Portreler: ​Walter Benjamin

23.06.2021 - 10:49

Walter Benjamin, 1892 yılında Aşkenaz Yahudisi bir ailenin çocuğu olarak Almanya’nın başkenti Berlin’de doğdu. Varlıklı bir ailenin çocuğu olan Benjamin, eğitimine Berlin’de başladıysa da sağlık sorunları sebebiyle Thuringian isimli kırsal bir bölgede yatılı okula gitmek zorunda kaldı. 1907 yılında Berlin’e dönerek ilk eğitimini tamamladı. 20 yaşında üniversiteye başladı. Bir süre Freiburg’da üniversite okuyan Benjamin, felsefe eğitimi almak üzere Berlin’e geri dönerek Berlin Üniversitesi’ne girdi. Bu yıllarda ilk defa Siyonizm ile tanıştı. 

Bu tanışma, onun Musevilik üzerine düşünmesini sağladı. Politik ve milliyetçi Siyonizm’i ve Filistin’e yerleşmeyi reddeden Benjamin, Museviliği ve Yahudi değerlerini kucaklayan bir anlayışı benimsedi. Kendisi bu anlayışa ‘kültürel Siyonizm’ adını veriyordu. 

Üniversitede Özgür Öğrenci Birliği isimli örgütün başına seçilerek kültürel değişim üzerine yazılar yazdı. 1915 ve 1916 yıllarında Freiburg ve Münih üniversitelerinde bulunan, Fransa ve İtalya’yı ziyaret eden Benjamin, 1917’de İsviçre’de Bern Üniversitesi’ne gitti ve burada Marksist filozof Ernest Bloch ile arkadaş oldu. Aynı zamanda Dora Sophie Pollack ile tanıştı ve evlendi. 

Bu yıllarda Benjamin’in temel ilgi alanı Alman romantizmiydi. Alman romantizminde sanat eleştirisi üzerine doktora tezini bitirdikten sonra Bern’de geçinemediği için ailesinin yanına Berlin’e döndü. 1921’de Şiddetin Eleştirisi’ni yazdı. 1923’te Frankfurt Okulu olarak bilinen Toplumsal Araştırmalar Enstitüsü açıldı. Bu dönemde Benjamin, okulun önde gelen isimlerinden Theodor Adorno ve enstitünün müdürü Max Horkheimer ile tanıştı. Adorno ve Horkheimer, daha sonra ABD’de sürgünde oldukları yıllarda bile Benjamin’i finansal olarak desteklemeye devam edecekti. Bu dönemde Macar Marksist Georg Lukács ile de arkadaş oldu. Lukács’ın Tarih ve Sınıf Bilinci kitabını okuması, Bloch ile olan dostluğu ve Letonyalı Bolşevik Asja Lacis’le olan aşkı Benjamin’in giderek Marksizm’e yönelmesiyle sonuçlandı. Lacis’le olan ilişkisi sebebiyle Benjamin hayatının bir dönemini de Moskova’da geçirdi. 

Benjamin’in edebiyattan, kültüre, teknolojiden tarih felsefesine uzanan çok geniş bir alanı kapsayan yazılarındaki temel motivasyonlardan birinin Marksizm’in mekanik yorumlarıyla hesaplaşma olduğu söylenebilir. 

Stalinizmin, Rusya’da yerleşmekte olduğu zamanlarda yaşayan Benjamin, yakın dostu olan oyun yazarı Bertolt Brecht’in aksine Komünist Parti’ye ve Stalinizm’e ilişkin eleştirilerini gizlemiyordu. Benjamin, Marx’ın devrimlerin tarihin lokomotifi olduğu savına karşı şöyle diyordu: “Belki de devrimler, bir trende ilerlemekte olan insanlığın imdat frenlerine asılmasıdır”. 

Tarih üzerine yazdıkları, farklı zamansallıkların bugünde nasıl yoğunlaştığını anlatan olağanüstü özgün metinlerdi. Benjamin aynı zamanda kapitalizmin yarattığı muazzam büyümenin, yıkıcı araçlarda da bir büyüme anlamına geldiğinin altını çiziyor ve devrimin bir gereklilik olduğunu anlatıyordu. 

Son yıllarında Alman sosyalistlerini Nazilerin yükselişine karşı uyardı. Naziler, Paris’i işgal ettiğinde orada bulunan Benjamin, İspanya’ya kaçtı ve 1940 yılında Nazilerin eline geçeceğini düşünerek İspanya sınırındaki Port Bou isimli kasabada intihar ederek yaşamına son verdi.



Bültene kayıt ol