Faruk Sevim

Faruk Sevim son yazıları

14.07.2021 - 12:00

Zorla değil gönüllü dönüş: Suriye artık güvenli bir yer mi?

Avrupa'da ve Türkiye'de göçmen karşıtlarının bir bölümü, sınır dışı etmelere "insancıl" bir kılıf buldu: 'Suriye güvenli, geri dönmeliler.'

Gerçekten böyle mi? Suriye'de bugüne kadar yaşananların insani bilançosu ve ülkede şimdi hakim olan durum:

Suriye’de Mart 2011’de Arap ayaklanmalarının da etkisi ile Esad yönetimine karşı kitle hareketleri başladı. Bu tarihten önce de Suriye’de bir Baas diktatörlüğü rejimi vardı, halk zaman zaman bu rejime karşı ayaklanmıştı, ama isyanlar her defasında kanla bastırıldı.

2011’de başlayan son isyan, ordunun da bölünmesi ile kısa sürede bir iç savaşa evrildi. 

Bugün Suriye’de yaşadığı bölge bombalanmamış; bir yakınını kaybetmemiş; ailesinden uzak düşmemiş bir kişi bulmak imkânsız. 2011'de nüfusu 23 milyon olan ülkede, 10 yılda neredeyse 600 bin kişi hayatını kaybetti.

6,5 milyondan fazla Suriyeli ülke içinde yerinden edildi. Çoğu çadırlarda ya da sağlıksız koşullarda yaşıyor.

5,6 milyondan fazla insan Suriye'yi terk etti. 3,6 milyonu Türkiye'de yaşıyor, 1,2 milyonu Avrupa’ya gitti. Geri kalanları komşu ülkelerde yaşıyor.

Suriye fiilen 3’e bölündü

Bugün Suriye sınırları içinde yaklaşık 19 milyon kişinin yaşadığı tahmin ediliyor.

Ülke fiilen üçe bölündü. Kuzeybatıda muhaliflerin ve Türkiye ordusunun kontrolündeki bölgelerde 3 milyon kişi yaşıyor.

Kuzeyde ve doğuda Suriye Demokratik Güçleri'nin (SDG) kontrolündeki bölgelerde 2,6 milyon kişi yaşıyor.

Esad rejiminin kontrolündeki bölgelerde ise 13,4 milyon kişi yaşıyor.

600.000’i aşkın insanın hayatını kaybettiği savaşta, geride kalanlar da büyük bir insani krizle karşı karşıya. Ölenlerin en az 100 bini sivil. 500 bin kişi tutuklandı, 100 bin kişi işkencede öldü, 200 bin kişi kayıp.

En az 3 milyon Suriyeli insani yardıma ihtiyaç duymakta ve büyük çoğunluğu sınırlı miktarda yardım alabilmekte. Yaklaşık 9 milyon Suriyeli yeterli gıdaya erişemiyor. 

Birleşmiş Milletler (BM), ülkede 3 milyon kişinin kalıcı olarak sakat kaldığını açıkladı. 

Ekonomi çökmüş durumda

Suriye Lirası son 1 yılda yüzde 75 değer kaybetti. Temel gıda fiyatları 2019’un sonundan bu yana yüzde 100’ün üzerinde arttı. Gıda fiyatlarının çatışmalardan önceki döneme göre 20 kat daha yüksek olduğu Suriye’de, her 10 kişiden 6’sı şiddetli yoksulluk içerisinde. 

Özellikle kamplarda kalan 3 milyona yakın Suriyelinin, temiz içme ve kullanma suyuna erişim, altyapı ve sağlık hizmetleri, ciddi oranda sekteye uğramış durumda. Ciddi bir yakıt sıkıntısı söz konusu, rejim kontrolündeki bölgelerde dahi insanlar evlerini ısıtmakta zorlanıyor.

Un sıkıntısının yoğun olarak yaşandığı ülkede, hem kamplarda hem de şehirlerde ekmek kıtlığı var. Altyapı ve ekonomi enkaza dönüşmüş durumda. Rejimin kontrol ettiği bölgelerde bile insani yardım ihtiyacı büyüyor. İnsanlar ekmek alabilmek için saatlerce kuyrukta bekliyor. Rejim kontrolündeki kentlerde insanlar, özellikle ekonomik sorunlar nedeniyle zaman zaman protesto eylemleri düzenlemekteler.

Sağlık ve eğitim tesislerinin yarısı hasarlı

Dünya Bankası verilerine göre Halep ve Humus başta olmak üzere tüm ülkenin altyapısı ciddi şekilde zarar gördü. Ülkede toplam ev stokunun yüzde 8’i tamamen yıkıldı, yüzde 23’ü hasar gördü. Barınma kadar sağlık ve eğitim altyapısı da savaşta büyük yara aldı. Sağlık ve eğitim tesislerinin yüzde 50’si hasar gördü. BM, savaşın başlamasından bu yana ülkede yerle bir olmuş binaların maliyetinin 400 milyar dolar civarında olduğu tahmininde bulunmakta. 

Covid-19 salgınıyla birlikte milyonlarca yerinden edilmiş Suriyeli çok daha zorlu bir süreç içine girdi. İnsanlar gündelik işler dahi bulamaz hâle geldi. Salgının ekonomik etkisi gıda, ilaç ve temiz su gibi temel ihtiyaç maddelerine erişimi daha da zorlaştırdı. 

Esad rejimi işlediği insanlık suçlarının hesabını vermelidir

Suriye’de iç savaş 10’uncu yılını doldurdu. Halen de kısa sürede bitmesi beklenmiyor. Rejim güçleri her ne kadar Rusya ve İran desteği sayesinde önemli ilerlemeler kaydetmiş olsalar da, sonuçta ülke topraklarının ve nüfusunun yüzde 30’u rejimin egemenliğinde değil.

Ülke dışına göç etmiş olan 6 milyona yakın mülteci de hesaba katılırsa, Suriyelilerin yarısı Esad rejimi tarafından yönetilmiyor. Bu insanların çekilen bunca acıların sonunda, yeniden Esad’ın başkan olduğu bir Suriye’de yaşamayı kabul etmeleri imkânsız. Esad’a karşı ayaklanmış, başkanlığını kabul etmemiş insanların buna zorlanmaları insan haklarına aykırı. Esad yönetimi, işlediği cinayetlerin hesabını vermek zorunda. Halkını varil bombaları ile bombalayan, sarin gazı ile öldüren, hapishanelerinde işkence yapan bir rejim insanlık suçu işlemektedir. Böyle bir rejimle anlaşmak suretiyle yapılacak geri dönüşlerde, insanların başına nelerin geleceği çok açıktır.

Esad rejiminden hesap sorulmalıdır, onunla anlaşmaya çalışılmamalıdır.

Suriye’de demokratik, insan haklarına saygılı, çoğulcu bir sistem kurulduğunda elbette pek çok Suriyeli mülteci ülkelerine dönecektir. Ama bu dönüşlerin de zorla değil, gönüllü olması gerekir. 

Bütün Suriyeli mülteciler kardeşimizdir, mültecilik bir haktır. Bu hakkı korumaya devam etmeliyiz.

Faruk Sevim

(gocmeniz.org)


Bültene kayıt ol