Clara Zetkin bir devrimci, bir marksist ve sosyalizm ve kadın özgürlüğünün cesur bir savaşçısıydı. Kadın haklarını savunduğundan ve savaşa hayır dediğinden, pasifist ve feminist olmakla suçlandı. Ancak bu yaftalamalar, onun devrimci marksist kişiliğini yanlış yansıtıyor. İngiltere’de yayınlanan iki yeni kitapla bu yeniden gündeme getirilecektir. Bu kitaplar, Zetkin’in yazıları, konuşmaları ve mektuplarından seçkilerden oluşuyor.
Bu derlemeler, Zetkin’in marksist geleneğe katkılarının ve kadın hakları mücadelesi başta olmak üzere, döneminin tartışmalarının kısa bir kesitini sunmanın yanı sıra, ayrıca, Zetkin’in yazıları ve konuşmalarının ne kadar keskin olduğunu ve düşmanları ile dalga geçmek için mizahı nasıl kullandığını da gösteriyor.
Zetkin 20 yaşından itibaren 19. yüzyılın sonlarındaki Alman sosyalist hareketine kök salmıştır. Bununla beraber, son yüzyıla girmemizle birlikte uluslararası bir figür hâline gelmiştir. En baştan beri bir aktivisttir, siyasi sürgünde olduğu 10 yılın dışında yetişkin hayatının tümünü Almanya’da sosyalist hareketin inşası için çalışarak geçirmiştir. Zetkin kendini marksist olarak tanımlayan kitlesel sosyalist Alman Sosyal Demokrat Parti’nin (SPD) üyelerinden biriydi.
Reform
Ancak partide hem Zetkin ve Rosa Luxemburg gibi devrimciler, hem de sistemi yalnızca düzeltmekle yetinmekten yana olan reformistler yer almaktaydı. Zetkin, 1918’den itibaren Alman Devrimi'nin ön saflarında yer aldı. SPD işçi sınıfına önderlik etme testinde yenildi ve bunun üzerine partideki devrimci azınlık partiden ayrıldı. Zetkin, Luxemburg’la birlikte Birinci Dünya Savaşı’nın emperyalist yıkımına karşı mücadele eden azınlıkta yer aldı. SPD liderliğinin büyük çoğunluğu ise, utanç verici bir şekilde, Alman devletinin savaş girişimlerini destekledi.
Zetkin’in aktif yıllarının erken dönemini, 1890’larda Almanya anti-sosyalist kanununa karşı illegal örgütlenmeye harcadı. Kadınların erkeklerle birlikte siyasi örgütlenmelerde bulunmaları ve topluluk önünde konuşmaları kanunla yasaklanmıştı. SPD bu kanunun çevresinden dolaşmanın bir yolunu buldu. Sosyalist kadınlar ‘eğitim’ sınıfları adı altında siyasi gruplar oluşturdular. Bu gruplar işçi kadınları siyasi örgütlenmeye çekmekte o kadar başarılıydı ki, SPD kanun değiştikten sonra da bu grupları devam ettirdi.
SPD üyelerinden olan Louise Zietz kadınların topluluk önünde konuşmalarını yasaklayan kanunu nasıl aştıklarını anlatırken şöyle demişti: ‘Bir erkek yoldaş 10 dakika konuşurdu, sonra ben dinleyiciler arasından tartışmaya katılırdım ve bir buçuk saat konuşurdum.’
Zetkin genellikle Uluslararası Kadın Günü’nün kutlanmasını öneren kişi olarak bilinir. Bu gün kadın işçilerin oy kullanma ve eşit ücret mücadelelerini kutlama fırsatı olarak ön görülmüştü. Zetkin’in kadınların kurtuluşuna adanmışlığı, Kadın Kurtuluş Hareketinin yükselişe geçtiği 1960 ve 1970’lerde aktivistlere üzerinde yükselebilecekleri bir potilik miras sunmuştur. Zetkin’in baskı ve sınıf konusundaki görüşlerini yanlış anlayanlar onun feminist olduğunu idda etmistir. Zektin sınıfı toplumu bölmenin anahtarı olarak görüyordu.
Bugün aktivistlerin zenginlere “yüzde 1” demelerine benzer şekilde, Zetkin Alman toplumundaki “üst sınıftan 10.000 kişi” ile ilgili yazmıştır. Bununla beraber, sınıf baskısının toplumu hem böldüğünü ve hem de bununla şekillendirdiğini anlamıştır. Bu sınıftan olan ve “mülkiyetinin verdiği yetkiye dayanarak birseyselliğini özgürce geliştirebilecek - istediği gibi yaşayabilecek” bir kadının çelişkilerini ortaya koymuştur. Ancak bu kadın yine de bir eş olarak kabul edilir ve “yasal olarak erkeğe tabidir”.
Zetkin, yalnızca “kendi sınıfının erkekleri” ile eşit olmak için mücadele eden ayrıcalıklı kadınları çok keskin bir şekilde eleştirmiştir. Ancak bu, bu kadınların altında oldukları baskıyı görmediği anlamına gelmez. Varlıklı kadınlar için “oyuncak bebek evinde oyuncak bebekler gibi yaşamaya calışan, ancak modern kültürün gelişiminde bir rol oynamak isteyen eş” diye yazmıştır. “Ve kent soylu feministlerin savaşlarının hem ekonomik hem de entellektüel-ahlaki tarafları tamamen makuldur.”
Yanılsamalar
Ancak Zetkin’in bu kadınların çıkarları ile işçi kadınların çıkarlarının aynı olduğuna dair bir yanılsaması yoktur. Kadınların kurtuluşu sorununun tek başına meydana gelen izole bir sorun değil, “daha büyük toplumsal sorunların bir bölümünü oluşturduğunu idda etmiştir. “Kadınların ve tüm insanlığın kurtuluşu ancak iş gücünün sermayeden kurtulmasıyla mümkün olacaktır.”
Zetkin kapitalizmin temeli olan sömürü sistemininin baskının temel nedeni olduğunu ileri sürmüştür. En önemlisi “makineler kas gücüne gereksinimi ortadan kaldırmıştır ve her yerde kadınlar erkeklerle aynı işi üretebilir. ” Bu nedenle, 20. yüzyılın başında kadınların işş gücüne kitlesel katılımlarını sevinçle karşılamıştır. Sınıfı bir bireyin acı çekmesinin nedenlenlerinden biri olarak görmemiştir. Düşük ücretleri ve kötü koşullarına rağmen, kadınların kollektif direniş potansiyellerinin artığını görmüştür.
Zetkin 25 yıldan uzun sure Gleichheit (Eşitlik) isimli bir kadın işçi dergisinin editörlüğünü yapmıştır. Bu dergi 1913’te 112.000 kopya satmaktaydı. Aynı dönemde SPD’ye katılan kadın sayısında çok ciddi bir artiş yaşandı; 1905’te 4.000 iken, 1913’te 141.000’in üzerine çıktı.
Zetkin bu yayını kadın işçilerin en militan ve politize olanlarına ulaşmak için bir yol olarak görüyordu. İşçi sınıfı içinde devrimci bir liderlik inşa etmek istiyordu. Bu SPD’nin reformist kanadında gerilime neden oldu, Zetkin’in yayını kadınların çoğu için “çok zor” hâle getirdiğini ileri sürdüler. Bir moda eki çıkarmasını ve yemek tarifleri yayınlamasını istediler.
Zetkin bunları kabul etmedi ve kadın aktivistlerin basit bir dile ihtiyacı olmadığını öne sürdü. “Kadınların beyinlerinin daha küçük olduğu veya güya doğal olarak anneliğe yatkın oldukları” gibi ön yargıların kadınları “entellektüel iş gücünün” dışında bırakmasına öfke duyuyordu.
Zetkin SPD’deki devrimci marksist azınlığa katılıp derginin kontrolünü kaybedince, dergide yemek tarifleri ve elbise modelleri yayınlanmaya başladı. 1917’de editörlükten alındığında, partisindeki savaş öncesi çoğunluğa karşı gelmeye devam etti. “Sessiz kalmak vakarsız bir ödleklik yaklaşımı olarak kabul edilecektir” diyordu. Alman Devriminin yenilgisinden ve Rusya’da Stalinizmin yükselişinden sonra, Zetkin bir daha aynı rolu oynamadı.
Zayıf
Kötü sağlığı nedeniyle Sovyet hastanelerinde çok fazla zaman geçirdi.1932’de, Hitler iktidarı almadan yalnızca birkaç ay önce, kısa bir süre politik sahnede söz sahibi oldu. 30 Ağustos’ta saklanmaktan vazgeçti ve sağlığının iyi olmamasına, kör olmasına ve Nazilerden gelen ölüm tehditlerine rağmen, Berlin’e döndü.
Eski bir milletvekili olarak, parlemontoyu toplama hakkı vardı ve bu hakkı kullanmaya kararlıydı. Ambulanstan bir sedyeyle alındı, Nazi göstericileri geçti ve kürsüye çıktı. Ancak bir saatten fazla bir süre konuşamadı. Birçok Nazi üyenin önünde faşistlere saldırdı ve faşizme karşı birlik çağrısında bulundu.
Kadınların müdaceleye dahil edilmesini de çağrısına ekledi. Konuşmasını şöyle sonlandırdı: “Hastalığıma rağmen, Sovyet Almanya’nın İlk Meclis Kongresi’ne en yaşlı üye olarak katılma mutluluğuna erişmeyi diliyorum.” Ancak böyle olmadı, Zetkin sonraki yıl öldü.
Sosyalist hareketin baskı ve emperyalizme baş kaldıran devlerinden biriydi. İşçi sınıfını sistemi değiştirebilecek, toplumu dönüştürebilecek bir sosyal güç olarak görüyordu. Tespitlerinden bazıları modern okuyucuyu sarsacaktır.
Hatta bazı yerlerde sosyalizmin kadınları daha mutlu eş ve anneler yapacağını yazmıştır. Ancak bugün de değerli olan anlayışıyla dönemindeki bir çoklarının çok daha ilerisindeydi. İşçi sınıfının “ulusal veya mesleki ayrım olmadan, birlikte” savaşması hâlinde daha güçlü olacağını, “cinsiyet ayrımı olmadan birlikte mücadelenin kurtuluş getireceğini” görmüştür.
Judith Orr