Sibel Erduman

Sibel Erduman son yazıları

Sibel Erduman tüm yazıları

05.12.2016 - 07:17

CHP’nin tarihinde bir ilerleme var mıdır?

3 Aralık 1945 günü, CHP'nin sesi olan Vatan gazetesinde Hüseyin Cahit Yalçın imzasıyla "Kalkın ey ehl-i vatan" başlıklı bir makale yayınlandı. Yalçın, "memleketini sevenleri komünistlere karşı mücadeleye" çağırıyordu. Yalçın'ın hedef gösterdiği komünistler, Tan gazetesinin sahibi olan Sabiha ve Zekeriya Sertel çiftiydi.

Yalçın'ın çağrısı üzerine hemen aynı gün İstanbul Üniversitesi'nde aynı çağrı yapıldı, sınıflarda "Kalkın ey ehl-i vatan" yazısı dağıtıldı. Süleyman Demirel, Necmettin Erbakan, İlhan Selçuk gibi isimler o dönem İstanbul'da üniversite okumaktaydı.

Baskının kışkırtıcılarından olan Cumhuriyet gazetesi, "vatandaş hassasiyetini”, TKP'nin çıkardığı Görüşler adlı dergiye karşı yürüttüğü karalama kampanyası ile örgütlüyordu. Cumhuriyet, saldırıdan bir gün önce, Görüşler dergisinin komünistliğini ortaya koymak için akıllara zarar tahliller yapıyordu: "Görüşler kelimesinin 'G' harfi ters çevrildiğinde ve bir kısmı parmakla örtüldüğünde orağa benziyor. Bizim yoldaşlar nihayet maskelerini attılar. 'Yeni Dünya' ve 'Görüşler' kızıl propaganda organlarıdır."

Böylece 4 Aralık günü CHP İstanbul İl Başkanlığı tarafından örgütlenen faşistler, ellerinde demir çubuklar, baltalar ve kırmızı boyalar olduğu hâlde Tan Matbaası'na doğru yürüyüşe geçtiler. Güruhun içinde Süleyman Demirel, bir dönem bakanlık da yapan Cumhuriyet gazetesi yazarı Orhan Birgit, yine eski CHP'li bakanlardan Ali İhsan Göğüs ve Ergenekon davasında yargılanan Cumhuriyet gazetesi imtiyaz sahibi İlhan Selçuk da bulunuyordu. (4.12.2015 - Marksist.org)

Bugüne gelirsek; CHP’nin “Türkiye’yi böldürtmeyeceğiz” sloganıyla düzenlediği mitinglerin ilki önceki gün (3 Aralık) Adana’da Uğur Mumcu Meydanı’nda düzenlendi. Mitingde partililere seslenen CHP lideri Kemal Kılıçdaroğlu, “Aramızda ülkücüler de var! Onlar da Başkanlığa karşıyız diyorlar. Onlar bölücü, biz birleştiririz. Hep bir ağızdan söylüyoruz. Şehitler ölmez, vatan bölünmez!”

Baştaki soruya olan cevap benim penceremden açık: YOK.

Bu arada Immanuel Kant şöyle bir soru sormuş: Tarihte hakiki ilerleme var mıdır? (Sırf maddi gelişmeyi değil, özgürlük bakımından etik ilerlemeyi kastederek) Kant fiili tarihin karışık olduğunu ve açık bir kanıt sunmadığını kabul eder, ama ilerleme kanıtlanamayacak olsa bile onun mümkün olduğuna işaret eden alametlerin ayırtına varabileceğimiz hükmüne varır. Fransız Devrimi’ni özgürlük ihtimaline işaret eden böyle bir alamet olarak yorumlar. O ana kadar düşünülmeyen şey olmuş, bütün bir halk hiç korkmadan özgür ve eşit olduklarını iddia etmiştir. Paris sokaklarında çoğu kez kanlı şekilde vuku bulan o gerçeklikten çok daha önemli olan şey, Fransa’daki olayların Avrupa’nın dört bir yanındaki duygudaş gözlemcilerin nezdinde yarattığı hevesti.

Yakın tarihte bizim de heveslendiğimiz birçok gelişme yaşandı bu arada: Şubat 2011’de Mısır Cumhurbaşkanı Mübarek’in devrilmesine yol açan ayaklanmalar mesela. Her türlü şüphe, korku ve tavizlere rağmen, Mübarek’in devrildiği anda Mısır’da yaşanan o coşku ve evrensel özgürlük anına biz de dahil olmuştuk.

Bu ülkede değişimin mümkün olduğunu gösterecek, bizi heveslendirecek şey ve bizim başkalarında yaratmak istediğimiz heves, sağcı, popülist gösterilerdeki halkın organik birliğini ayakta tutmak için belirlenen düşmanlar ve bu düşmanları yok etme çağrısıyla kurulacak bir birliktelik değil, toplumsal ve ekonomik adalet istemiyle kurulacak bir birliktelik olacaktır.  

Sibel Erduman

[email protected]


Bültene kayıt ol