Troçki ve troçkizm hakkında iki önemli kaynak

20.08.2016 - 07:10

Tony Cliff, Türkiye’de daha çok Rusya’da Devlet Kapitalizmi eseriyle bilinir.

Sovyetler Birliği’nin sosyalist değil kapitalist bir ülke olduğunu hem ekonomik verilere, hem de işçi sınıfının SSCB’deki durumuna dayandırarak anlattığı bu kitap dışında, Cliff Lenin ve Troçki üzerine yazdığı kapsamlı biyografileri de var. 1990’ların ortalarında Türkçeye çevrilen Lenin biyografisinden sonra Troçki biyografisinin ilk cildi de geçtiğimiz ay yayınlandı.

Troçki 1: Ekim’e doğru

Tony Cliff’in yazdığı Troçki biyografisi tıpkı aynı yazarın Lenin biyografisinde olduğu gibi büyük bir devrimciyi Stalinist çarpıtmalardan kurtararak onun devrimci fikirlerini, örgütsel mücadelelerini bugüne taşıyor. Kitap Troçki’nin 1905 devriminde Sovyet başkanı olarak oynadığı rolün, Sürekli Devrim teorisini geliştirmesinin öneminin, 1917’deki ayaklanmayı başarıyla yönetmesinin hakkını verirken Troçki’nin hatalarını da saklamıyor. Aksine Cliff Troçki’nin Menşevik-Bolşevik ayrımındaki tutumunu, yıllarca süren uzlaştırma çabalarını, devrimci bir örgütü inşa etmektense birey olarak davranmasını sonuna kadar eleştiriyor.

Marksizm’le 1800’lerin sonunda Rusya’da çok yaygın olan dağınık sol gruplardan birinde tanışan Troçki, kısa sürede etkili bir örgütçü ve ajitatör olarak öne çıkar. Kısa süren bir hapishane döneminden sonra Londra’ya giden Troçki burada başta Lenin olmak üzere Rusya Sosyal Demokrat İşçi Partisi’nin sürgündeki önderleriyle tanışır.

Troçki Rus Marksistlerinin 1903’deki kongresinde Menşeviklerle birlikte tutum alır. Kısa süre sonra onlardan da ayrılıp bağımsız hareket etse de dönemin Marksistlerinin pek çoğu gibi Lenin’in önerdiği demokratik merkeziyetçi devrimci partiyi ikamecilik olarak görür ve Lenin’i Jakobenlikle suçlar. Troçki’nin verdiği bu yanlış karar, Bolşevik-Menşevik ayrışmasının politik bir ayrılık olduğunu görememesi ve devamlı iki grubu uzlaştırmaya çalışması Troçki’nin Bolşeviklerle birlikte partiyi inşa etmesine değil, bağımsız parlak bir yazar olarak var olmasına neden olur.

Troçki 1905 devriminde Petrograd’da işçilerin kurduğu yeni bir örgütlenme biçimi olan Sovyet’in başına geçer. İşçi temsilcilerinden oluşan Sovyet kendisini bir işçi parlamentosu olarak örgütler. Troçki Sovyet’e etkili bir şekilde liderlik eder; Yahudilere yönelik katliamları engeller, basın özgürlüğünü getirir, sekiz saatlik işgünü mücadelesini yürütür, köylülüğü etkilemeye çalışır. Ancak en önemlisi işçi hareketine devrimi devam ettirmenin gerekliliğini, Çarlığın vermek zorunda kaldığı tavizlerle yetinilmemesini anlatır. Bu perspektif Troçki’nin Rus Devrimi konusunda hem Bolşevikler hem de Menşevikler’den farklı bir anlayış geliştirmesi sayesinde ortaya çıkar.

Hem Bolşevikler hem de Menşevikler gelmekte olan devrimin bir burjuva devrimi olacağını düşünürler. Rusya’da köylü nüfus çoğunluktadır ve Avrupa ülkelerine göre geri bir durumdadır. Dolayısıyla öncelikle bir burjuva devrimiyle kapitalizmin gelişmesinin önü açılmalıdır. Bolşevikler devrimden doğacak yönetimin “Proletarya ve köylülüğün demokratik diktatörlüğü” olacağını söylerken, Menşevikler burjuva bir yönetimin geleceğini düşünüyorlar ve bu yüzden kendilerine “burjuvaziyi Çarlık karşısında destekleme” görevini biçiyorlardı. Troçki ise bu iki yaklaşımdan da farklı bir düşünceyi, Sürekli Devrim Teorisi’ni üretti. Dünyanın eşitsiz ve birleşik gelişmesini başlangıç noktası olarak alan bu teoriye göre kapitalizmin her ülkede aynı mekanik gelişme çizgisini izlemesi gerekmezdi. Rus işçi sınıfı nüfusun içinde bir azınlığı oluştursa bile üretimde oynadığı kritik rolle yoksul köylüleri ve tüm ezilenleri etrafında birleştirebilirdi. Burjuvazi, en basit reformları bile gerçekleştiremezken, işçiler hem burjuva devrimin gereklerini yerine getirebilir hem de durmaksızın sosyalist devrimi gerçekleştirebilirlerdi. Ancak, Rusya’da gerçekleşen bir sosyalist devrimin gerçekten başarılı olmasının tek yolu Avrupa’daki gelişmiş ülkelerde meydana gelecek bir devrimdi.

Troçki’nin Marksizm’e en önemli katkılarından biri olan Sürekli Devrim Teorisi 1905 Devrimi’nden önce oluşmakla birlikte bu devrimin dersleriyle son halini aldı. 1905 devrimin yenilgisinin ardından Rusya’dan ayrılan Troçki yazarlık ve Balkan Savaşları’nda savaş muhabirliği yaptı. 1905 devriminin yenilgisinden Birinci Dünya Savaşı’nın başlangıcına kadar geçen süre Bolşevik Partisi için devrime hazırlık yıllarıyken Troçki için boşa giden yıllar oldu. Troçki, Birinci Dünya Savaşı’nın çıkmasının ardından Avrupa’daki sosyalist hareket içindeki sosyal-şovenizme hiçbir zaman geçit vermedi ve “kendi” ülkesini savunmayı reddetti. Birinci Dünya Savaşı yılları boyunca Bolşeviklere yaklaşan Troçki Şubat Devrimi’nin ardından Bolşeviklere katıldı ve Ekim Devrimi’ni örgütledi.

Troçki’nin doğumundan Ekim Devrimi’ne kadar geçen süreyi konu alan bu biyografi Troçki’nin otobiyografisi dışında Türkiyeli okurun ulaşabileceği tek kapsamlı Troçki biyografisi. Tony Cliff’in bu önemli eseri Troçki’nin hem başarılarını hem de hataları anlamak isteyen sosyalistler için çok önemli bir kaynak.

Troçki 2: Devrimin Kılıcı

Zafere ulaşmış devrim nasıl sorunlar yaşar?

Tony Cliff’in dört ciltlik Troçki biyografisinin ikinci bölümü Devrimin Kılıcı, 1917 Ekim Devrimini savunmak için Kızıl Ordu’nun müthiş bir hızla kuruluşunu ve Troçki’nin bu konudaki liderliğini merkezine alıyor.

Rus toplumu görece gelişmemiş, kölelikten henüz kurtulan köylülerin yoğun olduğu bir toplumdu. İşçi sınıfı güçlü fakat azınlıktaydı. İşçi sınıfı kitle devrimine öncülük etmiş, toplumun geri kalanın sadakatini kazanmıştı, fakat Sovyet Rusya’nın tek başına ayakta kalması mümkün değildi. Kızıl Ordu bu dönemde kurulmuş, hem karşı devrimci Beyaz orduyu hem de emperyalist işgalcileri hezimete uğratmıştı.

Kızıl Ordu, ilk etapta devrimin kalbi olan Petrograd ve Moskova Sovyetlerinden öncü işçiler ve komünistlerden oluşuyordu. Devrimin öncülerinin cephenin önüne geçmesiyle bürokrasi de yükselişe geçti.

Cliff’e göre, Troçki’nin Kızıl Ordu’yu oluştururken sergilediği başarısı, Troçki’yi zayıflatan, kendi fikir ve çıkarlarıyla bağımsız bir blokun ortaya çıkmasını sağladı. Kitabın son bölümü ise, Stalinist bürokrasi ve Rus Şovenizmine karşı Lenin’in Troçki’yle birlikte son mücadelesini anlatıyor. Troçki biyografisinin ikinci cildi Devrimin Kılıcı, bir devrimin yaşayacağı sorunları, içinden geçmek durumunda kalacağı savaşları anlamak ve gelecekte atılacak adımları belirlemek açısından büyük bir öneme sahip.

Troçki 3: Yükselen Stalinist Bürokrasiye karşı Mücadele

Tony Cliff’in dört ciltlik Troçki biyografisinin üçüncü cildi olan “Yükselen Stalinist Bürokrasiye karşı Mücadele” kitabı Türkçe’de yayınlandı. Rus devrimci Lev Troçki’nin hayatının 1923-1927 arasındaki dönemini anlatan kitap Lenin’in ölümünün ardından Troçki’nin bürokrasiye karşı yürüttüğü mücadeleyi Rusya’da ve dünyadaki genel işçi mücadeleleri bağlamında ele alıyor.

Ekim Devrimi’nden sonraki iç savaş yıllarının ardından işçi sınıfının güçsüz düşmesi hem bürokrasinin yükselişine hem de Bolşevik Parti’nin iç demokrasisinin zayıflamasına neden olmuştu. Troçki bir yandan işçi sınıfını savunup diğer yanda dünya devriminin önemine vurgu yaparken, 1923 Alman Devrimi’nin yenilmesi ve köylülerin işçiler karşısında güç kazanması onun yürüttüğü muhalefetin zayıf kalmasına neden oldu. Parti içi grupların yasaklandığı bir ortamda Troçki Ekim Dersleri kitabıyla Zinovyev ve Kamanev’e karşı bir polemik yürüttü ancak daha sonra onlarla birlikte Stalin’e karşı birlik olmak zorunda kaldı.

Troçki’nin milyonlarca işçi ve askerin lideri olduğu dönemle onun Stalin’e karşı açık ve uzlaşmaz bir şekilde mücadele ettiği dönem arasında kalan 1923-27 yılları Troçki’nin pek çok geri adım attığı ve uzlaşmaya gittiği bir dönem oldu. İngiltere ve Çin’de Stalin’in ve “tek ülkede sosyalizm” teorisinin pratik yıkıcı sonuçlarının ortaya çıktığı bu dönem Troçki’nin Stalin’e doğrudan cephe alması ve bunun sonucunda Alma Ata’ya sürülmesiyle sona eriyor. Troçi biyografisinin bu cildi kendisinden önceki iki cilt gibi her devrimcinin mutlaka okuması gereken bir kitap. Çünkü kitap Troçki’nin Yeniyol, Ekim Dersleri, Gündelik Hayatın Sorunları kitapları ile Çin ve İngiltere üzerine yazdığı yazılara önemli bir arka plan sağlıyor. Troçki’nin yürüttüğü muhalefetin önemini vurgularken, onun hatalarını da gizlemiyor.

Troçkizmin Tarihi – Alex Callinicos – Z Yayınları

Troçkizm siyasal bir akım olarak çok zor koşullarda doğdu. “Troçkist” sözcüğü ilk olarak Troçki’nin kendi tarafından kullanılmıyordu. 1930’lu yıllarda Bolşevik Parti’deki sol muhalefeti tasfiye etmeye ve bürokrasinin egemenliğini yerleştirmeye çalışan Stalin’in muhaliflerine yönelik kullandığı bir “hakaret” ifadesi olarak doğdu. Stalin bu kelimeyle Troçki’yi Lenin’den ayırmaya ve onu bir sapma olarak göstermeye çalışıyordu. Troçki’nin sol muhalefet destekçileri için uygun gördüğü isim ise “Bolşevik Leninistler”di. Troçki Lenin’in ölümünün ardından Stalin’le ve Stalin’in temsil ettiği bürokrasi ile önemli bir mücadele yürüttü. Ancak Troçki’nin dayandığı işçi sınıfı çok zayıf bir haldeydi ve atomize olmuş durumdaydı. Troçki tüm bu zorluklara rağmen kendi sözleriyle “marksist geleneği gelecek kuşaklara aktarmak” için çabaladı. Bir yandan faşizmin yükseldiği, diğer yandan Stalinizmin kökleştiği ve kurumsallaştığı bir ortamda Troçkizm iki elin parmağı kadar ülkede, en kalabalığı birkaç bin ile ölçülebilecek destekçiye sahipti. Troçki 1940’ta Stalinist bir ajan tarafından öldürüldüğünde arkasında zayıf bir örgütlenme ama güçlü bir gelenek bırakıyordu.

Troçki, Marksist geleneğin zincirinde bir kopma olmasının önüne geçmişti ancak ölümüne yakın yaptığı öngörüler gerçekleşmeyecekti. Yaklaşmakta olan İkinci Dünya Savaşı’nda kurmuş olduğu Dördüncü Enternasyonal’in tıpkı Birinci Dünya Savaşı ve sonrasında devrimci partilerin büyüdüğü gibi büyüyeceğini, kısa sürede milyonların “dördüncü enternasyonalin bayrağı altında toplanacağını” yazıyordu. Stalinist partiler bölünecek ve çözülecekti. Ayrıca kapitalizmin son büyük ekonomik krizine doğru ilerlediğini anlatıyor, bu ekonomik krizden çıkamayacağını öngörüyordu. 1938’de yazdığı Geçiş Programı’nın alt başlığı “Kapitalizm ölüm ıstırabı ve Dördüncü Enternasyonalin Görevleri” olacaktı. Ancak gerçekte bunların tam tersi oldu. Stalinizm savaştan yeni ülkelerde egemenlik kurarak ve güçlenerek çıktı. Dördüncü Enternasyonal gruplarında dünya genelinde çarpıcı bir büyüme yaşanmadı. En önemlisiyse kapitalizm neredeyse 1960’ların sonuna kadar sürecek büyük bir ekonomik büyüme dönemine girdi. Gerçekle teorinin çatıştığı tüm bu durumlar Troçkist hareketinin bölünmesine ve zayıflamasına neden oldu.

Alex Callinicos’un Troçkizmin Tarihi broşürü Troçki’nin ölümünün ardından, Troçkist hareketin nasıl bir seyir izlediğini incelerken farklı Troçkist akımları ve liderleri ele alıyor. Callinicos hareketin krizinin başta Sovyet Rusya’nın ekonomik yapısı olmak üzere yapılan bir dizi hatalı analizden kaynaklandığını vurguluyor. Troçkistlerin büyük çoğunluğunun Troçki’nin Rusya’yı “dejenere işçi devleti” olarak gören analizini sorgulamamasının onların Rusya ile aynı ekonomik yapıda yeni “işçi” devletlerinin ortaya çıkmasını açıklayamamalarına neden olduğunu anlatıyor. Başta Ernest Mandel, Isaac Deutscher ve Max Shachtman olmak üzere Troçkist liderlerin tutumlarını ele alıyor. Callinicos Troçkizmin krizinin, Troçki’nin temel tutumlarını sahiplenirken, onun hatalarını eleştirmekten geçtiğini ve bunun da ancak Devlet Kapitalizmi analiziyle mümkün olduğunu savunuyor. Troçkizmin Tarihi, Türkiye’de az ve yanlış bilinen bu akımın içeriden ve başarılı bir tarihini sunuyor.

Onur Devrim Üçbaş – Ozan Ekin Gökşin



Bültene kayıt ol