Alex Callinicos

Alex Callinicos son yazıları

Alex Callinicos tüm yazıları

27.02.2016 - 11:01

Avrupa sınırlarında polislik yapan NATO, sığınmacı krizini daha kötü hâle getirecek

Silik bir Norveçli politikacı olan Jens Stoltenberg, şu anda NATO genel sekreteri olarak görev yapıyor. Bu, 1940’ların sonundan bu yana ABD tarafından domine edilen Atlantik düzenine sadık Avrupa’nın politik vasatlıkları için rezerve edilmiş bir görev.

Geçen hafta Stoltenberg, yıllık Münih Güvenlik Konferansı’na ağırlığını koyuyordu. Rusya’yı “Avrupa’nın güvenliğini bozmakla” suçladı.

Rusya Başbakanı Dmitri Medvedev, buna kurnaz bir vuruşla yanıt verdi. AB’nin sınırlarının dostluk sınırları olmaktan ziyade, ret sınırları olduğunu söyledi. Stoltenberg’in geçen perşembe NATO’nun Kıbrıs’taki yerleşik filosunu Ege Denizi’ne kaydırdığını bildirmesi bunun ispatı oldu.

Nedenini ‘göçmen ve sığınmacı akımını kesmede Yunanistan, Türkiye ve AB’ye yardım etmek’ olarak açıkladı.

NATO Soğuk Savaş sırasında kendini özgürlük gücü olarak nitelemekteydi. Şimdi ise fakir dünyaya karşı kapılarını kapatmak için AB’ye yardım adına, Avrupa kalesinin sınıf muhafızı haline geldi.

AB’nin bu konuda çok da iyi yapmadığını söylemek gerekir. Her gün yaklaşık 2 bin sığınmacının Ege Denizi aracılığıyla Türkiye’den Yunanistan’a geçtiği tahmin ediliyor. Bu durum geçen hafta Almanya şansölyesi Angela Merkel’in Türkiye’yi ziyaret etmesine ve NATO’nun konuya dahil olma talebini dile getirmesine neden oldu.

Merkel Almanya’nın kapılarının sığınmacılara açık olduğuna dair söz verdiği Eylül’den bu yana çok yol kat etti. Ama elbette tüm Avrupa’da bariyerler kurulmakta. David Cameron AB’de sığınmacılara yardımı kesme girişimleriyle bu kötü ruhlu yaklaşımı özetliyor.

NATO’nun girişimi insan tacirlerine karşı bir saldırı yapılmasını meşrulaştırdı. ABD Savunma Bakanlığı sekreteri Ashton Carter “şu anda zor durumdaki bu insanları sömüren bir suç çetesi var ve bu organize bir kaçakçılık operasyonu” diye açıkladı.

Ancak insanların göç etmesinin suçunu insan kaçakçılarına atmak bilhassa aptal bir polisin zihniyetini ortaya koyar. İnsanların kış mevsiminde Akdeniz’in tehlikeli sularında hayatlarını neden tehlikeye attıklarını anlamak için, yalnızca Suriye hükümet güçlerinin Halep’te, Rusya tarafından desteklenen saldırılarına bakmanız yeterli.

Bombardıman

Türkiye kuzey Suriye’deki Kürtleri bombalıyor. Ayrıca Birleşmiş Milletler Afganistan’da 11 bin sivilin yaşamını yitirdiğini açıkladı ki, bu sayıların kaydedilmeye başlandığı 2009 yılından bu yana en yüksek rakam.

Bu savaşların kurbanlarının huzurlu ve görece refah bir Avrupa’yı cennet gibi görmelerine şaşırmamak lazım.

Neyseki Avrupa’da çok sayıda insan şimdi bunu anlıyor. Geçen yaz ortaya çıkan emsalsiz, sığınmacılarla dayanışma dalgası kırılmadı. Paris vahşetinden sonra göçmenliği terörizmle bir tutma çabası sonuç vermedi. Keza Almanya Köln’de yılbaşı gecesi yapılan saldırılarda erkek şiddetinin göçmenlerle ilişkilendirilmesi de başarılı olamadı.

Duygudaşlık, Midilli’den Leeds’e kadar sıradan insanların para, yiyecek ve kıyafet toplamak ve bunları sığınmacılara ulaştırmak için gösterdikleri çabanın büyüklüğü ile ortaya konan, gerçek bir hareketle gösterildi.

Bu durum sınırların açılmasını destekleyerek ilkeli bir pozisyon almış olan radikal ve devrimci solu dönüştürdü.

Sosyalist İşçi daima tüm göçmen kontrollerine karşı çıkmıştır. 1970’lerde Enoch Powell ve Ulusal Cephe’nin saldırılarına karşı göçmenleri savunduk.

Gururla ‘buraya hoşgeldiler’ dedik. Ama izole edildik. Faşistlere ve ırkçılara karşı bizimle birleşebilen insanlar, tüm göçmenlerin kontrolüne karşı çıkmaya gelince bir çizgi çekiyorlardı. Ama şimdi sığınmacıları bağrına basan çok daha büyük bir hareketin parçasıyız.

Elbette hareketin büyük çoğunluğu sınırların açılmasını bilinçli olarak desteklemeyebilir. Ayrıca örgütlü faşistler ve baskıcı islamofobik devletler de bize karşı.

Bununla beraber, Avrupa toplumu şu anda sığınmacıları hoş karşılayanlar ve reddedenler olarak iki kutba ayrılmış durumda. Bu ırkçılık karşıtı politikalara çok daha büyük sayıda insan kazanmak için tarihsel bir fırsattır. Irkçılığa karşı uluslararası eylem günü olan 19 Mart, sığınmacılarla dayanışma hareketini sağlamlaştırmak için çok önemli bir fırsat olacak. Irkçılığa karşı olanlar tüm güçleriyle bunun inşasına çalışmalıdır.

Alex Callinicos

(16 Şubat)


Bültene kayıt ol