2022 yılında çeşitli sektörlerden işçilerin grev ve direnişleri yaşandı, işçi eylemleri, kamu çalışanları hariç, en çok sendikaların yetkisiz olduğu işyerlerinde ortaya çıktı.
İşçi eylemleri şu noktalarda yoğunlaştı: Düşük ücretler, sendikalaşma talepleri ve sağlık çalışanlarının hak mücadelesi
Örgütsüz, sendikasız işyerlerinde yaygınlaşan eylemlerde işyeri örgütlenmeleri kuruldu. İşçilerin taban örgütlenmelerinin daha fazla kurulmasına destek olmak, yaygınlaştırmak, birleştirmek önemli.
Sendikalar enflasyonla düşen ücretlerin yükseltilmesi mücadelesinde iyi bir sınav veremediler. Sendikal bürokrasi, 2023 yılında işçi sınıfının çözmesi gereken önemli bir sorun.
Geçtiğimiz yıl sendikalaşma konusunda devletin ve patronların çok baskıcı tutumları oldu. Bu elbette yıllardır süren bir sorun. Sendika üyesi olmanın önündeki yasal ve fiili engellerin kaldırılması, önümüzdeki dönemde işçi sınıfının ve demokrasi güçlerinin önemli bir görevi.
2021 sonunda enflasyon patladı
2021 Ekim ayından itibaren enflasyon tırmanmaya başlamıştı. Pandemi döneminde dövizi tutmak için 128 milyar doları gizlice satan iktidar, kısa sürede dövizsiz kaldı.
Dövizin hızla yükselmeye başlaması enflasyonu artırdı, fiyatlar artmaya başladı. Bu koşullarda enflasyon 2021 Aralık ayında yüzde 36’ya, Ocak ayında yüzde 49’a çıktı.
Türkiye’de (ve çoğunlukla dünyada) sendikasız işyerlerindeki işçi ücretleri Ocak ayında belirlenir. Türkiye’de patronlar yıllardır enflasyonun seyrine paralel, ortalama yüzde sıfır ile yüzde 10 arasında bir ücret zammı belirlerler.
2022 yılı Ocak ayında ise enflasyon hızla yüzde 50’lere yükseldi. Bu koşullarda işçiler yüzde 10’larda bir ücret zammını asla kabul edemezlerdi, nitekim pek çok işyerinde etmediler.
2021 Aralık sonunda, yüzde 50 zamla 4 bin 250 lira olarak belirlenen asgari ücret, işçilerin talepleri için mücadelelerinde önemli bir referans oldu.
İşçiler enflasyona karşı geçinebilecekleri ücret için eylemlere başladı
Bir anda yüzlerce işyerinde işçiler, patronların düşük zam verme girişimlerine karşı ayaklandılar. Bazı sendikalı işyerlerinde de ek zam talepleri için işçiler eylemlere başladılar. Ancak sendikal bürokrasi ek zam taleplerine ilgi göstermedi.
Ocak, Şubat ve hatta Mart ayı sürekli ücretleri yükseltmeye çalışan işçilerin eylemleri ile doluydu. Özellikle sağlık, tekstil, metal, gemi söküm ve lojistik sektörü işçileri eylemlerin başını çekti.
Bütün eylemler birbirini etkiledi. Trendyol, Aras Kargo, Sürat, Hepsijet, Scotty, Yemek Sepeti işçileri eyleme geçtiler. Gaziantep’te ağırlıklı olarak tekstil işçileri eylemlere başladı. Aliağa Gemi Söküm işçilerinin fiili grevleri başladı, eylemlere binlerce gemi söküm işçisi katıldı.
İlk zafer Trendyol işçilerinden geldi, işçiler yüzde 39 zam aldılar. Gazeteciler bile 13 yıl aradan sonra ilk grevlerini BBC Türkçe servisinde yaptılar, kazandılar.
Divriği Çiftay madencilik işçileri, yöre halkının da desteği ile ücretlerin artırılması için mücadele etti ve kazandı.
Sefalet zammını (yüzde 8) reddeden Migros Depo işçileri, Migros Patronu Tuncay Özilhan’ın villasının önünde eylem yaptı, sonrasında darp edilerek gözaltına alındılar.
Gaziantep’te birçok fabrikada ücretlerin yükseltilmesi için eylemler yapıldı. Zafer Tekstil, Melike Tekstil, Has Çuval, Güler Çuval, Sevinçler, Beşler Un, Ahmet Aslansoy Tekstil, Rad Çuval, Adapak, Durkar İplik, Bade Halı ve daha pek çok fabrikada işçiler yapılan zamların kayıplarını karşılamaktan uzak olduğunu belirterek mücadeleye devam edeceklerini söylediler.
TÜPRAŞ işçileri, 28 Mayıs’ta işçi kıyımına karşı rafineriye kapandı. Petrol-İş yönetimi kıyımı sessizlikle geçiştirmeye niyetliydi, ama işçiler buna izin vermedi, direniş beş gün sürdü.
TPI Composite işçilerinin başlattığı direniş; sendikanın tutumuna, patronun baskısına ve devlet şiddetine rağmen kazanımla sonuçlandı. Kazanımlarını bir adım öteye taşımak amacıyla Petrol-İş şube yönetimine karşı liste çıkaran TPI işçileri, kongreyi de kazandılar.
Yılın son haftalarında Cumhurbaşkanı Erdoğan, Gebze’de kurulu Bekaert fabrikalarındaki grevi yasakladı. Birleşik Metal’in örgütlü olduğu fabrikada işçiler, yasağı tanımayarak greve çıktı.
İşçi eylemleri; İzmir, Kocaeli, Ankara, İstanbul, Bursa, Konya gibi pek çok kente yayıldı.
Türkiye ekonomik çöküşe doğru giderken, binlerce işçi hükümetin ve patronların dayattığı sefalet ücretlerine karşı iş bıraktı. Kargo işçilerinin başlattığı iş bırakma eyleminden sonra, yüzlerce firmada işçiler eylemlere başladılar. Ayrıca pahalılığı ve yüksek enerji faturalarını protesto eden halk, pek çok kentte yürüyüşler düzenledi. Sağlık çalışanları ücret ve diğer hakları için eylemler yaptılar.
Bütün eylemler gösteriyor ki, iişçi ve emekçilerin birlikte mücadelesi çok önemli ancak birleşen işçi sınıfı kazanabilir.
Ek zam taleplerine sendikalar çoğunlukla sahip çıkmadı
Her yerden ek zam talepleri yükselirken, o sıralarda MESS’le görüşmeleri süren metal işçileri de sendikalarına TİS’i enflasyonu göz önüne alarak imzalamaları için baskı yapmaya başladılar. Yaklaşık 130 bin işçinin enflasyona karşı korunan bir sözleşme imzalaması önemliydi.
Ama işçileri temsil eden Türk Metal, Birleşik Metal-İş ve Özçelik-İş sendikaları düşük zam oranlı (yüzde 27) bir sözleşmeye imza attılar. Nitekim bugün bu TİS’in uygulandığı pek çok fabrikada işçiler asgari ücretin altında ücret alır durumdalar.
O dönem Birleşik Metal İş’e üye Mersin Çimsataş işçileri sözleşmeyi reddederek eyleme geçtiler. Sendika yönetimi ise işçileri polis zoruyla işbaşı yaptırdı.
Belediye işçileri de ek zam talebi ile çeşitli işyerlerinde eylemlere başladılar. Ancak belediye işkolunda örgütlü Genel İş sendikası, yeni sözleşmeye kısa süre kaldığı bahanesi ile ek zam taleplerine yanaşmadı, hatta buna öncülük eden işçileri sendikadan ihraç etti.
Sendikalı işyerleri, 2022 yılındaki astronomik fiyat artışlarına karşı üyelerini korumada başarısız oldular. Bunun en önemli nedeni sendikal bürokrasidir. İşçiler ortalama 5 bin lira ücret alırken, bürokratlar 20- 30 bin lira alıyorlardı (bu rakamlar 2022 yılı başı için, şimdi bunun en az iki, belki de üç katını alıyorlar). Bu sendikal bürokrasinin işçi sınıfı tarafından alaşağı edilmesi, en önemli sınıfsal görevlerden birisidir.
Yandaş sendikacılığın önü açıldı
AKP-MHP iktidarı kendi yandaş sendikalarını kurdu. Özellikle kamu çalışanları arasında tam bir ayrımcılık uyguladı. Yandaş sendika üyelerini terfi ettirdi. Muhalif gördüğü sendika üyelerini KHK’larla işten çıkardı, sürgünlere yolladı. Sendikalar arasında bölünmüşlüğü derinleştirdi ve iktidara bağımlı sendikacılığı egemen kılmaya çalıştı.
Türk-İş bile yandaş sendikacıların egemenliği altına girdi. Kamu kurumlarında, kendi belediyelerinde işçilerin, memurların yandaş sendikalara üye olmasını neredeyse zorunlu hale getirdi.
CHP de kendi belediyelerinde yandaş sendikacılığın önünü açtı. Belediye iş kolunda örgütlü Genel-İş sendikası, işçilerin değil CHP’li belediye başkanlarının daha fazla etkin olduğu bir sendika haline geldi.
2022 yılında önemli bir işçi direnişi alanı sendikal örgütlenme mücadeleleri oldu
Gebze’de Birleşik Metal-İş’te örgütlendikleri için işten atılan ve direniş başlatan Farplas işçileri devlet şiddetiyle en sert şekilde karşılaştı. Fabrikaya giren çevik kuvvetin biber gazlı, coplu saldırısında işçiler hastanelik oldu.
Balıkesir'in Bandırma ilçesinde kurulu bulunan Hicri Ercili asit tankı imalatı fabrikasında Türk Metal Sendikasına üye oldukları için işten atılan 54 işçi, fabrika önünde eyleme başladı.
Urfa'da Uğur Tekstil işçilerinin direnişi kazanımla sonuçlandı. Sendikalı oldukları için işten çıkarılan 97 işçi koşulsuz olarak işe geri alınacak, boşa geçen süreçteki kayıplar ödenecek ve işçiler sendika üyesi olarak işbaşı yapacaklar.
Çerkezköy OSB’de bulunan Pas South fabrikasında sendikalaşma mücadelesi veren ve Petrol-İş’e üye olan işçilerin 19’u işten çıkarıldı. İşten atılan işçiler direnişe geçti.
Sendikal bürokrasi ve yandaş sendikalarla ilgili pek çok olumsuz örneklere rağmen, 2022 yılında pek çok sendikasız işyeri sendikalara üye olmak için harekete geçti. Çünkü sendika, işçi sınıfı için yine de önemli bir örgütlenme biçimi, onun bürokrasisinden de yandaş yönetiminden de kurtulmak işçi sınıfının elinde.
İşyeri örgütlenmeleri önem kazandı
Eylemler çoğunlukla sendikasız işyerlerinde yaşandı ama işçiler bütünüyle örgütsüz değildi; kendi aralarında ağlar kurarak, temsilciler seçerek hareketi koordine ettiler. Trendyol ve Divriği Çiftay madenleri gibi bazı yerlerde seçilmiş ‘işçi komiteleri’ işçileri temsilen patronlarla yazılı protokol bile yapabildiler.
Belediye işçileri, Taşeron İşçileri Birliğini (TABİB) kurdular, belediye işçilerinin taleplerini ve mücadelelerini ortaklaştırmaya çalıştılar.
Birbirlerinin eylemlerini takip eden işçiler arasında “Birlik olan ve mücadele eden kazanıyor” fikri yaygınlık kazandı. Eylem dalgasının işçi sınıfı açısından en önemli kazanımı bu oldu.
Sağlık çalışanlarının eylemleri 2022’ye damgasını vurdu
Sağlık emek meslek örgütlerinin insanca ücret, özlük hakları ve sağlıkta şiddetin önlenmesi konularında yaptığı grevler (8 Şubat, 17-18 Şubat, 14-16 Mart, 15 Haziran), Türkiye genelinde büyük katılımlarla gerçekleşti.
Sağlık çalışanlarının 14-16 Mart tarihleri arasında düzenlediği grev, son yıllarda yapılan en büyük katılımlı sağlıkçılar grevi oldu. Greve sağlık iş kolundaki hemen tüm dernekler ve sendikalar destek verdi. Grev nedeniyle hastaneler ve poliklinikler büyük ölçüde kapalı kaldı, acil bölümler dışında hizmet verilmedi.
29 Mayıs’ta sağlık işçileri Ankara’da alanları doldurdu. 50 bin sağlık emekçisi, doktor, hemşire, hastabakıcı, büro görevlisi taleplerini dile getirdi.
Aile hekimlerinin yaklaşık bir yıldır yaptığı eylemler, iş bırakmalar sonuç verdi. Anayasa Mahkemesi, aile hekimleri ve aile sağlığı personelinin sözleşmelerinin feshinin yönetmelikle belirlenmesini Anayasa'ya aykırı buldu ve iptal etti.
Sağlık emekçilerinin özlük hakları ve ücretleri konusunda yaptığı eylemler sonucunda, sağlıkçılara yapılan ek ödemeler ve özlük haklarını düzenleyen yönetmelik Ağustos ayında Resmi Gazete'de yayınlandı. Elbette yönetmelik sağlıkçıların taleplerini karşılamaktan çok uzak. Özellikle sağlıkta şiddet konusu gündemde kalmaya devam ediyor.
EYT'liler mücadelede: Hakkımızı istiyoruz
Emeklilikte Yaşa Takılanlar'ın (EYT) mağduriyetine sebep olan yasanın kabulünden bu yana 23 yıl geçti. 8 Eylül 1999'da çıkarılmış olan yasanın bazı hükümlerinin evrensel hukuk kurallarına aykırı bir şekilde geçmişe yönelik uygulanması, emeklilik hakkını kazanan işçiler için büyük bir adaletsizliğe neden olmuştu.
Mevcut emeklilik şartları kazanılmış haklarımız iken, ilaveten üçüncü bir şart olarak eklenen yaş şartının geçmişe uygulanması; adaletsiz, eşitlik ilkesine aykırı, yasaların öngörülebilir ilkesinin hiçe sayıldığı bir düzenleme oldu. Bu konuda mücadelemşz devam etmektedir. Hükümet seçim yılı nedeniyle bir düzenleme yapmayı vaat etmiş, ancak henüz bir yasa yayınlanmamıştır.
Özelleştirme karşıtı eylem
2022 yılında yıllar sonra ilk kez bir özelleştirme karşıtı eylem düzenlendi. Soma’da Türkiye Kömür İşletmelerine (TKİ) bağlı Soma Ege Linyitleri İşletmesi (ELİ) bünyesindeki Eynez açık ocağının bir bölümünün Yeni Anadolu şirketine devrine karşı işçiler eylem yaptı, özelleştirme engellendi.
Eğitim Sen: Öğretmenlik Meslek Kanunu iptal edilsin
Eğitim Sen üyeleri, Şubat ayında yürürlüğe giren Öğretmenlik Meslek Kanununa karşı Ankara Anıtpark’ta miting düzenledi. Mitinge bütün illerden Eğitim Sen Şubeleri kortejler halinde katıldı. Mitinge Antikapitalist Çalışanlar da katıldı.
Eğitim Sen'in aralarında olduğu 14 sendikanın birlikte yaptığı çağrıyla öğretmenler, Türkiye çapında 2 Kasım’da iş bıraktı. Öğretmenlik Meslek Kanunu'nun iptalini isteyen eğitim emekçileri kitlesel protestolar düzenledi.
Göçmen işçilerle ilgili düşmanlıklara karşı mücadele işçi sınıfı için önemli bir gündem maddesi
Göçmenler hakkında üretilen en önemli iddialardan birisi “işlerimizi elimizden aldıkları, ucuza çalıştıkları, ücret düzeylerini düşürdükleri” şeklinde. Bu gerçeklerle örtüşmeyen bir propaganda.
Göçmen işçiler çok kötü koşullarda ve düşük ücretlerle çalıştırılıyorlar. Türkiye’de ve bütün dünyada kapitalistler daha fazla kâr elde etmek için göçmen işçileri sonuna kadar sömürüyorlar. Sigortasız, kayıt dışı çalıştırıyorlar, asgari ücreti bile vermiyorlar.
Bunun sorumlusu en başta kapitalist sistem olmak üzere bütün kapitalistlerdir, patronlardır, bu adaletsizliğe göz yuman devlet görevlileridir, bu konuda hiçbir şey yapmayan sendikalardır.
O halde ne yapmalıyız? İş ve sendika yasaları göçmen işçilerin örgütlenmesinin önüne herhangi bir engel koymamaktadır. Bütün göçmen işçilerin sendikalarda örgütlenmesini sağlamalıyız. Sendikalarda örgütlenen göçmen işçiler, ücret ve diğer haklarını alabildikleri oranda, Türkiyeli işçilerin de ücret ve diğer hakları insanca bir seviyeye çıkabilir.
Amasra madeni: Üretim durmasın diye işçiler ölüme yollandı
Türkiye Taşkömürü Kurumu (TTK) Amasra Müessesinde 14 Ekim'de meydana gelen, 41 kişinin öldüğü, 11 kişinin yaralandığı patlamaya ilişkin bilirkişi ön raporu tamamlandı. Hazırlanan rapordaki tespitlere göre, madende üretimi kesintiye uğratmamak için madenin boşaltılmasını gerektiren grizu miktarlarında bile üretimin kesilmediği ve madenin boşaltılmadığı ortaya çıktı. Ayrıca havalandırma sisteminin iyileştirilmediği, eksik mühendis ile çalışıldığı, iş güvenliği eğitimlerinin yeterli olmadığı ve denetimlerin gerektiği gibi yapılmadığı belirtildi.
İşçi Sağlığı ve İş Güvenliği Meclisi'nin raporuna göre, Kasım ayında 127, yılın ilk on bir ayında ise en az bin 658 işçi iş cinayetlerinde hayatını kaybetti. Ölenlerin 61'inin çocuk olduğuna vurgulanan raporda günde ortalama 5 işçinin çalışma sırasında öldüğüne dikkat çekildi. Türkiye, iş cinayetlerinin dünyada en yüksek olduğu ülke olmaya devam ediyor.
2023’te çok daha sert bir işçi mücadelesi hepimizi bekliyor
Sonuç olarak 2022’nin işçiler için en önemli gündem maddeleri; sendikasız işyerlerinde yapılan fiili grevler, direnişler, eylemler, sendikalaşma mücadeleleri ve kamu çalışanlarının (özellikle sağlıkçılar ve eğitimciler) eylemleri oldu. Birliğini kuran, dayanışmayı sağlayan işçi kesimleri her anlamda kazandı.
2023’teki eylemler 2022’yi aşacak görünüyor. Çünkü hem enflasyon çok daha yüksek, hem de işçiler bir önceki yıldan deneyimliler. 2023 aynı zamanda bir seçim yılı, bu dönemde işçiler taleplerini kazanmak için çok daha güçlü bir şekilde mücadele edecek.
Asgari ücrete 2022 yılı içinde toplamda yüzde 100 zam yapıldı, 4250 liradan 8 bin 500 liraya çıkarıldı. Bu seviye bütün işçiler için önemli bir referans. Ayrıca bütün işçiler biliyor ki, gerçek enflasyon en az yüzde 200.
Açlık sınırı 8 bin liraya, yoksulluk sınırı 26 bin liraya dayandı. Tek başına yaşayan bir kişinin geçinmek için ihtiyacı olan gelir, 10 bin 200 lira oldu.
Kiralar o kadar çok arttı ki, artık herkesin barınma sorunu var, daha ucuz semtlere doğru kira göçü yaşanıyor.
Ücretlilerin milli gelirden aldığı pay son iki yılda yüzde 39’lardan yüzde 26’lara geriledi. Zengin daha zengin, fakir daha fakir oldu.
Yine işçiler biliyorlar ki, 2022 yılında bütün patronlar astronomik kazançlar elde ettiler. İstanbul Sanayi Odası verileri açıkladı, ilk bin sanayi şirketinin kazancı en az yüzde 200 artmış durumda, bankalar kazançlarını dörde, beşe katladılar.
Ocak sonunda bütün Türkiye’de bu referanslarla işçiler ücret zammı talep edecekler. Alamadıkları her yerde direnişlere ve eylemlere başlayacaklar.
Antikapitalist Çalışanlar olarak bütün eylem ve direnişlerde yer almaya, dayanışma içinde olmaya çalıştık. Grevleri ziyaret ettik, işçilerin sesi olduk, işçi eylemlerine, direnişlerine yayınlarımızda, Sosyalist İşçi ve Marksist.org’da yer verdik.
2023 yılında da sokaklara çıkan işçi hareketi ile dayanışma görevi hepimizi bekliyor. Kolay gelsin.
Faruk Sevim