Güzelbahçe’de yakılarak katledilen Suriyeli inşaat işçileri ‘kader kurbanı’ değil ırkçılık kurbanı

28.12.2021 - 14:55

İzmir’in Güzelbahçe Mahallesi’nde çalıştıkları ve konakladıkları şantiyede yakılarak öldürülen üç Suriyeli göçmenin haberini çok az sayıda kanaldan duyduk. Şu an tutuklu olan Kemal Korukmaz’ın ifadesinde yer alan ve JİTEM’de askerlik yaptığı, çeşitli aralıklarla emirler/işaretler aldığına dair iddialar sanık avukatı tarafından medya ile paylaşıldı. Katilin akli dengesinin yerinde olmadığı yönündeki bu tür iddialar olayın vahametini gölgelemekte ve bugün göçmenlerin en büyük düşmanı olan ırkçı nefretin hafife alınmasına yol açmaktadır. Bu olayın bugün en yüksek merciler nezdinde kınanması ve 16 Kasım’dan beri yaşanan ihlallerin tümüyle açığa çıkarılması gerekir. Bu da yetmez; şimdi en geniş kesimlerin harekete geçmesiyle göçmenler ile dayanışma örgütlemek gerekir. Parlamentodaki partilerden işçi örgütlerine, sivil toplum kuruluşlarından göçmen dayanışma ağlarına hepimizin bu konunun üstünün kapanmaması için uğraşmamız gerekir. Hem bu katliamı yaratan ırkçı fikirleri hem de yıllardır inşaatta bu kadar kötü koşullarda çalışıp aynı yerde barınan bu işçilerin bütün göçmenlerin yaşam koşullarını temsil ettiğini anlatmamız gerekir. Suriyeli göçmenler bugün işçi sınıfının en çok ezilen parçasıdır ve bunu hem işçi sınıfının geri kalanıyla konuşabilmemiz hem de patronlardan ve siyasetçilerden hesap sormamız gerekir. 

Hepimiz Göçmeniz Platformu’ndan Canan Şahin, İzmir’e bizzat giderek olayın açığa çıkmasında büyük emek sarf etmiş olan Sığınmacılar Platformu üyesi Taha El-Gazi ile konu üzerine Marksist.org için bir röportaj yaptı. 

Canan Şahin: Öncelikle olayı bize biraz detayları ile anlatabilir misiniz?

Taha El-Gazi: Olay 16 Kasım’da olmuş maalesef. Sabah namazı öncesi 4.30 civarında olduğu kayıtlara geçmiş. Katil üç Suriyeli işçinin yattığı odayı ateşe veriyor. Oda orta ölçekli bir şantiyenin içinde. Katledilen işçilerin isimleri Ahmed El-Ali, Memun El-Nebhan ve Muhammed El-Hüseyin. Firma kaldırım taşları üzerine çalışan bir inşaat firması. Başka bir odada Türk işçiler yatıyor. Onlar yangını fark edince itfaiyeye haber veriyor. İtfaiyenin müdahalesinin ardından işçiler Bozyaka Eğitim ve Araştırma Hastanesi, 9 Eylül Hastanesi ve Yeşilyurt Hastanesi’ne kaldırılıyor. İtfaiye olay yeri raporunda yangının nedeni olarak sobadan çıkan sızıntıyı gösteriyor. Yani olayın kasten ve planlı işlenmiş vahşi bir cinayet olabileceği ihtimali üzerinde durulmuyor. 

Canan Şahin: Peki olay neden medyaya hiç yansımamış?

Taha El-Gazi: Hem işyerine hem de abilerine sorduğumuzda itfaiyenin birinci raporuna istinaden konuyu politik olmayan bir olay olarak gördüklerinden medyaya taşımadıklarını söylediler. Urla’da yaşayan ve Kemal Korukmaz’ı tanıyan birinin olaydan sonra işverene giderek katilin olay öncesinde “Ben bugün Suriyelileri öldüreceğim” dediğini ifade ediyor. Bunun üzerine işveren ve avukatı polisle bu bilgiyi paylaşıyor ve böyle bir şikayet olduğunu söylüyor. Polis Kemal Korukmaz’ı tutuklamıyor ya da gözaltına almıyor. Sadece teknik takibe alıyor. Katil 26 Kasım’da Türkiyeli bir çifte bıçaklı saldırıda bulunuyor. Paralarını gasp etmek için yaptığı bu saldırının ardından tutuklanıyor ve 16 Kasım’daki vahşi katliamı da itiraf ediyor. Büyük ihtimalle katil para çalıp yurt dışına kaçmaya çalışacaktı. Güzelbahçe Emniyet Müdürlüğü’ne cinayeti “10 gün önce Suriyelileri” ben yaktım diye suçunu itiraf etmiş. 

Canan Şahin: Peki şantiyeye girdiğini kanıtlayacak bir kamera kaydı vs. yok muymuş?

Taha El-Gazi: Bu olayda en başta pek ciddiye alınmayan bazı noktalar var. Katil maktüllere gelip ben burada yatacağım diyor. Camiye gidiyor ve bunun kamera kayıtları var. Benzin bidonunu bir poşetin içine koyup ceketinin içine saklıyor. Suriyeli işçilerin kaldığı odayı yakmadan önce ise şalterleri indirmiş. Kamera kayıtlarını engellemek için yapmış bunu. Yangından sonra ise iş sahibine gelip hiç haberi yokmuş gibi neler olduğunu soruyor. Yani katil aslında her şeyi planlıyor. Katil o mahallede yaşayan ve bu katliamı planlayan akli dengesi yerinde bir ırkçı. 

Canan Şahin: Şu an davayı kim takip ediyor?

Taha El-Gazi: Şu an İzmir Barosu ve İnsan Hakları Derneği’nden avukatlar olayı takip ediyor. Maktullerin abileri burada ama diğer aile bireyleri Suriye’de. Suriyeli işçilerden biri 3, diğeri 2 ve bir diğeri 8 aydır o şantiyede çalışıyor. İşçiler hastaneye götürüldükten beş gün sonra gelmiş abiler. Ölenlerden sadece Ahmed Suriye’ye götürülmüş. Diğer ikisi kimsesizler mezarlığına defnedilmiş. Hastaneler beş gün kimseye ulaşamamışlar. Olaydan sonra o şantiyede çalışmış eski bir Suriyeli işçiye ulaşmışlar ve oradan abilerinin cep telefonunu almışlar. Yani hem katliam çok vahşi ve çok acı hem de sonrasındaki kimsesizlik, değersizlik çok acı. Kimsesizler mezarlığına gömülmüşler kimsesi olmadıkları için.  

Canan Şahin: Acınızı en derinden paylaşıyoruz Taha. Son olarak söylemek istediklerin neler bu olayla ilgili? 

Taha El-Gazi: Bu olay ilk yaşandığında maktullerin kader kurbanı olarak görülüp olayın bir kaza olarak not edilmesi çok üzücü bence. Şikayete rağmen katilin sadece teknik takibe alınması da öyle. Yani ikinci olay olmasaydı bu cani tutuklanmazdı belki de. Sanki akli dengesi yerinde değilmiş gibi avukatının yansıttığı ifadeler de olayın ne kadar korkutucu olduğunu gizliyor. Nasıl bir avukat bu adamı temsil edebilir? Kaymakamlık, valilik gibi kurumlar olaya çok geç tepki verdiler. Şimdi parlamentoda Ömer Faruk Gergerlioğlu ve Deva Partisi’nden Mustafa Yeneroğlu bir soru önergesi verdi. Ama yetmez. Daha fazla ilgi gerekiyor olaya. Bu vahşet aslında Suriyelilerle ilgili ırkçılığı seçim malzemesi yapanların, sürekli ‘geri göndermeden’ bahsedenlerin toplumda hangi duyguları harekete geçirdiğini göstermesi bakımından önemli. Ankara Altındağ pogromu, İzmir Torbalı pogromu, ve şimdi bu olay. Bugün işyerlerinde kaza diye geçen bir sürü vaka var. Umarım bu olaydan sonra dayanışma büyür ve Suriyeli göçmenler maruz kaldıkları haksızlıkları daha fazla rapor etme cesaretini bulurlar. Acı olan şeylerden biri şu ki, hiçbir annenin yüreği evladının ölümünü duymayı kaldırmaz, ama daha kötüsü hiçbir anne evladının yanarak öldüğüne dayanamaz. Beni maktullerden birinin annesi aradı ve dedi ki, “Keşke oğlum kurşunla öldürülseydi”. Bir anneye bunu söyletmek ne kadar acı. 

Canan Şahin: Taha, çok teşekkür ederiz bizimle paylaştığın bilgiler için. Tekrar başsağlığı diliyoruz ve Hepimiz Göçmeniz olarak, Sığınmacılar Platformu olarak elimizden geleni yapacağız. Bugün sigortasız ve kayıtsız her yerde en ağır işleri yapan Suriyeli göçmenlere reva görülen bu umursamazlıkla da bu vahşeti yaratan ırkçılıkla da mücadele edeceğiz. 



Bültene kayıt ol