MetroPoll Araştırma şirketinin asgari ücret düzenlemesiyle ilgili yaptığı son çalışma seçmenlerin yüzde 84’ünün asgari ücretin artırılmasını istediğini ortaya seriyor.
Araştırma verilerine göre ankete yanıt verenlerin sadece yüzde 13.6’sı bugünkü asgari ücreti yeterli buluyor. CHP’ye oy verenlerin yaklaşık yüzde 90’ı asgari ücretin artırılmasını isterken AKP seçmenlerinin yüzde 78.4’ü “asgari ücretin yeniden düzenlenmesini” istiyor.
MHP seçmeninin de yaklaşık yüzde 75’inin asgari ücrete yeni bir zam yapılmasını istediğini gösteren çalışma iktidar blokunun liderliğiyle tabanının ayrı dünyalarda yaşadığını kanıtlıyor aynı zamanda. Liderlikler müteahhitleri kurtarmakla uğraşırken iktidar partilerinin tabanındaki milyonlarca insan asgari ücretin açlık sınırının altında kalmasıyla derin bir yoksulluk yaşıyor.
(Sosyalist İşçi)
1 Mayıs öncesi çok esaslı politik ve ekonomik başlıklarda öne çıkan krizler ne yazık ki kapsamlı bir şekilde işlenemedi. Sol içinde inanılmaz bir vurdumduymazlıkla Ukrayna işgali Ukraynalı faşistlerin Putin tarafından kafalarının ezilmesi olarak ele alınıp meşrulaştırılmaya çalışıldı. Yine de işgale karşı ses çıkartanların sayısı kıyaslanamayacak kadar çok ve 1 Mayıs, Ukrayna işgaline karşı gür bir sesin çıktığı bir alana dönüşebilirdi.
Öte yandan, Gezi direnişi davasının akılalmaz kararları, mitinge katılan tüm örgütlerin birleşik öfkesini çekmişti. Her kortejden “Gezi halktır yargılanamaz” sloganları atılıyordu ama Gezi davasında yargılanan Osman Kavala, Çiğdem Mater, Mine Önerden gibi arkadaşlarımız ama esas olarak davanın bütüne karşı on binlerce insanı seferber edecek bir kampanya örülemediği için 1 Mayıs alanının merkezi tepki başlığı olarak öne çıkamadı gezi davası kararı.
Herkes öfkeli
Fakat 1 Mayıs bir açıdan da fırsatı tam olarak değerlendiremediğimiz bir gün oldu. Görülmemiş bir ekonomik krizin içerisinde debeleniyoruz. Her gün bir öncekinden daha ağır bir fakirliğe itiliyoruz.
OEC ülkeleri arasında Türkiye kendisine en yakın enflasyon oranına sahip olan ülkelere 4.5 kat fark atmış durumda. Yoksul kitleler tam bir yıkım yaşıyor. Temel gıda fiyatları, ev kiraları, sağlık ücretleri bir daha asla ucuzlamayacak. Bu çok açık ve hiç de görmezden gelinemeyecek bir hızla açlar ve işsizler ordusu olarak birikiyoruz.
İktidarın apaçık beceriksizliğinin ve tercihlerinin ürünü olarak tırmanan ve faturası yoksullara ödetilen krizin yarattığı tepki, yüz binlerce işçinin 1 Mayıs alanında buluşması için çok önemli bir katalizör işlevi görebilirdi.
1 Mayıs birleşik zemin olmalı
Kasım ayından beri binlerce işçinin katıldığı yaklaşık 100 fiilî grev ar. İklim aktivistlerinin irili ufaklı eylemleri, ekolojik sistemi inşaat maden şirketlerine karşı korumak isteyen yerel direnişler var, barınamıyoruz diyen öğrenciler, nefret dalgasına teslim olması istenen göçmenler, dernekleri kapatılan kadınlar, kadın cinayetlerine direnen İstanbul Sözleşmesi için savaşan kadınların hareketi var, haklarını söke söke almak için milim geri adım atmayan KHK’lılar, Gezi direnişini sahiplenen binlerce insan, insanların hayatını korumak için mücadele ederken hayatlarını korumak için de direnen sağlık çalışanları var, Pandemide kriz içinde kalan sanatçılar, en temel demokratik hakları gasp edilen Kürtler, barış isteyen binlerce insan var.
1 Mayıs, bu muhalefetin toplamının 1 Mayıs’ı olabilirdi. Buradan 1 Mayıs’ın başarısız bir miting olduğu sonucu çıkmaz, sadece iz bırakan, iktidarı zorlayan, sonraki eylemlerin önünü açan ve özellikle sendikaların birleşik mücadelesi için itici olan bir miting olmadığı sonucu çıkar. Yoksa, içinde bulunduğumuz koşullarda on binlerce işçinin bir araya gelmesi, sloganlar atması, OHAL döneminin ardından en etkili 1 Mayıs mitinginin örgütlenmiş olması çok önemlidir.
Bu önem şu üç olguyu görmezden gelmemize neden olmamalı: i). 1 Mayıs’ta bir miting gerçekleşeceği 360 gün öncesinden bellidir. Mitingin örgütlenmesi son iki haftaya bırakılmamalı ve özellikle meydan tartışmasına mahal verilmemelidir. Aylar öncesinden tüm öfkeli kesimler davet edilerek 1 Mayıs, kutlanacağı alandan yapılacak kampanyaya kadar ilan edilmelidir. Bu sene mitinge neredeyse iki hafta kala emek örgütleri halen Maltepe için çağrı çıkartmış değildi. ii) Özellikle aşağıdan kurulacak ağlarla 1 Mayıs’ın tüm emek örgütlerinin birleşik eylemi olması için irade sergilenmeli. iii) Solun birbirine birbirini gösterdiği rekabetçi ortam yerine, birleşik bir şekilde işçi sınıfının iktidara meydan okuduğu bir zemin olarak örgütlenmelidir.
Murat Kablo firmasının çeşitli fabrikalarında çalışan işçiler sendikalaştıkları gerekçesi ile işten atıldı. Bunun üzerine Türk Metal üyesi işçiler eyleme başladı.
Murat Kablo'nun Gebze fabrikasında 10, Kütahya fabrikasında 9 ve Bursa İnegöl fabrikasında 1 işçi, sendikalaştıktan sonra işten atıldı. Bunun üzerine Türk Metal, İnegöl'deki fabrikada vardiya çıkışında eylem yaptı.
Fabrika önünde eylem yapan işçilere, vardiyadan çıkan işçiler de otobüsün içinden alkışlarla destek verdi.
İşten çıkarma gerekçesinin performans düşüklüğü olarak gösterildiğini söyleyen işçiler, “Gerçek sebep bu değil, sendikaya üye olmamız” dedi.
Türk Metal Bursa Şube Başkanı Selda Tekman, “İşçilerin tek suçu sendikaya üye olmak. Sendikalaşmak demokratik hak. Biz de bu anayasal hakkı yerine getirmeye çalışıyoruz. Sendikaya üye olmak suçmuş gibi davranılıyor. Bunun yeni örneği de Murat Kablo oldu. Toplamda 20 işçi işten çıkarıldı” diye konuştu.
AKP'li Cumhurbaşkanı Erdoğan, 1 Mayıs'ta Tuzla'da verdiği iftarda işçileri şükretmeye çağırdı ve ekonomik koşulları eleştirenleri suçladı. Hayat pahalılığı karşısında milyonlarca işçi ve aileleri ayakta kalmaya çalışırken...
Erdoğan'a göre "bazı kesimlerde", "bir şükürsüzlük, bir tatminsizlik, bir karamsarlık hali aldı başını gidiyor."
Kim bu kesimler?
Emekliler çok zor durumda
Yıllarca SGK'ya prim yatırmalarına rağmen, kendilerine bir asgari ücret bile reva görülmeyen emekli işçiler mi?
Çalışma Bakanı Bilgin, en düşük emekli maaşları için "Temmuzda bir sürprizimiz olacak, detayları 1 Mayıs'ta paylaşacağım" dedi. Fakat herhangi bir açıklama yapmadı. Bayramda verilen emekli ikramiyeleri ise en düşük düzeyde tutulmaya devam etti.
İşçi ücretleri açlık ve yoksulluk sınırının altında
Erdoğan'ın yakındığı "şükürsüzlük" hali 1 Mayıs'ta meydanları dolduran işçiler de mi var?
Türk-İş'in Nisan ayı araştırmasına göre 4 kişilik bir ailenin sağlıklı, dengeli ve yeterli beslenebilmesi için yapılması gereken aylık gıda harcaması tutarı (açlık sınırı) 5.323,64 TL. Sayıları 20 milyon yaklaşan ücretli emekçilerin yüzde 50'sinden fazlası asgari ücrete tabi ve açlık sınırının altında yaşamaya mahkum ediliyorlar.
Kim tatminsiz? Sendikalı, toplu sözleşmeden yararlanan ve asgari ücretlilere göre daha yüksek ücret alan işçiler mi?
5 ile 8 bin TL arası ücret alan işçiler ve aileleri yoksulluk sınırının altında yaşıyor. 4 kişilik bir işçi ailesinin gıda harcaması ile giyim, konut (kira, elektrik, su, yakıt), ulaşım, eğitim, sağlık ve benzeri ihtiyaçlar için yapılması zorunlu diğer aylık harcamalarının toplam tutarı (yoksulluk sınırı) 17.340,47 TL’ye ulaşmış durumda.
Bekâr bir çalışanın ‘yaşama maliyeti’ ise aylık 6.965,47 TL’ye yükseldi.
Ortalama ücretlerdeki vahim tablo
İşçi sınıfının geneline bakıldığında durumun ne kadar vahim olduğu daha da anlaşılıyor.
Sosyal Güvenlik Kurumu verilerine göre yılın iki ayında yaklaşık 16 milyon işçinin ortalama aylık brüt ücreti, 7.681 TL. İşçilerin eline net olarak 6.167 lira geçiyor. Bunlar ortalamalar, pek çok işçinin asgari ücretin altında çalıştığını, özellikle tarım işçilerinin, göçmen işçilerin, gündelik işlerde yevmiyeyle çalışanların bu ortalamanın yanına bile yaklaşamadığını unutmamak gerekir.
İşsizler ise bir varlık yokluk mücadelesi yaşıyor.
Artan hayat pahalılığı
En fazla işçinin yaşadığı İstanbul'da hayat pahalılığın ne denli artığını patronların örgütü İstanbul Ticaret Odası verileri ortaya koydu.
İstanbul’da perakende fiyatlar, Nisan ayında bir önceki yılın aynı dönemine göre yüzde 79,97 arttı. Mart ayında İstanbul perakende fiyatları yıllık yüzde 63,25 oranında yükselmişti.
Aynı anda ev kiraları artıyor. Faturalar katlanıyor. Ulaşımdaki zamlarla birlikte ücretler ve maaşlar hiçbir şeye yetmiyor.,
Boş vaatler
Maliye Bakanı Nebati'ye göre enflasyon gelecek ay önemli ölçüde düşecek. Bakan Nebati, bu iddiayı bazı gıda ürünlerinde mevsimlik bolluğa bağlıyor olabilir. Fakat doğal gaz, petrol ve ürünlerdeki fiyat artışının tırmanışı, TL'nin dolar karşısında değersizliğini koruması ile hammadde fiyatlarındaki küresel yükseliş bu iddiayı baştan geçersiz kılan gelişmeler.
Bu koşullarda iktidara, ekonomi yönetimine şükredenler sadece servetlerine servet katan zenginler, paralarını kur korumalı hesaplarına yatırıp işçilerin sırtından kazanlar, çok maaşlı bürokratlardır ki bunlar mutlu azınlık.
Ücretler her ay artırılmalı
Erdoğan, işçileri enflasyona "ezdirmeyeceğiz" demiş ve asgari ücretin Temmuz ayında artırılabileceğini söylemişti. Çalışma Bakanı ise bunun mümkün olmadığını ifade etti ve AKP içinde bir çatlak daha oluştu.
Türk-İş Başkanı Ergün Atalay, 1 Mayıs'ta yaptığı konuşmada, asgari ücretin artırılması için Temmuz'u beklemeye gerek olmadığını söyledi.
Evet, milyonlarca işçinin bekleyecek hali yok. Asgari ücret ve genel ücretler, enflasyon oranında her ay artırılmadığı takdirde sosyal yıkım daha da büyüyecek.
- 1 Mayıs gösterilerinin ardından genel ücretlerin artırılması mücadelesi, sendikaların birleşmesiyle büyütülmeli. Kamuda ve özelde bütün ücretler, enflasyon oranında artırılmalı.
- İşsizlik Fonu desteği artırılmalı ve tüm işsizler bundan yararlanmalı.
- En düşük emekli maaşı, asgari ücret seviyesine çıkarılmalı.
Zorlu yaşam koşullarından doğan karamsarlığın yerini işçilerin dayanışması, birliği ve ortak mücadelelerinin elde edeceği kazanımlarla gelecek umut almalı.
İşçi Sınıfının Uluslararası, Birlik, Dayanışma ve Mücadele Günü sömürüye, baskıya, yoksulluğa, eşitsizliğe ve adaletsizliğe karşı protesto mitinglerine sahne oldu.
DİSK-KESK-TMMOB-TTB-TDB mitingleri:
İstanbul'da 1 Mayıs mitingi Maltepe Meydanı'nda gerçekleşiyor. Sendikalar, emek meslek örgütleri, siyasi partiler ve örgütler, kadın ve LGBTİ+ örgütleri meydana iki koldan yürüyerek girdi.
İzmir'de Gündoğdu Meydanı'nda, Ankara'da Tandoğan Meydanı'nda 1 Mayıs mitingleri yapıldı.
Bursa'daki miting ise Kent Meydanı'nda gerçekleşti.
Bunlar en büyük mitinglerdi, geri kalan birçok ilde de 5 emek meslek örgütü sokağa çıktı.
Türk-İş mitingleri:
Manisa, Kocaeli, Aksaray ve Adana'da yüzlerce Türk-İş üyesi 1 Mayıs'ı kutladı. İstanbul'da ise yöneticiler Taksim anıtına çelenk bırakmakla yetindi.
1 Mayıs'ın gösterdiği
Zorlu baskı koşullarına rağmen işçiler taleplerini meydanlarda güçlü bir şekilde dile getirdi. Sendikalar birleşseydi, çok daha etkili olabilirdi. Gelecek 1 Mayıslar da birlik sağlanmalı, 1 Mayıs 2022'nin öncelikli talebi olan asgari ücret ve genel ücretlerin enflasyon oranında artırılması için mücadele büyütülmeli.
İstanbul'daki kalabalık mitingde ise Gezi Davası'ndaki adaletsizliği protesto öne çıktı.
KESK kortejinin başında Eğitim Sen vardı.
DİSK alana ayrı koldan yürüdü.
Ankara 1 Mayıs kortejleri Tandoğan'a yürüdü.
İzmir'de ırkçılık karşıtı göçmen dostları 1 Mayıs mitinginde.
Türk-İş Manisa mitingi
Marksist.org olarak 1 Mayıs’a doğru işçilere taleplerini, yaşam koşullarını, ekonomik sıkıntılarını sorduk. Emekli işçi Yazgülü Yıldırım yazdı.
Ben emekli olalı 12 yıl oldu, yalnız yaşıyorum. Emekli olsam da ilk zamanlar çalışmaya devam ettim, malum geçim zor, emekli maaşı zaten çok yetersiz, 2015 yılında çalışmayı bıraktım. Kendimi bildim bileli bu ülkede sık sık ekonomik krizler yaşanıyor. İşsiz kalmalar, yükselen enflasyonlar, IMF’nin acı reçeteleri, savaşlar vs. Bunları hep yaşadık toplum olarak. Ama hiç böyle ağır bir zulüm yaşayacağımızı beklemezdim. Nerden bilebilirdim ki ev kiraları yüzde 200 artacak da, biz kiracılar mağdur olacağız. Şimdi ev almak için çaba göstermediğime çok pişmanım.
Covid 19'la birlikte hayat şartlarının gittikçe zorlaşması, iktidar partisinin öz kaynaklarımızı kurutup sadece inşaat sektörüyle gelir elde etme hayali, ülkeyi bilerek yoksullaştırması vs. Bir de Ukrayna/Rusya savaşı patlak verince yabancılara emlak satışının artması, şaptı şeker oldu deyim yerindeyse. Uzatmaya gerek yok. Ev kiraları yüzde 200 civarında arttı. Derken yalnız yaşayan ve kirada oturanların yaşamları daha da zorlaştı.
Bu ülkede yalnız yaşayan birçok kadın var. Ev fiyatları yükselince ev sahipleri kadınları evlerinden çıkarmak için ne dolaplar çeviriyorlar ne dolaplar. Kimisi kendi geliyor, kimisi oğlunu evlendiriyor. Her gün kiracısını arayarak taciz etmeler... Hani kadın ya. Dişine uygun. Gücü kadına yetebilir çünkü. Mağdur oluyorlar kiracı olan kadınlar. Sıkıntı çok büyük. Emekli olmuş ve yalnız yaşayan bir kadının ev değiştirmesi bu koşullarda çok zor. Aldığı maaş asgari ücretin altındaysa kirayı nasıl ödeyecek!?
Bütün bunların yanında hayatımıza giren evcil hayvanlarımız var. Mama paraları, veterinerlik hizmetleri, dolar yükseldikçe yükseliyor. Sokak hayvanlarını sahiplenmek artık lüksten sayılıyor. Mama faturasındaki yüzde 18 KDV oranının yüzde 1'e düşürülmesi için çok uğraştık, ama maalesef kabul edilmedi. İnsanlar sahiplendikleri hayvanları sokağa bırakmaya başladılar. Eve alışmış bir hayvanın sokakta yaşaması imkânsız. Sokağı tanımıyor ki. Hastalanıp ölüyorlar.
Bir de Covid döneminde suistimal edilen yaşlılar var. Devletin sırtında kambur gibi görülen bilge yaşlılarımız, değerlerimiz. Sanki bulaşın sebebiymiş gibi evlere hapsedildiler. "Koruyoruz" adı altında değersizleştirildiler. Eve mahkûm olmaktan sağlıkları bozuldu. Emekliler olarak gözden çıkarılmış olmalıyız ki asgari ücretin altında maaşı layık gördüler bizlere. Kaç yıldır aldığımız ikramiyeye zam bile yapmıyorlar. Bizlere sadaka vererek onurumuzla oynuyorlar. Ama kendi ceplerini milyarlarla dolduruyorlar.
Ben kardeşimin evinde kirada oturmaktayım. Buna rağmen evin kirasını yükseltmek zorunda kaldım. Sebze, meyve, çok pahalandı. Yiyecekten kısıp, kışın tek odaya sığındım. Tasarruf etmek durumunda kaldım. Ayrıca yeniden çalışmak zorunda kaldım. Bu yaştan sonra nerde, nasıl bir iş bulabilirim ki? Hadi diyelim ki iş buldum. Gençler işsizken ben nasıl işe gireyim? Bencillik olmaz mı? Bir arkadaşımın önerisiyle kişisel bakım ve kozmetik ürünleri satmaya başladım. Kazanıyor muyum? Hayır. Kolay iş değil ki. Satış zor iştir. Çevre ister, zaman ve sabır ister. Bir de millet açken kim parfüm alır ki?
Sorunlarımız sadece bunlar mı, yani sadece ekonomik kriz mi? İki yıldır korona nedeniyle sağlık sorunlarını öteleyen biri olarak, şu anda randevu almakta zorlanıyorum. Hastanelerde hekim kalmamış. Sıkıntı üstüne sıkıntı. Travmalar katmerleşiyor. Sağlık sistemi çökmüş, ekonomi çökmüş, ülke çökmüş. Yine de şanslı emeklilerdenim. Arada ailemden maddi destek geliyor ama o da ağırıma gidiyor. Hem nereye kadar. Bir gün gelecek, o yardımlar da kesilecek. Hayat her geçen gün zorlaşmaktayken!.. Emekliler artık ölüm sınırında!.. Yaşamıyor yaşama tutunmaya çalışıyorlar.
Bu ülkede milyonlarca emekli var. Örgütlensek, sokağa çıksak, iktidarı yerle bir ederiz. Emeklilerin iktidarı yerle bir edecek bir formül bulması şart. Bütün sendikaları bir araya getirecek bir formül. Federasyon gibi bir proje mesela. Bulmalı ve hızlıca hayata geçirmeliyiz. Yoksa ölüp gideceğiz.
Son söz olarak uzun zamandır komün yaşamının hayalini kurmaktayım. Ev alma hayalinden daha güzel değil mi? Bence bu hayali kurmanın ve gerçekleştirmenin tam zamanıdır.
1 Mayıs’a bütün bu duygular içinde ve taleplerimizle gideceğim.
Marksist.org olarak 1 Mayıs’a doğru işçilere taleplerini, yaşam koşullarını, ekonomik sıkıntılarını sorduk. T. Maden-İş üyesi maden işçisi Doğan Gülşen yazdı.
Hukuksuzca işten atılan ve dört hafta boyunca Başkent Elektrik Genel Müdürlüğü önünde direnişlerini sürdüren EnerjiSA-Başkent Elektrik işçileri, Ankara’dan İstanbul’a başlattıkları yürüyüşü tamamladı. DİSK'e bağlı Enerji Sen üyesi işçiler Eskişehir, Bursa ve Kocaeli'ndeki eylemlerinin ardından İstanbul 4. Levent’te bulunan Sabancı Center’a ulaştı.
Çok sayıda işçinin katıldığı eyleme polis engel olmak istedi ama başaramadı. Polis barikatını aşan işçiler Sabancı Kuleleri önüne ulaşarak basın açıklaması gerçekleştirdi.
DİSK/Enerji-Sen'in Twitter hesabından yapılan paylaşımda "Polis barikatlarını yıkan enerji işçileri, @SabanciHolding önünde. Emeğimiz sizin kulelerinizden, kurdurduğunuz barikatlardan büyüktür! enerji işçisi kazanacak" ifadeleri kullanıldı.
DİSK Genel Başkanı Arzu Çerkezoğlu, Sabancı Kuleleri önünde yaptığı konuşmada DİSK olarak bütün güçleriyle EnerjiSA işçilerinin ve DİSK/Enerji-Sen’in haklı mücadelesinin arkasında olduklarını ifade etti. Çerkezoğlu, Sabancı’ya da çağrı yaptı ve bu hukuksuzluğa son verilmesini istedi.
Çerkezoğlu’nun ardından söz alan DİSK/Enerji-Sen genel Başkanı Süleyman Keskin, destek verenlere teşekkür ederek “Bu coşkuyu 1 Mayıs’ta alanlara taşıyacağız. Arkadaşlarımız işbaşı yapmazsa ayın 9’unda bu kapının önünde olmaya devam edeceğiz” dedi.
Marksist.org olarak 1 Mayıs’a doğru işçilere taleplerini, yaşam koşullarını, ekonomik sıkıntılarını sorduk. Öz Sağlık-İş üyesi sağlık büro işçisi Ümmühan yazdı.
Ekonomik kriz biz işçileri derinden etkiledi. İşkolumuzda pandemi koşullarında, bakımevlerinde, huzurevlerinde 7 gün 24 saat evlerine hiç gitmeden çalışan işçiler var. Bu işçiler ve elbette hepimiz 6 aydır imzalanamayan sözleşme nedeniyle asgari ücrete mahkûm edildik, zor durumdayız. Aslında sözleşmesi imzalanan 10 nolu işkolunda bile işçiler ortalama 6- 6 bin beşyüz lira maaş alıyorlar. Bu enflasyon koşullarında zam almış işçiler de pek hallerinden memnun değiller.
Çalışanlar olarak, memurlar da dahil olmak üzere, enflasyona bağlı, temel gıda fiyatları, benzin fiyatları konusunda şaşırmış durumdayız. İşçiler ve tüm çalışanlar olarak taleplerimiz şunlar: Öncelikle bu enflasyon koşulları göz önüne alınarak geçinilecek bir ücret istiyoruz. Tayin hakkı, becayiş hakkı, zorunlu emekliliğin kaldırılması, kıdem tazminatının 35 güne çıkarılması önceliklerimiz.
Grevimiz konusunda şu bilgileri vereyim:
17 nolu işkolunda 6 aydır devam eden toplu sözleşme görüşmelerinden bir sonuç çıkmadı. Ve 22 Nisan tarihi itibarı ile 29 Nisan’da greve başlamak üzere karar aldık. 22 Nisan’da grev kararı kuruluşlara asıldı.
İşçiler şaşkın ve endişeliler. Sendikaya da sitemkârlar. Toplu sözleşmenin içeriğinden haberdar değiller, en çok bundan yakınıyorlar. Sendika aidatlarının yüksekliğinden şikayetçiler. Günlük brüt ücret net olarak ödeniyor, aidat olarak, şimdi 167 lira. Sendika en azından bu ekonomik krizde aidatı yarıya indirmeli diye talepleri var.
Sendika ne istedi de, anlaşamadı, bunu bilmiyoruz. Sözleşmenin içeriği hakkında işçilere bilgi verilmiyor, neden verilmediğini de bilmiyoruz. Diyelim greve çıktık, sonrasında ne olacak, evimize nasıl para götüreceğiz, sendika bize destek olabilecek mi, bilmiyoruz. Sendika kararlı gibi gözüküyor. İstediklerimizi almadan vaz geçmeyiz diyorlar, ama ne istediklerini bilmiyoruz. Yukarda bahsettiğim tedirginliklerden dolayı işçiler sendikaya güvenmiyorlar. Sendika daha iyi organize olup, daha açıklayıcı olsa, durumu net anlatabilse işçiler daha güvenli olacak.
Grev kararının alındığı ilk gün 22 Nisan’da bir twitter etkinliği yapıldı, 268 bin twet atıldı. Sonuç olarak 29 Nisan’a kadar bir anlaşma olmazsa işçiler greve başlayacak.
1 Mayıs bayramını bu sıkıntılar içinde kutlamaya hazırlanıyoruz.