Atilla Dirim

Atilla Dirim son yazıları

Atilla Dirim tüm yazıları

07.01.2015 - 09:30

Petrol fiyatlarının hâl-i pür-melâli…

2014 yılı boyunca petrol fiyatlarında aniden beklenmedik bir düşüş yaşandı. Daha doğrusu, tabiri câizse, petrol fiyatları serbest düşüşe geçerek yere çakıldı. 

Dünya genelinde petrol fiyatları %50'ye yaklaşan oranlarda düştü ve bu durumun 2015'te de süreceği öngörülüyor. Fiyatlardaki bu beklenmedik düşüşün nedenine, sermaye ve işçi sınıfı bakımından doğuracağı olası sonuçlara dair çeşitli görüşler var.

Fiyatların düşmesi gerçekten de bu kadar önemli mi?

Dünya ekonomisinde petrolün oynadığı rol, aslında sanıldığı kadar büyük değil. Şu anda dünya üzerindeki petrol üretimi günde yaklaşık 90 milyon varil. Bir varilin fiyatının ortalama 100 ABD doları olduğunu varsaydığımız takdirde, petrolün günlük üretim değerinin günde 9 milyar dolar, yılda da 3.285 milyar dolar olduğunu tespit edebiliriz. Petrol fiyatlarının hâlen ortalama 60 dolar olduğunu varsayarsak, üretim değerinin şu anda yılda 1.971 milyar dolar olduğunu hesaplayabiliriz.

Buna karşın dünya ekonomisinin toplam büyüklüğü, 2014 yılında yaklaşık olarak 77.000 milyar ABD dolarıydı. Yani petrol üretiminin dünya ekonomik büyüklüğü içindeki oranının yaklaşık %3 civarında bulunduğunu söyleyebiliriz. Dolayısıyla dünya ekonomisinin %97'lik kısmı petrol üretimi dışındaki girdilerden, yani tarımsal üretimden, sanayi üretiminden, hizmet sektörlerinden, kömür, doğalgaz, atom santralleri gibi diğer enerji kaynaklarından oluşuyor. Petrol, dünya ticaretinin sadece küçük bir kısmını oluşturuyor. Petrol ithal eden bir ülke olan Çin'in eşya ihracatı bile, dünya petrol üretimiyle neredeyse aynı değere sahip. Hatta enerji kaynakları arasında bile, sahip olduğu üçte birlik paya rağmen, petrol en fazla kullanılan enerji kaynağı değil.

Petrolün dünya ekonomisi içindeki payı aslında oldukça küçük olmasına rağmen, etkisi çok daha büyük. Bunun nedeni, başta doğalgaz olmak üzere, diğer enerji kaynakları için de fiyat belirleyici bir nitelik taşıması. Ayrıca günlük hayatta kullanılan pek çok nesnenin yapımında petrol ve petrol ürünleri kullanılıyor. Başta ulaşım olmak üzere, taşımacılık sektörünün petrole olan bağımlılığı, beraberinde fiyatların da petrol değerine göre belirlenmesini getiriyor. Bunun yanı sıra, taşıma ve ısınmada kullanılan petrol miktarının yüksekliği, devletler tarafından iyi bir dolaylı vergi kaynağı olarak da görülüyor. Bundan ötürü petrol fiyatlarının düşmesi veya yükselmesi, petrol ithal eden devletlerde vergi gelirleri üzerinde etkili olurken, aynı durum petrol ihraç eden ülkelerde de yaşanıyor.

Petrol fiyatları neden düştü?

Petrol fiyatlarının neden düştüğüne dair çeşitli komplo teorileri var. Bunların en başında, dünyanın en büyük petrol üreticisi ülkelerinden biri olan Suudi Arabistan'ın, Amerika Birleşik Devletleri'nin etkisi ve telkiniyle, Rusya ve İran'ı ekonomik olarak yıpratmak suretiyle Suriye rejimini desteklemekten vazgeçirmeye çalışıyor olduğu iddiası geliyor. Bu, ilk bakışta akla yakın bir teori gibi görünüyor. Geçmişte de benzeri durumlar yaşanmıştı. 1985 yılında Suudi Arabistan petrol üretimini bir anda günde 2 milyon varilden günde 10 milyon varil gibi inanılmaz boyutlara yükseltmiş, bunun sonucu olarak da petrol fiyatı varil başına 32 dolardan 10 dolara düşmüştü. Büyük bir petrol üreticisi ülke olan Sovyetler Birliği, petrolü Suudi Arabistan'a göre çok daha yüksek maliyetlere çıkarttığı için zarar etmeye başlamış, ana döviz geliri kaynağı da petrol olduğu için de, döviz krizine girmemek adına petrolü varili 5 dolardan satmaya başlamıştı. Bunun üzerine ülkedeki mevcut kriz daha da derinleşmişti.

Ancak Suudi Arabistan'ın OPEC üzerinde de baskı kurarak üretimi düşürmeme kararı alması, artık doğrudan ABD, Kanada, Norveç gibi "müttefiki" olduğu ülkeleri de olumsuz anlamda etkilemeye başlamış bulunuyor. ABD'de son yıllarda hidrolik kırma yöntemiyle büyük miktarlarda petrol ve kaya gazı elde ediliyor. Fiyatların 100 doların üzerinde kalacağı beklentisi, hidrolik kırma yöntemiyle petrol ve kaya gazı çıkartan şirketlerin borsa değerlerinin yükselerek bir balon oluşturmasına neden olmuştu. Hidrolik kırma yöntemi çok pahalı bir yöntem olduğu için, fiyatların 60 doların altına düşmesinin artık maliyetleri karşılayamayacağı, ABD devletinin de bu şirketleri teşviklerle desteklemeye niyetli olmadığı, dolayısıyla balonun patlamaya hazır olduğu söyleniyor.

Keza Kanada da petrol kumlarından büyük miktarda petrol üretme potansiyeline sahip bir ülke; ancak petrol kumundan yapılan üretimin de maliyeti çok büyük ve Suudi Arabistan fiyatlarıyla rekabet etmesi mümkün olmadığı için, devlet tarafından hâlen teşvikle ayakta tutuluyor. Fakat bunun uzun vadeli bir politika olarak sürdürülmesinin imkansız olduğu da biliniyor. Dolayısıyla Suudi Arabistan'ın ABD'nin telkiniyle fiyatları aşağı çektiği teorisi, bu şekilde ciddi bir yara almış oluyor.

Ekonomik krizin etkisi

Petrol fiyatlarının düşmesindeki en önemli etkenlerden biri, petrole olan talebin düşmesi. 2014 yılının Kasım ayında Japonya’nın gayrı safi yurtiçi hasılasının (GSYH) üçüncü çeyrekte daraldığı açıklandı. Dünyanın en büyük üçüncü ekonomisi olan Japonya'nın 2008'den bu yana dördüncü kez resmen durgunluğa girmesi, gerçekte 2008 krizinden sonra dünya ekonomisinde yaşandığı söylenen toparlanmanın bir yanılsama olduğunu, aslında ekonominin hızlı bir şekilde tepetaklak gittiğini ortaya koyuyor.

Durgunluk sadece Japonya'yı değil, 18 üyesiyle toplam ekonomisi ABD'den büyük olan Avro Bölgesi'ni de etkisi altına almış bulunuyor. Avro Bölgesi, 2014 yılının son çeyreğinde %0,6 oranında büyüdü, bu da 2008 krizinden önceki %2,0 oranının oldukça altında. Üstelik durgunluğun en fazla hissedildiği ülkeler, Avro Bölgesi'nin en güçlü ekonomileri olan Almanya, Fransa ve İtalya.

Durgunluğa girmek üzere olan bir başka devlet ise mali krizden sonra bile kapsamlı kredi paketleri sayesinde %10'luk bir büyüme hızı yakalayan Çin. Dünyanın bu en büyük ekonomilerinden biri, artık %7,5'lik büyüme hedefini bile yakalayamıyor. Bu, 1990'dan bu yana en düşük büyüme oranı anlamına geliyor.

Rusya'nın durumu ise daha da kötü. Dünyanın en büyük dokuzuncu ekonomisi, hem petrol fiyatlarında yaşanan düşüş hem de Ukrayna krizi nedeniyle ABD ile Avrupa tarafından dayatılan yaptırımların birleşik etkisi sonucunda, resmen durgunluğa girmiş bulunuyor. Ülke ekonomisi, 2014 yılı Kasım ayında yıllık bazda %0,5 oranında küçüldü.

OPEC'i de büyük ölçüde denetim altında tutan Suudi Arabistan'ın üretimde kısıntıya gitmeyerek petrol fiyatlarının düşmesine izin vermesinin, bu ülkenin petrol ticaretindeki pazar payını ne pahasına olursa olsun korumak istemesinden kaynaklandığı düşünülüyor.

Krizden nasıl çıkılır?

Uluslararası kapitalizmin girdiği krizden çıkmakta kullandığı stratejilerin başında, krizin faturasını işçi sınıfına yıkmak geliyor. Hemen her ülkede krizden çıkmanın reçetesi olarak yeni "yapısal reform" paketleri bir kurtarıcı olarak kamuoyuna ilan ediliyor, ancak bu paketler işçi sınıfına daha fazla saldırmaktan başka bir anlama gelmiyor. İşten çıkartmalar, emeklilik yaşının yükseltilmesi, ücretlerin düşürülmesi, sosyal kesintiler ve benzerleri, işçi sınıfına dayatılmaya çalışılıyor.

2008 yılında krizin başlamasıyla birlikte, işçi sınıfına yönelik saldırılar da hızlandı. Amerika Birleşik Devletleri'nde Obama yönetiminin otomotiv sektöründe yeniden yapılanma adı altında işçilere saldırması, işe yeni başlayan işçilerin aldığı ücretin %50 düşürülmesiyle sonuçlandı. Bu saldırı, bundan sonra yapılacak olanları için de örnek ve kriter teşkil etti. Dünyanın her yerinde yeniden yapılanma, kemer sıkma, tasarruf tedbirleri adı altında çalışanlara yönelik saldırılar birbirini izlerken, başta Yunanistan, İspanya, İtalya, Fransa olmak üzere dünyanın birçok ülkesi tarihte görülmemiş büyüklükte gösteriler ve genel grevlerle sarsıldı.

Dünyanın her yerinde benzer şekilde saldırıya uğrayan işçilerin yegane kurtuluş yolu ise kapitalizme karşı verecekleri küresel birleşik mücadeleden geçiyor. İşçi sınıfı, kapitalizmin zincirlerini üretildiği yerde kırabilecek tek sınıf. Bu yüzden de Marx ve Engels'in bundan 166 yıl önce Komünist Manifesto'da yaptığı çağrıyı, kapitalizmin küresel saldırısı karşısında hatırlamak ve uygulamaya koymak gerekiyor: "Dünyanın bütün işçileri, birleşin!"

Atilla Dirim

[email protected]


Bültene kayıt ol