Borsanın çöküşü ve coronavirüsü: Hasta bir sistem

27.03.2020 - 10:37
Haberi paylaş

Almanya'da yayınlanan Marx21 dergisi yazarı Thomas Walter, coronavirüs pandemisiyle finans piyasalarının çöküşünü ve küresel durgunluğu yorumluyor.

Dünyanın her yerinde borsalar çöküyor. Ekonomistler küresel bir resesyon bekliyor. Suçlu ise çoktan bulundu: Corona virüsü. Oysa virüs en fazla krizin derinleşmesinin nedeni olabilir. Krizi yaratan koşullar ise sistemin derinlerinde bulunuyor.

Corona pandemisi, kapitalizmin yaşadığı son finans krizini atlatamadığı bir döneme denk geldi. Krizin en derin noktası olan 2009'dan bu yana ne dünya üretimi, ne de dünya ticareti bir daha eski boyutlarına ulaşabildi. Bu, aynı zamanda ABD başkanı Donald Trump'un agresif politikasının arka planını da oluşturuyor. Keskinleşen rekabet koşulları nedeniyle, ABD gibi büyük devletler bile en yakın "müttefiklerine" dahi toleranslı davranamıyorlar.

Gerçi şu anda çökmekte olan borsalar kısa bir süre önce sık sık zirve yapmışlardı, ancak bunun sebebi holdinglerin müthiş kârlar elde etmesi değil, alternatif yatırım kıtlığı nedeniyle hisse senetlerine (ve gayrımenkullere) olduğundan yüksek değerler biçilmesiydi.

Kronikleşen çöküntü

Dünyanın elitleri, onlarca yıldır giderek zayıflayan kapitalizmi güçlendirmeye ve düşen kâr oranlarına destek olmaya çalışıyorlar. İşçilerin yaşam standartları neoliberalizm tarafından ciddi bir saldırıya uğradı, buna karşın şirketlere vergi kolaylıkları sağlandı. Merkez bankaları giderek daha düşük faizlerle krediler vermeye başladılar. Hükümetler ve merkez bankaları, bankalar kurtarmaya başladılar. Ancak artık faizleri indirmek bile yeterli olmuyor. Faizler kısmen eksi seviyeleri bile gördü. Bundan ötürü merkez bankaları, desteklemek istedikleri hükümetlerin ve şirketlerin değerli kağıtlarını satın alıyorlar. Böylelikle bu kağıtlara bağlı riskleri de "kamusallaştırmış" oluyorlar.

"Zombi kapitalizm"

"Zombi kapitalizm"de aslında çoktan ölmüş olan bankalar ve holdingler, devletler tarafından hayatta tutuluyor. Birçok şirketin varlığını sürdürebilmesinin tek nedeni, merkez bankası ve diğer bankalar tarafından ucuz kredilerle destekleniyor olması. Şirketler bu kredilerle yatırım yapmıyor, aksine kendi hisselerini geri alıyorlar. Bu da fiyatları yükseltiyor ve bu hisseleri şirketlere geri satan zenginlerin daha da zengin olmasını sağlıyor. Ama yatırım yapılmadığı için, büyüme de olmuyor.

Bunun sonucu ise "seküler durgunluk", yani ne zaman sona ereceği kestirilemeyen durgunluk. Ekonomistler, dünya ekonomisinin "Japonyalaşması"ndan korkuyorlar. Japonya'da devletin borçları gayri safi milli hasılanın %250'ni aşmış durumda ve merkez bankası mevcut hisse senetlerinin yüzde otuzunu satın almış bulunuyor. Piyasanın canlanmasını istiyorlar ama devletin müdahalesi umutsuz bir çaba. Belki bütün bunlar 1929 benzeri bir krizin yaşanmasını bu ana dek engelledi, ancak Friedrich Engels'in 1886 yılında o zamanki kriz için söylediği gibi, sadece "bizi kalıcı ve kronik bir çöküntünün umutsuzluk bataklığına yuvarlamak için".

Kapitalizm hasta

Corona virüsü, kapitalizmin ne kadar hasta olduğunu ortaya koydu. Kapitalizm artık sadece doğayı tahrip ve bu sayede "tasarruf" etmek yoluyla hayatta kalabiliyor. Epidemilerin ortaya çıkmasına göz yumulabiliyor, çünkü bunların maliyeti halkın sırtına yıkılabiliyor. İçinde bulunduğumuz krizin sebebi virüs değil, aksine kapitalizm hasta. Bütün krizlerde olduğu gibi, an itibarıyla bankalar ve holdingler için yardım paketleri açıklanmaya başlandı. Hatta Maliye Bakanı Altmaier kamulaştırmadan bile söz ediyor. Bunun amacı, mümkün olduğu kadar kısa bir sürede normal kapitalist işleyişe geri dönebilmek. Bizim ise bu hasta sistemi dayanışmaya dayalı bir ekonomiyle değiştirebilmemiz için, aşağıdan ve dayanışmacı bir mücadeleye ihtiyacımız var.

Marx21, Thomas Walter

Çeviren: Atilla Dirim

Bültene kayıt ol