1 Mayıs öncesi çok esaslı politik ve ekonomik başlıklarda öne çıkan krizler ne yazık ki kapsamlı bir şekilde işlenemedi. Sol içinde inanılmaz bir vurdumduymazlıkla Ukrayna işgali Ukraynalı faşistlerin Putin tarafından kafalarının ezilmesi olarak ele alınıp meşrulaştırılmaya çalışıldı. Yine de işgale karşı ses çıkartanların sayısı kıyaslanamayacak kadar çok ve 1 Mayıs, Ukrayna işgaline karşı gür bir sesin çıktığı bir alana dönüşebilirdi.
Öte yandan, Gezi direnişi davasının akılalmaz kararları, mitinge katılan tüm örgütlerin birleşik öfkesini çekmişti. Her kortejden “Gezi halktır yargılanamaz” sloganları atılıyordu ama Gezi davasında yargılanan Osman Kavala, Çiğdem Mater, Mine Önerden gibi arkadaşlarımız ama esas olarak davanın bütüne karşı on binlerce insanı seferber edecek bir kampanya örülemediği için 1 Mayıs alanının merkezi tepki başlığı olarak öne çıkamadı gezi davası kararı.
Herkes öfkeli
Fakat 1 Mayıs bir açıdan da fırsatı tam olarak değerlendiremediğimiz bir gün oldu. Görülmemiş bir ekonomik krizin içerisinde debeleniyoruz. Her gün bir öncekinden daha ağır bir fakirliğe itiliyoruz.
OEC ülkeleri arasında Türkiye kendisine en yakın enflasyon oranına sahip olan ülkelere 4.5 kat fark atmış durumda. Yoksul kitleler tam bir yıkım yaşıyor. Temel gıda fiyatları, ev kiraları, sağlık ücretleri bir daha asla ucuzlamayacak. Bu çok açık ve hiç de görmezden gelinemeyecek bir hızla açlar ve işsizler ordusu olarak birikiyoruz.
İktidarın apaçık beceriksizliğinin ve tercihlerinin ürünü olarak tırmanan ve faturası yoksullara ödetilen krizin yarattığı tepki, yüz binlerce işçinin 1 Mayıs alanında buluşması için çok önemli bir katalizör işlevi görebilirdi.
1 Mayıs birleşik zemin olmalı
Kasım ayından beri binlerce işçinin katıldığı yaklaşık 100 fiilî grev ar. İklim aktivistlerinin irili ufaklı eylemleri, ekolojik sistemi inşaat maden şirketlerine karşı korumak isteyen yerel direnişler var, barınamıyoruz diyen öğrenciler, nefret dalgasına teslim olması istenen göçmenler, dernekleri kapatılan kadınlar, kadın cinayetlerine direnen İstanbul Sözleşmesi için savaşan kadınların hareketi var, haklarını söke söke almak için milim geri adım atmayan KHK’lılar, Gezi direnişini sahiplenen binlerce insan, insanların hayatını korumak için mücadele ederken hayatlarını korumak için de direnen sağlık çalışanları var, Pandemide kriz içinde kalan sanatçılar, en temel demokratik hakları gasp edilen Kürtler, barış isteyen binlerce insan var.
1 Mayıs, bu muhalefetin toplamının 1 Mayıs’ı olabilirdi. Buradan 1 Mayıs’ın başarısız bir miting olduğu sonucu çıkmaz, sadece iz bırakan, iktidarı zorlayan, sonraki eylemlerin önünü açan ve özellikle sendikaların birleşik mücadelesi için itici olan bir miting olmadığı sonucu çıkar. Yoksa, içinde bulunduğumuz koşullarda on binlerce işçinin bir araya gelmesi, sloganlar atması, OHAL döneminin ardından en etkili 1 Mayıs mitinginin örgütlenmiş olması çok önemlidir.
Bu önem şu üç olguyu görmezden gelmemize neden olmamalı: i). 1 Mayıs’ta bir miting gerçekleşeceği 360 gün öncesinden bellidir. Mitingin örgütlenmesi son iki haftaya bırakılmamalı ve özellikle meydan tartışmasına mahal verilmemelidir. Aylar öncesinden tüm öfkeli kesimler davet edilerek 1 Mayıs, kutlanacağı alandan yapılacak kampanyaya kadar ilan edilmelidir. Bu sene mitinge neredeyse iki hafta kala emek örgütleri halen Maltepe için çağrı çıkartmış değildi. ii) Özellikle aşağıdan kurulacak ağlarla 1 Mayıs’ın tüm emek örgütlerinin birleşik eylemi olması için irade sergilenmeli. iii) Solun birbirine birbirini gösterdiği rekabetçi ortam yerine, birleşik bir şekilde işçi sınıfının iktidara meydan okuduğu bir zemin olarak örgütlenmelidir.
Şenol Karakaş
(Sosyalist İşçi)