Fosil yakıtların çoğu yer altında bırakılmalı

09.01.2015 - 15:39
Haberi paylaş

Yeni bir araştırma, küresel ısınmayı 2 derecenin altına tutabilmek için hangi rezervlerin kullanılmaması gerektiğini ilk kez ortaya koyuyor. Araştırmaya göre kömür rezervlerinin yüzde 82’sine hiç dokunulmamalı.

İklim değişikliğinin tehlikeli boyutlara ulaşmasını önlemek için ABD, Avustralya ve Çin kömürü ve Orta Doğu petrolü gibi birçok devasa fosil yakıt rezervi yerin altında bırakılmalı. Bu alanda ilk kez yapılan bir araştırma küresel iklim değişikliği ile başa çıkmak için fosil yakıt zenginliği bağımlısı ülke ve şirketler açısından derin jeopolitik ve ekonomik sonuçlar ortaya koyuyor.

Araştırmaya göre küresel ısı artışını güvenli limit kabul edilen 2 derecede tutmak için Kanada katran kumulu petrolünün çoğu, Kuzey Kutbu petrolünün ve gazının tamamı ve kaya gazının hemen hepsi dâhil trilyonlarca dolar değerindeki kömür, petrol ve doğal gaz varlığı yeraltından çıkartılmamalı.

Mevcut fosil yakıt kullanım düzeyi ise dünyayı 5 derecelik ısı artışı felaketine doğru sürüklüyor. Bu gidişat Aralık 2015’te Paris’te yapılacak olan kritik Birleşmiş Milletler zirvesi’nde görüşülecek küresel bir iklim anlaşması ile ele alınacak.

Nature dergisinde yayınlanan araştırmaya öncülük eden Londra Kolej Üniversitesi (UCL) öğretim üyesi Christophe McGlade “2 derecelik ısı artışı limiti dâhilinde kalmak için kullanılmaması gereken fosil yakıtlara dair bölge ve miktar bazında artık elimizde somut rakamlar var” diyor.

Ayrıntılı veriler ve yaygın kabul gören ekonomik modeller ile gerçekleştirilen araştırma, maliyet yönünden etkin iklim politikaları çerçevesinde en ucuz fosil yakıtların en önce kullanılacağını ve karbon salınımı ciddi bir şekilde sınırlandırıldığında daha pahalı yakıtların devreye girmeyeceğini varsayıyor. Araştırma üretimi ucuz petrolün önemli miktarlarda kullanılması ile karbon salınım limitine ulaşılacağını ve katran kumulu petrolüne sıra gelmeyeceğini öngörüyor.

Bugün 2 derecelik ısı artışı hedefi dâhilinde kullanılabilecek fosil yakıtın üç katı erişilebilir rezerv bulunduğu biliniyor, gelecekte de bunun10 katına çıkacağı tahmin ediliyordu.

Söz konusu yeni araştırma ise hangi ülkelerde bulunan hangi tür fosil yakıtların terk edilmesi gerektiğini ilk kez ortaya koyuyor. Yine aynı araştırma karbon salınımını yakalayıp gömen teknolojilerin yeraltında bırakılması gereken kömür, petrol ve doğal gaz miktarlarını hemen hiç etkilemediğini gösteriyor ki bazı kesimler bu teknolojileri fosil yakıt kullanan enerji santralleri devrini sürdürmenin yolu olarak lanse ediyorlardı.

Hangi yakıtın ne kadarı yer altında bırakılmalı. Grafik: Guardian. Kaynak McGlade ve Ekins: Nature, 2015.

(Hangi yakıtın ne kadarı yer altında bırakılmalı. Grafik: Guardian. Kaynak McGlade ve Ekins: Nature, 2015.)

Böylece önde gelen fosil yakıt şirketleri ellerindeki rezervlerin değersizleşmesi riski ile karşı karşıya kalıyorlar. Bilindiği üzere Anglo-Amerikan BHP Billiton ve Exxaro’nun mülkiyetinde devasa kömür; Lukoil, Exxon, Gazprom, Chevron’un, Mobil ve BP’nin de petrol rezervleri bulunuyor.

Araştırma, dünya ülkelerinin iklim değişikliği ile mücadele sözlerini tutmaları durumunda en kirli fosil yakıt olan kömürün geleceği olmadığını ortaya koyuyor. Küresel düzeyde bugün erişilebilir rezervlerin yüzde 82’si yer altında kalmak zorunda. 2 derece artış hedefi ile ABD, Avustralya ve Rusya gibi önde gelen kömür üreticisi ülkeler rezervlerin yüzde 90’ını kullanamayacak. Çin ve Hindistan gibi giderek daha fazla kömür kullanan ülkelerde bu oran yüzde 66.

Doğal gaz konusundaki öngörülen oranlar daha düşük olmakta birlikte küresel rezervlerin yüzde 50’si kullanıma sokulmamalı. Ancak bu konuda bölgesel farklılıklar söz konusu. Araştırma Orta Doğu ve Rusya rezervlerinin çoğuna dokunulmaması gerektiği ifade ediyor. Buna karşılık ABD’nin ve Avrupa’nın ise rezervlerin yüzde 90’ını devreye sokarak (daha kirli) kömürü ikame etmeleri ve büyük kentlere bu şekilde enerji sağlamaları üzerinde duruyor.

Yine araştırmaya göre kaya gazı 2 derece küresel sıcaklık artışı hedefine uygun olarak kısıtlı bir düzeyde çıkarılabilir; ancak bu alanda hâlihazırdaki ABD’de mevcut sanayinin egemenliği göz önüne alındığında, Çin, Hindistan, Afrika ve Orta Doğu ise kaya gazı rezervlerinin yüzde 80’ini işlememesi gerekiyor.

Petrol, rezervlerin 1/3’ü düzeyinde yakılmaması gereken fosil yakıtlar içinde en düşük orana sahip. Orta Doğu açısından bunun anlamı Suudi Arabistan rezervlerinin tümüne eşit miktarda olan 260 milyar varil petrolün yer alında bırakılmasıdır. Araştırma Kanada’nın katran petrolü konusunda da son derece net bir sonuca varıyor: 2 derece ile sınırlı küresel ısı artış hedefi gerçekleştirilecekse 2020 sonrasında katran petrolü üretimi yok denecek bir düzeyde tutulmalı.

Araştırma aynı zamanda her hangi bir iklim dostu senaryoda Kuzey Kutbu’ndan petrol ve gaz çıkarılmasının mümkün olmadığını vurguluyor.

Devasa düzeydeki özel sermaye ve hükmet yatırımları ile yeni fosil yakıt rezervleri aramaları da bu araştırmada sorgulanıyor. Christophe McGlade ile araştırmayı gerçekleştiren Prof. Paul Ekins bu konuda “2013 yılında fosil yakıt şirketleri yeni petrol ve gaz rezervleri bulmak için 670 milyar dolar harcadılar. Hâlihazırda yakabileceğimizden çok rezervlerin olduğu bir ortamda bunu niye yaptıkları sorgulanmalı” diyor ve şunları ekliyor:

“Bu şirketlerin hissedarları ya düşük karbon salınımlı enerji kaynaklarına yatırım yapmanın daha akıllıca olduğu ya da paranın kâr payı olarak kendilerine dönmesi gerektiği sonucuna varabilirler.”

Hissedarların fosil yakıt yatırımlarını terk etmesi için kampanya yapan 350.org’un kurucularındanBill McKibben de “Bu araştırmanın sonucu çok net: çukurdaysan daha fazla eşinme. Rakamlar göre Kanada katran petrolü gibi aşırı fosil yakıtlar güz yüzü görmemeli. Şirketlerin daha fazla fosil yakıt bulma arayışları tümüyle anlamsız.” diyor. McKibben açıklamasını “Kendini yok etme derecesinde ayyaş olanlar yeni içki dükkânı arayışına girmesinler” tavsiyesiyle sürdürüyor.

İngiltere Merkez Bankası ve Goldman Sachs dâhil finansal çevreler ve uzmanları fosil yakıt projelerinin iklim önlemleri ile birlikte tümüyle değersizleşmesi riskini ciddiye almaya başladılar.Karbon İzleme Girişimi (CTI) araştırma direktörü James Leaton, “yatırımcılar CTI maliyet eğrilerini kullanarak düşük talep ile fiyat senaryolarının sonuçlarını belirleme çalışmaları yürütüyorlar” diyor.

Araştırma hükümetlerin bir yandan küresel ısınmayı 2 derecenin altında tutma sözleri ile fosil yakıt üretimini arttırma çalışmaları arasındaki çelişkiye de dikkat çekiyor. Ekins’e göre hükümetler yeni fosil yakıt üretimine gitmeleri durumunda başka hangi kaynakları yer altında bırakacaklarına açıklık getirmeleri gerekiyor.

Ekins bu konuda şunları söylüyor: “Örneğin İngiltere kaya gazı üretimini kendi açısından ekonomik bulabilir. Ancak sınırlı karbon ‘bütçe’si dâhilinde kalacaksa başka hangi fosil yakıtlarından feragat edeceği sorusunu yanıtlamalı. Şimdiye kadar hiçbir politikacının bu soruyu dillendirdiğini duymadım.”

Berlin merkezli Mercator Araştırma Enstitüsü’nün iklim değişikliği ekonomisti Michael Jakob’a göre Aralık ayında fosil yakıtlarının yer altında bırakılması konusunda küresel bir anlaşma imzalanacaksa kayıpların da telafi edilmesi gerekiyor. Jacob “Gelişmekte olan ülkelerin kömürden vazgeçmeleri isteniyorsa onlara başka bir şey önerilmeli. Suudi Arabistan, başka bir seçenek sunulmazsa petrol üretmeye devam eder” diyor ve tazminat ile Karbon Yakalama Gömme (CCS) dâhil yeşil teknoloji seçeneklerine işaret ediyor.

Jacob başa çıkılması gereken çok sorunun olduğunu vurgulayarak “Sadece kaybedenler için değil kazananlar için de devasa meblağlar söz konusu olacak. Bazı varlıklar değer kaybedecek ama güneş ve rüzgâr enerjisi, bio-enerji için toprak gibi başkaları değerlenecek” diyor.

2014 BM Hükümetler Arası İklim Değişikliği Paneli (IPCC) sonuçlarına göre küresel ısınma ile başa çıkmak için yüz milyarlarca dolar fosil yakıt üretiminden yenilenebilir enerjilere aktarılmalı, enerji israfı önlenmeli. Bu adımların atılmasının maliyeti de küresel ekonominin yüzde 1.3 ile yüzde 3 arasında olan yıllık büyüme oranını sadece yüzde 0.06 gibi olumsuz bir etkide bulunacak.

Damian Carrington, The Guardian

(Yeşil Gazete için çeviren: Türkan Uzun)

Bültene kayıt ol