Antikapitalist Çalışanlar Öğretmenlik Meslek Kanununu tartıştı

16.09.2022 - 10:43

Antikapitalist Çalışanların, 14 Eylül Çarşamba günü Kadıköy’de düzenlediği panelde Öğretmenlik Meslek Kanunu tartışıldı. 

Panelde Eğitim Sen İstanbul 3 no.lu Şube Başkanı Ayfer Koçak, Eğitim Sen Bursa Şube Sekreteri Derviş Erdem ve öğretmen Berna konuşmalar yaptılar. Konuşmalardan notlar şöyle:

Öğretmenlik meslek kanunu ne getiriyor

Şubat 2022’de yürürlüğe giren kanunla, öğretmenlik mesleğinde kariyer sistemi oluşturuldu. Bu kanun birçok maddeden oluşmakta. Ancak en çok tartışılan maddesi 10 yılını tamamlamış öğretmenlerin, 180 saatlik bir eğitimle uzman öğretmen, uzman öğretmen olanların da 240 saatlik bir eğitimle başöğretmen olmak için sınavlara girmesi.

Bu eğitimler sonunda yapılacak sınavlarda en az 70 alan öğretmenler uzman ve başöğretmen olacaklar. Uzman öğretmen olanlar 1000 lira, başöğretmen olanlar da 2000 lira fazladan ücret alacaklar. Kısaca böyle özetlenebilecek bu kanuna çıktığı günden itibaren öğretmenler tepki gösteriyor. 

Türkiye’nin birçok yerinde eylem yapan, kendi gayretleriyle neredeyse her gün sosyal medya üzerinden örgütlenerek seslerini duyurmaya çalışan öğretmenler isyan ediyor.

Bu kanun özensiz, ihtiyaçları karşılamaktan uzak, okullardaki iş barışını ve dayanışmayı bozan, rekabeti arttıran, eşit işe eşit ücret uygulamasını fiilen yok eden bir içeriğe sahip.

Okullar açıldı, öğretmenler dev sorunlarla boğuşuyor 

Öğretmenler okulların açılması ile dev bir sorunlar yumağının içine düştüler. 

Öğretmenlerden istenen çok şey var. Bazıları şöyle;

 - Velilerden para toplayın, veli para vermezse, aranıza mesafe koyun.

- Okul bitince çocuk kulübü yapın, parayı toplayın, yarısını bize verin.

- Çay parası yok, para toplayıp kendiniz alın.

- Yemekhane yok, yemeğinizi evden getirin, çantamızda zeytinyağlı taşımaya devam edin.

- Aranızda su parası toplayın, suyunuzu alın. Okulun parası yok.

- Sınıf ihtiyaçları için sınıf parası toplayın.

- Spor salonu yok, bahçe yok, her gün beden eğitimi yapmayın.

- Proje yapın.

- Haftada 2 gün nöbet tutun (Kadrolu öğretmene nöbet ücreti veriliyor. Ücretli öğretmen tutmuyor. Bu nedenle bizler sadece bir kez nöbet ücreti alıyorken iki hatta üç kez nöbet tutuyoruz.) 

- Müfredatı yetiştirin.

- Uzman olun, Başöğretmen olun

- Şikâyet etmeyin, konuşmayın, köle olun.

Okullar velilerin parası ile döndürülmeye zorlanıyor

Çalıştırılacak personelin maaşını bile öğretmenin yapacağı kulüp çalışmasından ve dolayısıyla veliden alınacak para ile döneceğini söyleyen okullar azımsanmayacak kadar fazla. Kulüp çalışması yapılmazsa, personel maaşını ödeyemeyeceğini söyleyen okul müdürleri aslında öğretmenin onaylamadığı bir durumu vicdani bir baskıyla uygulamaya geçiriyor. 

Bazı okullarda fotokopi makinası yok, bazılarında mürekkep yok, bazılarında kâğıt yok, tahta kalemi yok, çalışma kitapları yok, personel yok. Bazı okulların temizliğini veliler yapıyor, güvenlik yok, boya badana yapılamadı. Belediye boya vermiş, iki yıldır bekliyor boyalar. Çünkü işçilik parası çok fazla. 

Sınıflar inanılmaz kalabalık. Çünkü yeni okul yapılmıyor. Geçen sene bu sorunumuzu ilçeye bildirdiğimizde “TÜİK raporlarına göre nüfus azalıyor, bu nedenle okul yapımını dondurduklarını” söylediler. Benim sınıfım 40 kişi. Bir öğrenci daha gelse, oturacağı sıra yok. 

MEB okullara ödenek ayırmıyor

Bu nedenle okulun çoğu geliri, katkı payları adı altında toplanan bağışlar (adı bağış) etkinlik, kitap, kulüp vs üzerinden velilerden alınıyor. Merkezi okullar; okul bahçelerini otoparka, nişanlara ve düğünlere kiralıyor. 2022-2023 Eğitim Sen raporunda açıklandığı gibi devlet okullarının çarkını veliler döndürüyor.

Bugün dünya üzerinde 100’den fazla ülkede uygulanan ve eğitim yaşamının parçası haline gelmiş Okul Yemeği Programları (OYP) sosyal bir ortam olan okul ortamında olanakları yeterli olmayan öğrencilere yeterli beslenme olanağı sunmaktadır. Sağlıklı beslenme alışkanlığı kazandırmasıyla başarı oranlarını da artıran OYP, uzun vadede kalıcı eşitsizliklerin dönüştürülmesinde etkin bir rol üstlenmektedir. 

Türkiye çocuk yoksulluğunda OECD birincisi

Türkiye; Ekonomik İşbirliği ve Kalkınma Teşkilatı (OECD) ülkeleri arasında çocuk yoksulluğunda ilk sırada. Okula aç giden çocuk sayısı artarken, acil ücretsiz okul beslenme programı çağrısı yapılmaktadır. Özellikle ekonomik krizle birlikte hızlı artan yoksullaşma, öncelikle en hassas durumdaki çocukları etkilemiştir. Türkiye’de bugün her 5 çocuktan biri derin yoksulluk sorunları ile yüzleşmekte, yeterli ve besleyici gıdaya ulaşamamaktadır. Bu noktada yapılacak en acil eylem, bir an önce okullarda kamunun öğle yemeği hizmeti sunmasıdır.  

Bu hizmeti sunmayı bir yana bırakın, eğitimin yükünün veliye çıkartıldığı bir eğitim sistemimiz var ne yazık ki!

Ekonomik kriz bu sene hepimizi etkilediği gibi velileri de çok sarsıyor. Tüm emekçiler bir yılda yüzde 50 gelir kaybına uğradık. Biz bu kadar öfkeliyken, ay sonunu getiremeyen öğretmenlerden şimdi bir de kariyer basamakları sınavına girmesini istiyorlar. 

Biz eğitim emekçileri ne istiyoruz

- Herkesin eğitim hakkından eşit koşullarda ve parasız olarak yararlanmasının sağlanmasını istiyoruz.

- Eğitime yeterli miktarda kaynak ayırılmasını istiyoruz.

- Kalabalık olmayan sınıflar, donanımlı okullar istiyoruz.

- Her şeyden önce en temel insani giderlerini kira, gıda, fatura, ulaşım, vergi ve zamlar karşısında kendimizi geçindirecek bir maaş istiyoruz.

- Eğitime hazırlık ödeneğinin bir maaşa eşitlenmesini istiyoruz,

- Promosyonlarımızın yükselen enflasyon karşısında yenilenmesini istiyoruz. Yenilemezlerse banka sözleşmelerinin iptalini istiyoruz.

- Sözleşmeli-Ücretli- Kadrolu ayırımının olmadığı herkesin iş güvencesinin olduğu kadrolu öğretmenliğe atamaların yapılmasını istiyoruz.

- ÖMK’nun geri çekilmesini, kariyer sınavının iptal edilerek iyileştirmenin sınavsız tüm eğitim emekçilerine yapılmasını istiyoruz.

- Bizler adına yapılan reform, kanun ve tasarılarda hak kaybına uğramamak için, tüm bunların sendikalarımızın da içinde yer alıp görüşlerinin alındığı kurullar tarafından oluşturulmasını istiyoruz.

- Tüm ortak sorunlarımızı ayrışarak değil, birleşerek çözmek istiyoruz. Geçmişte buna dair birlikte yaptığımız, kazandığımız ama küçük-büyük mücadele deneyimlerine sahibiz. İş yerlerinde, okullarda eğitim emekçileri aynı sorunlara ve aynı taleplere sahip. Uzun zamandır bu kadar ortaklaştığımızı hatırlamıyorum. Bu fırsatı Eğitim Sen’in tam da bu dönem çok doğru bir şekilde söylediği  “Birleşirsek Kazanırız” sloganı gibi.

Emek Platformu benzeri bir örgütlenmeyi yeniden oluşturmalıyız

Emek Platformu kuruluş bildirisini 14 Temmuz 1999 günü açıkladı. Platform işçi sınıfını sendikal, mesleki ve demokratik alanlarda temsil eden on beş örgütün bir araya gelmesiyle oluştu, katılımlarla üye örgüt sayısı on yediyi bulmuştu.

1999’da “mezarda emekliliğe hayır” diyerek yakın tarihimizin en kitlesel işçi sınıfı mitingini gerçekleştiren, IMF politikalarına karşı eylemler düzenleyen, alternatif bir ekonomik program açıklayan, sağlık politikalarına dur demek için seferber olan, iktidarı küçük çaplı da olsa tavizler vermeye zorlayan bir Emek Platformuydu. Emek Platformu sermayenin saldırısına karşı işçi sınıfı direnişinin üzerinde kurulmuştu. Sağlık, eğitim, belediye vs çeşitli alanlarda örgütlenen tüm sendikalar bir arada dayanışarak birlikte mücadele ediyorlardı.

Şimdi de işyerlerinde yaşanan öfkeyi örgütlemek, tüm çalışanların sesini duymak, birlikte hareket etmeyi sağlayan tüm çabayı harcama zamanı.  Bir yerden başlamak gerekiyor. Seçimlerden önce bu yasayı engellemek, kendi gücümüzle başarmak kendimize olan güveni sağlayacaktır. Bunu başarırsak seçim ittifaklarının kutuplaşma üzerinden yaptıkları politikalara alet olmadan, başaracağız ve bu oyunu bozacağız.



Bültene kayıt ol