Adana’da artan hayat pahalılığı karşısında parça başı ücretlerine zam talebi ile iş bırakan yerli ve göçmen sayacıların birliği kazanım getirdi. Sayacılar yüzde 60 zam alarak iş bırakma eylemini bitirdi.
2023 yılının tamamını düşünerek yüzde 120 zam talebi ile yola çıktıklarını ifade eden Adana Ayakkabı İmalatı Çalışanları Derneği Başkanı Mustafa Özay, “Yıl içerisinde asgari ücrete gelecek zam oranında zam talep ettik. Patronların tamamı kabul etmedi. Yüzde 60’ı kazanım olarak kabul ettik. Yeni asgari ücret zammı belirlendiğinde yeniden görüşmeler yaparak zammımızı alacağız” dedi.
İnsanca yaşayacak ücret istediler
Adana’nın Seyhan İlçesi, Sarıyakup Mahallesi içerisinde Büyük Saat’in güneyinde bulunan, Adana’da uzun yıllardır ayakkabı üretiminin merkezinde yer alan arastanın büyük atölyeleri Orta Ölçekli Sanayi Bölgesi’ne geçmişse de irili ufaklı atölyeler varlıklarını Büyük Saat’te sürdürüyor.
Büyük ölçüde güvencesiz emeğe dayanan ayakkabı üretiminin yapıldığı Büyük Saat neredeyse her yıl olduğu gibi bu yıl da insanca yaşayacak bir ücrete kavuşmak isteyen sayacıların grevine tanıklık etti.
TÜİK'e göre yüzde 64, ENAG'a göre yüzde 137 olan 2022 enflasyonu karşısında ücretleri eriyen sayacılar sadece 2022’deki kayıpları değil, 2023’te de temel ihtiyaçlarını karşılayabilecekleri bir gelir elde edebilecekleri bir zam talebi ile yola çıktılar.
2 haftadır devam eden iş bırakma eylemi sonuç verdi ve son bir haftadır bir araya gelen atölye sahipleri Adana Ayakkabı İmalatı Çalışanları Derneği’ne tekliflerini iletti. Önce yüzde 30, yüzde 30 da 6 ay sonra olmak üzere yılda iki kez zam teklif eden patronların tekliflerini kabul etmeyen sayacılar iş bırakmaya devam edince, patronların çoğunluğu tek seferde yüzde 60 zammı kabul etti. Hafta başından beri süren görüşmelerde zam teklifini kabul eden atölyelere çalışan sayacılar iş başı yaptı. Haftasonu geldiğinde 2 atölye dışında zam vermeyen atölye kalmadı.
Göçmen işçiler grevin parçası oldu
Halep’te yaptıkları işi burada da sürdüren Suriyeli göçmenler ilk geldikleri yıllarda sayacıların yanında işçilik yaptılar, daha sonra kendi atölyelerinde saya dikmeye başladılar. 2017’den beri onları yerli meslektaşlarına karşı kullanmaya çalışan patronlara kulak asmadan çıkarlarının bir olduğu yerli işçilere ve sayacılarla iş bırakma eylemlerine katıldılar. Bu yıl da kazanımda sayacıların payı oldu.
Teklifi değerlendiren Adana Ayakkabı İmalatı Çalışanları Derneği Başkanı Mustafa Özay, “İğneden ipliğe her şeye gelen zam ücretlerimizi eritmişti. 2023’te gelecek yeni zamları düşünerek yüzde 120 talep ettik. Arkadaşlarımızla değerlendirdik. Yüzde 60 teklifi üzerine 2023’te yıl içerisinde verilecek asgari ücret zammı oranında zam istedik. Vereceğini söyleyen atölyeler oldu. Bu konuda net bir şey söylemeyenler de oldu. Yıl içerisinde zam verilmezse yeniden görüşmeler yaparız. Gerekirse yeniden greve çıkarız diye karar verdik. Zam vermeyen sadece 2 atölye kaldı. Fiyatları düşürmeme adına hiçbir sayacı zam vermeyen atölyeye iş dikmeyecek” dedi.
Trendyol GO kuryeleri düşük zamma karşı eylemlerine devam ediyor. İşçiler, dün İstanbul'da yaptıkları eylemin ardından şirket yöneticileriyle görüştü, daha sonra 22 maddelik taleplerini duyurdu. İşçiler ve şirket yöneticileri pazartesi günü yeniden bir araya gelecekler.
Bursa’da eylem
Trendyol GO’da kuryelik yapan işçiler Bursa’da kontak kapattı. Yaklaşık 300 motokurye, şirketin Odunluk’taki merkezi önünde taleplerini bildirdi.
Bağlarbaşı Mahallesi’nde toplanan ve farklı bölgelerden katılımlarla yaklaşık 300 kişilik konvoy oluşturan motokuryeler, Odunluk’ta bulunan Trendyol GO ofisinin önüne geldi.
Şirketin motokurye ücretlerine yaptığı düşük zam oranını protesto eden kuryeler, koşullarının iyileştirilmesini ve paket başı ücretlerinin artırılmasını talep etti.
İzmir’de eylem
Trendyol GO kuryeleri, şirket yetkilileri tarafından açıklanan sefalet zammına tepki göstererek İzmir’de kontak kapattı. Kuryeler, İzmir’deki tüm bölgelerden kortej olarak yola çıkarak Bornova’daki merkez ofise geldiler.
Yaklaşık 350 kurye eylem yaparken, burada yetkiliyle görüşerek taleplerini ilettiler. Yetkiliye taleplerinin karşılanması için pazartesi gününe kadar süre veren kuryeler, talepleri karşılanmazsa pazartesi günü daha güçlü bir şekilde eylem yapacaklarını söylediler.
TrendyolGo işçileri, 22 maddeden oluşan taleplerini açıkladı
TrendyolGo’da kuryelik yapan işçiler, iki gündür sürdürdükleri iş bırakma eyleminin ardından Trendyol yöneticileri ile bir araya geldi. Sefalet zammına ve ağır çalışma şartlarına karşı iki gündür iş bırakarak Trendyol ile görüşme gerçekleştiren TrendyolGo işçileri, taleplerinin çözümüne çalışılacağına ve pazartesi tekrar görüşme yapılacağına dair söz aldı. İşçiler, gerekirse yine daha güçlü geliriz dediler.
TrendyolGo işçileri, görüşmenin ardından, 22 maddeden oluşan taleplerini açıkladı. İşçiler, pazartesi günü şirket yetkilileriyle yeniden bir araya gelecek ve bu taleplerin yerine getirilmesini isteyecek. İşçilerin başlıca talepleri şöyle:
10 saatlik emeğin karşılığı, 30 paket atarak minimum 1300 TL olsun.
Mağaza ile müşteri mesafesi toplamda 4 km olsun.
Asansör olmayan binalarda kat çıkma zorunluluğu en fazla 5 kat olsun.
Mağaza ile müşteriye olan yürüme mesafemiz maksimum 300 metre olsun.
Mağaza ve restoranlarda bekleme süremiz maksimum 10 dakika olsun.
Gideceğimiz müşterilerin eskisi gibi adresleri görünsün.
İşbu talepler sebebiyle hiçbir Trendyol kurye işçisi işten çıkarılmasın.
Trendyol, kuryelerin özel sağlık sigortasını ödesin.
Grev kararının alınmasının ardından birçok fabrikada eylemler oldu. Patron örgütü MESS ile üç sendikanın imzaladığı toplu iş sözleşmesine göre toplam zam oranı yüzde 34.
Trendyol GO kuryeleri, şirket yetkilileri tarafından açıklanan sefalet zammına tepki göstererek kontak kapattı. Önce Alibeyköy Trendyol ofisi önünde toplanan işçiler, talepleri karşılanmayınca şirketin Maslak'ta bulunan genel merkezi önüne çağrı yaptı.
Koşullarının iyileştirilmesini ve paket başı aldıkları ücretlerin artırılmasını isteyen Trendyol Go kuryeleri, Trendyol'un Maslak'ta bulunan genel merkezi önüne çağrı yaparak sefalet ücretini kabul etmeyeceklerini söyledi.
18 yaşında Trendyol Go kuryesi olarak çalışan Emir de İstanbul Maslak'taki Trendyol Genel Merkezi önünde zam talebiyle bekleyişini sürdüren işçilerden. Zam teklifinin kuryelerin yararına olmadığını söyleyen Emir, "Borçlarım var bu yüzden çalışıyorum. Okulu bıraktım. Yapılan bu zamlarla hiçbirimiz kazanç sağlayamayacağız. İnsanlar bizi yanlış anlamasın biz de evimize ekmek götürmeye çalışıyoruz. Çocuğuna bez alabilmek için çalışanlar var. Sabah 09.00'da kontak açıp gece 02.00'de kontak kapatan arkadaşlarımız var. Biz bu şekilde mağdur oluyoruz. Mağdur olmak istemiyoruz zam istiyoruz" dedi.
Uzun saatler motor sürdüklerini bunun da kaza yapma risklerini artırdığını anlatan Emir, "Kazalar oluyor kuryeler ölüyor ama Trendyol ortada yok, aileye destek yok" diye konuştu.
Metal işkolundaki 11 fabrikada Toplu İş Sözleşmesi görüşmelerinin tıkanması üzerine Birleşik Metal-İş üyesi 2 bin işçi, 23 Ocak'ta greve çıkacak. Grev öncesi 1 saatlik uyarı grevi yarın (17 Ocak) gerçekleşecek.
Greve çıkacak fabrikalar İstanbul, Manisa, Kocaeli ve Bandırma’da bulunuyor.
İşçilerin örgütlü olduğu DİSK'e bağlı Birleşik Metal-İş sendikası, yaklaşan grevi şöyle duyurmuştu:
"MESS’le Schneider Enerji, Grid Solutıons Enerji, Schneider Elektrik, Hitachi ve Arıtaş Kriyojenik işyerlerinin 1 Eylül yürürlüklü ve 2022-2024 dönemine yönelik toplu sözleşme görüşmeleri 6 Ekim 2022 tarihlerinde başlamıştı. Bugüne kadar yapılan görüşmelerde anlaşma sağlanamadı ve grev aşamasına gelindi.
5 işlemeye bağlı 11 fabrikadan 2.000 metal işçisi 23 Ocak Pazartesi günü greve çıkacak. Greve çıkacak fabrikalar İstanbul, Manisa, Kocaeli ve Bandırma’da bulunuyor.
Grev kararımız işveren sendikası MESS’e (11 Ocak günü) tebliğ edildi. Bugün de grev kararlarımızı tüm işyerlerimize asıyoruz.
İnsanca yaşayacak bir ücret ve çalışma koşulları tüm işçilerin ve bütün metal işçilerinin en temel hakkıdır. İşçiler şiddetli bir yoksullaşma içinde. İşçilerin bu ücretlerle yaşaması, asgari ihtiyaçlarını karşılaması mümkün değildir.
Temel tüketim maddelerine ardı ardına yapılan zamlar ve gerçek dışı enflasyon rakamlarına bağlı ücret zamları sonucu alım ücretlerimiz eridi. Yoksulluk sınırının altında bir ücretle, adeta açlık sınırında yaşamaya başladık.
Bugün, genel olarak işçiler asgari ücret ya da biraz üzerinde ücret alır hale gelmiştir. Bunun kabul edilmesi mümkün değildir. İşçilerin asgari düzeyde geçimlerini sağlayacak bir ücret almaları kadar doğal bir durum olamaz. Oysa, her geçen gün daha da yoksullaşıyor, dün aldığımızı bugün alamıyoruz.
Öte yandan, işçiler yoksullaşırken, patronlar karlarına kar katmaya devam ediyor. Bilançolar sürekli kar yazıyor. En zor koşullarda, en ağır işlerde, gece gündüz, pandemi demeden çalışıyoruz. Onların elde ettiği karı yaratan biziz. Şimdi, bu yarattığımızın bir kısmını istiyoruz. İstediğimiz hakkımızdır ve bu hakkımızı mutlaka alacağız.
Ücret zamlarında resmi enflasyon bir parametre olmaktan çıkmıştır. Resmi enflasyon ya da bir miktar üzerindeki ücret zamlarının kabul edilmesi mümkün değildir. Memlekette TÜİK tarafından açıklanan enflasyona inanan hiç ama hiç kimse yoktur. İnanılmasını beklemek de zaten mümkün değil.
Biz, haklı taleplerimizi sonuna kadar savunacağız, haklarımızı almak için elimizden gelen bütün çabayı göstereceğiz. Mücadelemiz her şart ve koşulda, hiçbir engel tanımadan büyüyerek sürecektir.
Grev hakkımızı, 2011’de, 2015’de, 2017’de ve daha dün Bekaert’te kullandık, şimdi de kullanacağız.
Ayrıca, işverenleri uyarmakta da yarar görüyoruz. Hiç kimse grev hakkımızı kullanmamızı engelleme, yasaklatma girişiminde bulunmansın ve olası bir grev yasağından bir yarar beklemesin. 23 Ocak’taki grevimiz yasaklanırsa, bizler Anayasal hakkımızı kullanacak ve grev yasağını tanımayacağız. Bunu şimdiden ilan ediyoruz. Bu kararlılığımızı aynı işyerlerinde Ocak 2017’de, dün Bekaert’te gösterdik, yarın da MESS’e üye işyerlerinde göstermekten geri durmayacağız.
Biz kazanacağız, çünkü haklıyız. Mutlaka Kazanacağız.
BİRLEŞİK METAL-İŞ SENDİKASI
GENEL YÖNETİM KURULU"
KESK Ankara Şubeler Platformu Ulus Meydanında basın açıklaması düzenledi.
Açıklamada konuşan KESK Ankara Şubeler Platformu Dönem Sözcüsü Sacit Ünalmış, “İktidar, TÜİK ve yandaş konfederasyonun yarattığı girdap ile emekçiler karın tokluğu dahi diyemeyeceğimiz bir sefalet ücreti ile yaşamaya çalışmaktadır. Yıllardır bu üçlü aynı oyunu oynuyor. Yandaş Konfederasyon enflasyon altındaki oranların altına imza atıyor, TÜİK her altı ayda bir iktidarın ekonomi politikalarına uygun oranlar açıklayarak gerçek enflasyonu gizliyor ve iktidar TÜİK verilerine göre enflasyon farkını vererek lütfedercesine artış oranı açıklıyor! Oysa her zaman altını çizdiğimiz üzere enflasyona göre maaş zammı ‘sıfır’ zam demektir. Sahte rakamlardan ibaret TÜİK verilerine göre maaş zammı ise reel gelirimizin erimesi, yoksulluğumuzun artması demektir” diye konuştu.
Memur Sen’in yetkililerinin avuçlarını patlatırcasına iktidarı alkışladığını, en ufak bir ahlaki duyarlılık göstermeden ‘başardık başardık’ diye ortalıkta gezdiğini söyleyen Ünalmış, “Soruyoruz; başardıysanız kamu emekçileri AKP iktidarı döneminde neden sürekli kaybetti, neden alım gücü yıldan yıla biraz daha eridi? Neden kamu emeklileri 20 yıl önce emekli ikramiyesi ile ev alabiliyor iken bugün hayalini bile kuramıyor? 20 yıl önce asgari ücretin 2 katını geçen en düşük kamu emekçisi maaşı bugün geldiğimiz noktada asgari ücretin altına inmiştir. Asgari ücretin 3 katını aşan ortalama kamu emekçisi maaşı ise bugün asgari ücretin sadece 500 TL üzerindedir. Sadece bir yıl önce yoksulluk sınırının yaklaşık yarısına denk gelen en düşük kamu emekçisi maaşı bugün yoksulluk sınırının üçte birine kadar inmiştir” dedi.
İnsanların yüzde 20’si açlık sınırının altında gelirle yaşamaya çalışıyor
Bugün ülkedeki her beş kişiden biri açlık sınırı altında bir gelirle yaşamaya çalışmaktadır. Kamu emekçilerine ve emeklilerine yapılacak artışın açıklandığı 4 Ocak’tan bu yana, bir hafta geçmeden A’dan Z’ye her şeye fahiş oranlarda zamlar yapıldı. Elektrikten doğalgaza, gıda ürünlerinden geçen yıla göre en az iki kat artan kiralara kadar uzanan zam kasırgası hız kesmeden devam ediyor. Her iki çalışandan biri asgari ücretlidir. Bu kadar geniş bir kesime reva görülen asgari ücret ise son artışa rağmen daha ceplere bile girmeden açlık sınırı altında kalmıştır.
Yoksulluk sınırı üzerinde ücret istiyoruz
Öncelikle yaşanan kayıpların bir nebze de olsa azaltılması için kamu emekçilerinin ve tüm emeklilerin maaşlarına en az asgari ücret artış oranı kadar zam yapılmasını istiyoruz.
İnsanca yaşamaya yetecek bir ücret için en düşük kamu emekçisinin maaşına eş yardımı, çocuk yardımı, kira yardımı, ulaşım yardımı gibi sosyal ödemelerde yapılacak artışlarla yoksulluk sınırı üzerine çıkarılmasını talep ediyoruz.
Tüm vergi yükünü ücretlilerin omuzlarına yıkan, her yıl daha da büyüyen gelir vergisi adaletsizliğine derhal son verilmesini, gelir vergisi birinci dilim oranının yüzde 15 ten yüzde 10’a düşürülerek yoksulluk sınırına kadar olan maaşların-ücretlerin birinci vergi diliminde sabitlenmesini talep ediyoruz.
Bu asgari ve en temel taleplerimiz sağlanıncaya kadar fiili ve meşru mücadelemizi farklı eylem ve etkinliklerle sürdürmeye devam edeceğiz. KESK olarak, iktidarlardan icazet beklemek yerine her zaman olduğu gibi tüm kamu emekçilerini ve emeklilerini bugünün acil talebi olan en az asgari ücret artışı talebine olduğu kadar, en temel talebimiz olan insanca yaşamaya yetecek yoksulluk sınırı üzerinde ücret talebine sahip çıkmak için omuz omuza vermeye çağırıyoruz.
Birleşik Kamu İş Konfederasyonu: Yüzde 30 oranındaki zam insanlık onuruna aykırıdır
Birleşik Kamu İş Konfederasyonu, kamu emekçilerine ve emeklilere yüzde 30 zamma karşı bordro yakma eylemi yaptı.
Açıklamada yüzde 30 oranındaki zammın insanlık onuruna aykırı olduğu belirtilerek "En düşük kamu çalışanı maaşının yoksulluk sınırında, en düşük emekli maaşının ise asgari ücrete eşitlenmesini ve her ay enflasyon farklarının seyyanen maaşlarımıza yansıtılmasını talep ediyoruz.
TÜİK verilerini manipüle edenler, ülkede ısrarlı bir şekilde ekonomik krizi görmezden gelenler dahi bu enflasyon oranlarının gerçeği yansıtmadığını oldukça iyi bilmektedir. Yoksulluk sınırı altındaki maaşlarla geçinemeyen yurttaşlar, ay sonunu getirebilmek için bankalara borçlanarak yaşamak zorunda bırakılmaktadır. AKP İktidarı böylesi bir ortamda emekçilere sefaleti ve açlığı layık görmüş, krizin faturasını bir kez daha kamu çalışanları ve emeklilerin sırtına yüklemiştir.
İktidar, devlet kurumlarının her birinde onlarca yerden maaş alan bürokratlara para bulurken, beşli çeteye, yandaş medyaya ve AKP iktidarının tetikçiliğini yapan sosyal medya çetelerine para bulunurken kamu çalışanları ve emeklilerin yüzde 30 zamma muhtaç edilmesini emekçiler olarak kabul etmiyoruz.
Son bir yılda sebzeye yüzde 372,7, meyveye yüzde 215,4, ekmek, pirinç, makarnaya yüzde 150,6, bakliyata yüzde 109,7, ete ve balığa yüzde 94,1, elektriğe yüzde 96, doğalgaza yüzde 152, süt ve süt ürünlerine yüzde 150, ayçiçek yağına yüzde 125, tüm vergilere yüzde 122 oranında zam yapıldı.
Kamu çalışanları ve emeklilere verilen yüzde 30 oranındaki zam insanlık onuruna aykırıdır" denildi.
"Hemen, şimdi iş güvencesi istiyoruz" diyen Eğitim Sen'in açıklaması:
Siyasi iktidarın seçim dönemi “müjdeleri”nden birisi de yıllardır talep ettiğimiz ve mücadelesini sürdürdüğümüz güvencesiz istihdam sorununun parçası olan 50/d’li araştırma görevlilerinin kadrolarının 33/a’ya geçirileceği idi.
Ancak bugün, yürütülen onca şaşalı propagandadan sonra Meclis gündemine gelen “kadroya geçirilecekler” listesinden bir anda 50/d’li araştırma görevlilerinin çıkarıldığını öğrenmiş bulunmaktayız.
Üstelik araştırma görevlilerinin hâlihazırdaki istihdam biçimini düzenleyen 33/a kadrosu mevzuatta yokmuş, sanki siyasi iktidar “ben yaptım oldu” diyerek araştırma görevlilerini bir gecede 50/d ile istihdam etmeye karar vermemiş gibi bunun için yeni bir düzenleme yapılması gerekiyormuş algısı yaratılmak istenmektedir.
Eğitim Sen olarak açıkça belirtiyoruz! Araştırma görevlilerinin istihdam biçimi, hâlihazırdaki mevzuatta 33/a olarak belirtilmiş, ancak siyasi iktidar kayırmacı ve kadrolaşmacı amacı nedeniyle araştırma görevlilerini güvencesizliğin cisimleşmiş hali olan 50/d ile sağlamıştır. Kaldı ki 33/a dahi araştırma görevlileri açısından yeterli güvenceleri taşımamaktadır!
Kim ne derse desin! Eğer amaç yükseköğretimde güvenceli çalışmayı esas almaksa Meclis gündeminde olan düzenlemede;
50/d’li araştırma görevlilerinin kadrolarının 33/a’ya geçirileceği ve daha sonra yapılacak bir düzenlemeyle daha güvenceli bir istihdam yaratılacağını,
50/d nedeniyle hak kaybı yaşamış olan araştırma görevlilerinin mağduriyetlerinin giderileceğini,
Doktor öğretim üyelerinin, öğretim görevlilerinin, canlı modellerin, güvenceli kadrolarda istihdam edileceğini,
Doktor öğretim üyesi kadrolarında yeniden atama uygulamasının son bulacağını,
Doçent unvanını alan tüm öğretim elemanlarının başka bir kriter aranmaksızın doçentlik kadrolarına atanacağını,
Gerekli kıdem ve akademik kriterleri sağlayan doçentlerin süre ve hak kaybı olmadan profesörlük kadrosuna atanacağını,
696 sayılı KHK ile taşerondan kadroya geçirilen sürekli işçilerin diğer kamu işçileriyle eşit haklara sahip olması için gerekli düzenlemelerin yapılarak, bu işçilerin önceki kıdem sürelerinin gaspına son verileceğini
görmek istiyoruz.
Yükseköğretimde yıllardır sistematik ve ısrarlı biçimde izlenen politikaların sorumlusu sanki siyasi iktidar değilmiş gibi “Yeni bir yasayla yükseköğretimdeki sorunları çözeceğiz.” ifadelerine ise sadece tebessümle yanıt veriyoruz. Çünkü “Bugüne kadar neredeydiniz?” demenin dahi siyasi iktidarın bilinçli ve programatik olarak yürüttüğü yükseköğretim politikasını anlamamak anlamına geldiğini çok iyi biliyoruz!
Bu nedenle hemen şimdi, yükseköğretimde güvenceli çalışmayı esas alan düzenlemelerin de kanun teklifinde yer almasını ve yasalaşmasını istiyoruz! Yıllardır yürüttüğümüz mücadelenin gereği olarak taleplerimizi, çözüm önerilerimizi örgütlü gücümüzle sahipleneceğimizin ve bu süreci yakından takip edeceğimizin bilinmesini istiyoruz!
Son iki haftada gelişen işçi mücadelelerini derledik.
KESK: Yüzde 30 yetmez
Kamu Emekçileri Sendikaları Konfederasyonu (KESK), sefalet düzeyinde ücret dayatmasına karşı eylemlerini sürdürüyor. İktidar, memur ve emekli maaşlarına önce yüzde 25 zam yaptı. Fakat gelen tepkiler üzerine bunu yüzde 30'a çıkardı. Kamu emekçileri ise asgari ücrete yapılan oranda zam talep ediyor.
KESK İstanbul Şubeler Platformu, TÜİK İstanbul Bölge Müdürlüğü önünde, Amed KESK Şubeler Platformu, Diyarbakır’da TÜİK Bölge Müdürlüğü önünde TÜİK‘in enflasyon rakamlarını eleştiren basın açıklamaları yaptılar.
Suriyeli ve Türkiyeli döküm işçileri Antep’te grev yaptı
Antep'te düşük zam dayatmasına ve iş yükünün artırılmak istenmesine karşı iş bırakan Türkiyeli ve Suriyeli döküm işçilerinin mücadelesi devam ediyor. Döküm işçileri, sabah saatlerinde yeniden KÜSGET Sanayi Sitesindeki atölyeler önünde bir araya geldi. İşçiler, talepleri karşılanana kadar mücadeleye devam edeceklerini belirtirken BİRTEK-SEN Genel Başkanı Mehmet Türkmen de direnişteki işçileri ziyaret etti.
Saya işçileri Adana’da iş bıraktı
Adana’da artan hayat pahalılığı karşısında parça başı ücretlerine zam talep eden sayacılar ve saya işçileri, talepleri karşılanmadığı için iş bıraktı. Yüzde 120 zam talep eden sayacılar ve saya işçileri, zam talepleri tüm atölyeler tarafından kabul edilmeden makine başına oturmayacaklar.
Saya işçileri, son olarak patronların yüzde 30+30 teklifini de kabul etmedi. Patronların ‘Bir ay kapatıyoruz’ restine cevap veren sayacılar, “Hakkımızı vermezlerse biz iki ay kapatırız” dedi.
Bekaert grevi başarıyla sona erdi
İktidarın grev yasağına rağmen grev yapan Birleşik Metal üyesi Bekaert işçileri, 18. günde patronu masaya oturttu. İmzalanan toplu sözleşmede, işçiler önemli kazanımlar elde etti.
Birleşik Metal İş üyesi Bekaert işçileri, Anayasadan doğan haklarını kullanarak grev yasağını tanımadılar ve 18 gün boyunca şanlı bir direniş gerçekleştirdiler. Bekaert grevi ile işçiler önemli kazanımlar elde ettiler. Ancak, bu grev esas olarak mali sonuçları üzerinden değil Türkiye işçi sınıfı tarihindeki önemli yeri ile anılacaktır. Grev yasağına karşı yapılan bu şanlı grevle, sendikal mücadelede artık yeni bir sayfa açılmıştır. Bekaert grevimiz sonrası artık grev yasakları tarihin çöp sepetine atılmıştır.
DYO işçileri direnişte
İzmir Çiğli’de bulunan DYO Boya fabrikasında, patronun küçülme bahanesiyle 18 işçiyi işten atmasının ardından işçilerin fabrika önünde başlattığı direniş devam ediyor.
Örgütlü oldukları Petrol-İş İzmir Şubesi ile işçiler, sabah vardiyasında kartlarını bastıktan sonra fabrika önünde toplanarak, “Atılan işçiler geri alınsın”, “Yönetim şaşırma sabrımızı taşırma”, “Direne direne kazanacağız” sloganları eşliğinde fabrikaya yürüdü.
Kartonsan’da grev dayanışma ile sürüyor
Toplu iş sözleşme görüşmelerinde sonuç alınamayan Kartonsan'da grev devam ediyor. Kocaeli’nin Başiskele ilçesinde kurulu bulunan ve Selüloz-İş sendikasının örgütlü olduğu Kartonsan’da devam eden grevi, DİSK’e bağlı Lastik-İş sendikasının örgütlü olduğu Özka Lastik’ten işçiler ve yine Selüloz-İş sendikasının örgütlü olduğu Olmuksan işçileri ziyaret etti.
Lastik işçileri, ekonomik gidişata karşı işçilerin birliğine vurgu yaptılar, yaklaşan toplu iş sözleşmesi görüşmeleri öncesi her kazanımın işçiler açısından önemli olduğunu belirttiler.
Hyundai işçileri protestolara başladı
Toyota işçilerinin ara zam alması sonrası Hyundai’de başlayan ek zam tartışmaları, asgari ücretin 8 bin 506 TL olarak açıklanması sonrasında protestoya dönüştü.
Direnişteki Koç Üniversitesi Hastanesi işçileri kazandı
Koç Üniversitesi Hastanesinde sendikalaştıkları için işten atılan işçiler, işe iade edilme, sendikal haklarının tanınması ve tacizci hastane müdürü hakkında işlem yapılması talebiyle eyleme başlamıştı.
21 gün süren direnişi Koç Üniversitesi Hastanesi işçileri başarıyla sonuçlandırdı. Tacizci hastane müdürü hastaneden gönderildi.
İşçi Sağlığı ve İş Güvenliği (İSİG) Meclisi 2022 yılına ait iş cinayetleri raporunu yayımladı. 2022 yılında bin 843 işçi yaşamını yitirdi.
En az 55 moto kurye iş cinayetlerinde hayatını kaybetti.
15 yaş altı 27, 15-17 yaş aralığında 37 çocuk işçi yaşamını yitirdi.
En az 108 kadın işçi hayatını kaybetti.
Çalışmak zorunda olan 65 yaş üstü 99 işçi yaşamını yitirdi.
2022’de 90 göçmen işçi yaşamını yitirdi. Ölen göçmenlerin yüzde 43'ü Suriyeli, yüzde 22'si Afganistanlı. Göçmen işçiler toplam 16 ülkeden gelmişlerdi.
2022 yılında ‘en az’ 1843, her gün 'en az' 5 işçi iş cinayetlerinde hayatını kaybetti. AKP iktidara geleli 20 yılı geçti. Bu dönemde ‘Büyük Türkiye’, ‘Yeni Türkiye’, ‘Yerli ve Milli Ekonomi’ gibi birçok söylemle neoliberal işçi karşıtı politikalar hayata geçirildi. MÜSİAD, TÜSİAD, TİSK vb. patronların yüzü gülerken ücretler eridi, sendikal hareket ve genel anlamda emek hareketi zayıflatıldı, grevler yasaklandı, kentler rant alanı haline getirildi, doğa talan edildi ve binlerce işçi işyerlerinden eve geri dönemedi.
İş cinayetleri üç işkolunda yoğunlaştı. Güvencesiz çalışmanın hâkim olduğu; inşaat, tarım ve taşımacılık. Uzun çalışma saatleri, yoğun çalışma, sigortasız çalışma ve her türlü kuralsızlığın hâkim olduğu bu işkollarında sendikal örgütlenme yok ya da çok zayıf.
Özellikle mevsimlik tarım işçilerinin çalıştıkları bölgeye ya da tarlaya yolculuğu sırasında uygun olmayan ulaşım araçlarının kullanılması, eskiyen traktörler, işçilerin barınma-dinlenme-temizlik alanlarının yetersizliği, kene ısırmaları gibi sebepler ölümlerin temel nedenlerini oluşturuyor.
Biz mücadele etmezsek kapitalistler ve onların aparatı hükümetler ne iş güvenliğini ne işçi sağlığını ne çalışma koşullarını denetlemezler. İş cinayetlerini engellemenin yolu keskin bir sendikal haklar mücadelesidir.
(Sosyalist İşçi)