Belediyelerde sözleşmeler yeni arayışların habercisi mi?

Mücadele kazandırdı: İBB Ağaç A.Ş. işçileri haklı taleplerini kabul ettirdi

İstanbul Büyükşehir Belediyesi'ne (İBB) bağlı Ağaç A.Ş.’de çalışan 300’ü aşkın işçi bugün yine İBB binasının önünde eylemdeydi. İşçiler, gün sonunda yürütülen müzakerelerde taleplerini kabul ettirmeyi başardı.

Hekimler grevde

İktidar tarafından meclise sunulan özlük hakları tasarısının haklarını gasp ettiğini söyleyen hekim sendikaları ve meslek örgütleri ülke genelinde grev yapıyor. İş bırakan doktorlar, her şehirde İl Sağlık Müdürlükleri önünde basın açıklaması yapacak. Türk Tabipleri (TTB) Birliği Merkez Konseyi Başkanı Prof. Dr. Şebnem Korur Fincancı tarafından okunan ortak duyuruda şunlar söylendi: "Sağlıkta Dönüşüm Programı ile piyasalaşan; hastayı müşteri, hastaneleri işletme, bizleri köle gören Türkiye sağlık sistemi; pandemi ve krizlerin etkisiyle gittikçe tıkanmaktadır. Sağlık sisteminin tıkanmışlığının çözümü için sistemi gözden geçirip değiştirmek yerine; bizlere şiddet, yoksulluk, istifalar, göç, liyakatsizlik, niteliksiz eğitim, performans dayatması, mobbing, baskılar halka ise evlerde oluşan sanal kuyruklar, aylarca sonrasına alınabilen randevular, gittikçe artan kalemlerle cepten ödemeler, kamusal sağlık hizmetlerini tüketen düzenlemelerle özel hastanelere teşvik, sağlıkta eşitsizlik reva görülmektedir." "Koruyan değil hastalık üreten bu sistem daha fazla hasta, daha fazla hastalık ile kâr etmeyi hedeflerken, bizlere de mesleki tatminsizlik, daha yoğun geçen çalışma saatleri, daha uzun mesailer, daha büyük duygusal yük olarak yansımaktadır. Bu yılın daha mayıs ayında hekim göçü 938 sayısına ulaşmış, giderek artan intiharların en son örneği daha dün 9 Eylül Tıp Fakültesi’nde yaşanmışken ekran başlarında, Meclis komisyon odalarında emeğimiz ve mesleklerimiz ile adeta alay edilmektedir. Oyalama taktikler ile mücadelemiz zayıflatılmaya çalışılmaktadır. Ama yılmıyoruz, biz her bir can için inatla tedaviyi sürdüren, ısrarla yaşamı savunanlar, mesleğinin inadını, umudunu koruyanlar, haklarımız için mücadele vermeye devam ediyoruz, edeceğiz." “Komisyondan geçen ve bugün Meclis’e getirilecek, içinde bizlere, taleplerimize, haklarımıza yönelik hiçbir iyileştirme içermeyen bu yasayı kabul etmiyoruz. Yarın haklarımız için görevde olacağız, yarın üretimden gelen gücümüzü kullanacağız, yarın acil vakalar, yoğun bakım ve onkoloji vakaları dışında hizmet üretmeyeceğiz.” Grev çağrısı yapan emek meslek örgütleri ve sendikalar: Aile Hekimleri Dernekleri Federasyonu (AHEF), Aile Hekimliği Çalışanları Sendikası (AHESEN), Birinci Basamak Sağlık Çalışanları Birlik ve Dayanışma Sendikası (BDS), Genel Sağlık İşçileri Sendikası (Genel Sağlık-İş), Hekim Birliği Sendikası, Hekim ve Diğer Sağlık Çalışanları, Sağlık ve Sosyal Hizmetler Sendikası (Hekim Sen), Kamu Diş Hekimleri Derneği (KADHED), Sağlık ve Sosyal Hizmet Emekçileri Sendikası (SES), Tabip ve Diğer Sağlık Çalışanları, Sağlık ve Sosyal Hizmetler Kamu Görevlileri Sendikası (Tabip Sen), Türk Dişhekimleri Birliği (TDB), Türk Tabipleri Birliği (TTB) 

DİSK-AR asgari ücret raporu: Patronlar kazanırken, işçiler her ay kaybetti

Devrimci İşçi Sendikaları Konfederasyonu Araştırma Merkezi (DİSK-AR), "Asgari ücret araştırma raporu" hazırladı. Raporda öne çıkan büyük adaletsizlik: 2022’nin ilk beş ayı için asgari ücretin toplam alım gücü kaybı 5.007 TL’yi buldu.  Öte yandan asgari ücret artırılmazsa ve 4.253 TL olarak uygulanmaya devam edilirse asgari ücretlinin 2022 yılı için kaybı en az 20 bin 726 TL olacak.  Mayıs 2022’de dar gelirliler ve düşük gelir grupları için (asgari ücretliler) gıda enflasyonu ortalama gıda enflasyonunun çok üzerindedir.  Düşük gelir gruplarında (asgari ücret civarı) ve emeklilerde gıda enflasyonu yüzde 117-135 arasındadır.  Mayıs 2022’de gıda enflasyonu emekliler için yüzde 117 civarında gerçekleşti.  Düşük gelirli ikinci yüzde 20’lik gelir grubunun gıda enflasyonu yüzde 119 ve düşük gelirli ilk yüzde 20’lik gelir grubunun gıda enflasyonu ise yüzde 135 oldu.  Asgari ücretlilerin gıda enflasyonu Mayıs 2022’de yüzde 119-135 bandında gerçekleşti.  Oysa en yüksek gelirli birinci yüzde 20’lik dilimin gıda enflasyonu yüzde 67,4 olarak gerçekleşti. TÜİK, Mayıs 2022 dönemine ait Tüketici Fiyat Endeksi’ni (TÜFE) yıllık yüzde 73,5, 2022 yılının ilk beş ayı için yüzde 35,64 olarak açıkladı. Yıllık gıda enflasyonu ise yüzde 91,6 olarak açıklandı.  Ancak bu enflasyon oranları, farklı gelir gruplarının gerçeğini yansıtmıyor. DİSK-AR tarafından yapılan hesaplamaya göre; asgari ücretlilerin gıda enflasyonu, Mayıs 2022’de yüzde 119-135 bandında gerçekleşti. Enflasyon her ay tırmanırken işçiler, memurlar ve emekliler ise 6 ayda veya yılda bir zam alıyor. Böylece emek gelirleri enflasyonun altında kalıyor. Pahalılığın temel nedeni, ücretlerin geç artırılması ve resmi enflasyona endekslenmesidir. Nitekim bunun sonucunda asgari ücret ve diğer ücret gelirleri enflasyonun altında ezildi. 2021 Aralık ayında yüzde 50,5’lik artışla 4 bin 253 TL olarak belirlenen net asgari ücret, 2022 yılında enflasyon karşısında hızla eriyor. 2022’nin ilk 5 ayı için asgari ücretin toplam alım gücü kaybı 5 bin 7 TL’yi buldu. Öte yandan asgari ücret artırılmazsa ve 4 bin 253 TL olarak uygulanmaya devam edilirse asgari ücretlinin 2022 yılı için kaybı en az 20 bin 726 TL olacak. ‘Asgari ücret enflasyona karşı korunuyor’ iddialarına rağmen gerçek böyle değil. Asgari ücretli, son 5 yıldır resmi enflasyona dahi eziliyor. TÜFE’den daha yüksek seyreden gıda fiyatlarının ise çok daha altında kaldı. Asgari ücreti sadece enflasyonla karşılaştırmak yanıltıcı olacaktır. Ücret ve emek gelirlerinin artışları resmi enflasyona hapsedilmemeli. Enflasyon, alt sınır olmalı. Asgari ücretin kişi başına gayri safi yurt içi hasılaya oranı giderek düşmektedir. Ulusal gelirin artışına, ülkenin ekonomik büyümesine esas katkıyı sağlayan işçiler, memurlar ve emekliler bu büyümeden pay almalıdır.    

DİSK: Zamları durdurun, ücretleri artırın

Devrimci İşçi Sendikaları Konfederasyonu (DİSK) İstanbul'da İl Çalışma ve İş Kurumu önünde yaptığı basın açıklamasında açlık sınırının altında kalan asgari ücretin artırılmasını istedi. Genel Başkan Arzu Çerkezoğlu, "2021 Aralık ayında 4.253 TL olarak belirlenen net asgari ücret sadece Mayıs ayında 1516 TL eridi. Enflasyon nedeniyle yılın ilk 5 ayında 5 bin liramız cebimizden uçtu gitti! Gerçek enflasyon oranına göre değil, TÜİK verileriyle 5 bin liramız buharlaştı" dedi. DİSK Yönetim Kurulu'nun açıklamasında öne çıkan talep ve tedbirler: Asgari ücret yüksek enflasyon dönemlerinde yılda dört kez belirlenmelidir. Yoksulluğu ve adaletsizliği büyüten bir ekonomik büyümenin bu ülkeye, bu halka, Türkiye işçi sınıfına bir faydası yoktur. Bu yüzden asgari ücret tespitinde sadece enflasyon değil büyüme oranı ve yoksulluk sınırı da esas alınmalıdır. Asgari ücret üzerindeki sigorta pirim yükü azaltılmalı, işverenlere verilen SGK prim desteği işçiler için de sağlanmalıdır. Asgari ücrete paralel olarak diğer tüm ücretler ve emekli aylıkları da arttırılmalıdır. En düşük emekli aylığı asgari ücret düzeyine çekilmeli, EYT'lilerin emeklilik hakları verilmelidir. Artık açlığa karşı bir mücadeleye dönüşen hayat pahalılığı karşısında milyonlarca işçiyi, emekçiyi, emekliyi, dar gelirliyi korumanın en acil yolu gelirleri artırmaktır. Ancak yetmez. Acilen alınması gereken diğer tedbirler şunlardır: Elektrik, su, doğalgaz ve internet faturalarına yapılan zamlar geri alınmalı, temel tüketim mal ve hizmetleri vergi ve kesintiden muaf tutulmalıdır. Tüm fiyatları doğrudan etkileyen akaryakıt üzerindeki vergi yükü düşürülmelidir. Enflasyon karşısında eriyen ücretler üzerindeki vergi yükü azaltılmalı, kâr ve faiz gelirlerinin vergilendirildiği, çok kazananın çok vergi verdiği adil bir vergi politikası benimsenmelidir. Yoksulluğu yenmek için güvenceli istihdam şarttır! Bugün başta belediyeler olmak üzere birçok iş kolunda çeşitli isimler altında devam eden tüm güvencesiz istihdam biçimlerine son verilmelidir. Kadrolu, güvenceli bir iş herkesin hakkıdır, belediye şirket işçilerine kadro verilmelidir. İşçi sınıfının yaşadığı gelir kaybını telafi etmesinin en önemli yolu, sendika ve grev hakkıdır. Bu hakların kullanımın önündeki tüm yasal ve fiili engelleri kaldırılmalıdır.  

Ağaç A.Ş işçileri insanca ücret istiyor

İstanbul Büyükşehir Belediyesi'ne (İBB) bağlı Ağaç A.Ş.'de çalışan DİSK Birleşik Tarım Orman İşçileri Sendikası üyeleri iş bıraktı. İşçiler, zamsız ve sözleşmesiz çalışmaya karşı çıkıyor. İBB yakınındaki Saraşhane Parkı'nda direniş başlatan Ağaç A.Ş. işçileri, iş bıraktı. Yaklaşık 400 işçi İBB binası önünde protesto eylemi yaptı. Sendika yetkiyi alacak çoğunluktan olduğu halde şirketin açtığı davalar yüzünden toplu iş sözleşmesi ve hakların elde edilmesi mümkün olmuyor. Birleşik Tarım Orman İşçileri Sendikası Danışmanı Şeref Özcan, işçilerin oyalandıklarını belirterek şunları söyledi: "İşçilerin ücretlerinde de bir iyileştirme yapmayacaklarını söylüyorlar. Yüzde 50'nin üzerinde zam yaptıklarını söylüyorlar bu doğru değil asgari ücret üzerine sadece 300 liralık bir zam yaptılar. İşçilerin 5 bin lira ile geçinmesi mümkün değil. Geçinebilecek düzeyde zam istiyoruz. Bu taleplerimiz karşılanan kadar eylemlerimize devam edeceğiz. İşçi burada bekliyoruz derse günlerce burada bekleriz."

8 yılda en az 556 çocuk çalışırken yaşamını yitirdi

İşçi Sağlığı ve İş Güvenliği Meclisi (İSİG) verilerine göre 2021 yılında Türkiye'de en az 62 çocuk, çalışırken hayatını kaybetti. İSİG Meclisi’nin 2013 yılından bu yana çalışırken yaşamını yitiren çocuk sayısının en az 556 olduğunu açıkladı. İSİG, Türkiye'de son dokuz yıl içerisinde ölen çocukların 316'sının tarım ve orman; 57'sinin inşaat 37'si metal; 27'sinin ise konaklama ve eğlence işkolunda hayatını kaybettiğini belirtti. Türkiye İstatistik Kurumunun (TÜİK) verilerine de yer veren İSİG, (Çocuk İşgücü Anketi Sonuçları, 2019) çalışan çocukların yüzde 70,6'sı oğlan çocuğu, yüzde 29,4'ü kız çocuğu olmak üzere 720 bin çocuk işçi bulunduğunu ifade etti. Gerçek veriler perdeleniyor İSİG, Türkiye'de çalışan çocuklara dair gerçek verilerin ise; "perdelendiğini" belirtti. Türkiye'de 5-17 yaş aralığında 720 bin çocuk, işçi olarak çalışıyor. Bu verilerde çalışan çocukların yüzde 30,8'inin tarım, yüzde 23,7'sinin sanayi, yüzde 45,5'inin ise hizmet sektöründe yer aldığı görülüyor. Türkiye'de mevsimsel olarak, çocuk işçiliğin en az olduğu Ekim ila Aralık aylarında yapılıyor, bu da çocuk işçiliğin gerçek boyutlarını gizliyor. Bunlar göz önüne alındığında, bugün Türkiye'de en az 2 milyon (yaz aylarında 4 milyon civarı) çocuk işçi olduğu görülüyor. Mülteci çocuk işçiler Türkiye'de yaşayan Suriyeli ve Afganistanlı mülteci sayısının, kaydı bulunmayan göçmen ve mültecilerle birlikte altı milyon civarında olduğu tahmin ediliyor. Bu nüfusun önemli bir kısmını oluşturan göçmen ve mülteci çocukları, tarım, sanayi, inşaat, ticaret gibi işkollarında günübirlik ve güvencesiz şekilde işgücü piyasasına dâhil oluyor. Bu da patronlar açısından, ücret pazarlığı imkânı olmayan, ücret ödemelerini eksik yatırabileceği ya da geciktirebileceği, hakkını aradığında şiddet uygulayabileceği, zorla çalıştırabileceği ek bir çocuk işçi kitlesi anlamına geliyor. Uluslararası Çalışma Örgütü (ILO) 12 Haziran tarihini "Dünya Çocuk İşçiliği ile Mücadele Günü" olarak kabul ediyor. Örgütün 2020 yılına ait son verilerine göre 63 milyon kız çocuğu ve 97 milyon oğlan çocuğu olmak üzere toplam 160 milyon çocuk işgücünde yer alıyor.

DİSK'ten Mültecilik, Göç ve Göçmen Emeği Sempozyumu

DİSK Göçmen İşçiler Dairesi’nin düzenlediği “Mültecilik, Göç ve Göçmen Emeği” sempozyumu 19 Haziran 2022 Pazar günü saat 10-18 arasında İstanbul Tabip Odası salonunda yapılacak. Program şöyle: Açılış: DİSK Genel Başkanı Arzu Çerkezoğlu Saat: 10.00 Oturum: 30-11.30 Türkiye’de siyasi tartışmalar ve uluslararası ilişkiler bağlamında göç, göçmenler ve mülteciler. Moderatör: A. Ebru Okten Didem Danış (AB ile yapılan geri kabul anlaşması ve sonuçları) Cenk Saraçoğlu (Türkiye’de mülteciler ve siyasal sonuçları) Hale Gönültaş (Medya ve mülteciler) Taha Elgazi (Mültecilerin gözünden sorunlar ve beklentiler) Ludovic Voet – ETUC Genel Sekreter Yardımcısı (Mülteciler ve uluslararası siyasal sonuçları) Saat: 11.30-12.30 Sorular, katkılar ve tartışma Yemek arası: 12.30-13.30 Oturum: 13.30-14.30 Türkiye işçi sınıfının bir parçası olarak göçmen ve mülteci işçiler, çalışma koşulları ve ortak mücadelenin imkanları. Moderatör: Seyit Aslan Sibel Karadağ (Mültecilerin çalışma koşulları ve pratikler) Saniye Dedeoğlu (Mülteci işçiler Türkiyeli işçiler için tehdit mi?) Selmin Kaşka (Ortak mücadele olanakları) Adem Maarastawi (Mülteci işçiler işyerlerindeki çalışma koşullarını ve beklentilerini anlatıyor) Saat: 14.30-15.30 Sorular, katkılar ve tartışma Ara: 15.30-16.00 Oturum: 16.00-17.00 Mülteciler ve bir arada yaşamanın koşulları. Moderatör: Özlem Yalçınkaya Akdağ – İstanbul Kent Konseyi Doğuş Şimşek (Neden bir arada yaşamalıyız?) Nur Banu Kavaklı (Bir arada yaşamanın koşulları ve kültürel boyutu) Erhan Keleşoğlu (Sınıf olarak bir arada yaşama ve dayanışma) Sena Katırcı (Mülteci işçilerin bir arada yaşama pratikleri ve sonuçları) Maroof Qaderi – Afganistan Sendikalar Konfederasyonu Başkanı (Farklı ülke deneyimleri) Saat: 17.00-18.00 Sorular, katkılar ve tartışma Saat: 18.10 kapanış 19 Haziran 2022 YER: İSTANBUL TABİP ODASI (Türkocağı Caddesi No: 9 Cağaloğlu İstanbul)

Yargıtay'dan emsal karar: İşverenin hilesine dur dendi

Uluslararası nakliyat şirketi Kühne Nagel ile sendika arasında süren yetki tespiti davasında Yargıtay son noktayı koydu ve emsal niteliğinde bir karara imza attı. Tüm Taşıma İşçi Sendikası (TÜMTİS) gelişmeyi şöyle duyurdu: Davayı görüşen Yargıtay 9. Hukuk Dairesi, sendikaların çoğunluk tespit başvurusundan önce yapılmış olan herhangi bir işkolu tespit başvurusunun, çoğunluk tespiti açısından bekletici mesele yapılamayacağına karar verdi. Yargıtayın emsal niteliğindeki bu kararıyla Kühne Nagel Nakliyat Ltd. Şirketi’nde toplu sözleşme yapma yetkimiz kesinleşmiş oldu. Yargıtay 9. Hukuk Dairesi 2021 yılında (E. 2021/3116 – K. 2021/8189) verdiği bir kararda; sendikaların çoğunluk tespit başvurusundan önce yapılmış olan herhangi bir işkolu tespit başvurusunun, çoğunluk tespiti açısından bekletici mesele yapılacağına hükmetmişti. İşverenler, Yargıtay 9. Hukuk Dairesinin bu kararını, işyerindeki sendikal çalışmayı engellemek için bir koz olarak kullanmaya başlamıştı. İşyerlerindeki sendikal çalışmadan haberdar olan işverenler, işkolu tespiti için başvuru yaparak yıllarca sürecek bir dava sürecini başlatıyorlardı. Böylece sendikaların çoğunluk sağlayarak toplu sözleşme yetkisi almasını engelliyorlardı. Kısa sürede bitmesi gereken çoğunluk davaları, işkolu davaları sebebiyle yıllarca sürüncemede kalıyordu. Bu arada işverenler, sendika üyelerinin neredeyse tamamını ya işten atıyor ya da baskı, şantaj ve tehditle sendikadan istifa ettirip sendikadan kurtulmanın yollarını arıyorlardı. Kühne Nagel Nakliyat işvereni aynı yöntemi kullanarak sendikamızın toplu sözleşme yetkisi almasını engellemeye çalıştı. Uluslararası taşımacılık şirketi Kühne Nagel’de sendikamız 25.11.2020 tarihinde yasal çoğunluğu sağlamıştı. Kühne Nagel işvereni sendikamızın çoğunluk tespitinin iptali için dava açmıştı. Bu davada, daha önce açtığı işkolu tespiti davasının bekletici mesele yapılmasını ve sendikamız lehine olan çoğunluk tespitinin iptaline karar verilmesini talep etmişti. İşverenlerin artık alışkanlık haline getirip sıkça kullanmaya başladığı bu hileli yol, sendikamız ile Kühne Nagel Nakliyat Şirketi arasında görülen çoğunluk tespitine itiraz davasında Yargıtay 9. Hukuk Dairesinin görüş değiştirmesiyle kapanmış oldu. Böylece sendikamızın toplu sözleşme yetkisi kesinleşmiş ve Kühne Nagel’deki örgütlenme mücadelesi başarıyla sonuçlanmıştır. Yargıtay 9. Hukuk Dairesi E. 2022/3297 – K. 2022/5454 sayılı kararında; “Öncelikle belirtmek gerekir ki, her ne kadar dairemizin bu konuda daha önce vermiş olduğu kararda, Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığına yetki tespit başvuru tarihinden önce işkolu tespit başvurusunda bulunulmuş ise işkolu tespit kararının beklenilmesi, işkolu tespit kararına da itiraz edilmesi durumunda buna ilişkin yargılamanın sonucunun bekletici mesele yapılması gerektiği kabul edilmiş ise de konunun yeniden değerlendirilmesi ile dairemizin anılan kararında belirtilen uygulamanın değiştirilmesi gerektiği sonucuna ulaşılmıştır. … Belirtmek gerekir ki, toplu iş sözleşmesi yetki tespit başvurusunun yapılması ve yetki sürecinin başlaması durumunda, bu tarihten sonra işkolu tespitine ilişkin kesinleşmiş bir mahkeme kararı dahi bir sonraki dönem için geçerli olup mevcut yetki başvurusunu etkilemeyeceğinden, bir işyerine ilişkin işkolu tespit başvurusunun hangi tarihte yapıldığının bir önemi olmaksızın bu husus yetki tespit işleminde bekletici mesele teşkil etmeyecektir. Bu anlamda yetki başvurusundan sonra verilen, işyerinin farklı işkolunda yer aldığına dair kesinleşmiş bir mahkeme kararı da, mevcut yetki uyuşmazlığını etkilemeyecektir.” diyerek işverenlere bu hileli yolu kapatmış oldu. Kühne Nagel işvereninin süreci uzatmak için giriştiği çabalar sonuçsuz kalmıştır. İşverenin haksız itirazlar ve davalarla, sendikal çalışmaya öncülük eden işçileri işten atmakla sendikalaşma mücadelemizi engelleyemeyeceği bir kez daha ispatlanmıştır. Bu nedenle yüksek mahkemenin vermiş olduğu bu karar uyarınca toplu sözleşme müzakereleri başlayacaktır. TÜMTİS olarak Kühne Nagel Nakliyat işçilerini, sendikalı, toplu sözleşmeli, iş güvencesine sahip, daha iyi bir ücret ve sosyal haklara kavuşturmak için tüm üyelerimizle birlikte mücadele etmeye devam edeceğiz. TÜMTİS Merkez Yönetim Kurulu

5 ayda en az 646 kişi iş cinayetlerinde hayatını kaybetti

İşçi Sağlığı ve İş Güvenliği Meclisi'nin (İSİG) basında çıkan haberlerden derlediği verilere göre 2022 yılının ilk beş ayında (151 günde) en az 646 işçi çalışırken öldü. İSİG'in araştırmasında öne çıkanlar: Tarım ve inşaatta ölümler artıyor, sanayide güvencesizleştirme derinleşiyor Mayıs ayı ile birlikte (havanın ısınması, sezonun başlaması) güvencesiz çalışmanın en yoğun olduğu inşaatlarda ve tarımdaki iş cinayetlerinde bir sıçrama meydana geldi. Bu ay 46 tarım emekçisi ve 35 inşaat işçisi hayatını kaybetti. Diğer yandan geçtiğimiz yıllarda yaz süreciyle birlikte azalan sanayi işkollarındaki ölümler de sürüyor. Bu ay 56 sanayi işçisi (metalde 13, madenlerde 9...) hayatını kaybetti. Benzer bir gerçeklik OHAL sürecinde de (2016-2018) meydana gelmiş ve sanayi işçilerinin ölümünde oransal bir artış yaşanmıştı. Bu durum temel olarak geleneksel sendikal merkezlerin çekirdeğini oluşturan işkollarında da güvencesiz çalışma koşullarındaki derinleşmeye (üretim zorlaması, işsizlik baskısı) ve sendikal hareketin giderek etkisizleştiğine (işkolunda çekim merkezi olamaması, örgütlü olduğu işyerlerindeki hak kayıpları) işaret etmektedir. Servis kazaları, patlamalar, kalp krizleri, intiharlar Servis/trafik kazalarında tarım sektöründeki hareketlilik ve buna bağlı olarak özellikle traktör taşımacılığı dikkat çekiyor. Tarımda işçilerin kapalı kasa kamyonet, römork, eski araçlar vb. taşınması ile kapasite fazlası yolculuk ve çiftçilerin traktörlerindeki eksiklikler ölüm ve yaralanmalarda başlıca nedenler. Taşımacılık işkolunda ise şoförlerin uzun ve yorucu iş saatlerinde, yedek şoför olmadan, dinlenme-barınma-beslenme sorunları içinde çalışmaları ölüm ve yaralanmaları beraberinde getiriyor. Sanayi işkollarında meydana gelen işçi servisi sorunlarında uygun olmayan (eski, bakımsız vb.) minibüs ve otobüslerin kullanılması önemli bir sorun olarak öne çıkıyor. Sanayi işkollarında iş cinayetlerinin oransal olarak artışı ile birlikte ezilme, patlama, yanma, elektrik çarpması, zehirlenme vb. ölüm nedenlerinde de gözle görülür bir yaygınlaşma mevcut. Bu noktada İstanbul, Kocaeli, İzmir, Manisa, Bursa, Ankara, Tekirdağ, Sakarya, Gaziantep, Samsun, Konya gibi şehirlerde endüstriyel kazalar olarak adlandırılan iş cinayetleri öne çıkıyor. Ekonomik kriz, mobbing ve fazla çalışmaya bağlı işçi intiharları devam etmektedir. Özellikle geçinemeyen işçilerin banka ve tefecilerden aldıkları borçları geri ödeyememeleri sonucu yapılan baskılar bu intiharların önemli bir nedeni. Yine genç işçi/işsizlerin güvencesizleştirme kıskacında geleceksizleştirilmeleri intiharların diğer önemli nedeni. Aşırı-yoğun-fazla-sağlıksız çalışmaya, beslenme-barınma-yaşam koşullarına bağlı kalp krizi ve beyin kanaması gibi ani işyeri ölümleri de artarak sürüyor. Bu ölümler taşımacılık, tarım, büro, eğitim, belediye gibi işkollarından tüm işkollarına yaygınlaşırken yaş ortalaması da giderek düşüyor. Son olarak Kırım Kongo Kanamalı Ateşi riskine dikkat çekelim. Mayıs ayından itibaren Erzurum, Erzincan, Sivas, Tokat, Batman, Gümüşhane gibi şehirlerden kene ısırması sonucu ölüm haberleri gelmeye başladı. Bu ölümlerden bir kısmında hastalığa yakalanma nedeni mesleki (çoban, besici). Yaz aylarında bu ölümlerin önüne geçebilmek için gerekli bilgilendirmelerin yaygınlaştırılması elzemdir. Rakamlarla iş cinayetleri - 2022 yılının ilk beş ayında iş cinayetlerinin istihdam biçimlerine göre dağılımına baktığımızda 563 ücretli (işçi ve memur) ve 83 kendi nam ve hesabına çalışan (çiftçi ve esnaf) hayatını kaybetti. Yani ölenlerin yüzde 87’sini ücretliler yüzde 13’ünü ise kendi nam ve hesabına çalışanlar oluşturuyor… - 2022 yılının ilk beş ayında iş cinayetlerinin nedenlerine göre dağılımı şöyle: Ezilme, Göçük nedeniyle 125 işçi; Trafik, Servis Kazası nedeniyle 124 işçi; Yüksekten Düşme nedeniyle 88 işçi; Kalp Krizi, Beyin Kanaması nedeniyle 81 işçi; Covid-19 nedeniyle 41 işçi; İntihar nedeniyle 35 işçi; Zehirlenme, Boğulma nedeniyle 32 işçi; Şiddet nedeniyle 28 işçi; Elektrik Çarpması nedeniyle 26 işçi; Patlama, Yanma nedeniyle 24 işçi; Nesne Çarpması, Düşmesi nedeniyle 11 işçi; Kesilme, Kopma nedeniyle 4 işçi; Diğer nedenlerden dolayı 27 işçi hayatını kaybetti… - 2022 yılının ilk beş ayında iş cinayetlerinin cinsiyetlere göre dağılımı şöyle: 43 kadın işçi ve 603 erkek işçi hayatını kaybetti… - 2022 yılının ilk beş ayında 38 mülteci/göçmen işçi hayatını kaybetti. Bu işçilerin geldikleri ülkelere bakarsak: 16 işçi Suriyeli; 8 işçi Afganistanlı; 4 işçi Özbekistanlı; 3 işçi İranlı; 1’er işçi Belaruslu, Endonezyalı, Rusyalı, Pakistanlı, Sırbistanlı, Türkmenistanlı ve Ukraynalı... - 2022 yılının ilk beş ayında iş cinayetlerinde ölenlerin 23’ü (yüzde 3,56) sendikalı işçi, 623’ü ise (yüzde 96,44) sendikasız. Sendikalı işçiler metal, kimya, sağlık, madencilik, taşımacılık, enerji, güvenlik ve belediye işkollarında çalışıyordu. - 2022 yılının ilk beş ayında Türkiye’nin 73 şehrinde ve yurtdışında on bir ülkede iş cinayeti gerçekleştiğini tespit ettik: 96 ölüm İstanbul’da; 27 ölüm Kocaeli’nde; 24’er ölüm Antalya ve Muğla’da; 23 ölüm İzmir’de; 22 ölüm Mersin’de; 21’er ölüm Bursa ve Manisa’da; 19 ölüm Denizli’de; 18’er ölüm Aydın ve Kayseri’de; 17 ölüm Ankara’da; 16’şar ölüm Gaziantep ve Samsun’da; 15’şer ölüm Konya ve Şanlıurfa’da; 12 ölüm Adana’da; 10’ar ölüm Malatya ve Zonguldak’ta; 9’ar ölüm Balıkesir ve Sakarya’da; 8 ölüm Çanakkale’de; 7’şer ölüm Batman, Hatay ve Kahramanmaraş’ta; 6’şar ölüm Bolu, Eskişehir, Mardin, Sivas ve Trabzon’da; 5’er ölüm Adıyaman, Ağrı, Bilecik, Çorum, Kütahya, Tekirdağ ve Uşak’ta; 4’er ölüm Diyarbakır, Düzce, Erzurum, Karabük, Kırıkkale, Kırşehir, Ordu, Rize, Sinop ve Yalova’da; 3’er ölüm Artvin, Burdur, Çankırı, Giresun, Kastamonu, Nevşehir, Niğde, Siirt ve Tokat’ta; 2’şer ölüm Afyon, Bartın, Edirne, Hakkari, Iğdır, Kars, Kırklareli, Osmaniye, Şırnak ve Van’da; 1’er ölüm Aksaray, Ardahan, Bayburt, Elazığ, Isparta, Karaman ve Kilis’te; 16 ölüm Yurdışında (3’er Irak ve Kuzey Kıbrıs; 2 Rusya; 1’er Azerbaycan, Çin, Dominik, İsrail, Libya, Makedonya, Malta, S.Arabistan) meydana geldi...

Geri 54 55 56 57 58 59 60 61 62 63 64 İleri

Bültene kayıt ol