Özdeş Özbay

Özdeş Özbay son yazıları

Özdeş Özbay tüm yazıları

14.03.2015 - 01:44

8 Saniye

Vizyonda olan filmlerden birinin adı “8 Saniye”. Türk bir yönetmenin filmi, oyuncular Türk. Film Almanya’da geçiyor ve Esra isimli bir kadının özgürlük arayışını anlatıyor. Kadına yönelik şiddetin ve cinsiyetçiliğin son derece can yakıcı bir sorun olarak toplumda tartışılması elbette beraberinde kadın özgürleşmesi hakkında filmlerin ve tiyatro oyunlarının ortaya çıkmasına neden oldu.

Tiyatroda “Evim Güzel Evim” aileyi temel alarak kadının ezilmişliği meselesine değinen en önemli oyundu. “8 Saniye” filmi de tesadüf değil aile, eş, sevgili ve hoca baskısına meydan okuyarak özgürlük arayışını sürdüren bir kadının hikâyesini anlatıyor. Ancak filmde Esra hep tek başına mücadele veriyor ve en sonunda kurtuluşu rüyalarında ona yol gösteren mistik bir adamın bireysel kurtuluşu anlatan felsefesinde buluyor.

11 Eylül saldırılarının ardından başlayan Afganistan ve Irak savaşları tüm dünyada savaş karşıtı hareketi yükseltirken başta sinema ve tiyatro olmak üzere sanat çevrelerini de etkilemişti. ABD’de artan islamofobi ve ırkçılık beraberinde sinemada yüzleşme filmlerinin artmasını getirmişti. 2004’te vizyona giren “Çarpışma” (Crash) bu filmlerin en popüleri olmuştu.

2000’lerin ortalarından itibaren Türkiye’de de benzer bir süreç yaşandı. Yüzleşme ve karşılaşma temalı filmler ve tiyatro oyunları çok arttı. Kürt hareketinin meşruiyet kazandırmayı başardığı Kürt realitesi en sık rastlanan konu oldu. En popüler olan filmlerden biri 2008 yapımı “İki Dil Bir Bavul” filmiydi. Türk öğretmenin anadili Kürtçe olan ve Türkçe bilmeyen minik öğrencilerle karşılaşmasını anlatıyordu bu film.

Son birkaç yıldır İf ve İstanbul film festivalleri ile tiyatro festivallerine bakarsanız çok sayıda karşılaşma ve yüzleşme filmi görürsünüz. Sünni Türk milliyetçiliğinin baskı altına aldığı halkların politik arenaya çıkışı gündelik yaşamda ve dolayısıyla sanatta da değişime yol açıyor. Alevi, Kürt, Yahudi, göçmen, eşcinsel, trans farklı halklardan, cinsiyetlerden ve cinsel yönelimlerden bireylerin birbirleri ile karşılaşmaları ve önyargılarını kırmalarını anlatan filmler ve oyunlar festivallerin en kalabalık film ve oyun grupları arasında.

2011’de başlayan Ortadoğu devrimleri ise sinemayı bir kez daha politikleştirmişti. Devrimi ve devrim sürecinde sıradan insanların nasıl kitlesel kolektif mücadele içerisinde değiştiğini anlatan “Meydan,” “Özgürlük Meydanı,” “Tahrir” ve benzeri birçok film festivallerde yer alıyordu. Ancak Ortadoğu’da yükselen karşı devrim dalgası bu filmlerin sayısını giderek azalttı.

ABD’de ekonomik kriz döneminde yapılan “Wall Street Money Never Sleeps” (2010) ve “Margin Call” (2011) gibi finans sektörünün sorunlarını anlatan filmlerin yerini yavaş yavaş krizden çıkış emarelerinin görülmesi ile birlikte “Whiplash” (2014) gibi yine “çok çalışırsan başarabilirsin” filmleri alıyor.

Bir süredir Türkiye’de politik sorunlara parmak basan filmler ise “8 Saniye” filminde olduğu gibi kolektif kurtuluş yerine bireysel kurtuluş hikâyeleri anlatıyor. “Kendi kaderini kendin çiz” diyen bu film gibi daha birçok tiyatro oyunu ve film göreceğiz diye düşünüyorum yakın gelecekte. Kitlesel ve kolektif mücadelenin düzeyinin düşük olduğu dönemlerde sosyal sorunlara odaklanan sanat çalışmalarında bireysel kurtuluş hikâyelerinin anlatılması kaçınılmaz oluyor. Öte yandan “Rojava” diye bir film de göreceğimizden emin olabilirsiniz. Eğer grev dalgaları başlarsa da grev filmleri göreceğiz.

Sonuçta devrim televizyonlarda gösterilmiyor. Yaşam koşullarını değiştirmek için tarih sahnesine çıkanlar sanatta da özgürlük ve devrim filmleri-oyunları ile yer alırken yenilgiler ve geri çekilişler dram ve bireysel kurtuluş hikâyelerinde temsiliyetini buluyor.

Özdeş Özbay

[email protected]


Bültene kayıt ol