Belediyelerde sözleşmeler yeni arayışların habercisi mi?

Eğitim Sen’den Ankara’da miting: Öğretmenlik Meslek Kanunu iptal edilsin

Eğitim ve Bilim Emekçileri Sendikası (Eğitim Sen), Öğretmenlik Meslek Kanunu’na (ÖMK) karşı Ankara’da miting düzenledi. Eğitim Sen Genel Başkanı Kurul, “ÖMK iptal edilsin. Emek mücadelemiz hepimizin elleriyle inşa edilsin” dedi.

Maden katliamı için Erdoğan kader, madenci yakını ihmal dedi

Bartın'ın Amasra ilçesinde, Türkiye Taşkömürü Kurumu Amasra Müessese Müdürlüğü’ne bağlı maden ocağında 14 Ekim Perşembe akşam saatlerinde grizu patlaması meydana geldi. Madende yaşamını yitirenlerin sayısı 41'e çıktı. 11 işçi yaralı olarak hastaneye kaldırıldı. Sayıştay, TTK 2019 Yılı Denetim Raporunda, Amasra Müessese Müdürlüğü’ne bağlı madende patlamanın yaşandığı -300 derinlikte ani gaz degajı ve grizu patlama riskinin arttığı konusunda uyarmıştı. Bu rapor doğrultusunda hiçbir gelişme sağlanmadığı halde, Enerji Bakanı geçen ay madeni ziyaret etmiş, yöneticileri övmüştü. Erdoğan, kader planı dedi, madenci yakını ihmal dedi Cumhurbaşkanı Erdoğan, Bartın’da yaptığı açıklamada Maden katliamını kadere, fıtrata bağladı.  Erdoğan'ın "Biz kader planına inanmış insanlarız kader planında da inandığımız için bunun ne dünü ne bugünü ne yarını hiçbir zaman olmayacaktır. Bunlar her zaman olacaktır, bunu da bilmemiz lazım" şeklindeki sözleri dikkat çekti. Diyarbakır programını iptal ederek Bartın’a giden Cumhurbaşkanı Erdoğan, maden alanındaki açıklaması sonrası Makaracı köyünde defnedilen Ramazan Özçelik’in cenaze törenine katıldı. Aileye taziyede bulunan Erdoğan, Özçelik’in ablasının, “Ölen kardeşim 10-15 gün önce ‘burada gaz kaçağı var bizi patlatacaklar’ demiş. Nasıl ihmal oldu? ‘Patlatacaklar bizi’ demiş. Kardeşimin içine doğmuş, kardeşim göz göre göre öldü” demesi üzerine kısa süre sessiz kaldıktan sonra “Cümleten başınız sağ olsun, rabbim sabırlar versin” demekle yetindi. İşçiler kendi imkânları ile kurtuldular Maden ocağından çıkan bir işçi, "Hiçbir şey bilmiyoruz. Toz- duman oldu, ne olduğunu bilmiyoruz. Kendi imkânlarımla çıktım. Patlamadan dolayı basınç oldu. Basınçtan dolayı toz kütlesi oldu, göz gözü görmedi" diye belirtti. Patlamanın ardından bölgede yardıma gelen işçiler 350 metre aşağıya kadar indiklerini belirttiler. Bir işçi “Patlamadan dolayı her yerde erimeler mevcuttu. Ulaşabildiğimiz yerlerde insanlar vardı ama kurtarabildiğimiz kimse yoktu. Şuan içeride olanlardan da ümidimiz yok" diye konuştu. Amelebirliği Amasra Şube Başkanı Yasin Sagay da arama kurtarma çalışmalarına katılan isimlerden. Sagay yaşananları ve düşüncelerini şöyle anlattı: “Gündüz vardiyasındaydım, patlamadan yarım saat sonra geldim. Normal bir gaz sızıntısı diye düşündük ama patladığı yerden 1,5 2 km’ye kadar zarar vermiş. Arama kurtarma ekibindeydim. Öğlen birlikte çay içiyorsun, akşam cenazesini alıyorsun. Hayatını kaybeden arkadaşlarımızın çoğu 2019 yılında işe girenler. 23-25 yaşında genç, askere gitmemiş arkadaşlarımız, yeni evlenenler var, yeni çocuğu olanlar var”. Sayıştay uyarmıştı Öte yandan Sayıştay, TTK 2019 Yılı Denetim Raporunda, Amasra Müessese Müdürlüğü’ne bağlı madende patlamanın yaşandığı derinlikte ani gaz degajı ve grizu patlama riskinin arttığı konusunda uyarmıştı!  Sayıştay'ın 2019 raporunda, "2019 yılında müessesenin dengelenmiş üretim derinliği -300 metre olmuştur. Bu derinleşme, ani gaz degajı ve grizu patlaması gibi ciddi kaza risklerinin artmasına neden olmaktadır. Çalışılan damarların tamamında gaz içeriklerinin yüksek olduğu, dolayısıyla degaj kapasitelerinin de yüksek olduğu, arıza zonlarında riskin daha da arttığı bilinmektedir. Bu nedenle müessese ocaklarında ilgili mevzuat hükümlerinin yanı sıra ‘Kurum Degaj Yönergesi’ hükümlerinin titizlikle uygulanması gerekmektedir." uyarısında bulundu. Maden katliamı protesto edildi Bartın Amasra’daki maden faciası dün İstanbul, Ankara ve İzmir'de protesto edildi. Emek, Barış ve Demokrasi Güçleri’nin çağrısıyla düzenlenen eylemlerde "Dün Soma, Ermenek; bugün Bartın. Kaza değil, cinayet" yazılı pankart açıldı, "Maden işçisi, köle değildir" sloganı atıldı. Kadıköy’de yapılan açıklamada; “Hayatımızı cehenneme çeviren, ölülerimizin üzerinde şatafatlı saraylar, gökdelenler, yollar, madenler inşa edenlere, her ay bir Soma’yı bize yaşatanlara tahammülümüz kalmadı artık. Artık yeter diyoruz” ifadeleri yer aldı.

İBB işçileri: Mücadelemizi hukuki zeminde sürdüreceğiz

İstanbul Büyükşehir Belediyesi (İBB) tarafından işten çıkarılan işçiler, işlerine geri alınma taleplerine ilişkin Saraçhane Parkı’nda basın açıklaması yaptı. Basın açıklamasını okuyan Fatma Eryıldız şunları söyledi: “71 gündür zor şartlarda direniyoruz İBB, AKP iktidarının baskısı ile bizi sorgusuz bir şekilde işten attı. Tüm arkadaşlarımız işlerine iade edilinceye kadar mücadelemiz hukuki zeminde devam edecek. Saraçhane Parkı nöbetini bitirdiğimizi kamuoyu ile paylaşıyoruz.”

Marlboro işçileri eylem yaptı

İzmir'de DİSK/Gıda-İş’e üye oldukları için işten atılan ve 18 gündür direnen Euroserve (Marlboro) işçileri İstanbul'daki Philip Morris Genel Müdürlüğü önünde eylem yaptı. Euroserve (Marlboro) işçilerine, ETF Tekstil işçileri, İstanbul İşçi Sendikaları Şubeler Platformu, Birleşik Metal-İş Sendikası, İletişim-İş Sendikası, Cam Keramik-İş Sendikası, DERİTEKS, Liman-İş ve Tüm Bel-Sen merkez yöneticileri ve üyeleri destek verdi. 

ETF Tekstil'in mal varlıklarına haciz

ETF Tekstil’in kapatılmasının ardından başta tazminatları ve ikramiyeleri olmak üzere alacakları için direnişe geçen DERİTEKS üyesi işçilerin mücadelesi sonuç verdi. ETF Tekstil’in tüm mal varlıklarına haciz konuldu. Patron Sanem Dikmen’in fabrikayı kapatıp malları polis eşliğinde kaçırmasına ve defalarca gözaltına alınmalarına rağmen ETF Tekstil işçileri mücadelelerini sürdürdü. Direnişin 79. gününde açıklama yapan işçiler direnişi sonlandırdıklarını duyurdu.

'Çalışma koşulları düzeltilsin'

Petrol-İş üyesi işçiler, Mehmetçik Vakfı'na bağlı benzin istasyonundaki kötü çalışma koşullarına karşı eylem yaptı. İşçiler Sarıyer’deki Mehmetçik Vakfı önünde toplanarak çalışma koşullarının iyileştirilmesini, hak gasplarının önüne geçilmesini istedi. İşçiler Mehmetçik Vakfına bağlı benzin istasyonuna kadar sloganlarla yürüdü. “Mehmetçik Vakfında emek sömürüsü yapılıyor. Emek sömürüsüne hayır” yazılı pankartın arkasında toplanan Petrol-İş üyesi işçiler vakfa bağlı benzin istasyonundaki kötü çalışma koşullarını protesto etti.

Antikapitalist Öğretmenler: ÖMK'ya karşı birleşelim, 15 Ekim'de Ankara'ya gidelim

Eğitim emekçileri, iktidar blokunun dayattığı Öğretmenlik Meslek Kanunu'nun geri çekilmesi için mücadeleye devam ediyor. Antikapitalist Öğretmenler, 15 Ekim'de Eğitim Sen'in çağrısıyla Ankara'da yapılacak eyleme katılma çağrısı yaptı. Çağrı şöyle:  Kapitalist politikalar kamusal olan her şeye saldırmaya devam ediyor. AKP+MHP iktidarı eğitim başta olmak üzere her alanda özelleştirme politikaları, performans sistemine dayalı hiyerarşik çalışma, emekçiler arasındaki ayrıştırmayı derinleştirecek yasalarla meşrulaştırılmaya çalışılıyor. Son bir yıldır eğitim emekçilerinin tek gündemi haline gelen Öğretmenlik Meslek Kanunu (ÖMK), bu politikaların ürünüdür. Mesleğimizi birkaç kanun maddesi üzerinden sınavla kariyer ve statü ayrıştırmasına dayalı maaş artışına indirgemiştir.  Bu kanunla birlikte öğretmenler aday öğretmen, sözleşmeli öğretmen, kadrolu öğretmen, uzman öğretmen ve başöğretmen olarak sınıflandırılacaktır. Aynı işi yapan öğretmenler arasında eşitsizlik, hiyerarşi ve statü ayrımları yaratılacak, ‘eşit işe eşit ücret’ ilkesi ihlal edilecektir. Öğretmenlerin sınav yoluyla birbiri ile yarıştırılması, çalışma barışının bozulmasına yol açacaktır. Kariyer basamakları uygulaması ile ‘nitelikli okul, nitelikli olmayan okul’ ayrımında olduğu gibi, ‘yeterli öğretmen’ ‘yeterli olmayan öğretmen’ algısı yaratılacak, öğretmenlik mesleğinin saygınlığı tartışılır hale getirilecektir. Bu düzenleme, okullarda çocuğunun sınıfına uzman ya da başöğretmenin girmesini isteyen velilerle okul idaresi ve öğretmenler arasında gerilimlerin yaşanmasına, öğretmenin statüsüne göre ‘özel sınıfların’ oluşturulmasına yol açacaktır.  Adaylık sınavının kaldırılması olumlu bir gelişme olarak sunulmaktadır, ancak sınavın işlevi bir değerlendirme komisyonuna devredilmektedir. Bu da öğretmenlerin adaylığının kaldırılmasında mülakat-torpil uygulaması üzerinden ayrımcı uygulamaları gündeme getirecektir.  Yasa, eğitim emekçilerinin sendikalarının örgütlenme özgürlüğü alanını daraltacaktır. Eğitimin onlarca sorunu varken, ÖMK ile sorunlar öğretmen kaynaklı gibi gösterilmektedir. “Öğretmenlerin alanının uzmanı olmadığı” yönünde algı yaratılmaktadır. “Öğretmenlerin yetersiz olduğu”, tam da neoliberal politikalar sonucu eğitim alanında dolaşan bir söylemdir. Öğretmen eğitimlerinin yetersizliği, öğretmenliğe alım sınavlarının başarısızlığı, ÖMK ile giderilemez, sistemin kökünden değiştirilmesi gerekir. Öğretmenler ÖMK’yı istemiyor Eğitim emekçileri, üye oldukları sendikaların ÖMK’ya karşı aldıkları olumsuz pozisyonlara rağmen özellikle sosyal medyada hemen hemen her gün gündem olan tweetleriyle sendikalarını ÖMK’ya karşı birleşmeye davet ediyor.  Bu birleşme çağrısı Eğitim Sen öncülüğündeki girişimlerle hayat bulmaya çalışıyor. Eğitim Sen, Eylül ayında eğitim alanında örgütlü 6 büyük sendikaya birleşik mücadele çağrısı yapmıştı. Özel sektör öğretmenleri sendikası hariç hiç bir sendika birleşip ortak ses çıkarma talebine olumlu yanıt vermedi. Tabanın itici gücü sendika yönetimlerini zor durumda bırakmaya başlayınca Eğitim Sen başta olmak üzere beş sendika başkanı 14 Ekim 2022 günü saat 14.00'da Başkent Öğretmenevinde buluşup ortak mücadele hatlarını örme kararı aldı. Eğitim sen meslek kanunun yasalaştığı ilk günden beri iş yerlerinden bir örgütlenme ağı kurarak sendikalı sendikasız herkese ulaşıp bu konuda birlikte mücadele çağrısı yapıyor, iş yerlerinden toplanıp 1 Ekim’de TBMM'ye sunulan onbinlerce imza, düzenlenen anketler, tabanın sesine kulak verildiğinin en önemli göstergelerinden.  ÖMK’nın iptalini ve sorunu öğretmende gören değil daha kapsamlı, eğitimin tüm sorunlarını gören bir öğretmenlik meslek kanunu istiyoruz. Eğitim emekçilerinin barınma, yoksullaşma sorunu var. Öğretmenler kamuda yoksulluk sınırının çok altında ücretlerle çalışıyorlar. Özel sektörde ise açlık sınırının altında çalışmaya mahkûm edilen milyonlarca eğitim emekçisi var. Ataması yapılmayan yüzbinlerce öğretmen var. Devlet okullarında ucuz iş gücü olarak sömürülen on binlerce ücretli öğretmen var.  Antikapitalist Öğretmenler olarak bizler; #15EkimdeBirlikte öncülüğünde Ücretsiz eğitim Anadilinde eğitim Bilimsel, demokratik,özgürlükçü bir eğitim Irkçılıktan, toplumsal cinsiyet eşitsizliğinden, LGBTi + bireylerine yönelik düşmanlıktan arındırılmış bir eğitim için açlığa, yoksulluğa, sefalete karşı,  Eşit işe eşit ücret  Toplu görüşme değil, grev hakkı olan toplu sözleşme için Haydi, bekleme üye olduğun sendika patronlarının keyfini, “çık sokağa haykır, ÖMK’ya hayır“ diyerek 15 Ekim’deki Eğitim Sen Ankara mitingine katılım çağrısı yapıyoruz.

Ücretler üç ayda bir, enflasyon oranında artırılsın

Türkiye İstatistik Kurumu (TÜİK), enflasyonun Eylül ayında yüzde 84’e yükseldiğini açıkladı. Bağımsız araştırmacılar grubu ENAG’a göre enflasyon yüzde 187 oldu. Gerçek enflasyon rakamının ENAG’ın açıkladığı rakam olduğunu elbette hepimiz biliyoruz. Türk-İş’e göre, dört kişilik ailenin açlık sınırı 7 bin 245 TL, yoksulluk sınırı ise 23 bin 600 TL oldu, gıda fiyatları yüzde 130 arttı. Geçen yıl Eylül ayında asgari ücret 2 bin 825 TL iken açlık sınırı 3 bin 50 liraydı. Yani asgari ücret açlık sınırının yüzde 92’si kadardı. Bu yıl asgari ücrete 2 kez zam yapıldı 5 bin 500 lira oldu. Buna rağmen asgari ücret 7 bin 245 TL’lik açlık sınırının ancak yüzde 68’i kadar olabildi. İki milyon kişi, en düşük emekli maaşı olan 3 bin 500 lirayı, 8 milyon kişi ise 5 bin 500 liralık asgari ücreti alıyor. Aileleri ile birlikte en az 25 milyon kişi 7 bin 245 liralık açlık sınırının, 51 milyon kişi de 23 bin liralık yoksulluk sınırının altında yaşıyor. Enflasyon yoksullaştırır, yüksek enflasyon çok daha hızlı yoksullaştırır.  TÜİK’in ve ENAG’ın açıkladığı tüketici fiyat enflasyonu rakamları, yoksullaşmanın hızla derinleştiğini gösteriyor.  Enflasyona karşı bir miktar korunmak için, ücretlerin en geç üç ayda bir gerçek enflasyona göre artırılması gerekir.

Suriyeli işçi ambulans çağrılmadığı için öldü

62 yaşındaki Suriyeli Şerif Elcebeli sigortasız şekilde çalıştırıldığı fabrikada asansör boşluğuna düşerek hayatını kaybetti.  Elcebeli’nin mesai arkadaşının polise verdiği ifade şöyle: Gündüz bozulan asansörün önüne uyarı levhası konulmadı. Şerif Elcebeli asansör boşluğuna düştüğünde sağlık ekipleri değil asansör firması arandı. Düştüğünde bacağına demir saplanan Elcebeli 1 saat boyunca yardım istedi ama artık kan durdurulamayınca ambulans çağrıldı. Elcebeli kan kaybından yaşamını yitirdi. Ertesi gün ise Elcebeli’nin yerine başka bir işçi alındı. İstanbul Başakşehir’de bulunan Lid Plastik adlı firmada yaklaşık 4 aydır sigortasız bir şekilde çalıştırılan Şerif Elcebeli makineden çıkan hatalı ürünleri bir üst kata çıkarmakla görevliydi. Elcebeli’nin iş arkadaşı Suriyeli Ahmed Tünbi polise verdiği ifadede gece vardiyasında Elcebeli’nin yine hatalı poşetleri yukarıya çıkarmak için asansöre doğru gittiğini, geri dönmeyince kendisinin de asansöre gittiğini ve Şerif Elcebeli’yi asansör boşluğunda yaralı bir şekilde gördüğünü anlattı. Elcebeli’nin o esnada acı içinde bağırdığını ve yardım istediğini anlatan Ahmed Tünbi vakit kaybetmeden diğer işçilere haber verdiğini fakat firma yöneticilerinin ambulansı aramak yerine asansör servisini aradığını söyledi. 1 saat sonra gelen asansör servisinin önce bozuk olan asansörü birinci kata çıkardığını, ardından Elcebeli’nin bacağına saplanan demir parçasını kesmeye çalıştıklarını anlattı. Bu esnada Şerif Elcebeli’nin “Millet nerede, neden kimse yardım etmiyor, kötü haldeyim” diye bağırdığını söyledi. Demir parçası kesildikten sonra kanı durduramadıklarını, bu süreçten sonra ambulansın arandığını anlatan Tünbi, ambulansın da yarım saat sonra geldiğini, o sırada Elcebeli’nin çok kan kaybettiğini ve artık konuşamadığını söyledi. Elcebeli’nin kalp masajı yapılarak ambulansa alındığını söyleyen Tünbi, Elcebeli’nin hastanede hayatını kaybettiğini öğrendiğini anlattı. Elcebeli’nin fabrikadaki diğer işçilerle konuştuklarını ifade eden oğlu Mahmud Elcebeli, “O asansör gündüz vardiyasında bozulmuş ancak hiçbir uyarı tabelası bırakmamışlar. Gece asansörün bulunduğu yerde hiçbir aydınlatma yok, asansör kabininde de aydınlatma yok. Babam malları yukarıya taşımak için girdiği asansörde aşağıya düşüyor. Demir bacağına saplanıyor. Israrla ambulansı aramıyorlar, ilk iş olarak ambulans aransaydı babam kurtulurdu” dedi. İki küçük kardeşinin olduğunu, 62 yaşındaki babasının onların geçimini sağlamak için çalıştığını dile getiren Elcebeli, “Babam öldükten sonra patron bir kez olsun aramadı, ertesi gün babamın yerine başka birini alıp çalışmaya devam etmişler. Ölen bir hayvan değil. Babam öldü, insan öldü” dedi. Ambulansın bilinçli olarak çağırılmadığını iddia eden Elcebeli, “Babam sigortasız çalışıyordu. 4 ay boyunca bugün yarın diye oyaladılar. Sigortasız işçi çalıştırdıkları ortaya çıkmasın istediler. İş kazasının üstünü örtmeye çalıştılar. Bu hesaplarla babamı öldürdüler. Davanın peşini bırakmayacağız. Tüm yasal yollara başvuracağız” diye konuştu.

Geri 43 44 45 46 47 48 49 50 51 52 53 İleri

Bültene kayıt ol