Faruk Sevim

Faruk Sevim son yazıları

Faruk Sevim tüm yazıları

08.06.2022 - 12:04

Milyonların hareketi için, onların yüzlerin binlerin sabırlı mücadelesi gerekli

İşçi sınıfının hayat koşuları yıkıma uğratılıyor. Çok sert bir fakirleşme yaşıyoruz ve duracak gibi görünmüyor. Maliye Bakanı Nurettin Nebati’nin sandığının tersine bu sürecin bir dibi yok. Geçim sıkıntısı her geçen gün artıyor, insanlar mutlak açlık koşullarına sürükleniyor.

Hükümetin hayat pahalılığına karşı, “Tanzim satışı noktaları açmak”, stokçu oldukları iddiasıyla “Üreticilerin depolarına baskın düzenlemek”, “Marketlere ceza timleri göndermek” gibi yöntemlerinin bir çıkar yol olmadığını halk görüyor.

Halkı inandıramayan iktidar şimdi de 2023 seçimlerinin öncesinde enflasyonun düşeceği masalıyla günü kurtarmaya çalışıyor.

Türkiye’de yaşayan herkes ekonominin elle tutulur yanı kalmadığını kendi yaşamında hissediyor. Emeğiyle geçinmeye çalışanlar açısından yaşam her gün daha çok zorlaşıyor. Katlanan faturalar soğukların doğalgaz kullanmadan atlatılmaya çalışılmasına, elektriğin asgari düzeyde kullanılmasına, insanların giyim kuşam bir yana yeme-içmesinden kısmasına yol açtı. Ulaşım zamları evden işe, işten eve yürüyerek gidip gelenleri çoğalttı.

Bu yıl ekim yapamayan köylülerin sayısı küçümsenemez boyutta. Uçuşa geçen fiyatlar nedeniyle esnaf ürünlerini satmakta zorlanıyor, artan kiralar ve ödeyemez olduğu elektrik vb. giderleriyle çıkmaza girmiş durumda. 

Başka bir kişi ya da kurumun rakam açıklaması yasaklanarak tek kaynak haline getirilmeye çalışılan TÜİK’in resmi rakamlarına göre bile enflasyon yüzde 73’ü aşıyor. Gerçeğini ise bağımsız ekonomistler yüzde 161 olarak açıkladı.

Yönetenler “bütün dünya böyle, biz yine de iyiyiz” diyor. Doğru, enflasyon tüm dünyada artıyor, hayat her yerde pahalanıyor. Enflasyon örneğin İngiltere’de yüzde 9, Almanya’da yüzde 7,9, ABD’de yüzde 8,3. Ancak Türkiye’nin enflasyonu dünyada benzersiz, bütün dünya ortalamasının en az 20 kat üzerinde.

Üstelik Türkiye’nin borçlandığı emperyalist ülkelerde enflasyon artarken, faiz de artırılıyor. Bu, Türkiye’yi iki yönlü etkiliyor; hem yerli-yabancı sermaye çıkışları hızlanıyor, hem de borçlanma maliyeti yükseliyor. Türkiye artık borç ödeyememe riski altında. Sonuç şu ki; Türkiye “en kırılgan 20 ekonomi”nin en üst sırasında.

Hükümetin bütün bu krizin yükünü emekçilerin sırtına yüklemeye çalışmakta olduğu tartışmasız. Ücretlerin düşürülmesi sonucu işçilerin milli gelirden aldığı pay hızla düşüyor. Hele iktidarın ömrünü uzatmaya yönelik bir savaş macerası, bütçe açığına, enflasyona ve hayat pahalılığına zirve yaptırır.

Son aylarda gıda, giyim kuşam, ulaşım ve ev kiraları başta olmak üzere bir insan için olmazsa olmaz harcamaların artması, asgari ücretin en az 10 bin liraya yükseltilmesini ertelenemez bir talep haline getirmiştir.

Bu sert yoksullaşmaya toplumun çok cılız seslerle itiraz etmesinin nedeni, örgütlü işçi sınıfının buna dur dememesidir. Bunun için hem iktidarın kutuplaştırıcı siyasetini aşacak hem de emek örgütlerinin bürokrasisini aşacak bir mücadele ve bu mücadelenin ürünü olacak, Emek Platformu tarzında işleyen kapsayıcı birleşik bir mücadele platformu lazım. Milyonların harekete geçmesinin yolu birleşik mücadele zemini için sabırla mücadele eden öncü işçilerin örgütlenmesidir.

Faruk Sevim

(Sosyalist İşçi) 


Bültene kayıt ol