İktidarın "giderlerse gitsinler" dediği hekimler ve her branştan sağlık emekçisi, insanca ücret, özlük hakları için 14 Mart Tıp Bayramı'nda hizmet üretimini durdurdu. Bütün şehirlerde yüksek katılımla gerçekleşen grev yarın da sürecek.
Son bahardan bu yana Sağlık Bakanlığı tarafından oyalanan sağlık emekçileri, Türk Tabipleri Birliği'nin (TTB) çağrısıyla 5. kez yapılan greve çıktı. KESK'e bağlı SES ve çok sayıda sağlık emek meslek örgütü ile sendika mücadelede birleşti. Tıp öğrencileri de greve destek verdi.
Grevin öncelikli talepleri düşük ücretlerin artırılması, kötü çalışma koşullarının iyileştirilmesi ve aşırı sağcı iktidar tarafından körüklenen sağlıkta şiddetin son bulması.
Sağlık ve Sosyal Hizmet Emekçileri Sendikası şu talepler için mücadele ettiklerini duyurdu:
Şiddetsiz ve güvenli bir çalışma ortamı için yeni ve etkili “Sağlıkta Şiddet Yasası” çıkarılsın, mobbing ve baskılar son bulsun.
Performans, ek ödeme değil, insanca yaşamaya yetecek, yoksulluk sınırı üzerinde emekliliğe yansıyacak temel ücret sağlansın.
3600’den 7200 kadar kademeli ek gösterge uygulansın.
Fiili hizmet süresi (yıpranma payı) sağlık hizmetlerinde çalışan tüm emekçilere yıllık 90 gün üzerinden tam olarak uygulansın.
OECD ortalamasında kadrolu güvenceli personel istihdamı yapılsın. Taşeron çalışma ortadan kaldırılsın.
Toplumsal sağlık için güçlü ve etkin birinci basamak sağlık örgütlenmesi sağlansın. Ceza yönetmeliği kaldırılsın.
Özgür ve bilimsel çalışma ortamı için meslek örgütleri üzerindeki baskılara son verilsin.
TTB'nin çağrısı
Grev sırasında acil servisler ve bakım hizmetleri devam ederken, hastalarda grevcilere destek verdi.
Türk Tabipleri Birliği Merkez Konsey, topluma yaptığı çağrıda grevin gerekçelerini anlatarak destek istemişti:
Bugünü bayram tadında geçirmemiz gerekirken; ne yazık ki yine emeğimiz için, sağlığımız için alanlarda olmak, G(ö)REV’de olmak düştü bizlere… Hastanelerimize sahip çıkmak için, toplum sağlığına sahip çıkmak için, emeğimize sahip çıkmak için G(ö)REV’deyiz. Yani sizlerin, bizlerin, çocuklarımızın sağlığı için… Sağlıklı bir gelecek için…
Salgında toplum bir kez daha gördü ki: Fedakârca çalışan hekimler, sağlık çalışanları olmasaydı bugün çok daha fazla insanımız hastalanacak, çok daha fazla insanımız kaybedilecekti. Bizlere “Giderlerse gitsinler” diyenler salgında hastalanan, yaşamını yitiren meslektaşlarımıza dahi saygı duymayanlardır.
Bilinmelidir ki biz bunca emeği ve çabayı, birileri hastaneleri özelleştirsin, zenginleri daha da zengin etsin diye değil; topluma karşı sorumluluğumuz için gösterdik, gösteriyoruz. Ancak bu çabalarımızın karşılığı artık daha fazla; yoksulluk sınırının bile altında maaşlarla çalıştırılmak, şiddete uğramak, kötü eğitim, kötü çalışma koşulları, emeklilik ve gelecek kaygısı da olmamalı.
Geldiğimiz noktada sağlık sisteminin artık tıkandığı herkes tarafından görülmektedir. Toplumun sağlığı her geçen gün daha kötüye gitmekte, sağlığa ulaşım ise güçleşmektedir. Sağlık sistemi sürdürülemez durumdayken; bizler sağlıkta şiddet ve malpraktis tehdidi altında, düşük ücretlerle ve ağır iş yüküyle çalışmak zorunda kalmaktayız. Meslek onurumuzun ve emeğimizin en değersiz hale getirildiği dönemdeyiz."
“Taleplerimiz Sizin İçin, Bizim İçin, Hepimiz İçin... Sağlık Mücadelesinde Yan Yanayız!”
Pandemiyle savaşın kahramanı sağlık emekçileri "giderlerse gitsinler" diyen ve haklarını vermeyen iktidarı Kadıköy'de protesto etti. Bugün ve yarın ise grev var. Tüm işçiler bu grevi desteklemeli.
Türk Tabipleri Birliği'nin (TTB) çağrısıyla Haydarpaşa Numune Eğitim ve Araştırma Hastanesi’nden Kadıköy’deki Beşiktaş İskelesi önüne “Büyük Beyaz” yürüyüş yapıldı.
Sağlık emekçileri, “Hiçbir yere çekip gitmiyoruz. Burada kalacağız” ve “Sağlıkta şiddeti durduracağız” pankartlarıyla yürüdü.
Yürüyüşte “Herkes bilsin şiddet varsa hizmet yok”, “Buradayız hiçbir yere gitmiyoruz”, “Vazgeçmiyoruz hakkımız olanı alacağız”, “Aile hekimliği ceza yönetmeliği geri çekilsin”, “Asistan hekim köle değildir”, “Nöbet ertesi ücretli izin istiyoruz” dövizleri taşındı.
Türk Tabipleri Birliği (TTB) Merkez Konseyi Başkanı Sebnem Korur Fincancı, "Köle olmayı reddediyoruz, hekimlik değerlerimize sahip çıkıyor, ‘Buradaydık, buradayız, burada kalacağız’ diyerek 14-15 Mart’ta Büyük G(ö)REV’e gidiyoruz.”
14 Mart (Pazartesi) ve 15 Mart (Salı) günlerinde acil ile bakım hizmetleri, tüm illerdeki hastanelerde durdurulacak. Hastane önünde açıklama yapan sağlık çalışanları, meydanlarda buluşup taleplerini haykıracak.
Antikapitalist Çalışanların ve DSİP'in destek verdiği grevin İstanbul'daki programı şöyle:
- 14 Mart, Pazartesi, sabah her hastane önünde açıklama, 12:30’da Cerrahpaşa'da toplanma.
- 15 Mart, Salı, 12:30 Marmara Üni. toplanma.
Bu mücadele hepimizin mücadelesi, halk sağlığı ve insanca ücret-insanca çalışma koşulları için.
İktidarın hor gördüğü, "isteyen gitsin" dediği ve ek ücret zammı ile özlük haklarını vermediği sağlık emekçileri 14-15 Mart'ta greve gidiyor. Pandemiyle savaşın kahramanları, acil ve bakım hizmetleri dışında hizmet üretimini durduracak. Grev öncesi (Pazar) İstanbul'da yürüyüş yapacak.
Sağlık Bakanlığı'nın aylarca oyaladığı, Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın hedef aldığı, aşırı sağcı iktidarın kışkırtmalarıyla şiddete uğrayan sağlık çalışanları bu gidişata 'dur' diyor.
Türk Tabipleri Birliği'nin (TTB) çağrısıyla 39 farklı branşta halk sağlığını koruyan emek meslek örgütleri ve sendikaları, iktidarın zorbalığına karşı birleşti.
TTB UDEK Yürütme Kurulu, Adli Tıp Uzmanları Derneği, Çocuk Alerji ve Astım Akademisi Derneği, Çocuk Romatoloji Derneği, Klinik Mikrobiyoloji Uzmanlık Derneği, Pediatrik Üroloji Derneği, Türk Algoloji (Ağrı) Derneği, Türk Biyokimya Derneği, Türk El ve Üst Ekstremite Cerrahisi Derneği, Türk Dermatoloji Derneği, Türk Jinekoloji ve Obstetrik Derneği, Türk Nöroloji Derneği, Türk Plastik Rekonstrüktif ve Estetik Cerrahi Derneği, Türk Toraks Derneği, Türk Yoğun Bakım Derneği, Türk Yoğun Bakım Uzmanları Derneği, Türkiye Acil Tıp Derneği, Türkiye Çocuk Cerrahisi Derneği, Türkiye Fiziksel Tıp ve Rehabilitasyon Derneği, Türkiye Milli Pediatri Derneği, Türkiye Psikiyatri Derneği, Türkiye Solunum Araştırmaları Derneği ile Sağlık ve Sosyal Hizmet Emekçileri Sendikası tüm sağlık çalışanlarını ve hizmet verdikleri halkı greve destek olmaya çağırıyor.
Antikapitalist Çalışanların ve DSİP'in destek verdiği grevin İstanbul'daki programı şöyle:
- 13 Mart, Pazar, saat 13.00’de Haydarpaşa Numune’den Kadıköy iskelesine yürüyüş.
- 14 Mart, Pazartesi, sabah her hastane önünde açıklama, 12:30’da Cerrahpaşa'da toplanma.
- 15 Mart, Salı, 12:30 Marmara Üni. toplanma.
Bu mücadele hepimizin mücadelesi, halk sağlığı ve insanca ücret-insanca çalışma koşulları için. Grevi tüm işçiler desteklemeli.
Türk Tabipler Birliği (TTB), Türkiye’de ilk COVID-19 vakasının açıklandığı 11 Mart 2020’nin ikinci yıldönümünde Sağlık Bakanlığı önünde basın açıklaması yaptı. Covid pandemisi ile mücadelede kaybedilenleri andı. Pandeminin ağır sonuçlarının sorumlularına bir kez daha seslendi.
İllerde de sağlık müdürlükleri ve hastane önlerinde basın açıklamaları ve anma etkinlikleri yapıldı.
COVID-19 pandemisinde yaşamını yitirenler için bir dakikalık saygı duruşu ile başlayan basın açıklamasında ilk sözü Türk Tabipleri Birliği (TTB) Merkez Konseyi Başkanı Prof. Dr. Şebnem Korur Fincancı aldı. İktidarın, pandeminin ağır sonuçlarının sorumlusu olduğunu ve hesap vermesi gerektiğini söyleyen Fincancı, tüm bu süreçte emekleri değersizleştirilen sağlık çalışanlarının son olarak “Giderlerse gitsinler” sözleriyle karşı karşıya kaldığını hatırlattı. Fincancı; emekleri, meslekleri, gelecekleri için yurtdışına gitmek zorunda kalan genç hekimler için de mücadele ettiklerini belirtti. Pandemi süresince gerçekleşen çeyrek milyon ölümün önlenebilir olduğunun altını çizen Fincancı, “O yüzden biz, pandeminin ağır sonuçlarının sorumlusunu söylemeye devam edeceğiz” dedi.
Basın açıklamasında söz alan HDP Kocaeli Milletvekili Dr. Ömer Faruk Gergerlioğlu iktidarın pandemi sürecini bilimsel bir yöntemle yürütmemesine dikkat çekti. Gerek ailelerin gerekse de devletin çocuklarını okutabilmek için büyük çaba gösterdiğini kaydeden Gergerlioğlu, “Hekimlere ‘Giderlerse gitsinler’ demek, bu ülkenin tüm emeğini yok saymak, tüm birikimini ayaklar altına almak demektir. Hekimlere ‘Giderlerse gitsinler’ demek, hastalara da ‘Ölürlerse ölsünler’ demektir” ifadelerini kullandı.
KESK Eş Genel Başkanı Mehmet Bozgeyik de sağlık alanında yaşanan krizin, iktidarı neoliberal sağlık politikalarından kaynaklandığına vurgu yaptı. Bozgeyik, eşit, parasız, kamusal, nitelikli bir sağlık hizmetinin hayata geçmesi için mücadeleyi sürdüreceklerini söyledi.
Basın açıklaması 14-15 Mart Büyük G(ö)REV’ine çağrı yapılmasıyla son buldu.
Ankara Dişhekimleri Odası Yönetim Kurulu Başkanı Serhat Özsoy tarafından okunan ortak açıklama şöyle:
Pandeminin Ağır Sonuçlarının Sorumlularını Biliyoruz
Dünya Sağlık Örgütü’nün koronavirüs pandemisini ilan ettiği ve Türkiye’de ilk COVID-19 vakasının açıklandığı 11 Mart 2020’den bu yana iki yıl geçti.
On dört buçuk milyon vakayla dünyada dokuzuncu sırada yer alan Türkiye, salgını en ağır yaşayan ülkelerden.
Sağlık Bakanlığı’nın açıkladığı resmi rakamlara göre bile vefat sayısı 95 binin, gerçek rakamlar ise 250 binin üzerinde. Bu dönemde izinsiz, angarya koşullarında, yeteri ve uygun olmayan koruyucu ekipmanla çalışmak zorunda kalan yüzbinlerce sağlık emekçisi enfekte oldu. 504’ü aktif çalışan olmak üzere 553 sağlık emekçisi meslektaşımız hayatını kaybetti.
Her biri bir can.
Her biri bir insan.
Her biri bir anne, bir baba, bir eş, bir dost, bir arkadaş, bir sevgili, bir çocuk!
Her birinin acısını yüreğimizde taşıyoruz.
Korunması ve önlenmesi mümkün olan bir hastalık yüzünden öldüler.
Bu dönemde neler oldu:
SALGIN değil ALGI yönetimine çalışıldı, salgından “başarı hikayesi” çıkarıp siyasi rant hedefiyle politikalar üretildi.
Salgının başlarında maske sıkıntısı yaşanırken, devamında aşılar vatandaşlarla zamanında buluşturulamadığı gibi aşı tereddüdüne neden olacak söylemler ile aşı karşıtlığının da önü açıldı.
İlk günden beri gerçekleri gizleyen ve çarpıtan, yanlış yürütülen sağlık politikaları hayata geçirildi.
Eksik, yanlış, tutarsız salgın yönetimi hayatları karatmaya devam etti.
Alınmayan önlemler, uygulanmayan tedbirler ve bilim insanlarının, meslek örgütlerinin, uzmanlık derneklerinin, sağlık emek örgütlerinin uyarılarına kulak tıkandı.
Temel, zorunlu, acil mal ve hizmet üreten işler dışında bütün işlerde çalışmanın durdurulması ve ekonomik destek çağrılarına rağmen “Çarklar dönecek, üretim sürecek!” ısrarı ile salgın devam etti; destek sermayeye, açlık ve ölüm emekçiye düştü.
Salgın tabii ki bitecek. Bu günlere nasıl gelindi kısa özeti budur.
Sorumluları biliyoruz!
Biliyoruz ve unutmuyoruz.
Unutmuyoruz ve affetmiyoruz!
Sevgi, Özlem, Yas ve Öfke!
Türk Tabipleri Birliği
Türk Dişhekimleri Birliği
Sağlık ve Sosyal Hizmet Emekçileri Sendikası
Devrimci Sağlık İşçileri Sendikası
Birinci Basamak Sağlık Çalışanları Birlik ve Dayanışma Sendikası
Türk Hemşireler Derneği
Türk Psikologlar Derneği
Tüm Radyoloji Teknisyenleri ve Teknikerleri Derneği
Sosyal Hizmet Uzmanları Derneği
İnsana yakışır bir iş ve ücret istedikleri için Petrol-İş’te örgütlenen ve sendikalaştıkları için işten atılan 17’si kadın 20 Pas South işçisinin mücadelesi sürüyor.
Çerkezköy OSB’de bulunan B/S/H, Arçelik gibi beyaz eşya tekellerine üretim yapan Pas South fabrikasında işçiler geçen ay Petrol-iş Sendikasına üye oldular, sendika yetkiyi kazandı. Ancak işveren sendikalaşmada öncü rol oynayan 20 işçiyi işten attı.
Pas South yönetimi 16 işçiyi "fabrika küçülmeye gidiyor" bahanesiyle, 4 işçiyi ise yüz kızartıcı suçları içinde bulunduran 25/2 maddesiyle işten attı.
İşçilerin örgütlendiği Petrol-İş Sendikası Trakya Şube Başkanı Mehmet Kaya, işçilerin daha iyi koşullarda çalışmak ve haklarını almak için sendikalaştığını söyleyerek, "İçerideki örgütlenmeyi öğrenen Pas South patronu önce 13 arkadaşımızı sonra onlara destek veren 7 arkadaşımızı işten attı. Direnişin 23. günündeyiz, burada çoğunluğu aldık bakanlığa başvuru da yaptık. İşveren ile görüşmeye çalışıyoruz fakat sürekli bir şekilde oyalanıyoruz" dedi. Kazanım sağlanana kadar mücadelenin devam edeceğini ifade eden Kaya, "Direnişteki işçilerin morali motivasyonu çok güzel, burayı bir düğün bayram havasına çeviriyorlar. Ağır hava şartlarına rağmen yılmadan mücadele ediyorlar" diye konuştu.
4 yıldır Pas South fabrikasında çalışan sendikalaştıktan sonra işten atılan bir kadın işçi, "Biz burada düz asgari ücrete çalışıyoruz erzak paramız 130 lira. Bu sene sadece erzak parasına zam yaptılar. Yüzde yüz zam yaptık diye övündüler ama yüzde yüz zam ile 260 lira oldu erzak parası. 260 lirayla bir mutfak alışverişi yapmak imkansız verdikleri para markete girmeden eriyor. Dört senedir zam yüzü görmedik" dedi.
Çoğunluğunu kadın işçilerin oluşturduğu fabrikada kadınların mücadeleyi en önde göğüslemeleri, direnişte önde durmaları çok önemli.
KESK'e bağlı Eğitim ve Bilim Emekçileri Sendikası (Eğitim Sen) Yükseköğretim Bürosu'nun açıklaması...
Devrimci İşçi Sendikaları Konfederasyonu Araştırma Merkezi (DİSK-AR), işsizlik ve istihdamın görünümü raporunu yayınladı: Gerçek işsiz sayısı 8,5 milyon.
DİSK-AR geniş tanımlı işsiz sayısının Covid salgını öncesine göre 1 milyon 103 bin artarak Ocak 2022’de 8 milyon 459 bine yükseldiğini açıkladı. Geniş tanımlı işsizlik oranının (atıl işgücü) yüzde 22,9 olduğu kaydedilen raporda, TÜİK ve İŞKUR’un işsizlik verileri arasındaki uçurumun devam ettiği belirtildi.
TÜİK rakamları hatalı
Türkiye İstatistik Kurumu (TÜİK) Ocak 2022 dönemine ilişkin işsizlik oranını yüzde 11,4, işsiz sayısını ise 3 milyon 859 bin kişi olarak açıklamıştı. DİSK-AR raporunda bu rakamların hatalı olduğu belirtildi.
TÜİK ve İŞKUR’un işsizlik verileri arasındaki uçurumun devam ettiği belirtilen raporda, “İŞKUR verilerine göre kayıtlı işsiz sayısı Ocak 2021 ve Ocak 2022 arası bir yıllık dönemde 209 bin kişi arttı. TÜİK’e göre ise son bir yılda dar tanımlı işsiz sayısı bu dönemler arası 162 bin azaldı. Böylece iki veri arasındaki işsizlik sayısı farkı 435 bin oldu. İŞKUR’daki işsiz sayısı artışının 209 binlik büyük kısmı kadınlardan oluşuyor.
Ancak TÜİK yıllık işsizlik verilerinde bu eğilim yer almıyor. Raporda “TÜİK’in yıllık işsizlik verilerinin salgın dönemindeki işten çıkarma yasağı nedeniyle karşılaştırılabilir olmadığını ve yıllık karşılaştırmada ciddi sorunlar olduğunu düşünüyoruz” denildi.
Kadın işsizliği çok yüksek
DİSK-AR raporunda “Cinsiyete göre işsizlik oranlarında kadın işsizliği tüm işsizlik türlerinde en yüksek kategori olarak görülmeye devam ediyor” denildi.
Geniş tanımlı işsizlikte, işsiz erkeklerin oranı yüzde 19,7 seviyesinde gerçekleşirken, kadınlar da bu oranın yüzde 28,8 olduğu belirtildi. Kadın ve erkeklerin geniş tanımlı işsizlik oranındaki farkı böylece yüzde 9,1 olarak kaydedildi.
Türk Tabipleri Birliği Başkanı Şebnem Korur Fincancı, 14 Mart Tıp Bayramı ve 15 Mart’ta sağlık çalışanları olarak 2 günlük greve gideceklerini duyurdu.
Fincancı, doktorların ‘az ücret aldıkları için’ yurt dışına gittiğini ileri süren Cumhurbaşkanı ve AKP Genel Başkanı Recep Tayyip Erdoğan’a da cevap verdi. “Hekimler yalnızca ücretlerinin düşüklüğü için değil, değer görmedikleri ve şiddete uğradıkları için yurt dışına gidiyorlar" dedi.
TTB Merkez Konseyi: "Hiçbir yere çekip gitmiyoruz! Buradaydık, buradayız, burada kalacağız"
Erdoğan'a bütün hekimler adına cevap veren TTB Merkez Konseyi, "Biz hekimiz. Tıbbın tarihinden bu yana burada, bu topraklardaydık. Bugün de buradayız" dedi.
TTB açıklamasından başlıklar şöyle:
"Türk Tabipleri Birliği olarak ‘Karanlığa Karşı Önlüğümüzün Beyazına, Özlük Haklarımıza, Halkın Sağlık Hakkına Sahip Çıkıyoruz’ diyerek başlattığımız mücadele programında yaşanan tüm sorunları, hak kayıplarını teşhir ettik. İktidar eliyle çökertilen sağlık sistemini, sağlıksızlık üreten hastaneleri, başa çıkamadığı kışkırttıkları sağlık talebine, beş dakika muayene dayatmasını, sağlığa da yansıttıkları şiddeti teşhir eden ve beyaz eylemler ile mücadeleyi büyüten hekimlere yönelik bu açıklama başarısızlığın itirafıdır. Sağlığa yönelik acil taleplerimizi görmezden gelen, insanca yaşanabilir ücret talebimizi hedefe koyan bu açıklama toplumu yanıltma, topluma hekimlerin tek istekleri paraymış gibi göstererek sağlıkta yaşanan krizin üstünü örtme çabasıdır."
"Biz, topluma adanmış bir mesleğin onurlu üyeleri olarak emeğimizle, bilgimizle, uzun yıllar süren eğitim ve mesleki deneyimlerimize dayanan birikimimizle insanlara hizmet için çalışıyoruz. Biz, yıllar içinde, 'Doktorları ağaca bağlayın da kaçmasınlar' diyen devlet başkanlarını da, ‘Doktorların gözü doymaz’ diyen kasaba siyasetçilerini de, ‘Paracı doktorlar gürültü yapıyor’ diyen sağlık yöneticilerini de gördük/görüyoruz. Hepsi gitti, biz kaldık; mesleğimiz ve meslek onurumuz kaldı.
Bugün de hiçbir yere çekip gitmiyoruz. Güçsüzlerin gücü, çaresizlerin çaresi olmak, ölümle ve hastalıklarla mücadele etmek, sağlık ve şifa dağıtmak için, Dün, bugün olduğu gibi yarın da burada, bu topraklarda kalacağız. Ne ülkemizden ne mesleğimizden ne hakkımız olanı istemekten vazgeçeceğiz. Emeğimizi, mesleğimizi, geleceğimizi karartmaya çalışanlara karşı 14-15 Mart’ta bütün illerde, bütün sağlık kurumlarında G(Ö)REV’de olacağız. Bu sözlere gereken cevabı o gün bir kez daha hep birlikte vereceğiz."
İSİG (İşçi Sağlığı ve İş Güvenliği) Meclisi tarafından her ay düzenli olarak açıklanan iş cinayetleri raporunun yenisi yayımlandı.
İSİG Meclisi’nin “Salgın Yönetimine Karşı Direniş ve Dayanışma Kazanacak” başlıklı raporunda, bilgilerin yüzde 75’i ulusal basından, yüzde 25’i ise yerel basın, işçilerin mesai arkadaşları, aileleri, iş güvenliği uzmanları, işyeri hekimleri, meslek örgütleri ve sendikalardan derlendi.
Rapora göre Şubat ayında en az 138 işçi iş cinayetlerinde yaşamını yitirdi. Açıklanan raporda ayrıca Covid-19’un işçiler üzerinde etkisine dikkat çekildi. İşçi ölümleri en çok sağlık, belediye, eğitim, büro, fabrika (tekstil-metal), özel güvenlik ve taşımacılık işkollarında meydana geldi. Tüm işyerlerinde salgına karşı sağlık-güvenlik önlemlerinin alınmadığı veya yetersiz alındığı görüldü. Covid-19’un bir işçi sınıfı hastalığı olduğu bir kez daha ortaya çıktı.
Raporda öne çıkanlar:
- 138 emekçinin 113’ü ücretli (işçi ve memur), 25’i kendi nam ve hesabına çalışanlardan (çiftçi ve esnaf) oluşuyor.
- Ölenlerin 7’si kadın işçi, 131’i erkek işçi. Kadın işçi cinayetleri ticaret, sağlık ve konaklama işkollarında oldu.
- Dört çocuk işçi can verdi. Çocuk işçi ölümleri tarım ve inşaat işkollarında oldu.
- 51 yaş ve üstünde çalışırken ölen 46 emekçi bulunuyor.
- 5 göçmen/mülteci işçi hayatını kaybetti: 3’ü Suriyeli, 1’i İranlı ve 1’i Ugandalı.
- Ölen işçilerin 6’sı sendikalı. Sendikalı işçiler tekstil ve sağlık işkollarında çalışıyordu.