İzmir'de iki fabrikası olan ABD'li şirket TPI Composite'nin yüzde 9 zam dayatmasına karşı direnişe geçen işçiler üretimi durdurdu, kendilerini fabrikaya kapattı. Kazanana kadar mücadeleye devam edeceklerini söylüyorlar.
Rüzgar tribünü kanadı üretilen fabrikalarda çalışan 4 bin 300 işçi, fabrikada oylama yaparak direniş kararı aldı. Çoğunluğun mücadeleden yana oy kullanmasını takiben TPI işçileri fabrikaları terk etmeyerek birer miting alanına çevirdi.
Asgari ücrete yüzde 30'un zam yapılırken kendilerine yüzde 9 verilmesine öfkeli olan işçilerden 60'ı bayram öncesi işten atılmıştı. Patronun 'hepinizi işten atarım' tehditleri sökmedi.
İşçiler insanca ücret için mücadele ederken gerçek bir demokrasinin nasıl olduğunu herkese gösteriyor. Kolektif örgütlenerek eylem kararını işyerinde tartışıp, oylayarak üretimi durdurmaları işçi demokrasinin yeni bir örneği oldu.
Kendilerini fabrikaya kapatan işçiler “Açlıktan ölmeyiz biz bu yoldan dönmeyiz”, “Kurtuluş yok tek başına ya hep beraber ya hiçbirimiz”, “Direne direne kazanacağız” sloganlarını atıyor.
DİSK Araştırma Merkezi (DİSK-AR), Türkiye İstatistik Kurumu’nun (TÜİK) açıkladığı işsizlik verilerinin ardından bir rapor yayımladı.
İşsizlik ve İstihdamın Görünümü ismini taşıyan rapora göre geniş tanımlı işsizlik pandemi öncesine göre 2 milyon kişi artarak 8 milyon 387 bin kişiye ulaştı.
TÜİK’e göre Mayıs 2019’da yüzde 13,7 olan işsizlik Mayıs 2022’de yüzde 10,9’a düştü. Ancak geniş tanımlı işsizlik yüzde 18,6’dan yüzde 22,4’e yükseldi.
Kadınlarda geniş tanımlı işsizlik daha yüksek
DİSK-AR, geniş tanımlı işsizlik oranının kadınlarda daha yüksek olduğuna vurgu yaptı. Erkeklerde yüzde 18,7 olan geniş tanımlı işsizliğin kadınlarda yüzde 29’a yaklaştığını belirtti.
DİSK-AR raporuna göre, kadın işsizliği tüm işsizlik türlerinde en yüksek kategori olarak görülmeye devam ediyor. Mayıs 2022 verilerine göre işsizlik türlerinin en yüksek olduğu kategori yüzde 29 ile geniş tanımlı kadın işsizliği oldu.
Geniş ve dar tanımlı işsizlik arasındaki fark 11,5 puan
Dar ve geniş tanımlı işsizlik oranları arasındaki farkın giderek arttığını belirten DİSK-AR raporunda şöyle denildi: “Ocak 2019’da dar tanımlı işsizlik yüzde 13,6 iken geniş tanımlı işsizlik yüzde 19,7 olarak gerçekleşmişti. Bu dönemde geniş tanımlı işsizlik dar tanımlı işsizlikten 6,1 puan yüksekti.
“Mayıs 2022’de ise dar tanımlı işsizlik yüzde 10,9 iken geniş tanımlı işsizlik yüzde 22,4 olarak gerçekleşti. Dar ve geniş işsizlik arasındaki fark bu dönemde 11,5 puan oldu. Dar ve geniş işsizlik arasındaki makasın bu denli açılmasının en önemli nedeni salgın dönemindeki işten çıkarma yasağının dar tanımlı işsizliği sınırlı düzeyde tutmuş olması ve işbaşında olunan sürenin azalmasıdır. Böylece dar tanımlı işsizlik sınırlı kalırken geniş tanımlı işsizlik fırlamıştır.”
DİSK-AR işsizlik konusundaki önerilerini şöyle sıraladı:
“Herkesin çalışması için, herkesin daha az çalışması” ilkesi doğrultusunda haftalık çalışma süresi gelir kaybı olmaksızın 37,5 saate, fazla mesailer için uygulanan yıllık 270 saat sınırı, 90 saate düşürülmelidir
Uluslararası Çalışma Örgütü'nün (ILO) “insana yaraşır iş” yaklaşımı temelinde herkese güvenceli ve nitelikli işler sağlanmalıdır.
İş Yasasının 25/II. Maddesi yeniden düzenlenmeli ve keyfi işten çıkarmalar sona ermelidir.
İşsizlik sigortası ödeneğinden yararlanma koşulları ve ödenek miktarı iyileştirilmelidir.
Uluslararası çalışma normları doğrultusunda herkese en az bir ay ücretli yıllık izin hakkı tanınmalıdır.
Sendikal hak ve özgürlüklerin kullanımı güvence altına alınmalı, sendikal barajlar kaldırılmalı, herkesin sendika hakkını özgürce kullanabilmesi için gerekli yasal düzenlemeler yapılmalıdır.
Kadın istihdamının artırılması ve işsizliğinin azaltılması için işgücü piyasalarındaki cinsiyetçi uygulamalara son verilmeli, ev içi bakım hizmetleri devletin gereken nitelikli, yaygın ve ücretsiz bakım hizmetlerini sağlaması ile kadının üzerinden alınmalıdır.
Türkiye Kömür İşletmeleri'ne (TKİ) bağlı Soma Ege Linyitleri İşletmesi (ELİ) bünyesinde kömür üretimi yapılan Eynez açık ocak bölgesinin bir bölümünün özelleştirilerek Yeni Anadolu firmasına devredilmesi üzerine işçiler eyleme başladı.
Yeni Anadolu firmasına Eynez açık ocak bölgesinin bir bölümünün devredilmesi kararını duyan ve iş makinelerinin ocağa girmeye başladığını öğrenen işçiler, Maden İşçileri Sendikası Soma Şubesinin çağrısıyla Eynez bölgesinde toplanmaya başladı.
İşyerlerinin satılmasına izin vermeyeceklerini söyleyen işçiler, şirket sahayı terk edene kadar eylemlerine devam edeceklerini belirtti. İşçiler maden ocağında toplanmaya devam ederken sahaya giriş çıkışları kamyonlarla kapattı. Saat 00.00 itibariyle tüm ELİ'deki bayram çalışması olan noktalarda iş durdurdu.
Şube Başkanı Şevket Şahin burada işçilere "Her türlü eylemi yapacağız. Yönetim Kurulu olarak işçi arkadaşlarla beraber hareket edeceğiz" açıklamalarında bulundu.
Maden işçileri eyleme geceden başladı
Maden İşçileri Sendikası Soma Şubesi, işçilere akşam gönderdiği mesajda eyleme başlandığını açıkladı, mesaj şöyle:
“Arkadaşlar sabah aldığımız bir bilgiyle şok yaşadık, Eynez Açık Ocak güney kısmı olan çatlakların Eynez köyüne doğru olan bölümünün Yeni Anadolu'ya rodövans sözleşmesiyle devrinin imzalandığını öğrendik, yönetim kurulu olarak hemen toplandık, muhalefetteki arkadaşlarımızı bilgilendirdik. Şevket başkan ile Eynez'e çıkıp hangi bölümlerin verildiğine baktık. Şu anda bu sözleşmeyi tanımadığımızı üst kademelere bildirdik. Bundan sonra atılacak tüm adımlardan, eylem de dahil size bilgi verilecektir.”
Soma bölgesinde daha önce de kamuya ait maden sahaları adım adım özelleştirildi, 2015 yılında 301 işçinin öldüğü Soma Holdinge bağlı linyit işletmeleri de bu şekilde özelleştirilen bir bölgeydi.
Soma maden işçileri, özel sektörün hem düşük ücretli işçi çalıştırarak, hem de iş güvenliği kurallarına uymayarak işçilerin aleyhine bir yönetim sergilediğini, özelleştirmelere kesinlikle karşı olduklarını her defasında dile getirdiler. Dün başlayan eylem halen devam ediyor.
İktidar döviz sıkışıklığını gidermek için yüksek faizle borç bulmaya çalışıyor. Dövizde meydana gelen artışlar enflasyonun her geçen gün daha da artacağını gösteriyor. Hayat pahalılığına karşı işçiler bayram günlerinde bile ek zam ve ikramiyeler için eylemler yapıyor.
Gaziantep Şireci işçileri yaptıkları eylem sonucu bayram sonrası 900 lira ikramiye almayı başardılar. TPI işçileri en az yüzde 30 ek zam için eylemler yapıyorlar. Memur-Sen, 3600 ek gösterge uygulamasındaki adaletsizlikler için mahkemeye başvuracak.
Şireci işçileri eylem yaptı
Gaziantep Başpınar OSB’de bulunan Şireci Tekstil işçi hareketi bakımından Başpınar’ın en canlı yerlerinden biri. En son şubat ayında düşük zammı kabul etmeyen işçiler kısa süren bir eylem yapmış, ücretlerini 5 bin 300 liraya yükseltmişti.
Şireci işçileri bayram ikramiyesi hakkını bundan tam on yıl önce kazandı. 2012 yazında aralarında Şireci’nin de olduğu 6 fabrikada 5 bin işçinin greve çıkmasıyla, bayram ikramiyesi verilen yerlerde ikramiyeler iyileştirilmiş, bayram ikramiyesi vermeyen pek çok fabrika ikramiye vermek zorunda kalmıştı.
Bu sene bayram ikramiyesinin Şireci işçilerine dağıtılmaması, ekonomik koşulların işçiler içinde biriktirdiği tepkinin patlamasına yol açtı. Fabrika bahçesinde buluşan işçiler, iki vardiyada üretimi durdurarak eyleme geçti. Eylemin başlamasının ardından yönetim işçilere 900 lira ikramiye verileceğini ancak ekonomik krizin fabrikayı etkilediğini ve ikramiyelerin temmuz sonunda yatırılacağını açıkladı.
TPI’da ek zam için eylem yapılıyor
İzmir Menemen ve Çiğli’de bulunan rüzgar gülü kanadı üretimi yapan Amerikalı şirket TPI Composite fabrikasında çalışan yaklaşık 3 bin 600 işçi, ek zam için 3 gün işyerini terk etmeyerek üretimi durdurdu. Bayram tatilini evlerinde geçirme kararı alan işçiler, mesai çağrılarını reddetti.
İşveren ise, işçilerin taleplerini kabul etmek yerine işçilere işten çıkarıldıklarını yazılı olarak tebliğ etti. Tebligatta işçilerin tazminatsız şekilde işten çıkarıldığı duyurulurken, şimdiye kadar 1 işyeri temsilcisi, toplamda 55 işçi işten atıldı.
İşten atmalara tepki gösteren işçiler, bayram sonrası talepleri karşılanmazsa eylemlerine devam edecek. Petrol-İş İzmir Şubesi de işten atılanlar geri alınana ve ücretlerde istedikleri gibi bir iyileştirme olmazsa bayramdan sonra eylemlerine devam ederek üretim yapılmayacağını duyurdu.
TPI işçileri ücretlerinin asgari ücretin bile altında kaldığını söyleyerek, “TPI’da şimdiye kadar TİS süreçlerinde de çok eylem yaptık ama bu sefer direkt iş durdurarak büyük bir güç ortaya çıkardık. Asgari ücrete yapılan zammın üzerine yüzde 30’dan azını kabul etmeyiz” dediler.
Memur-Sen'e bağlı Enerji Bir-Sen, 3600 ek gösterge düzenlemesini yargıya taşıyor
Memur-Sen'e bağlı Enerji Bir-Sen, Anayasa'nın eşitlik ilkesine aykırı olduğu gerekçesiyle 3600 ek gösterge düzenlemesine dair idare mahkemesinde dava açma kararı aldı.
Enerji Bir-Sen Sendikası Başkanı ve Memur-Sen Genel Başkan Yardımcısı Hacı Bayram Tonbul, aynı statüde bulundukları halde sadece sınıfları farklı olduğu için aynı memurlar arasında 12 katı aşan tutarlarda ek gösterge zammı farkı oluştuğunu, bu durumun kabul edilemeyeceğini söyledi.
Tonbul, 3600 ek gösterge düzenlemesindeki eşitsizlikleri Enerji Bir-Sen'in ayrı, Memur-Sen'in ayrı koldan mahkemeye taşıyacağını belirtirken başkanı olduğu sendikanın teknik personel ile idari hizmet çalışanlarının yaşadığı mağduriyeti gidermek için dava açma kararı aldığını söyledi. 3600 ek göstergeden 2 yıllık eğitim, sağlık ve din hizmetlerinde çalışanların yararlanabildiği halde teknik hizmetler sınıfında olanların dışarıda bırakıldığını belirten Tonbul, genel idare hizmetlerinde çalışanların ise tümden mağdur edildiğini söyledi.
Konya Şehir Hastanesi’ndeki silahlı saldırı ile ilgili olarak DİSK Yönetim Kurulu adına Genel Başkan Arzu Çerkezoğlu’nun basın açıklaması:
Konya Şehir Hastanesi’nde görev başındayken bir hasta yakınının silahlı saldırısına uğrayan Dr. Ekrem Karakaya’yı kaybetmenin üzüntüsünü yaşıyoruz.
Sadece üzüntülü değil öfkeliyiz. Çünkü bu insanlık dışı saldırı münferit değildir. Sağlık kurumlarında artan şiddet konusunda emek ve meslek örgütleri iktidarı defalarca uyardı. Şiddetin nedenlerini ve çözüm yollarını ülkeyi yönetenlere aktardı. Yasa teklifleri dahi hazırlanarak ülkeyi yönetenlere iletildi. Ancak görmediler, duymadılar, önlem almadılar.
Sağlık hizmetlerinin özelleştirilmesi ve piyasalaştırması politikalarına bağlı olarak, hastayı “müşteri”, sağlık emekçilerini “maliyet unsuru”, hedefi de “sınırsız müşteri memnuniyeti” olarak gören anlayışın sonucu olarak sağlık sistemi her gün yeni sorunlar üretiyor. Sağlık sisteminde giderek büyüyen devasa sorunların siyasi sorumluları hiçbir biçimde hesap vermezken, tüm sorumluluk “sınırsız müşteri memnuniyeti sağlamak”la görevlendirilen sağlık emekçilerinin omuzlarına bırakıldı. Bu da yetmezmiş gibi siyasi iktidarın en tepesinden “giderlerse gitsinler” denilerek hekimler hedef gösterildi. Tüm bunlara ek olarak, sağlık emekçilerinin sağlık sistemine dair tüm eleştirilerine, önerilerine, taleplerine, örgütlenmelerine, hak mücadelelerine karşı düşmanlaştırıcı bir yaklaşım sergilendi.
Pandemide gecesini gündüzüne katarak, evinden ailesinden ayrı kalarak, canı pahasına büyük bir mücadele veren sağlık emekçilerinin emeklerini değersizleştirilme, piyasalaşma sonucu tıkanan sistemin tüm sorunlarını sağlık emekçilerinin omzuna yıkma ve sesini çıkarına da “kapıyı gösterme” şeklinde özetlenebilecek iktidar politikalarını sorgulamadan bu şiddet sarmalından çıkma olanağı yoktur.
Sağlık alanındaki sorumlular başta olmak üzere siyasi sorumlulardan beklediğimiz “tweet” atarak üzüntü ifade etmeleri değildir. Bunu tüm yurttaşlar yapmakta, sağlık emekçilerinin acılarını paylaşmaktadır. Sorumluların yapması gereken yarattıkları yıkım ve şiddet ortamının hesabını vermeleri ve önlem almalarıdır.
Bizler, DİSK olarak sendikalarımızla ve diğer emek-meslek örgütleriyle birlikte, insanca koşullarda çalışma koşullarını sağlayana kadar, sağlıkta şiddete son verecek politikalar hayata geçirilene kadar, sorumlular hesap verene kadar mücadelemize devam edeceğiz.
Dr. Ekrem Karakaya’nın ailesine, sevenlerine ve tüm sağlık emekçilerine başsağlığı diliyor, bir kez daha üzüntümüzü ve öfkemizi dile getiriyoruz.
Konya Şehir Hastanesi'nde çalışan Dr. Ekrem Karakaya görevi başında katledildi. Türk Tabipleri Birliği (TTB), sağlıkta şiddete karşı 7- 8 Temmuz'da greve gittiklerini duyurarak, Sağlık Bakanı Fahrettin Koca'ya istifa çağrısı yaptı.
Ocak’ta 120, Şubat’ta 109, Mart’ta 121, Nisan’da 129, Mayıs’ta 176, Haziran’da 187... İş cinayetleri hız kesmeden devam ediyor. İşçi Sağlığı ve İş Güvenliği Meclisi'nin derlediği veriler:
- Yüzde 65’ini ulusal basından; yüzde 35’ini ise işçilerin mesai arkadaşları, aileleri, iş güvenliği uzmanları, işyeri hekimleri, sendikalar ve yerel basından öğrendiğimiz bilgilere dayanarak tespit ettiğimiz kadarıyla 2022 yılının ilk altı ayında (Ocak ayında 120, Şubat ayında 109, Mart ayında 121, Nisan ayında 129, Mayıs ayında 176 ve Haziran ayında 187 olmak üzere) en az 842 işçi hayatını kaybetti.
- 2022 yılının ilk altı ayında iş cinayetlerinin işkollarına göre dağılımı şöyle: İnşaat, Yol işkolunda 165 işçi; Tarım, Orman işkolunda 144 emekçi (69 işçi ve 75 çiftçi); Taşımacılık işkolunda 98 işçi; Ticaret, Büro, Eğitim, Sinema işkolunda 58 emekçi; Metal işkolunda 55 işçi; Belediye, Genel İşler işkolunda 49 işçi; Sağlık, Sosyal Hizmetler işkolunda 40 işçi; Madencilik işkolunda 34 işçi; Konaklama, Eğlence işkolunda 32 işçi; Enerji işkolunda 30 işçi; Savunma, Güvenlik işkolunda 22 işçi; Gemi, Tersane, Deniz, Liman işkolunda 21 işçi; Petro-Kimya, Lastik işkolunda 19 işçi; Tekstil, Deri işkolunda 18 işçi; Ağaç, Kâğıt işkolunda 11 işçi; Çimento, Toprak, Cam işkolunda 7 işçi; Gıda, Şeker işkolunda 6 işçi; Basın, Gazetecilik işkolunda 4 işçi; Banka, Finans, Sigorta işkolunda 2 işçi; İletişim işkolunda 1 işçi; Elimizdeki veriler ışığında çalıştığı işkolunu belirleyemediğimiz 26 işçi hayatını kaybetti…
- 2022 yılının ilk altı ayında iş cinayetlerinin nedenlerine göre dağılımı şöyle: Trafik, Servis Kazası nedeniyle 165 işçi; Ezilme, Göçük nedeniyle 155 işçi; Yüksekten Düşme nedeniyle 128 işçi; Kalp Krizi, Beyin Kanaması nedeniyle 100 işçi; İntihar nedeniyle 46 işçi; Covid-19 nedeniyle 42 işçi; Zehirlenme, Boğulma nedeniyle 41 işçi; Elektrik Çarpması nedeniyle 40 işçi; Şiddet nedeniyle 31 işçi; Patlama, Yanma nedeniyle 29 işçi; Nesne Çarpması, Düşmesi nedeniyle 12 işçi; Kesilme, Kopma nedeniyle 6 işçi; Diğer nedenlerden dolayı 47 işçi hayatını kaybetti…
- 2022 yılının ilk altı ayında iş cinayetlerinin cinsiyetlere göre dağılımı şöyle: 53 kadın işçi ve 789 erkek işçi hayatını kaybetti…
- 2022 yılının ilk altı ayında iş cinayetlerinin yaş gruplarına göre dağılımı şöyle: 14 yaş ve altı 5 çocuk işçi, 15-17 yaş arası 17 çocuk/genç işçi, 18-27 yaş arası 116 işçi, 28-50 yaş arası 416 işçi, 51-64 yaş arası 183 işçi, 65 yaş ve üstü 58 işçi, Yaşını bilmediğimiz 47 işçi hayatını kaybetti…
- 2022 yılının ilk altı ayında 48 mülteci/göçmen işçi hayatını kaybetti. Bu işçilerin geldikleri ülkelere bakarsak: 19 işçi Suriyeli; 12 işçi Afganistanlı; 4 işçi Özbekistanlı; 3 işçi İranlı; 2 işçi Türkmenistanlı, 1’er işçi Belaruslu, Endonezyalı, Iraklı, Kuveytli, Rusyalı, Pakistanlı, Sırbistanlı, Ukraynalı ve Yunanistanlı...
- 2022 yılının ilk altı ayında iş cinayetlerinde ölenlerin 26’sı (yüzde 3,08) sendikalı işçi, 816’ısı ise (yüzde 96,92) sendikasız. Sendikalı işçiler metal, kimya, sağlık, belediye, madencilik, iletişim, enerji, taşımacılık ve güvenlik işkollarında çalışıyordu.
- 2022 yılının ilk altı ayında Türkiye’nin 75 şehrinde ve yurtdışında on beş ülkede iş cinayeti gerçekleştiğini tespit ettik: 126 ölüm İstanbul’da; 31’er ölüm İzmir ve Muğla’da; 30’ar ölüm Antalya ve Kocaeli’de; 26 ölüm Denizli’de; 25’er ölüm Manisa ve Mersin’de; 24 ölüm Bursa’da; 23 ölüm Kayseri’de; 20’şer ölüm Aydın, Gaziantep ve Samsun’da; 19’ar ölüm Ankara ve Konya’da; 17 ölüm Şanlıurfa’da; 15 ölüm Zonguldak’ta; 13’er ölüm Adana ve Balıkesir’de; 11’er ölüm Malatya ve Sivas’ta; 12 ölüm Sakarya’da; 11 ölüm Hatay’da; 10 ölüm Çanakkale’de; 9’ar ölüm Kahramanmaraş ve Trabzon’da; 8’er ölüm Adıyaman, Erzurum ve Rize’de; 7’şer ölüm Ağrı, Batman, Bolu, Diyarbakır, Eskişehir, Kütahya, Mardin, Siirt, Şırnak ve Tekirdağ’da; 6’şar ölüm Bilecik, Çorum, Düzce, Kastamonu, Kırıkkale ve Yalova’da; 5’er ölüm Burdur, Çankırı, Karabük, Ordu ve Uşak’ta; 4’er ölüm Afyon, Karaman, Kırşehir, Sinop ve Tokat’ta; 3’er ölüm Artvin, Bartın, Edirne, Giresun, Hakkari, Iğdır, Kırklareli, Nevşehir, Niğde ve Osmaniye’de; 2’şer ölüm Aksaray, Bingöl, Isparta, Kars ve Van’da; 1’er ölüm Ardahan, Bayburt, Elazığ, Kilis ve Muş’ta; 22 ölüm Yurdışında (4 Irak, 3 Kuzey Kıbrıs; 2’şer İsrail, Rusya; 1’er Azerbaycan, Brezilya, Çin, Dominik, Libya, Makedonya, Malta, Mısır, Özbekistan, S.Arabistan, Tunus) meydana geldi...
Bursa'daki Oyak Renault fabrikasında üretime ara verilmesinin ardından 238 işçi işten çıkarıldı. Fabrikada çalışanlara göre işten atılanların yerine düşük ücretle daha fazla çalıştırılacak yeni işçiler alınacak.
Türkiye'nin en büyük 9. sanayi şirketinde işçi kıyımı yaşanıyor.
7 bine yakın işçinin çalıştığı Oyak Renault fabrikasında "revizyon" gerekçesiyle üretime 24 günlüğüne ara verilmişti.
Bu süre içinde aralarında emekliliği gelen az sayıda kişinin bulunduğu 238 işçi işten çıkarıldı. İşçileri tek tek çağırıp 'haklarını verelim çık' dediler.
238 işçi, çalışan sayısının gerekenden fazla olduğu için işsiz bırakılmadı. Yerlerine genç işçilerin alınması, bunların düşük ücretle ve daha uzun saatlerde çalıştırılması bekleniyor.
Fabrikada örgütlü olan Türk-İş'e bağlı Türk Metal sendikası işçi kıyımına sessiz kalırken, işçiler çareyi sosyal medyada yaşananları duyurmakta buldu.
İşçi kıyımına dair yorumların ortak noktası fabrikada mücadelenin gerekliliği.
KESK tarafından yapılan açıklamada, “Yeter artık! Sahte enflasyon rakamlarına, 'refah payı' aldatmacasına göre maaş artışı değil, insanca yaşamaya yetecek bir ücret istiyoruz!” denildi.
Açıklama özetle şöyle:
“Enflasyon rakamları açıklandı. TÜİK’e göre enflasyon yıllık yüzde 79 arttı. Resmi gıda enflasyonu yüzde 94’e, ulaştırma enflasyonu yüzde 123’e ulaştı.
Bağımsız iktisatçılardan oluşan Enflasyon Araştırma Grubu (ENAGrup) verilerine göre ise enflasyon yıllık yüzde 176 arttı.
Emekçilerin, işçilerin, emeklilerin, halkın yaşadığı yoksullaşma TÜİK verileri ile gizlenemez boyutlara ulaşmıştır.
Öncelikle altını çizmek isteriz ki; toplumun zengin kesimleri ile neredeyse yüzde %95’ini kapsayan dar gelirli kesimlerin yaşadığı enflasyon farklıdır. Bugün dar gelirli kesimler gelirlerinin en az %85’ini sadece üç kaleme; gıda, kira ve ulaştırmaya harcamak zorunda kalmaktadır. Üstelik bu kalemlere yaptıkları harcamaları en asgari düzeye indirmek zorunda kalan milyonlar ne yeterince beslenebilmekte, ne de barınma, ısınma gibi ihtiyaçlarını yeterince karşılayabilmektedir.
Dolayısıyla açlık sınırının yarısı kadar bir tutarla yaşam savaşı veren emeklilerin, ezici çoğunluğu açlık sınırı altındaki asgari ücrete mahkum edilen işçilerin, maaşı açlık sınırına yaklaşan kamu emekçilerinin ve dar gelirli milyonlarca yurttaşın yaşadığı gerçek enflasyonda gıda, kira ve ulaştırmada yaşanan zamların payı çok daha fazladır.
TÜİK verilerine göre son bir yılda; ekmekte %92, makarna ve çeşitlerinde yüzde 118, tavuk etinde yüzde 116, dana etinde yüzde 97, sütte yüzde 137, peynirde yüzde 104, margarinde yüzde 138, patateste yüzde 243 (3,43 kat), şekerde yüzde 147 fiyat artışı yaşanmıştır.
Oysa bir yıl önce 1,5 TL olan 200 gram beyaz ekmeğin fiyatı bugün pek çok şehirde yüzde 166 artış sonucunda 4 TL’ye çıkmıştır. Diğer illerde de ekmeğe zam kapıdadır.
TÜİK verilerinde kira artış oranı ise gerçekte yaşanan artış oranın çok altında kalmıştır. Piyasadan doğrudan veri toplayan, gayrimenkul alanında çalışan kurumların Mayıs ayı verilerine göre kirada son bir yılda ortalama yüzde 150, yani iki buçuk kat artış yaşanmıştır. Oysa söz konusu oran TÜİK verilerinde sadece yüzde 22,8 olarak gösterilmektedir.
Resmi enflasyon yıllardır TÜİK vasıtası ile düşük gösterilerek milyonlarca kamu emekçisinin, işçinin, emeklinin ekmeğiyle oynanmakta, alın teri çalınmaktadır.
İnsanca yaşayacak ücret istiyoruz
Tüm kamu emekçilerine, emeklilere en az vergi, artışı kadar yüzde 86 enflasyon farkı ödenmelidir.
Mevcut durumdaki gelir vergisi tarifesinde, dilim tavan-tabanlarında veya vergi oranlarında ek bütçeye paralel artış yapılmalıdır. Aksi durumda maaş artışları cebimize girmeden gelir vergisine gidecektir.
İktidarın bütçeyi tek başına belirleyip ardından toplu sözleşme masasında “bütçe imkanlarımız el vermiyor” diyerek bizleri hedeflenen çarpık enflasyon rakamlarına mahkum bırakma politikasına artık son verilmelidir.
Emekçilerin, sendikaların, halkın bütçeye katılma hakkı önündeki engeller kaldırılmalıdır.
2023 bütçesi hazırlıklarına başlanacak olan önümüzdeki Ekim ayında toplu sözleşme masası kurulmalıdır.
En düşük kamu emekçisinin geliri maaşında ve eş yardımı, çocuk yardımı, kira yardımı, ulaşım yardımı gibi sosyal ödemelerde yapılacak artışlarla yoksulluk sınırı üzerine çıkarılmalıdır.
KESK olarak başta kamu emeklileri ve emeklileri olmak üzere maaşları, ücretleri resmi enflasyon çarkı ile ufalanarak yok edilen, yoksulluğa, sefalete itilen tüm kesimleri emeğimizin çalınmasına ARTIK YETER demeye, insanca yaşamaya yetecek bir ücret ve güvenli bir gelecek için omuz omuza vermeye çağırıyoruz.”