Ermenistan seçimleri: Demokrasi ve adaleti Ermenistan halkı sağlayacak

13.12.2018 - 09:11
Haberi paylaş

Norayr Olgar, Ermenistan'daki halk isyanının lideri Nikol Paşinyan'ın yüzde 70'in üzerinde oy oranıyla seçildiği Ermenistan seçimlerini Marksist.org için değerlendirdi.

Geçtiğimiz Mart ayında Ermenistan’ın ikinci büyük kenti Gümrü’den Yerevan’a Serj Sarkisyan’ın istifası talebiyle yola çıkan eski gazeteci, Yelk Grubu Başkanı ve Sivil Sözleşme Partisi lideri Nikol Paşinyan ve arkadaşları geçtiği yollarda hükûmetin yolsuzluklarından, işsizlikten, sosyal adaletsizlikten ve dış göçten yaka silkmiş Ermenistan halkını yanına alarak 13 Nisan’da Yerevan’a vardığından beri ülkede sular durulmuyor.

Nisan ayı boyunca “Adım at”, “Serj’i reddet” sloganı etrafında birleşen halk, bir ay boyunca sürdürdükleri sivil itaatsizlik eylemleriyle kamu dairelerini işgal etti, yolları kapattı ve grevlerle neredeyse hayatı durma noktasına getirdi. Polis şiddetiyle bastırılmaya çalışılan halk hareketi tutuklamalar ve şiddetin daha da arttırılmasına rağmen büyüyerek devam etti. Halk bir yandan 2008 usulsüz seçimleriyle iktidara gelen ve 10 senedir zorbalıkla ülkeyi yöneten Sarkisyan’ın istifasını talep ederken bir yandan da partisi olan Cumhuriyetçi Parti’ye de “Artık yönetemiyorsunuz” diyerek istifasını talep ediyordu.

Bu isyan aslında Sovyetler sonrası kurulmuş oligarşi düzenine ve tüm temsilcilerine karşı bir isyandı. Halk, gün geçtikçe oligarşinin temsilcilerine ait olan iş yerlerinin, marketlerin, bankaların önlerinde toplanarak boykot çağrıları yapmaya başlamıştı. Ayaklanmanın büyümesi sonucunda Başbakan Sarkisyan muhalefet lideri Nikol Paşinyan’la kameralar önünde görüşmeye karar verdi. Bu kısa süren görüşmede Sarkisyan, Nikol Paşinyan’ın istifa çağrısı karşısında 2008’de iktidara geldiği usulsüz seçimler sonrası yine sokağa inen halkın üstüne ateş açılmasını ve 10 kişinin öldürüldüğü 1 Mart olaylarını hatırlatarak tehdit etti ve görüşmeden ayrıldı.

Toplumun kolektif hafızasında yer etmiş ve hiçbir sorumlunun henüz yargılanmadığı 1 Mart olaylarının bir hayalet gibi tekrar dile getirilmesi, Paşinyan ve arkadaşlarının tutuklanmasıyla birlikte perçinlendi. Halk daha kalabalık bir şekilde Paşinyan ve arkadaşlarını almak için bulundukları karakolun önünde toplandı, ısrarcı kalabalığın eylemleri Paşinyan’ın serbest bırakılması ve nihayetinde 23 Nisan günü Serj Sarkisyan’ın istifa etmesiyle zafere ulaştı.

İstifadan sonra halk desteğini arkasına alan Paşinyan, her ne kadar ilk oylamada Cumhuriyetçi Parti ve iktidar ortağı Ermeni Devrimci Ferderasyonu'nun ayak diremesiyle çoğunluğu sağlayıp seçilemese de, ikinci tur oylamasında halkın tekrar sokaklara inmesiyle, mecliste sadece dokuz sandalyesi bulunmasına rağmen diğer partilerin de desteğini alarak, başbakan seçildi. Seçildikten sonra hızla bakanlıklarda ve önemli devlet kademelerinde oligarklarla çeşitli ilişkileri bulunan Cumhuriyetçi Parti üyelerini temizleyen Paşinyan, cumhuriyet tarihinin gördüğü en genç kadroyu oluşturdu.

Bu süreçte, Ermenistan'ın ikinci başbakanı Robert Koçaryan hakkında yolsuzluk iddialarıyla soruşturma başlatıldı ve tutuklandı. Fakat kısa bir süre sonra kefaletle serbest bırakıldı. Sarkisyan'ın istifasından sonra başbakan seçilen Paşinyan, söz verdiği gibi devrimden 7 ay sonra istifa ederek ülkeyi geçtiğimiz Pazar günü gerçekleşen erken seçime götürdü.

Pazar günü seçimlerde Paşinyan’ın Benim Adımım bloku %70, 43 oy aldı. İkinci sırada %8,27 oyla işadamı Gagik Tsarukyan'ın lideri olduğu Müreffeh Ermenistan Partisi var. Üçüncü sırayı ise %6,37 oyla liberal Aydınlık Ermenistan Partisi aldı. Ermenistan anayasasına göre partiler için %5, ittifaklar için %7 baraj olan bu seçimler sonucunda parlamento bu üç partiden oluşacak.

Eski düzenin temsilcileri Serj Sargsyan’ın partisi Cumhuriyetçi Parti ve koalisyon ortağı Ermeni Devrimci Federasyonu ise barajı geçemedi ve parlamento dışında kaldı.

Hepsinden önemlisi geçen seçimlere göre katılımın %12 daha düşük olduğu bu seçimlerin, halkın ve Ermenistan’da seçimleri izlemek üzere bulunan bağımsız denetleyici kurumların da belirttiği gibi, bağımsız Ermenistan tarihindeki en demokratik ve şeffaf seçim olmasıydı.

Katılımın bu denli düşük olması belki de, güçlü bir şekilde halk desteğini arkasına alıp %70 gibi bir oy oranıyla seçilen Paşinyan ve ittifakının ne kadar meşru olduğu hakkında akıllarda soru işaretleri yaratabilir.

Bunun cevabı ise çok basit. Rüşvet ve usulsüzlüklerle on senedir iktidarını koruyan Serj Sarkisyan döneminde sık sık dile getirilen ve kanlı bir şekilde bastırılan bir gerçek: Seçimlerde çocukların, ekonomik nedenlerle iş bulamayıp yurt dışında yaşayan yurttaşların ve hatta ölü seçmenlerin yerine bile oy kullanılması.

Pazar günü sandıklara giden seçmenlerin neredeyse hepsinin “Ne adına oyunuzu kullandınız?” sorusuna verdiği yanıt iste gayet açık: “Adalet ve yolsuzluklara karşı”.

Paşinyan, halk ayaklanması başladığından beri insanlara büyük reformlar ve doğrudan refah vadetmedi. Onlara adil, yolsuzlukların olmadığı, rüşvetin ve kişiye özel imtiyazların sona erdiği demokratik ve adil bir Ermenistan vadetti. Bunu söylerken de halk hareketinin ve Sarkisyan’ı istifaya götüren direnişin gücünü dilinden düşürmeyerek “Bunu hep birlikte başardık ve yeni Ermenistan’ı da hep birlikte kuracağız” dedi.

Paşinyan’ın tüm politik söylemi hep Ermenistan’ın iç siyasetine dair olsa da, başbakan oluşundan sonra Karabağ’da sorunun barışçıl yöntemlerle çözülmesi ve Karabağ’daki çözümün siyasi gelişmelere Karabağlıların doğrudan katılımıyla gerçekleşebileceği yönündeki sözleri, şimdiye kadar güvensizlik ve savaş politikalarıyla ülkeyi yönetmiş eski düzenin temsilcileri karşısında iyi bir alternatif oluşturdu. Keza Türkiye ile ilişkiler sorulduğunda, ilişkilerin önkoşulsuz olarak başlatılmasına hazır olduklarını ikinci kez söylemesi milliyetçileşen dünya siyasetine dönüp baktığımızda Kafkaslar ve Orta Doğu’da siyasi dil açısından ümit vadediyor.

Artık eski oligarşik düzenin eskisi gibi hayatın ve siyasetin her alanına sirayet edemeyeceğinden Ermenistan halkı emin. Ülkedeki işsizlik, yolsuzluk ve geleceksizlikten dolayı yurtdışında çalışan gençler bile gelişmelerden umutlu.

Ermenistan’da bundan sonra ne olacağını, devrimden önce belirlediği gibi, yine halk belirleyecek. Son olarak devrim sürecinde de sıkça konuşulan bu ayaklanmanın arkasında kim var sorusundan biraz bahsetmek istiyorum. Kimileri Paşinyan’ın, yeni medya araçlarını kullanarak ve Avrupa’daki benzer direniş yollarını uygulayarak Avrupa’ya mı yanaştığı sorusunu gündeme getirdi. Coğrafi ve siyasi olarak Rusya’yla geçmişten gelen ilişkilerinin tehdit altında olması sonucunda bunun Ermenistan’ın sonu olacağı da konuşulanlar arasındaydı. Tarihi, komplo teorileri ve kişisel ihtiraslarla okuyan bu kesimin yorumları dışında hatırlamalıyız ki hiçbir halk hareketi tesadüf gelişen veya birinin bir düğmeye basmasıyla başlayan hareketler değildir.

Yukarıda da bahsedildiği gibi halkın kolektif hafızasında bir yara olan ve kanlı bir şekilde iktidar tarafından bastırılan 1 Mart ayaklanmaları, 2013 senesinde bizler Gezi Parkı’ndayken Ermenistan’da toplu ulaşım zamlarına karşı gelişen protestolar ve sivil itaatsizlik eylemleri, aynı şekilde biz burada Kamp Armen’deyken elektrik zamlarına itiraz eden, polis şiddetine karşı meydanları bırakmayarak kazanımlar elde eden Ermenistan halkının iradesi Serj Sarkisyan’ı ve imtiyazlı ortaklarını devirdi.

Ayaklanma sırasında popüler bir lider olan ve halk desteğini de arkasına alan Paşinyan ve ekibinin demokrasiye bir yol açtığı yadsınamaz. Fakat en nihayetinde mutlak demokrasi ve adaleti sağlayıp yeni Ermenistan’ı kuracak olan, sosyal adaletsizliğe, yolsuzluğa, yoksulluğa ve savaş politikalarıyla sömürüye karşı isyan eden ve direniş pratikleriyle örgütlenerek öğrenen Ermenistan halkı olacak.

Norayr Olgar

Bültene kayıt ol