Sibel Erduman

Sibel Erduman son yazıları

Sibel Erduman tüm yazıları

21.11.2016 - 06:44

En büyük suça karşı birlikte miyiz?

AKP’nin cinsel istismara uğrayan çocukları failiyle evlendirip failin cezaevinden çıkmasını ve mağdur olan ailelerin (3000) mağduriyetinin giderilmesini içeren yasayla ilgili özellikle kadınların örgütlediği protestolar ve yürüyüşler bugünden itibaren başladı.

Bugünlerde iktidar kendine o kadar güveniyor ki, bir de bu yasayı aradan çıkartalım dediler sanırım...

Bu yasayla cinsel istismarların ve tecavüzün ne kadar da çok sık karşılaşılan bir durum olabileceği tescilleniyor aslında ve üstelik Adalet Bakanı Bekir Bozdağ kendi ağzıyla bunu tescilliyor: “Bunlar tecavüzcü değil… cinsel istismar suçunu zorla (!) yapmış kişiler, ailelerinin ve küçüğün rızasıyla (!)… Bu şekilde ailenin mağduriyeti düzeltilecek.”

Yani her şey aile için! Ama maalesef bu istismar ve tecavüz olaylarının büyük bir çoğunluğu da zaten aile içinde ya da yakınlar tarafından gerçekleştiriliyor. Bırakın istismar etmek zorunda bırakılanları (o nasıl oluyorsa artık) evli, toplumda saygın yerleri olan nice iktidar sahibinin eşlerini, çocuklarını istismar ettiğine yönelik Türkiye’de ve dünyada çok örnek var.

Nimet Çubukçu’nun kadın ve aileden sorumlu bakan olduğu sırada ‘aile içi cinsel istismar’ üzerine bir araştırma yapılmıştı. Bu araştırmada farklı yörelerin, farklı sınıfların hepsi bir araya getirilmiş, büyük bir rapor açıklanacak iken açıklanamadı. Çubukçu’ya sorulduğunda “Bunu yayımlamıyoruz; toplumda infiale neden olur” demişti.

Yani bu tür suçların failleri, büyük bir çoğunlukla öyle çapulcu, işsiz güçsüz, tek başına, toplum dışı yaşayan canavar ve sapıklar değil.

Onun için bu yasayı çıkaran iktidar mensuplarının “sapkın” düşüncelerinin karşısına Cumhuriyet Kadınları Derneği İstanbul Şubesi’nin "Askeri Okullar Açılsın" ve "TSK bağımsızlığın tek güvencesidir" açıklamalarının yanına "tecavüz meşrulaştırılamaz" pankartı iliştirerek çıkamazsın, çünkü her türlü istismar askeriyenin olmazsa olmaz koşuludur ve TSK istismarın en fazla üretildiği erkin ve iktidarın vazgeçilmez kurumudur.

Düzce Ülkü Ocakları bayan (yazıda böyle tanıtılıyordu) birimi başkanı Rümeysa Ataseven’in, “Vicdan nedir bilmeyen ve küçük çocukların hayatlarını mahveden canilerin en ufak bir affedici unsurla yargılanmasını sindirmiyoruz” demesi ise hiç yutulur bir durum değil. Savaş isteyen, ırkçı bir kurum olan Ülkü Ocakları ise bu suçları canilere hava ederek ve basın açıklamasının önüne kadınları yerleştirerek bu işten hiç sıyrılamaz.

Bu dünya ve hele hele Türkiye başka bir gezegenin cehennemi midir bilmiyorum ama halihazırda başka bir gezegende hayat bulunmadığına göre ya da bulunmuş olsa da biz fanilerin (parası ancak günlük yaşamını idame ettirmeye yetecekler) erişemeyeceği bir durum olacağı için bu savaşsever, ırkçı ayrımcı grupların tecavüz ve istismar konularında vicdan, etik sahibi kesilmelerini hiçbir zaman yutmayalım. Unutmayalım ki gezegenin cehennemleşmesinde iktidar ve güç sahiplerin yanında olanların çok büyük payı var.  

Sibel Erduman

[email protected]


Bültene kayıt ol