanlış bilgileri daha çok duyuyor.

Ayrımcı dilden uzaklaşılmalı, siyasetçiler ve medya çalışanları yanlış bilgilerin yayılmasından kaçınmalı. Tüm kamu kuruluşları yardımlar konusunda şeffaf olmalı, sürekli bilgilendirme yapmalı. 

5. Hem göç hem göçmenlik konusunda bilgi eksikliği çok. Türkiye’nin göçmenler tarihi bilinmiyor.

Okullarda göç ve göçmenlik tarihi ile ilgili dersleri olmalı.  

6. Göçmenlerden ucuz işgücü olarak çok fayda sağlayan özel sektör, göçmenlere destek çalışmalarına çok az katılıyor. 

Özel sektör, kamu ve STK’larla işbirliği yapmalı, destek sağlamalılar. 

7. On iki yıllık bir sürenin sonunda hala Geçici Koruma ile işler çözülmeye çalışıyor, çözülemiyor. 

Bir bakanlık kurulmalı, bir politika ve strateji belirlenmeli. Uzun vadeli çözüm önerileri geliştirilmeli. 

8. Uyum multi disipliner bir alan, yasal boyutuyla, toplumsal etkileşim boyutuyla, ekonomi ve iş gücü boyutuyla geniş bir alanı kapsıyor. Bu konu daha ayrıntılı bir şekilde tartışılmaya devam edilmeli.  

Bültene kayıt ol